Amerikalı komünistler anlattı: Trump büyük burjuvazi ve devleti temsil yeteneğini kaybetti

ABD'den Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi (Party for Socialism and Liberation-PSL) Merkez Komite üyeleri Eugene Puryear ve Brian Becker, Türkiye Komünist Partisi ile görüşmeler yapmak üzere İstanbul'u ziyaret etti. Becker ziyaret sırasında yapılan sunumda 'Sosyalist devrimin güncelliğine inandığımız için PSL'yi kurduk' dedi.

soL - İstanbul

ABD'den Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi (Party for Socialism and Liberation-PSL) Merkez Komite üyeleri Eugene Puryear ve Brian Becker, Türkiye Komünist Partisi ile görüşmeler yapmak üzere İstanbul'u ziyaret etti.

Partinin çeşitli çalışma alanlarından temsilcilerle yapılan görüşmelerde, Erdoğan iktidarına karşı gelişen toplumsal tepkilerin seyri ve sosyal demokrasinin bu tepkiyi soğurmasına karşı TKP'nin yürüttüğü faaliyetler anlatıldı. PSL heyeti, TKP'nin geçen hafta tamamladığı ‘Emekçilere!' başlıklı 2018 Konferansı'nda gündeme alınan örgütsel dönüşüme dair de bilgilendirildi. Emperyalist sistem içindeki çatlaklar, eğitim emekçileri arasında örgütlenme, barış mücadelesi, gençlik, kadın ve LGBT gündemlerine dönük çalışmalar konusunda iki parti görüş ve deneyim alışverişinde bulundu. Direnişteki Cargill ve Flormar işçileri ile, Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan metal işçileriyle ve partinin çeşitli örgütleriyle de birebir temaslar gerçekleştirildi. PSL heyeti, bir haftaya yakın süren ziyaret programı dahilinde 23 Eylül Pazar günü de Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nde TKP alan sorumlularına bir sunum yaptı.

‘TRUMP İSTİKRARSIZLAŞTIRIYOR, SALDIRGANLIK RADİKALLEŞTİRİYOR’

Becker, sunumunda 2004 yılında Irak Savaşı'na karşı kitle hareketine önderlik ederek yola çıktıklarını, ancak bunun gibi hareketlerin sosyalist devrimci çizgi olmadan ilerlemeyeceğini bildikleri için PSL'yi kurduklarını anlattı. Becker, "Göçmenler, siyahlar, 'Occupy' hareketi, savaş gündemlerine dayalı mücadele sosyalist devrimci bir hat olmadan ilerleyemez. Sosyalist devrimin güncelliğine inandığımız için PSL'yi kurduk" dedi.

Parti ilk aşamada 69-70 kuşağından komünistler tarafından kurulmuş, ancak şimdi üyelerinin çoğunu 18-25 yaşlarındaki Latin ve siyahi kökenliler oluşturuyor. PSL son yıllarda sıçramalı bir büyüme kaydederek başlıca büyük kentlere ve orta ölçekli kentlerin önemli bir bölümüne yerleşmiş. Örgütlü oldukları kent sayısı Trump seçildiğinde 20 iken şimdi 45'e çıkmış. PSL, ABD coğrafyasında kentlerin bir araya geldiği şubeler halinde örgütleniyor, pek çok yeni şube kuruyor ve gelecekte yeni şubelerin açılmasını örgütlüyor.

'TRUMP, BURJUVAZİ VE DEVLET AYGITINI TEMSİL YETENEĞİNİ KAYBETTİ'

Becker, Komünist Manifesto'nun ilk bölümünde devletin burjuvazinin ortak işlerini yürüten bir komite olarak tarif edildiğini hatırlatarak, şu anda Trump'ın ABD'de büyük burjuvazi ve devlet aygıtını temsil yeteneğini kaybettiğini ifade etti. Petrol, kömür, alüminyum, çelik ve silah sanayiinden destekçileri olsa da, istihbarat teşkilatı dahil devlette Trump'ın başkanlığına son verilmesi gerektiğini düşünenler olduğunu anlattı. Trump karşıtları açısından bunun kafa karıştırıcı olduğunun altını çizen Becker, liberal ve sosyal demokratların Trump'ı istememesinin ABD'de muazzam bir Rusya etkisi olduğu fikrine dayandığını belirtti. Trump karşıtlığının ilk başlarda sokaklarda olduğunu ancak gitgide burjuvazinin iç mücadelesine kaydığını söyleyen Becker, "ABD’deki mücadele her durumda büyüyor çünkü zengin sınıf çelişkileri ve Amerikan toplumundaki saldırganlık insanları radikalleştiriyor" şeklinde konuştu.

'ABD EMPERYALİZMİNE KARŞI ÇIKARKEN RUS VE ÇİN DIŞ POLİTİKASININ DÜMEN SUYUNA GİRMEKTEN KAÇINMALIYIZ'

Trump’ın Çin politikasını önceleyen süreçten de söz eden Becker, Obama’nın Ortadoğu’da batağa saplanmış olması nedeniyle politik odağı Çin’e kaydırmak istediğini, ancak bunu çok taraflı okyanus ötesi anlaşmalarla yürütmeye çalıştığını, Trump’ın ise doğrudan Çin’e karşı cepheleşmeye yöneldiğini anlattı. Pentagon’un yayımladığı ulusal güvenlik strateji belgelerinde daha önce IŞİD, El Kaide gibi örgütlerin adı geçerken son belgede tehdit unsuru olarak Rusya ve Çin’in adı geçtiğine dikkat çeken Becker, "Rusya ve Çin medyasında dönük bir cadı avı var. Biz ABD emperyalizmine ve militarizmine karşı çıkmak zorundayız, ama aynı zamanda Rus dış politikası ve Çin dış politikasının dümen suyuna girmeden mücadele etmemiz gerekiyor" dedi.

DEVRİMCİ İYİMSERLİK

Becker’dan sonra söz alan Eugene Puryear sözlerine neden "devrimci iyimserlik" taşıdıklarını açıklayarak başladı. Kapitalist sistemdeki istikrarsızlık, krizin milyonlarca işçinin geleneksel yaşam tarzını ortadan kaldırması ve ABD tarihinde işçi sınıfı mücadelelerinin devrimci iyimserliği beslediğini belirtti. İşçi sınıfının dışlanan ve örgütsüz kesimleri içinde kök salmaya çalıştıklarından bahseden Puryear, ABD’de polis şiddetine maruz kalan ve hapishaneyle yüzleşen bu kesimlerin liberal ve sosyal demokratlar tarafından görülmediğini söyledi. "Black Lives Matter" (Siyahların hayatı önemlidir) hareketinde Washington ve birçok şehirde kurdukları "cephe" örgütlenmelerinin polisin şiddet vakaları karşısında bir başvuru adresi haline geldiğini anlattı. Bu gündemin sanatçılar arasında da duyarlılık doğurması sayesinde bir pop şarkıcısı olan Janelle Monae'nin konserlerinde PSL’nin mücadeledeki rolünü yansıtan videolar paylaştığı, bu sayede kendilerinden bağımsız olarak yüz binlere ulaşabildikleri örneğini verdi.

HAPİSHANE GREVİ VE KENTSEL DÖNÜŞÜM

Hapishane grevi konusunda ise Puryear, mahpusların geldikleri mahalleleri örgütleyerek sundukları destekle ve içeridekilere yaptıkları yardımla PSL’nin seslenme araçlarının bu kesimlere erişmesini sağladıklarını anlattı. Puryear, ayrıca soylulaştırmaya karşı yoksul mahallelerdeki insanları ve doğrudan kiracıları harekete geçirdiklerinden söz ederek, "Kâr amaçlı konut inşasına karşı mücadele ederken kiracıların sorunlarını çözmeye çalışıyoruz" dedi. İşçi sınıfı içinde görünürlüğü artırmak için PSL bürolarının işçi sınıfı mahallelerinde diğer ilericilerin de buluşabilecekleri ve etkinlikler yapabilecekleri birer merkez haline getirmeye çalıştıklarını söyledi. Bunlara ek olarak Becker, PSL’lin özellikle fast food restoran çalışanları, sağlık, eğitim emekçileri arasında işyeri örgütlenmelerini güçlendirmeye çalıştıklarını belirtti.

‘ÖĞRETMEN GREVİ ÖRNEK OLDU’

ABD’de sendikal örgütlenmenin işçi sınıfının yüzde 12’sini kapsadığı bilgisini veren Puryear, bu alanda yürüttükleri çalışmaları aktardı. Sendikaların önemli bir bölümünün Demokrat Parti etkisi altında olduğunu ve bu açıdan bir gerileme yaşandığını, fakat son yıllarda bir canlanma ortaya çıktığını kaydetti. Bu yıl başında patlak veren öğretmen grevinin yasadışı olduğu halde kitleselliği sayesinde hem ücretlerde artış hem de eğitime yapılan kamu harcamalarında artış gibi bir kazanımla sonuçlandığının altını çizdi. Öğretmenlerin toplumda saygın ve iyi maaşlı bir kesim olduğunu, ancak uzun bir süredir ücretlerin yetersiz kaldığını, kendi ceplerinden öğrencilerinin eğitim ihtiyaçlarını karşılamaya mecbur bırakıldıklarını, dolayısıyla eylemlerinin burjuva kesimler arasında da meşrulaştığını anlattı.

Puryear, öğretmenlerin kazanımlarının işçi sınıfının diğer bölmelerine örnek olduğu söyledi. "RedforEd" etiketiyle öğretmenlerin kırmızı giyinerek katıldıkları grevin bir benzerinin şimdi hemşireler tarafından "RedforMed" etiketiyle örgütlendiğini anlattı. Grevi örgütleyenlerin, kendisi gibi 30’lu yaşlarında işçiler olduğunu söyleyen Puryear, daha önce hayatında greve katılmamış kuşaklar ve uzun süredir mücadele etmeyen işçiler arasında bu yükselişin yaşandığının altını çizdi. Önümüzdeki dönemde çelik, ulaşım gibi sektördeki işçilerde hareketlenme beklediklerini ifade etti. Yaşanan hareketlenmenin devrim düşüncesini ABD’de otuz-kırk yıldan beri ilk defa böylesine yaygınlaştırdığını aktaran Puryear, sözlerini "Şimdi neden iyimser olduğumuzu sanırım anlamışsınızdır" diyerek bitirdi.