İş makineleri Kavrun'a çıktı, köylüler yürüyüşe geçti

Sermayenin saldırısı altında talana açılan Karadeniz Çamlıhemşin kazasına bağlı Kavrun Yaylası'ndan başlayıp 2.600 km'lik dağların üstünden yaylaları birbirine bağlayarak Samsun'a kadar bir hat oluşturmayı amaçlayan "Yeşil Yol" projesine karşı tepkiler büyümeye başladı.

Haber Merkezi

Karadeniz yalalarının talana açılmasına neden olan "Yeşil Yol" adlı projeye karşı tepkiler hızla büyüyor. Samsun Artvin arası yaylaları birbirine bağlayarak doğa talanına karşı tepkilerini gösteren Çamlıhemşin'in Kavrun Kazası'na bağlı köylüler iş makinelerinin Kavrun Yaylası'na çıkmasından dolayı yürüyüşe geçti.

Her yaştan yurttaşların katıldığı yürüyüşte "Yeşil Yol istemiyoruz" sloganı atan köylüler, talana karşı bir basın açıklaması yayınladı:

Kısa yaşamı boyunca, hem Karadeniz müziğini müzikal bir devrimle dönüştürmeyi başarmış hem de kuşaklara rehberlik edecek hümanizmiyle toplumsal hafızamızda sarsılmaz bir yer edinmiş olan “Sadece Karadeniz değil, Dünya yurttaşı” Kazım Koyuncu’yu ölümünün 10. yılında sevgi ve saygıyla anıyoruz. Daima barışı, kardeşliği, ekolojik ve kültürel duyarlığı öğütleyen koca yüreğini özlemle selamlıyoruz. Bugün yaşıyor olsaydı, eminiz ki, tıpkı” Sahilyolu projesi bizim kültürümüze, coğrafyamıza, ekolojik zenginliğimize bir saldırıydı” diyerek eleştirdiği Karadeniz otobanı gibi, yaylalarımızın, memleketimizin belki de en iyi korunmuş yeşil alanlarının “yeşil yol” gibi süslü bir isim altında talan edilmesine de bizlerle birlikte hatta hepimizin önünde karşı duruyor olurdu.

Bizler de, onun dilinden;

Yeşil Yol’a  Dur Diyoruz!

2014 yılında yürürlüğe giren ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansının üstlendiği “Yeşil Yol” projesi, Samsun’dan Artvin’e 2600 kilometre uzunlukta ve 2000-2600 metre irtifadan geçecek şekilde planlanmaktadır.

“Turizmin gelişmesi, mevcut turistik aktivitelerin çeşitlendirilmesi” yaftasıyla hazırlanan bu proje, Sahil Yolu’nun Karadeniz’in Kara’sını Deniz’inden ayırdığı gibi, HES’lerin dereleri ve ormanları geri dönülmez bir bataklığa sürüklediği gibi, Yaylaları’mızı telafisi imkansız bir talana doğru itmektedir.

Bizler, “istemezük”çüler olarak değil, Bu projenin, ekoloji ve kültür karşıtlığından emin olduğumuz sonraki adımların öncüsü olduğunun ve yaylalarımıza biçilen karanlık geleceğin farkında, sorumluluk sahibi, “aktif yurttaşlar” olarak, BU PROJEYE KARŞI ÇIKIYORUZ. Endemik çeşitlilik, flora ve fauna zenginliği açısından, dünyanın önde gelen doğal miraslarından biri ve Dünya Doğayı Koruma Vakfının biyolojik çeşitlilik bakımından en değerli ve acil olarak korunması gereken 100 alandan biri olarak tanımladığı Fırtına Vadisi ve Kaçkar Dağları bölgesi, takım elbiseli planlayıcı- yöneticilerin değil, bizlerin, atalarımızın ve çocuklarımızın yaşam alanıdır. Yaşam alanımızı, sosyo ekonomik hayatımızı, ekolojik varlıklarımızı dehşetle değiştirecek, dönüştürecek bu çılgın projeyi planlayanlar, bize fikrimizi dahi sormadılar. Onların olmayabilir ama bizim sorulacak sorularımız var, soracağız, sormaya ve sorgulamaya devam edeceğiz.

  • Yeşil yol denen bu çılgınlık projesinin, Fırtına vadisinin kollarında hayvancılık ve eko turizmle geçimini sağlayan yöre halkına nasıl bir fayda getireceği umulmaktadır? Manzarası, doğal bitki örtüsü, büyülü atmosferi geri dönülemeyecek biçimde bozulacak yaylaların halkına, doğal ortamda katma değeri yüksek eko-turizm yerine, piknikçilere transit yollarda taşıma, yeme içme hizmeti vermesi mi layık görülmektedir?
  • Yoksa planlanan şey, yaylaları birer tatil köyü halinde kitlesel turizme açmak için altyapı hazırlamak mıdır? Peki bu durumda yöre halkına biçilecek rol, kendi yüzyıllık yaylasında, köyünde, toprağında yabancı sermayedarların işletmelerinde hizmet etmek midir?
  • Yerleşim bölgelerinde dahi, içilebilir nitelikte su kaynakları olan derelerimiz, ülkemizin bilindik Transit yol kenarı manzaralarına maruz kalıp, geri dönülemez biçimde kirletilmeyecek midir?
  • Transit yollar, zaten kendi yolları olan yaylaların mahremiyetini ve güvenliğini ortadan kaldıracağı için toplumsal güvenliği kontrolsüz bir hale sokmayacak mıdır. Bizleri, huzursuz bir ortamda yaşamak zorunda bırakmayacak mıdır?
  • Yüksek irtifalarda kendini yenilemesi çok zor olan doğal örtü ve yüzlerce endemik türün yaşam alanları tehlikeye girmeyecek midir.
  • Bu altyapıyla birlikte büyük yapılaşma yatırımlarının önü açılarak, hali hazırda yaylalardaki hukuki hakları kısıtlı olan yöre halkının, bölgedeki barınma hakkının dahi elinden alınmasına müsait bir ortam oluşturulması mı istenmektedir?
  • Projeye göre tek bir taşın dahi yuvarlanmaksızın önceden belirlenmiş hafriyat alanlarına taşınması, ülkemizdeki inşaat işlerinin işleyişi göz önünde bulundurulursa gerçekten mümkün müdür? Vadilerimizde yapılan HES projelerinin doğaya, vadiye verdikleri zararları görmediğimiz mi sanılmaktadır?

Değerli maden rezervleri bakımından da zengin olduğunu bildiğimiz bölgemiz üzerinde turizme açılacağı iddiasıyla, büyük maden ocaklarının altyapısı mı hazırlanmaktadır? Yeşil dağların eteklerinde çıplak derin çukurlar ve parçalanmış taş yığınları görüntüsü sizin vicdanınızı sızlatmayacak mıdır?

Siz ey takım elbiseli planlayıcı-yöneticiler. Bu soruların cevaplarını biz Fırtına vadisi halkının çocukları biliyoruz, yapılması istenilenin ne olduğunu anlıyoruz ve tüm varlığımızla  karşı duruyoruz. Bu çılgınlık projenizi durdurmak için, var olan tüm demokratik ve hukuki direniş yöntemlerinin meşru  hakkımız olduğunu belirtmek isteriz. Yaylalarımızı, dağlarımızı, derelerimizi, toprağımızı bu talan projesine feda etmeyeceğiz. Bizler, Fırtına’nın Çocukları yaşadıkça, Yeşil Yol adı altında dağlarımızı yaralamanıza izin vermeyeceğiz.  

Bizler, Fırtına’nın vefalı çocukları, Yeşil Yol’a dur diyoruz

Bu memleketin tüm vefalı çocuklarına sesleniyoruz:

Sen de bizimle

Yeşil Yola Dur De!