AOÇ müdürü hakkında suç duyurusu: İhanetin bedelini ödeyecekler

Mimarları Odası Ankara Şubesi, Sayıştay'ın Atatürk Orman Çiftliği raporuna ilişkin açıklamasında, tespit edilen usulsüzlükleri tek tek sıraladı.

soL - Haber Merkezi

 

Mimarları Odası Ankara Şubesi, düzenlediği basın toplantısında 2018 yılı AOÇ Sayıştay Raporunu’nu değerlendirdi. 

Rapora dair önemli tespitlerde bulanan Mimarlar Odası Ankara Şubesi, dikkat çeken bazı usulsüzlükleri paylaştı:

“Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü’nün AOÇ'yi iyi yönetemediğini rapor ortaya koymuş. AOÇ elindeki bütün alanları çarçur etmiş durumda. Ata’nın emanetine ihanet edilmiş. Miras yedi gibi kira gelirleriyle üretimden uzak duruma düşmüşler. Kendi üretimlerini yapmıyorlar. Kira gelirleriyle AOÇ’nin mal varlığını iç ediyorlar. 2015 yılında ağaçlandırılacak alan Gökçek yönetimindeki Büyükşehir Belediyesi’ne kiralanıyor. 2016 yılında ABB protokol yaparak burayı YDA inşaata kiralıyor YDA inşaata bu alanı ağaçlandırın diyor. Sonra bakıyoruz YDA buraya, ağaçlandırılacak alana büro ve örnek daire yapıyor. Biz bunun peşindeyiz o büro ve örnek daire oradan kalkacak onun yerine de ağaç dikilecek. Yine tahsislere ve kiralamaya bakıyoruz. 67 kişiye özel tahsis yapılmış. Bu 67 özel kişiyi çok merak ediyoruz. Bu ihanetin hesabını yargı önünde verecekler. Defalarca kez suç duyusunda bulunduk, yine suç duyurusunda bulunacağız. O büyük gün geldiğinde bunların hepsi delil olacak. AOÇ’nin özgürleştiği günlere kadar bütün bu tahribat süreçlerini koordine eden ortak olan ve Atatürk’ün şartlı bağış ve vasiyetine aykırı işlemleri organize eden herkesin yargı önünde hesap vereceği güne kadar mücadelemiz devam edecek. Mücadele devam ediyor, devam edecek. AOÇ’yi iyi yönetemediği için AOÇ Müdürlüğü hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz."

SARAY BUHAR OLMUŞ...

Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, raporda Saray'la ilgili bölümün buhar olduğunu belirtirken, “Mimarlar Odası Ankara Şubesi Sayıştay raporlarının kendisinde bir RTÜK süreci görüyoruz. Bir değerlendirmeden geçiyor ama kamuoyuyla ham halinin ve bazı konuların paylaşılmadığını düşünüyoruz. Bunu da zaten daha önce AOÇ raporlarında görmüştük. Hatta Sayıştay raporlarının internette yayınlanmadığını biliyoruz. AOÇ raporları yayınlanmıyor. Ancak TBMM’ye gönderildiği süreç içinde alabiliyoruz. Geriye dönük raporlarını göremiyoruz. Bu da AOÇ’de hukuksuzca yapılan Kaçak Saray’ın aslında meşruiyetinin olmadığının göstergesi. Atatürk’ün şartlı bağışına ve vasiyetine aykırı yapılan Kaçak Saray nedeniyle AOÇ Sayıştay raporları ve AOÇ ile ilgili bütün her şey daha gizli kapaklı çözülmeye çalışılıyor. 2018 yılı raporunda da görüyoruz. Yapılan düzenlemeleri anlatıyorlar. Gençlik Spor Bakanlığı’na 49 yıllığına verilen alan ve Ankapark diğer bütün uygulamalar anlatılıyor. Ama AOÇ 2018 yılı raporunda Kaçak Saray buhar olmuş, görülmüyor. Bu bile Sayıştay raporunun nasıl sadeleştirildiğinin göstergesi. Aynı zamanda raporun genelinde Atatürk Orman Çiftliği'nin yönetilemediği ortaya çıkıyor. Tıpkı diğer kurumlarında yönetilemezlik halinin sürdürülemeyeceği gibi, AOÇ’de de bu durumun sürdürülemeyeceği çok açık” diye konuştu.

AOÇ 126 MİLYONU NİYE TOPLAMIYOR?

Candan, sözlerine şöyle devam etti:

“AOÇ ana amacından sapmış durumda. Bütçesini büyük bir kısmını kira geliri oluşturuyor. Atatürk’ün halkına şartlı bağışla emanet ettiği AOÇ, halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan öte bir işletme mantığıyla bir emlak sektörü gibi olmaya başlamış. Bütçesinin büyük bir bölümünü kira gelirlerden sağlayan bir yapıyla karşı karşıyayız, Oysa AOÇ’nin kuruluş ilkelerine baktığımızda üretim üzerinden şekillenen toplumun ihtiyaçlarını karşılayan bir bakış açısı vardı. Cumhuriyetin üretim, eğitim ve paylaşım politikasını içeren bir organizasyondu. Bugün ise emlakçılık yaklaşımı ve kira gelirleriyle şekillenen bir AOÇ Müdürlüğü ile karşı karşıyayız. Bunu da çok iyi yapmadıkları çok açık. Piyasadan 126 milyon TL alacağı var 34 milyonunu toplayabiliyor. Kira ve işletme işlerini de doğru dürüst yapmadığı ortaya çıkıyor. AOÇ 126 milyon alacağı varken bu kira gelirlerini niye toplayamıyor? Kaçak Saray’ın hemen yakınındaki Cumhurbaşkanlığı konut alanı da kiralama alanı. Acaba Cumhurbaşkanlığı kirasını ödüyor mu? Bunu da ayrıca sorgulayacağımızı söylemek isterim. AOÇ’de Sayıştay’ın üzerinde durduğu konulardan bir tanesi ağaçlandırma ve orman alanlarının çoğaltılması. Sayıştay AOÇ’ye ağaçlandırma yapılması ve orman alanlarının çoğaltılması için öneride bulunuyor.”

AĞAÇLANDIRILACAK ALANA ÖRNEK DAİRE VE BÜRO

Candan AOÇ’nin iyi yönetilmediğine ilişkin örnekleri ise şöyle sıraladı:

“Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak 2015 yılında iki kez Atatürk Orman Çiftliği arazilerinde ağaçlandırma çalışması yapmak için arazilerin tahsis edilmesi talebi ile resmi yazıyla başvurduk. Mimarlar Odası’na ağaçlandırma için arazi tahsis etmemek için, bize gelen cevap yazılarında, ‘Yeni ağaçlandırma alanımız bulunmamaktadır’ derken AOÇ’de her yeri ağaçlandırdıklarını ifade ettiler. Sayıştay raporlarıyla ne kadar ağaçlandırma yaptıkları da ortada. Yine AOÇ’nin talanına bir örnek daha 2015 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ağaçlandırılacak alan için bir protokol yapılıyor. AOÇ Müdürlüğü, belli bir alan verilerek buranın ağaçlandırılması istiyor. Daha sonra Gökçek yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi bu alanı ağaçlandırması için YDA inşaata veriyor. Demir Kafes arazisine hukuksuz bir şekilde inşaat yapan ve kentsel rantın paylaşımı sürecinde adından sıkça söz ettiren beşliden bir tanesi YDA. Ağaçlandırmak için Büyükşehir’e verilen alan YDA inşaata veriliyor. YDA inşaata bu alanı ağaçlandırın diyor. Sonra bakıyoruz YDA buraya, ağaçlandırılacak alana büro ve örnek daire yapıyor. Biz bunun peşindeyiz o büro ve örnek daire oradan kalkacak onun yerine de ağaç dikilecek. Hem Eskişehir Yolu’na siz o devasa yapıyı yapacaksınız kentin ulaşım altyapısını katledeceksiniz ve AOÇ’de ağaç dikme gibi bir işe soyunacaksınız, büro ve örnek daire yapacaksınız. Bunu onların yanına bırakmayacağımızı hukuksal süreçte göstereceğiz. Bunun protokolünün iptal edilmesi için AOÇ Müdürlüğü’ne resmi yazı yazacağız. Bu alanın ağaçlandırılmasına talip olduğumuzu da ifade ederek, protokolünün iptal edilmesi AOÇ Müdürlüğü’ne resmi yazı yazacağız. Bütün Türkiye’ye çağrı yapacağız bu alanı ağaçlandırırız. YDA da bunun cezası neyse onu çeksin. Bunun da peşinde olacağız. Doğal olarak bütün bu raporda gösteriyor ki, çok ince bir rapor oysa AOÇ raporları, kuruluş öyküsünün anlatıldığı 300-400 sayfalardan oluşan raporlardır. Burada üstünkörü geçilmiş.”

67 KİŞİYE ÖZEL TAHSİS

Candan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ürün çeşitliliği açısından baktığımızda artık o kuruluş amacındaki ürün çeşitliliğini de kaybetmiş durumda. Sütü topluyor ondan sonra piyasa sürüyor. Süt üretim kapasitesinin altında çalışıyorsunuz yatırım yapmıyorsunuz. Miras yedi gibi onu kira gelirleriyle üretimden uzak duruma düşmüşler. Kendi üretimlerini yapmıyorlar. Kira gelirleriyle AOÇ’nin mal varlığını iç ediyorlar. Yine tahsislere ve kiralama bakıyoruz. 67 kişiye özel tahsis yapılmış. Bu 67 özel kişiyi çok merak ediyoruz. Çok özel kişiler ki AOÇ’den kiralama ve tahsis alıyorlar. Bu 67 kişi kimse bunlarında peşlerindeyiz. Bunların da açıklanması gerekiyor. Herkese kiraya verilmiyor.  Bir kere bir yönetim zaafiyeti olduğu çok açık. AOÇ gibi Cumhuriyet’in kurucu değerlerinin ana mekanı, üretimin, eğitimin, paylaşımın nasıl şekilleneceğinin topluma anlatıldığı bir alanda bir yönetim zafiyetinden kaynaklı pazarlama işini yapamıyor. Ürettiğini satamıyor, iyi üretemiyor. Stoklarını kontrol edemiyor. 2014 yılından bu yana şarap fabrikasında şarap üretmiyor. Bu stoklardaki çok değerli şaraplar ne oluyor? Sirke oluyor, satışı bile yapılmıyor. Bir işletme sıkıntısının olduğu ortada. Atatürk’ün şartlı bağışıyla birlikte oranın teknoloji, bilim, eğitim ve tarımsal alan halkın zor zamanlarında yiyecek depolayacağı susuzluğunda su vereceği alanlar olmalıdır.”

BU DÜZENİN KARŞISINDAYIZ

Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Nihal Evirgen ise şu değerlendirmeyi yaptı:

“Ülkede kurumların içinin boşaltılması konusunda çok can yakıcı örneklerin su yüzüne çıktığı yeni bir dönemden geçiyoruz. Başkentgaz, Kızılay ve Ensar üçgeninde gördüğümüz tahsisler, vergi kaçırmalar ve konunun topluma nasıl açıklandığı, oradaki pişkin tavrı hepimiz gördük. Türkiye’deki en hassas kurumların dahi içinin boşaltıldığını, sermayedarlara peşkeş çekildiğini ve yandaş vakıfların beslenme aracı olarak kullanıldığını artık çok net görmüş durumdayız. Aynı şeyi Sayıştay raporları aracılığıyla Atatürk Orman Çiftliği’nde de görüyoruz. AOÇ Genel Müdürlüğü’nün yönetiminin lağvedildiği ve bugün nasıl yönetileceğine ilişkin yönetmeliğin halen hazırlanmadığı Sayıştay raporunda dahi açıkça görülüyor. Türkiye’de belgeler yoluyla suçun varlığının tespit edilmiş olmasına ve kamuoyu önünde tartışılıyor olmasına rağmen bugün hâlâ herhangi bir yaptırımın uygulanması yönünde adım dahi atılmadığı günlerden geçiyoruz. Bir tane cesur savcı çıkıp bu Sayıştay raporlarını inceleyip bir dava açacak mı? Ya da Kızılay yönetim kurulundan birileri hesabını soracak mı? AOÇ çok zor duruma gelmiş. Kira gelirlerini toplayamaz durumda. Bizim gibi kamu yararı gözeten meslek örgütlerine ağaçlandırma için dahi verilmeyen alanlar ciddi kent suçlarına imza atmış yerlere peşkeş çekiliyor. Fıkra gibi; ağaçlandırılmak üzere verilen alanlara tutup büro ve örnek daire yapıyorlar. Yargıya ve siyasete güvenin kalmadığı bir ortamda kimi kime şikâyet edeceğimiz dahi belli değil. Biz bu düzenin karşısındayız.”