Salgında ruh sağlığınızı da koruyun

Kovid-19 salgını sırasında ruh sağlığı ve stresle baş etme üzerine Türkiye Psikiyatri Derneği bir metin yaygınlaştırdı. Metnin odağında duran mevcut atmosferde kaygıyla mücadele etme konusunda Psikiyatrist Tolga Binbay'la görüştük.

soL - Haber Merkezi

Artık ülkemizde olan Yeni Koronavirüs salgınıyla bağlantılı olarak kaygıyla nasıl başa çıkılacağına dair Hastalık Kontrol ve Önlenmesi Merkezleri (CDC) bir bilgilendirme metni yayınladı. Türkiye Psikiyatri Derneği de bu metni Türkçeleştirdi.

"Herkes stresli durumlara farklı tepki gösterebilir. Acil bir durumun bir kişi üzerindeki duygusal etkisi, kişinin özelliklerine ve deneyimlerine bağlı olabilir. Benzer şekilde, kişinin kendisinin ve içinde yaşadığı topluluğun sosyal ve ekonomik koşullarından etkilenir. Acil durumlara verilen duygusal tepki  kişinin yakın çevresinde ulaşabildiği yerel kaynaklara da bağlı olabilir. İnsanlar Medyada salgınla ilgili görüntüleri ve haberleri tekrar tekrar izlemek de hissedilen sıkıntının artmasına neden olabilir." denilen metinde bazı grupların bir krizin yarattığı strese daha yoğun tepki verebileceklerin dikkat çekildi. 

Bu konuda, önceden ruh sağlığı sorunları olanların, çocukların, doktorların, diğer sağlık hizmeti verenlerin ve ilk müdahale ekibi gibi Covid-19'la ilgili destek görevlilerinin yoğun tepki verebileceklerine dikkat çekildi.

Bahsi geçen metinde yer verilen tavsiyelerin bir kısmı şöyle:

  • Önceden ruh sağlığı sorunları olan kişiler, acil bir durumda tedavilerini aynı şekilde sürdürmeli ve yeni belirtilerin gelişip gelişmediğini takip etmelidir.
  • Aileniz, arkadaşlarınız ve çevrenizdeki diğer kişilerle bağlantı kurun. Kendinize ve birbirinize iyi bakın ve ne zaman ve nasıl yardım arayacağınızı öğrenin.
  • Stres tepkileri art arda birkaç gün boyunca günlük etkinliklerinize engel oluyorsa bir sağlık çalışanına başvurun.
  • Bedeninize iyi bakın. Sağlıklı, dengeli yemekler yemeye çalışın, düzenli egzersiz yapın, bolca uyuyun, alkol ve uyuşturuculardan kaçının.
  • Umut duygusunu koruyun ve olumlu düşünmeyi sürdürün.

Türkiye Psikiyatri Derneği'nin internet sitesinden yayınlanan metnin tamamına buradan erişebilirsiniz.

Konuyla ilgili görüşünü aldığımız soL yazarı ve Bilim ve Aydınlanma Akademisi’nden Doç. Dr. Tolga Binbay, bir taraftan hasta sayısı arttıkça ve değişik ülkelerden farklı haberler geldikçe insanların endişelenmeye başladığını, hastalığın gelip kendilerini de bulabileceğine dair bir beklenti içerisine girdiklerini bir yandan da panik havasının yükseldiğini söyledi. Binbay, kaygının insanların stresle baş etmek için kullandıkları bir yöntem olduğunun da altını çizdi. Ancak kaygının fazla arttığı zaman kişinin hem kendisine hem de çevresine zarar verebilen bir duyguya dönüştüğünü söyleyen Binbay kaygının üstesinden nasıl gelinebileceğini değerlendirdi.

DOĞRU KAYNAKTAN YETERLİ BİLGİNİN ÖNEMİ

Kaygının üstesinden gelmekte etkili olan unsurlardan birinin doğru kaynaklardan alınan bilgileri takip etmek olduğunu söyleyen Binbay, “Türkiye Psikiyatri Derneği gibi kurumlarımız var; bu kurumların hazırladığı bilgilendirmeler güvenilirdir ve okunmalı, paylaşılmalıdır. Örneğin çocuklarla salgını nasıl konuşacağız? TPD çevirisinde kişilerin kendileri için de çocuklarla salgın konusunda nasıl konuşulabileceğine dair yeterli bilgi var.” dedi.

İHTİYACI OLANLARLA BU SÜREÇTE YARDIMLAŞMAK ÖNEMLİ

Binbay şu bilgileri verdi: “Panik için bir, haberlere tekrar tekrar bakmayın. İki, güvenilir ve doğru kaynaklardan haber alın. Üç, sosyal medya mecralarından paylaşılan mesajlardan uzak durun ve bunları yaymamaya özen gösterin. Dört, sosyal medyada geçirilen zamanı kısıtlayın. Beş, çevrede ihtiyacı olan kişilerle, yaşlılarla bu süreçte yardımlaşmak, örneğin çıkıp ihtiyaçları olan alışverişleri yapmak kaygıyı gidermekte etkili olacaktır. Sosyal dayanışma iyidir. Bu önlemler hem kişinin kendi kaygısına hem de etrafındakilerin kaygısına iyi gelecektir.”

Yeni koronavirüsün yayılmasının dünya ya da insanlık için bir felaketmiş gibi görülmemesi gerektiğini söyleyen Binbay, “hastalık beni de bulur” psikolojisinin bireye zarar vereceğine dikkat çekti.

‘KAYGILARI KONUŞMAK BİR ZAYIFLIK GÖSTERGESİ DEĞİLDİR’

Toplumun bir kısmının halihazırda kaygıya yatkın olduğundan ve panik atmosferine kapılma risklerinin yüksek olduğundan bahseden Binbay, kurumsal bilgilerin ve yeterli bilginin bu süreçte çok önemli olduğunu tekrar vurguladı.

Mevcut kaygıların konuşulması, tartışılması gerektiğini söyleyen Binbay, “bu kaygılar konuşulabilir, bu bir zayıflık göstergesi değildir. Bunlar paylaşılabilir. Sevdiklerimizle konuşmak, dertleşmek ya da beraber farklı konulardan bahsetmek iyi gelecektir. Örneğin yan yana olmasak bile görüntülü görüşme yollarını kullanmak kaygıyı azaltır. Ya da felaket haberleri okumak yerine güzel bir kitap okumak, neşeli bir film izlemek, çalışmaya devam etmek iyi gelecektir.” yorumunda bulundu.