98 yaşında: Geleceğin şarkısıdır TKP

Bugün 10 Eylül... Türkiye Komünist Partisi tam 98 yıl önce bugün, 10 Eylül 1920'de kuruldu. TKP'nin kuruluşunun yıldönümünde ülkemizin tanınan akademisyen, yazar, sanatçı ve gazetecileri TKP'yi anlattı...

Haber Merkezi

Bugün 10 Eylül... 

Türkiye Komünist Partisi tam 98 yıl önce bugün, 10 Eylül 1920'de kuruldu. 

TKP'nin kuruluşunun yıldönümünde ülkemizin tanınan akademisyen, yazar, sanatçı ve gazetecileri TKP'yi anlattı...  

KARANLIKTAN ÇIKMA YOLUNU AYDINLATAN IŞIK KIZILDIR!

NİHAT BEHRAM (ŞAİR-YAZAR): Zulme/yağmaya meydanı boş bırakmamanın en güçlü silahı, emekçi halkın sınıf partisidir. Ne denli kalabalık ve ne denli coşkun olursa olsun, devrimci önderlikten yoksun kitlenin hedefe ulaşma düşü, düşkırıklığıyla sonuçlanır. Hele ki o kitlenin önünde yürüyenler, o düşe sarınmış gibi görünen sistem örgütleri/sistem siyasetçileriyse. Türkiye’miz, neredeyse bu gerçekliğin “deney tahtası”na döndü! Özellikle de son seçim, bu gerçekliği çırılçıplak, herkesin görebileceği netlikte, vasat aklın bile algılayabileceği basitlikte sergiledi. Çok açık: mazlum emekçi halkın, emperyalizmin uşağı sisteme karşı taşıdığı derin öfke, alanları coşkulu yüzbinlerin doldurması yetmiyor. Eksik olan, bu dinamiği yönlendirecek olan önderliktir; emekçi halkın, işçi sınıfının önderliği. Bu da partidir, yani komünist partisi; onun adı da Türkiye’de Türkiye Komünist Partisi’dir. Mustafa Suphi ve yoldaşlarının taşıdığı bayrağı yükseltme ve saflarında örgütlenme zamanıdır, hem de vakit geçirmeden. Bu zulüm/yağma düzeni değişsin, ülkemiz hak ettiği aydınlığa kavuşsun istiyorsan. Gerisi safsata/oyalama!

TKP GEÇMİŞİN AĞIDI DEĞİL GELECEĞİN ŞARKISIDIR

BARIŞ TERKOĞLU (GAZETECİ-YAZAR): 98 yıl... Konu 95 senelik genç bir Cumhuriyetin partisi olunca uzun; tarihine devrimleri, savaşları, kıyımları sığdıran insanlık için kısa bir süre. İnsan tarihin öznesiyse, örgütlü insan tarihin bilinçli dönüştürücüsüdür. Sanmayın, TKP’nin 98 yıllık adı, yalnız hapishane duvarlarına, sürgünlere, ölümlere yazılmıştır. Türkiye’de sosyalizminin uç savaşçısı TKP, Türkiye tarihinde asla silinmez kazanımların mimarıdır.

TKP; DİSK’tir, 15-16 Haziran’dır, Tariş direnişidir, yüzbinlerin 1 Mayıslarıdır. TKP’yi Türkiye tarihinden çıkarırsanız işçi sınıfı geleneğine yazacağınız kaç zafer kalır?

TKP; Nâzım Hikmet’tir, Orhan Kemal’dir, Ahmet Arif’tir. TKP’siz bir geçmişten sevgiliye okunacak kaç şiir, nasırlı ellerden akla uzanan kaç roman kalır?

TKP; NATO’ya karşıtlıktır, Kore savaşına direnmektir, Mehmetçik’in 50 sente kırılmasına, Irgat Recep’in topraklarının satılmasına karşı mücadeledir. TKP’siz bir zamandan geriye bağımsızlık
mı, emperyalizmle mücadele mi kalır?

TKP, geçmişin ağıdı değil geleceğin şarkısıdır. Kuşkusuz hangi isimle sürerse sürsün TKP’nin birikimi, bugün bir başka dünyayı kuracak toplumsallıkta değil. Ancak kimi zaman emperyalizmin pilavına
eylemiyle bir taş, kimi zaman yoksulları ezenlerin “aynı gemideyiz” masalında çarka sokulmuş çomak, kimi zaman Cumhuriyete ve laikliğe açılmış savaşa karşı bir kalkandır TKP.

Kimlik siyaseti yalanlarının yerine sınıfın, düzenin vitrin süsü liberallerin zihinlerdeki tahribatına karşı eşitlikçiliğin, dinci zorbalığın yıkımının önündeki aydınlanma duvarıdır. Herkesin gemisinde olmaktansa kendi küreğiyle çektiği kayığın geleneğidir TKP.

Temenni değil kaçınılmaz son: Bir gün bu topraklarda eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin hikayesinden ağaçlar fışkıracak, sosyalizm onun en güzel meyvesi olacak. İşte o gün, 98 yıllık inadın ne demek
olduğunu, “en mükemmel doğanlar” anlatacak.

SOSYALİST TÜRKİYE İDDİASININ ETE KEMİĞE BÜRÜNMESİDİR

FATİH YAŞLI (AKADEMİSYEN-YAZAR): Türkiye Komünist Partisi, bir iddianın, sosyalist Türkiye iddiasının ete kemiğe bürünmesinin, sarsılmaz bir iradeyle sahiplenilmesinin ve taşınmasının adıdır. Dünyayı anlamanın, açıklamanın ve değiştirmenin biricik anahtarı olan Marksizm-Leninizm’e yönelik ideolojik saldırıların arttığı bir dönemde, sınıfı, sınıfın çıkarlarını ve teorisiyle pratiğiyle sosyalizmi savunmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyen, sosyalist Türkiye hedefiyle siyaset yapan, sosyalist devrim idealini geçmişten bugüne ve geleceğe taşıyan Türkiye Komünist Partisi’ne, partiyi var eden, büyüten, umut haline getiren tüm dostlara, yoldaşlara binlerce selam olsun.

TKP BENİM İÇİN...

GAMZE YÜCESAN (AKADEMİSYEN-YAZAR): TKP sömürü karşıtlığıdır. Sömürüye dayanan toplumsal ilişkilerin dönüştürülmesi ve herkes için iyi olanın inşasında emekçi sınıfla birlikte eyleyebilmenin yoludur.

TKP anti-emperyalizmdir. Kapitalizmin ürünü olarak emperyalizme, onun iştirakçilerine ve destekçilerine karşı olanlarla yan yana durmaktır.

TKP boyun eğmemektir. Memleketin çalışkan özverili emekçileri ile birlikte başka bir dünya kurmanın imkanına inanmaktır. Başka bir dünyanın biçimlenmesine katkı vermeyi istemektir. Kendi
kendini dönüştüren insanların ortaklaşa eylemine güvenmektir.

TKP sevdadır. Memleketin çalışkan özverili emekçi insanlarını onları var kılan tarihsel birikimleriyle birlikte ama daha iyisini ve fazlasını isteyerek sahiplenmek ve sevmektir.

“SOL” OLMADAN ASLA!

RIFAT OKÇABOL (EĞİTİM BİLİMCİ): Okuyan ve düşünen her insan, tüm kötülüklerin anasının kapitalizm olduğunu biliyor. Kapitalizm, insana, emeğe, topluma, doğaya, hakka hukuka değer vermiyor; bireyin kendisine, toplumuna, doğaya ve insanlığa yabancılaşmasını kolaylaştırıyor. Irkçı, erkek egemen, piyasacı ya da gerici eğitim, bireyin özgürleşmesini engelleyip kendisine yabancılaştırılmasının
aracı olarak kullanılıyor. Kapitalizm, üç kuruşluk kazanç için, inançları da kullanıyor, savaşlar da çıkarıyor, kitlesel imha silahlarını bile kullanmaktan çekinmiyor. Kendisine yabancılaşan insan, bile bile kapitalizmin kötülüklerini kendi çıkarı için kullanıyor: Ya her şeyi olabildiğince sömürmeye çalışıyor ya da kolaca sömürülüyor ve de sömürgenlerin taşeronluğunu yapabiliyor.

Oysa tüm kötülüklerin anası olan kapitalizme mahkûm olmak ya da boyun eğmek zorunda olmadığımız da biliniyor. Çünkü iki yüz yıla yakın zamandır bilinen sosyalist/komünist anlayış, tamamen kapitalist anlayışın karşıtı değerlerden oluşuyor. Bu anlayış bize insan olmanın, özgürleşmenin, toplumsallığın, doğayı ve emeğin değerini korumanın, laik, bilimsel, insanca ve barış içinde birlikte yaşamanın yollarını gösteriyor. 10 Eylül 1920’de Bakü’de kurulan TKP, bu anlayışın Türkiye’de de kabul görmesinin öncülüğünü yapmış bulunuyor. Türkiye’nin AKP iktidarında içine sürüklendiği çıkmaz durum, sosyalist/komünist anlayışın önemini daha da belirgin hale getirmiş olsa da, bu gerçeği sömürülen kesimlere anlatma görevi “sol” partilere düşüyor.

BOYUN EĞMEMENİN ERDEMLİ HAYKIRIŞI

ORHAN AYDIN (TİYATRO SANATÇISI): İşçilerin ayak seslerini duymaya başladığımız kavga günleri, meydanların kızıl bayraklarla şenlendiği ve eşitlik, özgürlük çağrılarının hayata bir umut olarak serpiştirildiği dönemlerdir.

Benim tanık olduğum, yaşadığım TKP dünden bu güne işte o ışıklı zamanların yaratıcısı olarak geldi. Şimdi görev; daha çok omuzdaşlık, daha çok kardeşlik, daha çok işçilerin, emekçilerin ayak sesleri ve aklıyla yumruğu kaldırıp, yalanı yere çalmak zamanıysa; bunu yine TKP önderliğinde becerebilmeli umudu mavi gözlü yoldaş gibi gökyüzüne yazmalıyız. Şiirler, şarkılar, oyunlar, romanlar, filmler, heykeller, resimler, danslar bunun için üretilmeli ve sevinçleri çoğaltıp hüznü yenerek, boyun eğmemenin erdemli haykırışını çığlık edinmeliyiz.

TKP NEDİR?

SAİT MUNZUR (KARİKATÜRİST):  İnattır, pes etmemektir, gelenektir. Soyguncularla, halk düşmanlarıyla, gericilikle, emperyalizmle ve işbirlikçileriyle mücadele etmek demektir.  Hayatın her alanında örgütlenmek demektir. Yılmamaktır, disiplindir ve özveridir. Umut etmektir. Bilinçtir, vefadır, yoldaşlıktır. Gencecik insanların gözündeki ışıltıdır. Her türlü olumsuz şarta rağmen çağı kavrayan, yorumlayan mücadeleden yılmayan kadroları yetiştirmektir. Bazen ihanettir, puştluktur; bunları yaşamak, şahit olmak ve unutmamaktır. 1970’li yıllarda Hollanda’dan bir akrabanın getirdiği Philips radyodan Türkiye Komünist Partisi’nin Sesi ve Bizim Radyo’yu dinlemektir. Bunları dinlerken yalnız olmadığını duyumsamaktır. Politika Gazetesi’ne karikatür çizmektir.
Yok olmamaktır, silinip gitmemektir. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’dir. Dayanışmadır. Hatırladıkça o günleri, gözlerin yaşarmasıdır.

TKP GÜZEL GÜNLERİN, UMUDUN BAYRAĞI

ULVİ OĞUZ (TKP ESKİ MK ÜYESİ): 10 Eylül 1920’de kuruluşundan kısa bir zaman sonra TKP Genel Başkanı ve Genel Sekreteri dahil Merkez Komite üyeleri yapmaları gereken en doğru şeyi yaptılar ve ülkedeki bağımsızlık savaşında yer almak amacıyla yola çıktılar. Kalleş bir tuzağa düştüler, Karadeniz’de katledildiler. Bu olay komünistlerin yüreğinde hala taze bir yaradır. 

TKP kurulduğu günden başlayarak, hep legal çalışma olanaklarının yaratılmasından yana oldu. Zorunlu gizlilik günlerinde sık sık burjuvazi ve onun yönetimlerinin saldırılarına maruz kaldı. Kayıplar verdi. Uzun yıllar gizlilik koşullarında çalışmak zorunda kalmasına karşın, hiçbir zaman burjuvazinin şu veya bu kanadı, devlet yönetimini elinde tutan partinin daha halden anlar sanılan temsilcileri ile legal çalışma olanaklarının anlaşmalar sonucu yaratılması pazarlıklarına girmedi. Ta ki seksenli yılların sonları, doksanlı yılların başlarına kadar. Bu yıllarda partimiz çok ciddi bir likidasyon saldırısına maruz kaldı. Partinin dinamik güçleri bir bahane ile partilerinden uzaklaştırıldı. Sonrası biliniyor Gorbaçov ve benzerleri ile de paralel bir duruş alanlar kapitalizmin reform ve restorasyonunu savunan, düzen değişikliğinden tamamen vaz geçmiş bir partiyi kurarak Türkiye Komünist Partisi’ni kapattılar. 

Ne var ki, bu topraklar dönek ve hain ürettiğinden daha fazlasıyla, davasına sahip çıkmayı bilen, inanmış genç komünistler de üretmektedir. Yetişen genç kuşak komünist yoldaşlarımız 1920’de 10 Eylül günü kurulan TKP’nin ilkelerine sahip çıkarak, günümüz koşullarına uygun misyonunu yüklenerek, komünizmin şanlı kızıl bayrağını düştüğü yerden kaldırıp yükselterek, TKP’nin siyasi devamlılığını sürdürmek amacıyla yola çıktılar. 

Bu gün ülkemizde, düzen partilerinin, halka yalanlar söyleyerek, düzen savunucularının karşısında, muhalefetmiş gibi davranmalarını emekçi halkımıza anlatan, onların gerçek yüzünü ortaya çıkartan, piyasacı ekonomiye karşı tavır alan, laisizmi hiç tavizsiz savunan, kamucu ekonomiyi öne çıkartan, sosyalizmi, sosyalist devrimi, sosyalist cumhuriyeti gündeme getiren ve tek kurtuluşun sosyalizm olduğunu anlatan tek parti Türkiye Komünist Partisi’dir. Bu duruşu ile TKP, 1920 10 Eylülü’nden devraldığı geleneğimizi yaşatmaktadır.

UFKUNDA SOSYALİST İKTİDAR VAR

BARIŞ ZEREN (ÇEVİRMEN, YAZAR): Türkiye Komünist Partisi benim politikleştiğim 1990’lı yıllarda gene solun diğer akımları gibi çeşitli parçalara bölünmüş, eski önderleri “yeni sol” ya da “parti olmayan parti” mucitliklerine gömülmüş bir siyaset damarını temsil ediyordu. Ama bu partinin başını çektiği siyaset kültürünün gerek aklını (Sovyetler olsun Kürt hareketi olsun) bir büyük güce emanet etme, gerekse hedeflerini gerçekçilik adına sınırlama, her krizde kendi sağına yaklaşma gibi özellikleriyle Türkiye solunu derinden belirlemeyi sürdürdüğünü gördüm, görüyorum.

Ama tarihimiz sürprizlerle dolu. Öyle ya da böyle Türkiye sosyalizm mücadelesini başlatmış TKP adını köhneleşme ve unutulma tehlikesinden kurtaran, tam da 1970’li yıllarda TKP’nin estirdiği sağ rüzgara karşı çıkmış bir avuç sosyalistin oluşturduğu gelenek oldu. Sanki Türkiye solunun iktidardan kaçışına inatla kendini sosyalist iktidar olarak adlandıran bu çizgi, 2000’li yıllarda TKP adını üstlenerek yeniden Türkiye’nin siyaset sahnesine soktu. Kısa sürede Türkiye Komünist Partisi solun en kitlesel çevrelerinden biri halini almakla kalmadı, gençler ve aydın kesimler içinde dikkat çekici etki gösterdi. Dahası, AKP diktatoryası yerleşirken buna açık ya da örtük vize veren solun ekserisine karşı yer yer tek başına muhalefet çizgisini savundu. Bu anlamda yalnızca düzen karşısında sınav vermekle kalmadı, başka akımları sağ girdaba çeken bir TKP tarihine, sağ girdaba sol içinde dur diyen bir TKP tarihi eklemiş oldu.

2000’li yıllardan bu yana, Türkiye solunun en eski adıyla en yeni sol politikalar oluşturulmaya çalışılıyor. Aklını emanet etmeyen, sol bayraklı sağ furyalara kapılmayan, dahası iktidar ufkunu sürekli anımsatan bir kültür bu. Kuşkusuz kimse bu kadarını yeterli bulamaz. Türkiye sosyalist hareketi yüz yıllık çocukluk evresinden çıkacaksa, artık daha girişken, daha özgüvenli, daha denge bozucu olmalı. Bugün Türkiye Komünist Partisi demek, bu yolda ipi en önce göğüslemek demektir.

HAK ETTİĞİMİZ DÜNYA UZAĞIMIZDA DEĞİL

LEVENT ÜZÜMCÜ (TİYATRO SANATÇISI): Kapitalizm ülkemizde ve dünyada varlığını sürdürebilmek için elinden ne geliyorsa yapmaktadır. Haliyle de kendini kapitalizmin jandarması ilân etmiş ABD, kapitalizmin varlığını sürdürebilmesi için her yolu denemektedir. Dünyanın hemen her yerinde çalışan, üreten kesimleri ezilmeye mahkûm etmiş bu düzen, ülkelerin siyasi hayatını da ele geçirip, ezilen kesimleri milliyetçilik ve din sömürüsüne dayalı yalan ve riya maşalarıyla yönetmektedir. İçinde Amerika’nın olduğu siyasi partilerin hepsinin kıblesi sömürü düzeninin vahşiliğidir. Dünya üzerinde insanlığı kendine kıble yapmış, içine kapitalizmin uşaklığını sokmamış, iyiliği, eşitliği, dürüstlüğü, vicdanı ve özgürlüğü kendine bayrak etmiş tek akım komünizmdir. İçinde Amerika’nın destek ve yataklığı olan siyaset; kapitalizmin maşası olmaktan öteye gidemez. İnsanlığın umudu; eğitimde, sağlıkta, beslenmede, barınmada asgari müştereklerin sağlandığı, insan hakları ve adalette ise mutlak eşitliğin olduğu bir dünyadır. İnsanlığın hak ettiği bu dünya uzağımızda değildir.

HERKES EŞİT VE AYNI AMAÇ İÇİN MÜCADELE EDİYOR

İSMAİL BALIKÇI (FLORMAR İŞÇİSİ):  Dışarıda gördüm ki hepsi kendi işininin cebinin peşinde; işçi sınıfı ile ilgileri yok. Bir daha da oy vermem bunlara zaten.
TKP denilince örgütlülük, birlik, beraberlik, sınıf dayanışması geliyor aklıma. Partililer arasında müdür, işçi, genç, yaşlı diye bir ayrım yok. Ego denen bir şey yok. Sen - ben diye bir şey yok.
Herkes eşit ve aynı amaç için mücadele ediyor.  Bilinçli bir işçi sınıfı mücadelesi var.

BİLİMSEL SOSYALİZM YOLUMUZA IŞIK TUTUYOR

SERPİL GÜVENÇ (YAZAR): Mustafa Suphi ve Dr. Şefik Hüsnü komünist hareketin yetiştirdiği değerler arasında yer alan iki önemli isimdir.  

Şefik Hüsnü, Aydınlık dergisine yazdığı 1 Ekim 1921 tarihli “Türkiye’de Devrimin Şekli” başlıklı yazısında, sosyal devrimin amacının “bir şairin hayalinden ya da ince duygulu, insan sever bir dâhinin merhametli kalbinden” doğmadığını vurgular. Kapitalist sınıfın gelişme ve varlığını sürdürme koşulunun işçi sınıfının yoksulluğuna bağlı olduğunu ve bu durumun sistemin en önemli çelişkisini meydana getirdiğini anlatır. Sınıf bilinci arttıkça proletarya bu sömürü düzeninin “şiddetli bir düşmanı” haline dönüşmektedir. Şefik Hüsnü sınıflara bölünmedeki haksızlığın ve insafsızlığın acısını, kahrını çekmiş olanların, “çıkarları ve varlığı”nın bu bölünmeyi gerektiren bireysel mülkiyetten yana olamayacaklarını ve dolayısıyla tek isteklerinin” sınıfsız bir topluma erişmek” olduğunu vurgular.
Bu yolda yapılacak ilk iş, “bireyin mülkiyet hakkını kaldırmak ve tekmil varlıkları, üretim araçlarını ve doğal zenginlikleri, su ve hava gibi kamu yararına vererek tek sınıflı bir toplum kurmak”tır. Son aşama ise “ortak mülkiyete ve üretim temeline dayalı, sınıfsız, hükümetsiz, özgür bir sosyal kuruluş”tur.

Bilimsel sosyalizmin günümüz toplumu ve sınıflara dair bu kısa ve öz çözümlemesini komünistler benimsediler. Bu bakış, daima, onları burjuvazinin düşünürlerinden, reformist sosyal demokratlardan ayıran en temel unsur olmuştur. 

Tarihsel geçmişlerini yadsımayan Türkiye komünistleri, her mücadele başlığında Marksizmin ışığında ulaştıkları doğruları emekçi halkın bilgisine sunmuşlar ve sınıfı örgütleyerek bu düzenin ortadan kaldırılması yönünde çaba göstermişlerdir.  
1920lerden günümüze bu savaşımın bayrağını yükseltmeyi ve geleneği sürdürmeyi ilke edinmiş devrimcilere, sosyalistlere, komünistlere ve Türkiye Komünist Partisi’ne selam olsun!

BU DÜZENE DUR DEME ZAMANI

YILDIZ (İŞÇİ): TKP’nin bugünlere gelene kadar ağır bedeller ödediğini biliyorum ama bu bedellerin öğrettikleri de var.

TKP’yle tanışmak bana mevcut partilerin ülke için hiç yararlı bir şeyler yapamayacağını fark ettirdi. Ben TKP’yi yapayalnız kalmış, çaresizlik içindeki insanların temsilcisi olarak görüyorum. Bundan sonra da elimden geldikçe, gücüm yettikçe TKP içinde bulunacağım. Zaman çaresizlik içinde düşünme zamanı değil, çare ne olur diye düşünme zamanı. Bu çare de ezilen halkın, sıkıntı içine batmış insanların hep beraber bu düzene dur demesidir.

Boyun eğmemenin gerekliliğini söyleme zamanı şimdi.

PROF. KORKUT BORATAV'DAN KUTLAMA

KORKUT BORATAV (İKTİSATÇI-AKADEMİSYEN): Türkiyeli komünistler, doksan sekiz yıl boyunca ülkelerinde kapitalizme, emperyalizme, gericiliğe ve yobazlığa karşı mücadelenin ön saflarında yer aldılar. TKP’nin kuruluş yıldönümünü bu hatırlatma ile kutluyorum.

DOĞAN ÜLGENCİ'DEN KUTLAMA 

DOĞAN ÜLGENCİ: 10 Eylül 1920’de kurulan Türkiye Komünist Partisi’nin Türkiye sosyalizminin doğuşunu temsil ettiğini ve Türkiye’ye yeniyi öneren tek örgüt olduğunu düşünüyorum. Hepimiz onun paltosundan çıktık. Yeni dönemde de çalışmalarında başarılar dilerim.