Türkiye'de Doğan grubu, Fransa'da Le Monde: Medyada sansür her yerde sürüyor

Fransız Le Monde gazetesinin yeni ‘uygulaması’ Decodex sanal alemdeki haber kaynaklarını ‘güvenilir olup olmadıklarına göre’ sınıflandırıyor. Decodex, tarafsız bir ‘uygulamanın’ tam aksine, Vatikan’dan günümüze süregelen sansürün çağcıl bir sürümü.

Evin Nagehan

Fransızca’da mimlemek, kara listeye almak anlamına gelen ifadenin (mettre à l'index) Katolik Kilisesi’nin Yasaklı Kitaplar Listesi’nden (Index Librorum Prohibitorum) geldiğini duymuş muydunuz?

Doğan Holding’in başkanlık sistemine hayır diyen televizyoncularını mimleyip işten çıkarttığı bu günlerde, Le Monde gazetesi de Fransız sermayesinin sözcülüğüne yakışır incelikte yeni bir ‘uygulamayı’ ay başında hayata geçirdi. İnternetteki haber kaynaklarını dört farklı ‘güvenilirlik derecesine’ göre kategorize eden Decodex, Ukrayna, Suriye gibi konularda Fransa ve AB’nin politikalarıyla uyumlu olmayan haber sitelerini ‘komplocu’ olmakla yaftalıyor.

Tekelci medyanın etkisini olmasa da güvenilirliğini önemli ölçüde yitirdiği bir çağda Decodex’i alternatif haber kaynaklarına yönelen internet okuyucularını yeniden çekmek için icat edilen bir güven restorasyon aracı olarak tanımlayabiliriz. Facebook’un da geçtiğimiz aylarda benzer girişimleri olduğu tartışılmıştı.

Le Monde Decodex’i tarafsız, nötr bir uygulama olarak pazarlamaya çalışadursun, biz sermaye medyasının ‘tarafsızlığını’ CNN Türk’ten çok iyi biliyoruz:

SPUTNİK ‘TURUNCU’, KATARLI El CEZİRE ‘YEŞİL’

Decodex, ‘decodeur’ (şifre çözücü) denilen bir grup tarafından Le Monde’un kendi kriterlerine göre kimi haber sitelerini dört farklı renkle kategorize ederken, bazı siteler için ‘propagandacı’, ‘komplocu’ gibi ek ‘bilgiler’ veriyor.

Decodex’in dört kategorisi şu şekilde:

Yeşil: ‘Yeterince güvenilir’. Le Monde kendini de mütevazi(!) bir şekilde nitelendirmekten imtina etmiyor. Katar’ı yöneten kraliyet ailesine mensup Hamad bin Thamer Al Thani’nin başında olduğu El Cezire de ‘yeterince güvenilir’ sayılırken, muhafazakâr Le Figaro, liberal Liberation ve Fransız Komünist Partisinin kontrolündeki Humanite de bu kategoride yer alıyor...

Turuncu: ‘Kaynaklarını belirtmeyen ve bilgilerini teyit etmeden kullanan’ siteler için bu renk kullanılıyor. İhtiyatlı olunması ve başka kaynakların araştırılması, mümkünse haberin kaynağına gidilmesi öneriliyor. Örneğin Rus haber ajansı Sputnik de bu renkle sınıflandırılmış. Yeşil olarak sınıflandırılan El Cezire’yle ilgili ayrıntılı bilgiler yer almazken, Decodex Sputnik’in başındaki ismin Putin tarafından atandığının altını çizerek ‘sitenin düzenli olarak yalan haber propagandası yaptığını’ iddia ediyor.

Ukrayna’daki ‘muhaliflerin’ silahsız olmadığını ve ülkede yaşananlarda Neonazilerin rolünü anlatan, AB-Ukrayan ilişkilerini eleştiren Fransız finans uzmanı ve blog yazarı Olivier Berruyer’in Les Crises adlı bloğu da sadece turuncu olarak sınıflandırılmanın yanı sıra ‘özellikle de Ukrayna konusunda komplocu teoriler barındıran bir blog’ olarak yaftalanmış. Le Monde’un Ukrayna konusundaki manipülasyonlarını, Neonazilerin iktidar değişimindeki rolünü görmezden gelişini ve yalan haberciliğini gösteren Berruyer, bu sınıflandırmadan sonra bloğunu artık sürdüremeyeceğini açıkladı.

Fransız solunda yer alan birçok ismin bağımsız haber siteleri ve blogları da bu renkte kategorize edilmiş.

Kırmızı: Bu sitelerin ‘düzenli olarak yanlış haber ve makalelere yer verdiği’ belirtiliyor. Dikkatli olunması ve başka haber kaynaklarına başvurulması gerektiği belirtiliyor.

Mavi: Bu kategoride bizdeki Zaytung gibi mizah siteleri yer alıyor. Decodex’in tarafsız olduğu iddia edilebilecek tek yanı bu olsa gerek.

Olivier Berruyer’nin bloğunda Decodex’le ilgili olarak yer alan yazıda Vatikan’ın Yasaklı Kitaplar Listesi’nin kapağını Le Monde’un sansürüne uyarlayan mizahi görsel. Kütüphane sözcüğü İnternet sitesi ile, Venedik sözcüğü Fransa’yla (Lutetya) değiştirilmiş ve tarih de yine günümüze göre uyarlanmış.

VATİKAN’DAN GÜNÜMÜZE SANSÜR

Aydınlanma ve Fransız burjuva devrimiyle birlikte yükselen değerlere karşı mücadele veren Vatikan; bilim, sanat, felsefe, edebiyat gibi alanlarda yayınlanan binlerce kitabı sansürlemişti. Rousseau, Voltaire gibi düşünürler, David Hume, John Stuart Mill gibi burjuva iktisatçıları, Alexandre Dumas, Gustave Flaubert gibi edebiyatçılar dikkat çeken isimler arasında yer alıyor.

Bu listede daha sonrasında 19. yüzyılda nicelik olarak artan işçi sınıfıyla birlikte ortaya çıkan sosyalist yayın ve eserler daha tehlikeli bir konuma yükselmişti. Prodhon’un ve Zola’nın tüm eserleri listede yer alıyor. 20. yüzyıldan ise dikkati çeken iki isim Sartre ve Simone de Beauvoir. Marx’ın eserlerinin bu listede yer almaması ise herhalde egemen sınıfların kimi zaman daha etkili olan yok sayma, görmezden gelme cezasının bir örneği olarak görülmeli.

Emperyalist ülkeler/bloklar arası çatışmada önemli bir yer tutan internet haberciliğinin, sermaye sınıfının bir taraftan kendi ülkesindeki emekçi sınıflara, öbür taraftan da karşı kamptaki ülkelerin sermayesine karşı yürüttüğü savaşın önemli bir aracı olduğu günümüzde ‘tarafsız’sızlıktan bahsetmek mümkün değil. Özellikle emperyalist bloklar arası çatışmanın en somut ve sıcak şekilde gerçekleştiği Suriye ve Ukrayna konularında Fransız ve AB basınının ‘tarafsızlık’ iddiaları çoktan suya düşmüş durumda.

16. yüzyıldan 1960’lara kadar dört asır boyunca binlerce kitabı sansürleyen Vatikan her ne kadar bu uygulamasını sona erdirmek zorunda kalmış olsa da, sansür sınıflar mücadelesinin bir aracı olarak sanal dünyada kimi zaman Türkiye örneğindeki twitter, youtube yasaklarında olduğu gibi kaba, kimi zaman da Decodex örneğinde olduğu gibi incelikli yöntem ve mekanizmalarla devam ediyor. Kaba veya incelikli, sansür egemen sınıfların elinde hâlâ etkili bir silah.