Çalışma yaşamında kadın-erkek eşitsizliği

Kadın ve erkekler arasında en keskin eşitsizlikler çalışma yaşamında ortaya çıkıyor. Kadınların işgücüne katılımı, istihdamı, ücretleri bu eşitsizliklerden payını alıyor. Sermaye egemenliği derinleştikçe, paranın gücü arttıkça; kadınlar aynı işi yapsa da daha az kazanıyor, üstelik eğitim alsa da bu gerçek değişmiyor.

soL - Haber Merkezi

Komünist Kadınlar ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) Emek Merkezi, kadın emeğinin ülkemizde nasıl sömürüldüğünü ve çalışma yaşamında kadınların karşı karşıya kaldığı eşitsizlikleri vurgulayan bir broşür yayımladı. Broşürde çalışma yaşamında kadınların karşı karşıya kaldığı ciddi eşitsizlikler çeşitli göstergelerle ortaya kondu. Broşürde çalışma yaşamındaki eşitsizliklere ilişkin öne çıkan tespitler şöyle:   

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Kasım 2019 işgücü istatistiklerine göre 15 yaş ve üzeri toplam nüfus 61 milyon 840 bin. Bu nüfusun 30 milyon 552 bin kadarı erkek, 31 milyon 288 bin kadarı kadınlardan oluşuyor. Yani çalışabilir yaştaki nüfusun yarısından fazlasını kadınlar oluşturuyor. Fakat mesele işgücüne geldiğinde kadınların işgücü piyasasına daha az dahil olduğu ortaya çıkıyor. Ülkemizde işgücü olarak nitelendirilen nüfus 32 milyon 477 bin. İşgücünde 21 milyon 881 erkek, 10 milyon 596 bin kadın yer alıyor. Yani çalışabilir yaştaki nüfusun yarısından fazlası kadınlardan oluşurken, işgücü içerisinde kadınların sayısı erkeklerin yarısından az.

İşgücüne katılım oranı, erkeklerde yüzde 71,6 iken kadınlarda sadece yüzde 34! Yine kadınlarda istihdam oranı yüzde 28,3 gibi oldukça düşük bir düzeyde...

Kadınların işgücünün dışında kalmasının en büyük nedeni ev işleriyle meşgul olmaları yani eve kapanmış olmaları... Ülkemizde ev işleriyle meşgul 11,7 milyon kadın var. Ayrıca, iş bulmaktan ümidini kesmiş ve bu yüzden iş aramayan, bu nedenle işgücünün içerisinde olmayan 300 bin kadın bulunuyor.

Kasım 2019 verilerine göre TÜİK tarafından açıklanan işsizlik oranı yüzde 13,3. Erkeklerde bu oran daha düşük yüzde 11,7 iken, kadınlarda yüzde 16,6’ya kadar çıkıyor. Genç kadınlarda işsizlik oranı resmi rakamlara göre yüzde 31 gibi çok yüksek bir düzeyde bulunuyor.

Geniş tanımlı işsizlik oranında da durum aynı... Kadınlar işsizlik belasıyla daha fazla karşı karşıyalar... Geniş tanımlı işsizlik erkeklerde yüzde 16,5 iken kadınlarda yüzde 27 düzeyinde. Yani ülkemizde kadını eve kapatmaya çalışan gericiliğin, mahalle baskısının üstesinden gelip işgücüne katılan yani iş aramaya başlayan kadınlar, bu kez iş bulma sıkıntısı ile karşılaşıyorlar. İstihdamdaki konumları nedeniyle ilk işten çıkarılanlardan oluyorlar. Ülkemizde işgücü içerisindeki kadınların neredeyse üçte biri işsiz durumda.

Üstelik bu durumu eğitimli olmak da değiştirmiyor. İstihdam oranı (istihdamın çalışabilir yaştaki ve durumdaki nüfusa oranı), yüksek öğrenim görmüş kadınlarda yalnızca yüzde 57,7. Aynı eğitimi görmüş erkeklerin ise yüzde 78,2’si istihdam ediliyor.

Yüksek öğrenim gören erkeklerde işsizlik oranı yüzde 9 iken, yüksek öğrenimli kadınlarda işsizlik oranı iki katına çıkıyor. İşgücüne dahil olan yüksek öğrenim mezunu her 100 kadından 18’i işsiz durumda.

İstihdam edilebilen daha az orandaki kadın yani çalışma şansı bulanlar için ise bu kez eşitsizlikler mesailerinin her anında ortaya çıkıyor.

Daha kötü koşullarda, patronun mobbing baskısına daha fazla maruz kalarak, işyerinde taciz vb. şiddet biçimlerini yaşayarak çalışmak zorunda kalıyorlar. Ve bunlara ek olarak, aynı işi yapmalarına rağmen daha düşük ücret alıyorlar.

TÜİK verilerine göre kadınlar, aynı eğitim düzeyindeki erkeklere göre daha düşük gelir elde ediyor. Farklı eğitim kademelerinde değişmekle birlikte, kadınların geliri erkeklerin gelirinin ortalama yüzde 60-70 düzeyine ancak ulaşıyor. Yüksek öğrenim mezunu kadınlar, erkeklerden yüzde 27 daha az kazanıyor. Ayrıca, kadınlar tüm meslek gruplarında erkeklerden daha az kazanıyor.