TKP Genel Sekreteri Okuyan: İç politikada yanlış olan dış politikada da yanlıştır

"Suriye’de daha 2013’te kaybettiği ortaya çıkan AKP’nin Suriye planlarını revize ederek yeniden pişirmesi, ABD ve Rusya’nın 'bozucu' faaliyetlerinin yarattığı boşluklar sayesindedir. Afrin operasyonu denklem filan çözemez, meseleyi daha da karmaşık hale getirir."

Haber Merkezi

Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Afrin operasyonuna ilişkin soL'un sorularını yanıtladı.

Okuyan, Erdoğan'ın hamlesinin nasıl bir anlam taşıdığına ilişkin, "Erdoğan 2019’u kurtarmaya çalışıyor ama aslında genel olarak kendisini kurtarmaya çalışıyor. Son derece karmaşık bir uluslararası ortam var. Dış politika hamleleriyle iç politika hamleleri arasında bir bağ olmak zorunda. Ya da şöyle söyleyeyim, sadece iç politik hesaplarla yapılan bir dış politika hamlesi, büyük bir başarısızlığa uğrar. Kimse kimseye böyle bir özgürlük alanı tanımaz. Elbette, Afrin operasyonunda iç politika hesapları büyük yer kaplıyor ama bunun ötesi var, Erdoğan ABD’yi ve NATO’yu kendisine bağlamaya çalışıyor" değerlendirmesi yaptı.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'ın Afrin ve gündeme ilişkin diğer sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

'AFRİN OPERASYONU DENKLEM FİLAN ÇÖZEMEZ'

Afrin operasyonu sizce Suriye denklemini çözücü bir yan taşıyor mu? Başka bir ifadeyle yoğunluğu geçtiğimiz yıllara göre azalma eğilimine giren Suriye savaşını nihayete erdirici bir sürecin önünü açabilir mi?
Suriye Arap Baharı dalgasının altın vuruş anlamına gelecek son durağıydı. Arap Baharı ile Erdoğan’ın Yeni-Osmanlı projesi birçok açıdan bir bütündü ve ikisi birden Suriye’de duvara çaptı. Burada Suriyelilerin direncini kimse hafife almasın, Rusya bu direnç kendini kanıtladıktan sonra, bu direncin yarattığı zemine yaslanarak devreye girdi ve böylece Suriye krizi yeni bir evreye taşındı. Bugün Suriye büyük güçlerin rekabet alanı haline gelmiştir. Görülüyor ki ne ABD ne Rusya kendi stratejilerini bir ötekine kabul ettirebilme şansına sahip. Düne kadar ABD oyun kurucuydu, Rusya ise onun oyunlarını bozuyordu. Bir noktadan sonra Rusya kendi stratejisini geliştirmek zorunda kaldı ve şimdi ona karşı ABD bozucu hamleler yapabiliyor. Suriye’de daha 2013’te kaybettiği ortaya çıkan AKP’nin Suriye planlarını revize ederek yeniden pişirmesi, ABD ve Rusya’nın “bozucu” faaliyetlerinin yarattığı boşluklar sayesindedir. Soruya dönersek, Afrin operasyonu denklem filan çözemez, meseleyi daha da karmaşık hale getirir.

'ABD'Yİ İKNA ETMEYE ÇALIŞIYORLAR'

Hükümet güvenlik kaygısının ürünü olduğunu söylüyor operasyonun?

Güvenlikten ne anladığınıza bağlı… Siyasi iktidar zamanında, Türkiye-Suriye sınırını fiilen ortadan kaldırarak Türkiye’de insanların güvenliğini tehdit ettiği gibi Suriye’nin güvenliğine de büyük bir darbe vurmuştu. Şimdi o politikaların sonucu olarak Suriye’de farklı egemenlik alanları ortaya çıktı ve Kürtler de o alanların bir bölümünde otoritelerini ilan ettiler. Dolayısıyla eğer gerçekten Şam’da namaz kılmak gibi bir fantezileri yoktuysa, arzu ettikleri oldu. Tamam “Esed rejimi” diye küçümsedikleri iktidar düşmedi ama Suriye fiilen parçalandı. En azından şu anda. Kimileri diyor ki, “yanlıştan döndüler”… Temelleri yanlış bir siyasi iktidar yanlıştan dönmez, dönemez, doğruya ulaşamaz. Rusya’yla yakınlaşma çabaları filan işin özünü değiştirmiyor. AKP hükümeti ekonomik, siyasal ve ideolojik nedenlerle eski Suriye politikasını sürdürüyor, daha doğrusu sürdürmenin yollarını arıyor. Fırsat bulsalar Suriye’de yönetim değişikliği için her şeyi yapacaklar. İşin gerçeği, ABD’yi buna ikna etmeye çalışıyorlar: “PYD’yi devre dışı bırak, birlikte Suriye’yi sıkıştıralım.”

Buna Rusya izin verir mi?
Zaten vermiyor. Dediğim gibi büyük güçler birbirlerinin elini tutmuş durumda. Ancak Erdoğan’ın bir kez daha ABD ve genel olarak NATO ittifakının gözdesi olması durumunda gözünün hiçbir şey görmeyeceğinden, yeni maceralara atılacağından emin olmak gerekir.

'ERDOĞAN'IN OYUN BOZMA YETENEĞİ GELİŞİYOR'

Rusya’yla bir kez daha karşı karşıya gelmeyi göze alır mı?
Kendini sağlama aldığında elbette. Ama bu soru bir yerden sonra önemsiz çünkü ABD emperyalizminin Suriye’de Erdoğan’ın istediği çizgiye yerleşecek hali yok. Ancak yine de kesin konuşmamak gerekiyor. Erdoğan'ın da bölgede oyun kuruculuk yapamayacağı ortaya çıktı ama onun oyun bozma yeteneği giderek gelişiyor!

Suriye’nin fiilen bölünmekte olduğuna, Rusya ve ABD’nin bu konuda zımnen anlaştığına dair yorumlar yapılıyor.
Suriye’de şu anda “devlet” olmayan silahlı güçleri bir kenara koyarsak -ki aralarında Hizbullah gibi birçok açıdan devlet ağırlığındaki bir gücü de sayabiliriz- Suriye’de dört önemli dış askeri unsur var: Rusya, ABD, İran, Türkiye. Buna hem işgal ettiği topraklarla hem de hava saldırılarıyla varlığını hissettiren İsrail’i ekleyin. Şu anda Suriye devleti Rusya ve İran'ın silahlı güçlerine izin veriyor. Ancak izinli ya da değil, bu tablonun kolay kolay geriye saracağını düşünmemek gerek. Herkes Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz ediyor ama bu bir noktadan sonra lafta kalabilir. Esad yönetiminin bu durumdan kaygı duyduğunu görmek gerek. Şam'ın Moskova'nın yardımına, korumasına muhtaçlığı onun pazarlık ve dayatmalarından memnun olduğu anlamına gelmez. Dolayısıyla Erdoğan’ın Afrin operasyonuyla "başkaları kalacaksa biz de kalırız" dediği açık. Denkleme yeniden dahil olmak istiyor.

'UTANÇ VERİCİ, REKABETİN KONUSUNA BAKIN'

Güvenlik boyutu önemsiz mi?
Kimin güvenliği… Bakın tekrar olacak, ABD emperyalizminin varlığı, projeleri, müttefikleri, her durumda, önsel olarak güvenlik tehdididir. İnsanlığa, ezilen halklara… Kürt sorununun kangrenleşmiş olması, ABD’nin kanatları altında geliştirilen açılımları ya da elde edilen mevzileri asla meşrulaştırmaz. Ancak AKP iktidarı bunları söyleyebilecek durumda değil ki! ABD yönetimi bugün bir adım atsa, “Türkiye bizim en değerli müttefikimizdir, onun kıymetini bilmedik” dese, şimdilerde atıp tutan bütün danışmanlar, bakanlar, bakmayanlar, damatlar, yengeler ne varsa cümlesi birden sevindirik olur. Herkes ABD ile ilişkilerde “biricik” olmak istiyor. Utanç verici, rekabetin konusuna bakın! 

'ERDOĞAN KENDİSİNİ KURTARMAYA ÇALIŞIYOR'

Genel kanı operasyonun iç politika hesaplarıyla başlatıldığı… Buna katılır mısınız?
İç politika ile dış politika arasına büyük bir ayrım koymamak gerekiyor. Erdoğan 2019’u kurtarmaya çalışıyor ama aslında genel olarak kendisini kurtarmaya çalışıyor. Son derece karmaşık bir uluslararası ortam var. Dış politika hamleleriyle iç politika hamleleri arasında bir bağ olmak zorunda. Ya da şöyle söyleyeyim, sadece iç politik hesaplarla yapılan bir dış politika hamlesi, büyük bir başarısızlığa uğrar. Kimse kimseye böyle bir özgürlük alanı tanımaz. Elbette, Afrin operasyonunda iç politika hesapları büyük yer kaplıyor ama bunun ötesi var, Erdoğan ABD’yi ve NATO’yu kendisine bağlamaya çalışıyor.

Bu nasıl olacak?
PYD’ye yatırım yapmanın akıllıca olmadığını kanıtlayacak; askeri ve diplomatik alanda. İçeride de duruma hakim olduğunu ve ABD yönetiminin farklı iktidar seçeneklerini olgunlaştırma çabalarının umutsuzluğunu gösterecek. Afrin bu iki amaca da hizmet ediyor. Rusya kartını da elinde tutuyor.

'ERDOĞAN CHP'YE DUACIDIR'

Peki burada başarılı olur mu?
Erdoğan’ın Suriye’de ve genel olarak istediği, güçlü bir ABD’yi gerektirir. ABD’nin bu gücü yok ve her hamlesinde daha da zor duruma düşüyor. Ayrıca Erdoğan Rusya’yı istediği gibi kullanabileceğini sanıyorsa aldanır. İç politikada ise Erdoğan CHP’ye duacıdır. CHP’nin bir düzen partisi olduğu zaten bilinen bir şey. Ancak CHP’nin kendisini içine alan projeleri de boşa düşürecek kadar kişiliksiz bir tarafı var. 15 Temmuz’da “ey hükümet, Fethullah senin içinden çıktı, kanlı darbeye kalkıştı, hiçbir meşruiyetiniz yoktur” demek için düzen dışı sol parti olmak gerekmiyordu. Tersini yapıp Yenikapı’da figüranlığa soyundular. Şimdi de aynı şey oluyor. Bir de tutturmuşlar “konu dış politikaysa hükümetin arkasındayız”! İçeride yanlış olan dışarıda nasıl doğru olacak? Saadet Partisi, İyi Parti bile daha sorgulayıcı bir yaklaşım geliştirdiler. CHP, AKP’ye alternatif oluşturmak isteyen emperyalist merkezlerin, sermaye çevrelerinin iktidar alternatifi değildir, CHP’yi yakın gelecekte iktidar yapmazlar. CHP’nin misyonu iktidar alternatifinin önünü açmak, ona tutkal, yandaş olmaktır. 2019’a bu kafayla hazırlanıyorlardı, Erdoğan bir operasyonla birden fazla kuş vuruverdi. CHP kendisine biçilen mütevazı misyonları dahi yerine getiremeyecek bir oluşumdur.

Nedir Erdoğan'ın Afrin operasyonu ile vurduğu kuşlar?
Bir kere düşmekte olan oylarını milliyetçi söylem ile yeniden yükseltti. Ancak burada asıl başarı CHP’nindir. CHP hiçbir tutarlılığı olmayan, bir tarafı Amerikancı, beri tarafı Almancı, öte tarafı Rusya yanlısı bir dış politika bulamacını ve ÖSO’lu bir kampanyayı kutsamıştır. Bu kadar berbat bir dış politika pratiğinin "vatan savunması" diye aklanması CHP ve bazı aklı evvel "yazar"ların işidir. Sonra Erdoğan kendisi karşısında kurulmakta olan ve 2019’a hazırlanan bir koalisyonu bozuvermiştir. CHP ile HDP’nin arasında artık Afrin vardır. Oysa bir hafta önce, CHP kongrelerinden bu koalisyonun çıktığı müjdeleniyordu. Gerçi düzen siyaseti bu, her şey çabuk unutulur. Bakın birkaç ay önce Barzani için demediğini bırakmayanlar şimdi iş görüşmeleri için, yatırım olanakları için Erbil ve Süleymaniye yollarına düştüler bile. Herkesin herkesle aynı anda dost ve aynı anda düşman olduğu bir bölgede, iç politika da aynı kültürle devam ediyor.

'HERKES İSTEDİĞİ BATAKLIĞA, PİSLİĞE BULAŞMA HAKKINA SAHİPTİR'

TKP’ye de temizlik adına reel siyasetten uzaklaşma ve nihai kurtuluşa fazla bel bağlama eleştirileri geliyor…
Bu soruya yanıt vermek istemiyorum. Herkes istediği çamura, bataklığa, pisliğe bulaşma hakkına sahiptir. Ayrıca “nihai kurtuluş” diye bir şey yok; tek kurtuluş var! En keskin Erdoğan karşıtlarının, "ah ah keşke Erdoğan her gün savaş ilan etse, biz de onu desteklesek" noktasında olduğu bir ülkede düzen içi çözümler ömrünü tüketmiştir.

Türkiye erken seçime mi gidiyor?

Böyle bir eğilim var ama Erdoğan kazanacağından iyice emin olmadan seçim yapmayacaktır. Yine de ekonomi, dış politika, içerideki hava ve YSK’nin tasarruflarına bakacak olursak erken seçim giderek daha güçlü bir olasılık haline geliyor. Burada bir tek şu var, herkes uluslararası gerilimin Erdoğan’a yaradığını söylüyor, bundan emin olunmaması gerekir. Bu gerilim kontrolden çıktığı anda çok can yakar. Bu nedenle Erdoğan’ın asıl hedefinin ABD ve Almanya ile el sıkışarak seçime gitmek olduğunu düşünüyorum. Zorluklar var ama imkansız değil.

YSK'NİN SEÇİM OPERASYONU

YSK dediniz, YSK ne yapıyor?
Yüksek Seçim Kurulu, seçim güvenliğini sağlayamıyor, her tür şaibe karşısında nedense çaresiz kalıyor ama siyaset alanını daraltmak için her şeyi büyük bir hevesle yapıyor. Şimdi seçimlere girecek partilerin sayısını azaltmaya çalışıyorlar. YSK kararlarına itiraz edilemediği için istedikleri gibi davranıyorlar. Örneğin TKP seçim örgütlülüğünü çoktan sağladı ama sürekli yeni kurallar koyarak zorluk çıkarıyorlar. Burada üç amaç var. Bir parti sayısını azaltmak, iki düzen dışı partiler üzerindeki baskılara yenilerini eklemek, üç İyi Parti'yi seçime sokmamak ya da en azından durumunu belirsizleştirmek. YSK içinde partiler de temsil ediliyor ve hepsi başka partilerin aleyhine olan tasarruflardan memnun. Şu kadarını söyleyeyim, YSK’nin çıkardığı zorlukların yalnızca siyasi iktidardan kaynaklanmadığına dair elimizde bilgi var. 

'TKP İŞİNİ YAPIYOR'

Peki TKP, seçime sokulmazsa ne yapacak?
TKP işini yapıyor, örgütleniyor, yayılıyor, halka gerçekleri söylüyor ve mücadele ediyor. Seçimlere girme yeterliliğimiz var; bu veriyle hareket ediyoruz. Yok YSK başka türlü düşünürse, bu yalnızca bizim sorunumuz olmaz, YSK’nin de sorunu haline gelir. Biz seçimlerde sözümüzü söylemenin yolunu her durumda buluruz. Ancak şu anda asıl gündemimiz her gün daha fazla kişinin ikna olduğu sosyalizm seçeneğini güçlendirmek. 

YSK mi karar organı seçim işlerinde?
Karmaşık bir mekanizma var. Bir tarafında Yargıtay Başsavcılığının, bazı açılardan Anayasa Mahkemesinin içinde olduğu, öte yandan valiliklerin, emniyetin siyasi iktidar lehine her tür hukuksuz müdahaleyi yapabildiği bir konu seçimler. YSK bu işin koordinatörü gibi ve kararlar oradan çıkıyor.

TKP 15 toplantı düzenliyor. Nedir bu toplantıların amacı?

TKP’nin ilk lideri Mustafa Suphi ve yoldaşlarının ölüm yıldönümünde, yeni bir örgütlenme atağı içindeyiz. Değişik il ve ilçelerde 15 toplantı, 15 komünistin anısına… Yeni parti binaları açmaya devam ediyoruz. Halkın Seçeneğini Güçlendirmek dedik; bunun için uğraşıyoruz. Bu aynı zamanda partinin çalışmalarına dönük sivil-resmi saldırılara, parti üyelerimizin sudan gerekçelerle gözaltına alınmasına yanıt anlamına da geliyor.