Özlem Şen Abay: Çağrımız akla ve bilime inanan tüm insanlığa!

Aydınlanma Hareketi'nin ilk imzacılarından Özlem Şen Abay, ABC Gazetesi'ne konuştu, "Çağrımız akla ve bilime inanan tüm insanlığa" dedi.

Gericiliğe Karşı Aydınlanma çağrısının imzacılarından Özlem Şen Abay, aydınlanma çağrısının geleceğini ve Türkiye’nin sürüklendiği karanlıktan çıkışının yöntemlerini anlattı.

ABC Gazetesi'nden Çağdaş Gökbel'e konuşan Özlem Şen Abay, Aydınlanma çağrısının akla ve bilime inanan tüm insanlara yapıldığını belirtti.

Abay'la yapılan söyleşinin tamamı şöyle:

Gericiliğe karşı aydınlanma çağrısına imza atanlardan birisiniz. Gericiliğe karşı aydınlanma ne demektir kısaca bize açıklar mısınız?
Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi çok kısa bir süre önce bir deklarasyon yayınlayarak mücadele çağrısında bulundu. Çağrıcılar arasında benimle birlikte Hüseyin Aygün, Enver Aysever, Orhan Gökdemir, Kemal Okuyan ve Barış Terkoğlu da bulunuyor. Deklarasyonda öne çıkan vurgu Türkiye’nin bir İslam devleti olmasının önüne geçilmesi ve bu amaçla dinci gericiliğe karşı mücadele edilmesi.

AKP iktidarında laikliğin tasfiyesi sürecinin hızlandığını düşünüyoruz. Uzun yıllardır dini referansları Türkiye halkına hukuk olarak belletmeye çalıştılar ve doğrusu çok önemli adımlar attılar. Böylece İslami dünya görüşü yıllar içinde siyasal alana ve kamu yönetimine neredeyse egemen hale getirildi. Dinin siyasete egemen ve araç olması yetmedi, dinsel kuralların toplumsal ilişkileri de belirlemesi istendi. Hukuktan eğitime, sağlıktan kadın-erkek ilişkilerine, toplumsal alanda mevcut tüm ilişki biçimleri bahsettiğimiz süreçten payını aldı. Şu an yaşadığımız ve eleştirel olarak yaklaştığımız pek çok şey işte bu yıllara yayılan sürecin bir sonucu.

Geldiğimiz noktada egemen siyaset kendini tamamen dine bağlamış bulunuyor. Toplumda karşılık bulmak isteyen siyasetçi ağzını açtığında dinden bahsetmesi gerektiğini düşünür hale gelmiş durumda. Her söylem dinsel bir hikâye üzerine kuruluyor neredeyse. Ancak bu gericileşme sadece siyasetin muhafazakârlaşması sonucunu doğurmuyor, toplumsal yapıda da hastalıkları normalleştiriyor, cesaretlendiriyor ve yaygınlaştırıyor. Kadına karşı şiddetin bu denli artmış olması ya da çocuklara yönelik istismar vakalarının sayısındaki artış tesadüfü değil tabi ki. Aklın karşısında inanç, bilimin karşısında hurafe. Bütün bunların nedeni budur. İşte biz bunları kabul etmiyoruz. Akla ve bilime inanıyoruz. Pek çok insanın da böyle düşündüğünü biliyoruz. Bu nedenle çağrımız akla ve bilime inanan tüm insanlığa. Karanlığa karşı aydınlanmanın mücadelesini hep birlikte vermeye davet ediyoruz.

Aydınlanma çağrısına öncülük eden tek kadınsınız. Aydınlanma gibi güçlü bir iddiası olan böylesi bir çağrıda erkeklerin sayısal olarak üstünlüğünü nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle şuradan başlayalım: Ben bu harekete öncülük eden tek kadın değilim, sadece ortak bir mücadele çağrısına ilk imza verenler arasındaki tek kadınım. Hareketimize öncülük eden, omuz veren, gericiliğe karşı mücadelede “ben de varım!” diyen pek çok kadın bulunuyor. Hatta kadınların katılımının daha çok olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. İçinde bulunduğumuz koşullarda bundan başkasını düşünmek zaten olanaksız. AKP iktidarının egemen olduğu ülke en fazla kadınları tehdit ediyor ve en fazla kadınlara zarar veriyor. Erkeğe tümüyle bağımlı, ev ve çocuk merkezli bir yaşamın ötesinde bedenine dair tüm karar mekanizmasının “dışarıya bırakıldığı”daraltılmış bir yaşam. Bu yaşamı akıldan ve bilimden yana herhangi bir kadının kabul etmesi zaten mümkün değil. Ancak başka problemler var. Bir kere kadına dair aşağılama ve erkekle eşit olmadığına dair söylem resmi bir tez haline getiriliyor. Dolayısıyla bu zihniyet topluma egemen kılınmaya çalışılıyor. Örneğin kadına yönelik şiddet de bu zihniyetin bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Sürekli bir tehlike söylemi ve tehdit var kadınların üstünde. Bu açıdan kadınlar çok daha hassas ve gericiliğe karşı mücadele konusunda kararlı.

Türkiye’deki siyasi ortam öyle bir hale geldi ki artık insanlar bedelini yaşamları ile öder durumdalar. Aydınlanma çağrısı bize nasıl bir çıkış yolu öneriyor?
Aydınlanma çağrısı öncelikle dinin siyaset alanından çıkarılmasını öngörüyor. Zira Türkiye’de aydınlık bir gelecek için öncelikle kamusal alanın dini referans ve kurallardan tümüyle arındırılması, gündelik hayatın her geçen gün daha fazla içine itildiği dinin boyunduruğundan çıkarılması gerek. Gericilik elbette Türkiye’nin tek problemi değil. Türkiye’de işçiler, köylüler, öğrenciler, aydınlar, kadınlar, gençler, çocuklar bir dizi yakıcı sorundan mustaripler, ülkenin bir bölümünde taş üstünde taş bırakılmazken, faşizm sokaklarımızda.

Belki de Türkiye tarihinin en karanlık, en adaletsiz ve en yıkıcı dönemlerinden birinden geçiyoruz. En ufak bir hak arayışı dahi baskı ve zorla bastırılıyor. İşçilerin en temel sendikal girişimleri bile karşısında kolluğu ve hükümeti buluyor. Ülke fiilen bölgesel bir savaşın tarafı haline getirildi çoktan. Ekonomi kara para müptelası oldu. Eğitim ve sağlık gibi temel kamu hizmetlerindeki sefalet her gün yeniden “yok artık!” dedirtiyor. Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi bütün bunların elbette farkında. Ancak bütün bu yoksulluğun, adaletsizliğin ve sefaletin topluma kabul ettirilebilmesi için baskının ve zorun yanında en büyük işlevi halkın zihninin ve vicdanının teslim alınmasının gördüğünün de farkında. Gericiliğin ve dinselleşmenin en tehlikeli yanı başımıza gelen bu belanın meşrulaştırılması, ilahi gerekçelere bağlayarak normalleştirmesi ve en nihayetinde kabul edilebilir kılınması yönünde işlev görmesi.

Bir rant babasının çıkıp pişkince “ortanca hanım”dan bahsedebilmesi toplumun nicedir dinselleştirilme illetine yakalanması sayesinde mümkün olabiliyor. Gericilik halkın akıl ve vicdanını kötürümleştiriyor, akıl ve vicdan devre dışı kaldığında ise sömürü ve yolsuzluk çarkları daha kolay dönüyor. İşte bunun tek panzehiri aydınlanmadır. İnsanların yüksek bedeller ödedikleri doğru. Ancak mücadele etmeden hiçbir şey kazanmak mümkün değildir ve her adım aydınlığa bir katkıdır. 

Öte yandan Türkiye’de gericilikle mücadeleyi, hiçbir zaman sadece gericilikle mücadele olarak sürdürmek mümkün olmadı, şimdi de mümkün değil. Bu sebeple Aydınlanma Hareketi bizi uçuruma sürüklemeye çalışan bu zihniyete ve iktidara karşı bütünlüklü bir mücadele vermeyi öngörüyor. Çünkü gericiliği besleyen ve büyüten sermayeyi karşımıza almadan, cihatçı çeteleri destekleyen emperyalist güçlere dur dermeden gideceğimiz yolun bir sınırı var. Bu nedenle biz diyoruz ki emekçi kardeşlerimiz, yoksul köylülerimiz, öğrenci arkadaşlarımız, bu mesele aynı zamanda senin meselen! Bu mücadeleye güç ver. Aydınlanma çağrısının aradığı ve gösterdiği çıkış yolu bu mücadeleden başkası değil! 

Eğitim sisteminin geldiği noktayı ve yeni yetişen neslin zihin dünyasındaki yıkıcı etkilerini de dikkate aldığınızda bu çağrının hedefine ulaşabileceğine inanıyor musunuz?
Hiç şüphemiz yok! Tarih boyunca kaç nesil yetişti karanlık dönemlerde ve ne zorbalıklar gördü insan. Yine de boyun eğmedi. Roma engizisyonu Galileo’yu yargıladı da ne oldu? Galileo en başarılı çalışmalarını ev hapsindeyken yaptı. Bu birincisi. Tarihten öğreniyoruz ki, gericilik insanlığın aklını ve vicdanını zehirliyor, ama bütünüyle ortadan kaldıramıyor. Ama daha önemlisi ikincisi; Daha dün milyonlarca insan sokaklara döküldü bu ülkede, baskıya karşı, boyun eğmeyeceğini söyledi, bunun uğruna kaç can gitti. Yıllardır kaç insan öldürüldü bu memlekette, kaçı yaralandı, kaç bomba patladı, kaç dava açıldı, kaç seçim yapıldı. Gericilik işte bunların hepsinin örtüsüdür. Bu örtü er ya da geç kalkacak, Türkiye’de bu karanlık dönem kapanacak. Akıl ve bilim en nihayetinde Türkiye’nin aydınlık geleceğine öncülük edecek. 

Ben sizler vesilesiyle mücadelemize destek ve katkı vermek isteyen dostlarımıza seslenmek istiyorum. Bizlere aydinlanmahareketi.org adresinden ulaşabilir, şahit oldukları gerici saldırıları iletebilir ve mücadelemize destek olabilirler. Aylık yayınlanan gazetemize ulaşabilirler.