Onların da bayramı: Bir hemşire anlatıyor

Sağlık gibi sağlık hizmeti de bir bütün olarak görülmeli. Sağaltma, iyi etme bir ekip tarafından yapılan çalışmanın ürünü. Tıp Bayramı’nda daha çok hekimler anılıyor ama bayram bu ekibin tüm unsurlarının bayramı. 14 Mart’ta bir hemşireyle konuştuk.

soL - Haber Merkezi

Her yıl 14 Mart'ta Tıp Bayramı kutlanıyor.

14 Mart'ın Tıp Bayramı olarak belirlenmesi ilk cerrahanenin kurulmasıyla birlikte modern tıp eğitiminin başladığı gün olması ile ilgili.

Tıp eğitimi denilince hemen tıp fakülteleri ve buradan mezun olan hekimler geliyor ama modern sağlık hizmetlerinden söz ettiğimizde bütün unsurlarıyla bir bütün oluşturuyor bu.
Özel olarak hemşireliğin de hem modern tıp uygulamaları içinde önemli bir rolü var, hem de modern tıp eğitimi denildiğinde bunun önemli bir unsuru da hemşirelerin aldığı eğitim.

14 Mart’ta sağlığımızı bir hemşireyle konuştuk.

Tıp Bayramı'nda hemşirelerin yeri ne?

Sağlık hizmeti bir bütün ve ancak bir ekip tarafından icra edilebilir. Buradan bakınca, tıp bayramı sağlık hizmeti veren tüm sağlık emekçilerini kapsar. Ancak sağlıkta dönüşüm ve sağlığın piyasalaştırılmasıyla birlikte bir taraftan sağlık hizmeti özel mülk sahiplerinin ve sermayenin işletmeleri olarak dönüştürüldü. Bir yandan da özelde ve kamuda sağlık çalışanlarının verdikleri hizmet dağıtıldı. Parça başı işçiliğe dönüştürüldü, bütünlüklü bir sağlık hizmeti olarak görülmekten çıktı. Böylece çalışanlar sadece yapmak zorunda oldukları iş parçasının tanımıyla belirlenmiş oldu. Sağlık emekçilerini birbirinden ayıran piyasacı bir sistem bu ve 1990’lardan beri olgunlaştırılan, AKP dönemi ile birlikte sistematik hale gelen şey sağlıkta piyasacılık.

Sağlık çalışanlarının iç bütünlüğü ve dayanışması açısından ne durumdayız? Yani hastanelerde hekimler kendi yararları, hemşireler kendi yararlarını, diğer çalışanlar kendi yararlarını birbirinden kopuk bir şekilde mi savunuyor?

Piyasacı sistem çalışanları bireyselleştiren, kendi arasına rekabete sürükleyen bazen sorunların birbirlerinden kaynaklandığını düşündüren bir tablo yaratıyor.

Performans üzerinden verilen sağlık hizmetinin sonuçlarını söyleyebilirim.

Gereksiz bir birçok tetkik isteniyor, gereksiz bir çok girişim yapılıyor.

Bu da sağlık emekçilerinin iş yükünü artırıyor ve çoğu kez sağlık sisteminden kaynaklanan sorunlar sanki hekimlerin, hemşirelerin ya da diğer sağlık emekçilerinin kendi meslek grubunun neden olduğu sorunlar gibi algılanıyor. Sağlıkta eşitsizlik ve kar hırsı tabloyu daha da ağırlaştırıyor.

Bu ağır tablo sağlıkta bir krize neden oluyor, bu sırada bütünlüklü bir sağlık hizmeti verme sorumluluğu ortadan kaldırılıyor ve hatta sağlık emekçileri birbirlerine düşman ediliyor. Hemşiresinin doktoru, doktorun temizlik personelini, temizlik personelinin herkesi suçladığı dağınık, örgütsüz bir sağlık emekçi kitlesine dönüşmüş durumdayız. Bu emekçi kitlesinin birlikte hareket edebileceği hiçbir örgütlü yapısı da kalmamıştır. Hemşireler ve tüm sağlık emekçileri, karşı karşıya kaldıkları tüm sorunlara sadece kendi bireysel çıkarları ile bakmaya başlayan, bireysel çıkarları için hiçbir risk almak istemeyen, mevcut hastane yönetimlerine ‘aman ayranım dökülmesin’ diye biat etmeye ve sesini çıkarmamaya gayret eden ve ancak tabi ki bu yöntemin işe yaramadığı korkunç çaresizlik ve değersizlik hissi içerisinde kendisini buluyor. Evet bu çaresizlik ve değersizlik öfkeye neden olur ve bu aynı hizmetin farklı görevlerini yapanların arasında birbirine yöneltilmektedir.

Hasta yakınlarıyla aranız nasıl? Sağlıkta şiddet açısından ilk hedef durumunda sizler mi varsınız, yoksa çok fark etmiyor mu?

Sağlıkta şiddet, hastaların ve sağlık çalışanlarının karşı karşıya geldiği ve her iki tarafın da yaşadığı büyük bir çaresizliğin sonucu. Sağlığı piyasanın insafına bıraktıklarında ve birinci basamak sağlık hizmetlerinini ortadan kaldırdıklarında sağlık emekçileri ve hastalar tam da bu sorunun içerisinde kendilerini buluyor. Hastaneler mevcut sağlık hizmetinin karşılanamadığı, ağır çalışma koşullarının hüküm sürdüğü iş yerlerine dönüşmüş durumda. Sağlık hizmeti almaya gidenlerin hizmet alamadığı, sağlık çalışanlarının hizmeti karşılamakta yetersiz kaldığı tablo her iki taraf için de birbirlerine karşı bir öfkeye sebep oluyor. Şiddetin temel kaynağının piyasacı sağlık koşulları olduğunu biliyoruz. Ve bunun sonucu olarak, en başta söylediğimiz gibi sağlık hizmetini nasıl bir bütün halinde veriyorsak maalesef ki sistemin neden olduğu şiddete de aynı şekilde maruz kalıyoruz.