Türkiye Komünist Gençliği: Gericiliğe, emperyalizme, başkanlığa karşı Deniz olunmalı!

Türkiye Komünist Gençliği, Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in idamlarının 45. yıldönümünde bir açıklama yaparak, "Ülkemizin karanlıktan aydınlığa, adaletsizlikten eşitliğe, sermaye hükümranlığından özgürlüğe ancak ve ancak emekçi halkın mücadelesiyle ulaşabileceğine inanıyoruz" dedi.

Haber Merkezi

Türkiye Komünist Gençliği (TKG), Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilişlerinin 45. yıl dönümünde bir açıklama yaptı.

Deniz'lerin mirasının "Emperyalizme, gericiliğe ve zorbalığa karşı, emekçi halkın yanında saf tutmayı" gerektirdiğini kaydeden TKG, Üç Fidan'ın "bu memleketi biz yönetiriz" cesaretini ortaya koyduğunu hatırlattı.

"Denizlerin yoldaşı olmanın; NATO’ya, ABD’ye ve AB’ye karşı tavizsiz bir mücadeleden geçtiğini biliyoruz" diyen komünist gençler, referandum sonuçlarını tanımadıklarını, özgürlüğe ancak emekçi halkın mücadelesiyle erişebileceklerine inandıklarını tekrarladılar.

TKG tarafından yapılan açıklama şöyle:

6 Mayıs Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın köhnemiş sermaye düzeni tarafından katledilişinin 45. yıl dönümü.

Türkiye’yi emperyalizme dar eden, 6. Filo’yu Dolmabahçe’den denize döken, patronların ve toprak ağalarının yarattığı karanlığın üzerine dalga dalga aydınlık olup yürüyen bir devrimci kararlılığı temsil ediyordu, üç fidan. 12 Mart cuntasının kararı ve TBMM’de iki elini birden kaldırarak idama onay veren halk düşmanlarının desteğiyle idam edildiler.

6 Mayıs, bize safımızı, sınıfımızı ve değerlerimizi hatırlatan bir tarihtir. Denizlerin idamına onay vermek için yarışan gericilerin ise suçlarına mazeret aradığı, bir yandan hala kendini emperyalistlerin kullanımına sunarken “kullanıldık” dediği, alınlarındaki yıkanmaz lekenin tekrar tekrar yüzlerine çalındığı bir tarih…

6 Mayıs dendiğinde, tecavüzcülerin önüne yatan onursuzları, laikliği tartışma konusu edebileceğini sanan yobazları, Ortadoğu’da NATO’nun tetikçiliğine soyunmuş işbirlikçileri ve en önemlisi de, bugün milyonlarca insanın karşısında durduğu sermaye diktatörlüğünün bir anda ‘gökten’ inmediğini hatırlarız.

6 Mayıs gençliğin memleketiyle kurduğu bağı, emekçi halka karşı üstlendiği tarihsel sorumluluğu hatırlatır bize: Emperyalizme, gericiliğe ve zorbalığa karşı, emekçi halkın yanında saf tutmayı; gençlik içerisinde büyütülen mücadeleyi işçi sınıfının davasıyla ortaklaştırmayı. 

Denizlerin mücadelesinin parçası olmak, tarihin bize yüklediği sorumluluğun hakkını vermek zorundayız. Kuşkusuz bunun yolu Denizlerin mücadele geleneğinin, bugün sürdürdüğümüz mücadeleye şekil vermesidir: Bu gelenekte, ciddiyet, kararlılık ve memleket üzerinde hak iddia etme cesareti vardır. Boş bir cesaret değil, maceracılık değil, ‘biz bu ülkeyi yönetiriz’ deme cesaretiydi Denizlerdeki.

“Siyasi rekabet ayrı, ‘milli’ mesele ayrı” ikiyüzlülüğüne sarılanlar, emperytalistlerin onayıyla iktidara gelip ‘Eeey Avrupa’ diye nara atanlar, yahut iktidarı AB’deki emperyalist odaklara şikâyet eden ‘muhalifler’ bizleri kandıramıyor. Denizlerin yoldaşı olmanın; NATO’ya, ABD’ye ve AB’ye karşı tavizsiz bir mücadeleden geçtiğini biliyoruz.

Açıkça hile yapılan referandumdan da, bu referandumu meşrulaştıranlardan da beklentimiz yok. Ülkemizin geleceğinin hileli sandık sonuçlarında aramıyoruz.

Ülkemizin karanlıktan aydınlığa, adaletsizlikten eşitliğe, sermaye hükümranlığından özgürlüğe ancak ve ancak emekçi halkın mücadelesiyle ulaşabileceğine inanıyoruz. Düzenden medet ummanın, düzen içerisinden ‘kahramanlar’ yaratmaya çalışmanın sadece zararı olacağını görüyoruz. Emekçiler ve emekçi çocukları memleketin dört bir yanında, üniversitelerde, liselerde, fabrikalarda, iş yerlerinde yan yana gelmeli, ‘sahte kurtuluş reçetelerine karnımız tok’ demelidir.

Gericiliğe, emperyalizme, hırsızlığa, başkanlığa karşı Deniz olunmalı. Memleketin dört bir yanında kurulan Başkanlığa Karşı Halk Komiteleri yaygınlaşmalı; gençlik halk komitelerinde örgütlenmelidir. 6 Mayıs’ın en güncel ve yakıcı görevi budur. Bu görev bizlerin üzerindedir.