Yüksekdağ: Erdoğan gözünü kapasın...

Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ "Cumhurbaşkanı gözünü kapatsın, parmağını uzatsın, parmağının değdiği Başbakan olsun. Hepsi düşük profilli çünkü." dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun istifa etmesine ilişkin, "Davutoğlu diyor ki, 'Neyi eksik yaptım.'Saray'a karşı yapılacak tek bir şey vardır. Saray'a yaranılmaz, direnilir. Sizde de o yok. Direnmiyorsunuz, direnmeyi bilmiyorsunuz. Direnmek insan olmanın en temel kıstaslarından birisidir" dedi. 

“Bazıları Davutoğlu’nun istifa ettirilmesinin hükümete dönük bir darbe olduğunu söylüyor" diyen Yüksekdağ, "Oysa ki, darbe daha 7 Haziran seçimlerinde, 8 Haziran günü başladı. Saraydaki “Bu seçimi beğenmedim” dedi ve 7 Haziran seçim sonuçlarına darbe yaptı. Hükümet kurdurmadı, koalisyon kurdurmadı” dedi. 

Meclis'te kadına yönelik cinsiyetçi söylemlemlerde bulunanlara seslenen Yüksekdağ, "Kadın konuşmamalı, kadın konuşursa vurulmakla tehdit edilmeli, o tehdit yetmiyorsa vurulmalı . Onlara cevabımız çok net ve açık. Bizler konuştuk ve konuşacağız ama ant olsun ki, yemin olsun ki, eğer konuşmazsak vurun bizi" diye konuştu.  

Partisinin kadın grup toplantısında konuşan Yüksekdağ'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle: 

“Biz kadınlar, burayı on yıllarca verilen mücadeleyle kazandık. Dişimizle, tırnağımızla savunacağız. Saray'ın psikolojik uzantısı olanlara sesleniyoruz. Siz bu zulmü yok saysanız da biz yok saymayız. 11 çocuklu Taybet İnan’ın cenazesini sokakta çürümeye terk edenlere kadınlar hakkını helal etmez.

Bakın Meclis çatısı altında kadın milletvekillerimize AKP milletvekillerinin söylediği en temel sözlerden birisi şudur; en son Anayasa Komisyonu saldırısı düzenlendiğinde, HDP’ye dönük, dokunulmazlıkların görüşüldüğü komisyon tartışmalarında içlerini dışa vurdular. Söz ve zihniyet çok netti: Konuşma, vururum. Onların zihniyetinin özeti budur. Kadın konuşmamalı, kadın konuşursa vurulmakla tehdit edilmeli, o tehdit yetmiyorsa vurulmalı. Onlara cevabımız çok net ve açık. Bizler konuştuk ve konuşacağız ama ant olsun ki, yemin olsun ki, eğer konuşmazsak vurun bizi.

Evet, bizler çünkü konuşmazsak suç işleriz. Kadınların ve bütün tarih boyunca yaşadığımız haksızlıkların ve bu süreçte kadınlara dayatılan haksızlığın sözünü söylemediğimiz zaman suç işlemiz sayılırız. İşte o zaman en başta bizlere kadın yoldaşlarımız hesap sorsunlar. Bu zulüm karşısında sessiz kalırsak, bu darbeyi alaşağı etmezsek sizler bizden hesap sorun. Ve bugün Meclis çatısı altında kadın iradesi dimdik ayakta duruyorsa, tarihte ilk defa bu çatı altında bir kadın grubu kuruluyor ve toplanıyorsa, bugüne kadar kadın özgürlük mücadelesinin kararlılığına borçluyuz.

Bütün kadın kitlelerine her yerde dokunacaklar, her yerde büyük bir haksızlığın cenderesine alacaklar. Bu darbeye karşı kadın iradesine karşı başlatılan darbeye karşı kadın özgürlük mücadelesinin tarihsel kararlılığıyla direndik ve direnmeye devam edeceğiz. Ve bizlerin biliyorsunuz hiçbir zaman dokunulmazlığımız yoktu, bugün de yok.

Daha dün kadın milletvekillerimiz, Şırnak milletvekillerimizin evi özel harekât polislerince basıldı, talan edildi, yıkıldı, tahrip edildi. Her gün kadın milletvekillerimiz gittikleri her yerde çok açık polis ve asker müdahaleleriyle karşı karşıya kalıyor. Her gün Meclis çatısı altında AKP’li milletvekilleri tarafından darp ediliyor, şiddet uygulanıyor. Sokakta, evde, fabrikada, okulda kadına şiddet uygulayan ve uygulatan zihniyet Meclis çatısı altında da kadına, kadın seçilmişlere şiddet uyguluyor. Böyle bir vahşet iktidarıyla, kadına karşı gözü kararmış, gözünü hırs bürümüş bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız. Kadın milletvekillerimiz de, bugün seçilmiş kadın arkadaşlarımız da bu açık saldırıyla burun buruna çalışma yürütüyor.

Bir kadın milletvekili kayınpederinin cenazesine katıldı diye suçlanıyor. Cansız bedeni panzerin arkasında sürüklenen Hacı Lokman Birlik’in cenazesi... Bu ahlaksızlığınız, bu zulmünüz batacak. Türkiye halkları böyle bir ahlaksızlığa boyun eğmedik, boyun eğmeyeceğiz. Sonra bu iktidar, birden kadınlardan, halklardan helallik istiyor.

Yaşamı bugüne haram edenlere, halklarımıza yaşamayı haram edenlere, dünyayı zindan edenlere hakkımızı helal etmedik, etmiyoruz. Ama bugün siyasi iktidar,  AKP, saray iktidarı kendi içerisinde gerçekleştairdiği zulmün ve işlediği suçların, annelerin ahının ve bedduasının sonuçlarını yaşıyor. Daha da yaşayacaklar. Bakın, darbe 7 Haziran’dan sonraki süreçte devreye girdi.  Bazıları Davutoğlu’nun istifa ettirilmesinin hükümete dönük bir darbe olduğunu söylüyor. Oysa ki, darbe daha 7 Haziran seçimlerinde, 8 Haziran günü başladı. Saraydaki “Bu seçimi beğenmedim” dedi ve 7 Haziran seçim sonuçlarına darbe yaptı. Hükümet kurdurmadı, koalisyon kurdurmadı, “Tekrar seçim yapacaksınız, ben bu sandık sonuçlarını tanımıyorum” dedi. Sonra yetmedi, yetmiyor demek ki, darbeciye darbe yapmak yetmedi. 1 Kasım seçimleri yapıldı. AKP yüzde 49,5 oy aldı. 7 ay geçti, saraydaki bir darbe daha yaptı. Bu sefer de 1 Kasım sonuçlarına darbe yaptı. Yüzde 49,5 oyla göreve getirilen başbakanı görevden aldı. Türkiye’de sandık sonuçlarına darbe gerçekleştirildi. Bugün sanki bazıları bu darbeci pratik yeni ortaya çıkmış gibi rahatça konuşuyor.

Türkiye’de saray vesayetine dayanan bir darbe rejimi mekaniği devreye girmiştir diyoruz. O günden beri yaşamın her alanına dönük darbe yapılıyor. Saraydaki oturup kalkıp, seçilmiş olmakla övünür. Seçilen partileri Meclis’ten attırmak, seçilen başbakanı istifa ettirmek onun başvurduğu en temel politik yöntemlerden birisidir. Seni seçen halkın oyu da, bizleri seçen kimlerin oyu? Eğer seçmen, sadece Davutoğlu’nu seçmiyorsa, o oyların hiçbir değeri, kıymeti yok. Erdoğan bugün Davutoğlu’nu istifa ettirerek çok net bir biçimde itiraf etti bunu. “Bana verdiğiniz oylar dışında verdiğiniz hiçbir oyu tanımıyorum” dedi. Halkın verdiği oyları hakaret ediyor, her gün. Sandığa, seçmene hakaret ediyor her gün. Ve bu hakaret, bu saldırı en başta HDP’nin seçilmişlerine ve HDP’yi, bizleri bu Meclis’e getiren halk iradesine karşı başlatıldı. O zaman da söylemiştik, bugün de hatırlatıyoruz. Sanmayın ki bu darbenin hedefi sadece bizleriz. Bizler darbelere alışkınız. Yıkılmayız, darbeler karşısında düşmemeyi, ezilip sürünmemeyi biz öğrendik. Çok şükür tarihimiz boyunca hiçbir darbe bizi yıkamadı. Bu darbe hepimize karşı. Ama sizler darbenin ucunu düştüğünüzde düşersiniz. Siz darbenin ilk darbesinde kendinizi sürünür halde bulursunuz. İşte bugün darbeyle devrilenler sürünür vaziyettedir.

Davutoğlu diyor ki, 'Neyi eksik yaptım.'Saraya karşı yapılacak tek bir şey vardır. Saraya yaranılmaz, direnilir. Sizde de o yok. Direnmiyorsunuz, direnmeyi bilmiyorsunuz. Direnmek insan olmanın en temel kıstaslarından birisidir.