Mahkemede ikinci gün: Sarraf, Erdoğan'ın ismini verdi

Rıza Sarraf davasında ikinci gün, mahkemede Tayyip Erdoğan'ın da ismi geçti. Sarraf, 'ticaretin yürütülmesi için' Erdoğan'ın talimatıyla hareket edildiğini söyledi.

ABD’nin New York kentinde tutuklu bulunan Halk Bankası eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın yargılandığı davanın ikinci günü başladı.

Rıza Sarrraf mahkemeye getirildi. Dün mahkum kıyafeti giydirilen Sarraf'ın takım elbise giymesi dikkat çekti.

İzleyiciler davada yerlerini aldı. Jüri salona geldi.

Sarraf, "aldığı tehditlerden dolayı" FBI gözetiminde olduğunu açıkladı. İran'ın petrol şirketinden yetkililerle bağlantılarını anlatan Sarraf, jüri için yeni bir şema çizmeye başladı.

Rıza Sarraf'ın kimi Hintli patronları da bağlantıları arasında saydığı belirtiliyor. Sarraf ifadesinde "Hindistan, Çin, Kore ve Japonya'nın da" benzer biçimde İran yaptırımlarını ihlal ettiğini iddia etti.

- Sarraf'a "Onur Kaya ile telefon görüşmesinin sorulduğu" belirtiliyor.

Sarraf, Zafer Çağlayan'ın özel kalemi Onur Kaya ile aralarında geçen, Çağlayan'ın da bahsedildiği bir telefon görüşmesine ilişkin, Çağlayan ve NIOC, Petrol Bakanlığı ve Sermayeh Bankası yetkililerinin katıldığı toplantılar düzenlediklerini söyleyen Sarraf: ''Zafer Çağlayan ve İranlılar arasında birçok toplantı yapıldı. Bu toplantılara ben de katıldım'' dedi.

- Sarraf ile dönemin İstanbul trafik müdürü arasında gerçekleşen bir telefon görüşmesinden söz edildi. Sarraf bir toplantıya geç kaldığı için, acil durum şeridini/emniyet şeridini kullanma izni istediğini söyledi.

- Sarraf, Halkbank yetkilileriyle İranlılar arasında gerçekleşen bir toplantıyı anlatırken sanık Hakan Atilla'nın ismi bu noktada tekrar geçmeye başladı. Sarraf, Hindistan'a yapılan ham petrol satışlarından biriken paranın nasıl aktarılacağını görüştüklerini söyleyerek, "İranlılar baskı yaptı ve Halkbank'tan uluslararası ödemeleri yapmalarına olanak verilmesini istedi" dedi.

Sarraf, ''Halkbank anlaşmayı, Hintliler için Halkbank'ta açılan hesabın medyada duyulması durumunda anlaşmanın derhal terk edileceği koşuluyla kabul etti'' diye konuştu.

- Ekim 2012'de gerçekleşen Sarraf ve ABD Türk yetkilisi Özgür Eker arasındaki telefon görüşmelerinden bahsediliyor. Bu görüşmede Sarrraf, Hindistan'dan Türkiye'ye para aktarımı ile ilgili konuştuklarını belirtiyor. Sonuç olarak Halkbank'tan Arab Türk Bankası'na (A&T Bank) paranın aktarılmasına karar veriliyor.

Sarraf'ın açıkladığı para aktarımı sürecine göre Hindistan'dan paralar Halkbank'a; Halkbank'tan da Arap Türk Bankası'na gönderiliyor. Buradan da Sarraf'ın hesabına aktarılıp, altına çevriliyor ve bu şekilde ticarette kullanılıyor.

Savcının neden farklı bankaya transfer yapıldığı sorusunu Sarraf, "Araya başka bir banka sokarak, paranın kaynağını gizlemek için" yanıtını verdi.

Paranın geldiği ülkeleri sayan Sarraf, süreci "karmaşık" ifadesiyle yorumladı.

Sarraf, para aktarımının dikkat çekmemesi için gerçekleştirilen para transferi sürecini şöyle anlattı: "Para Hindistan'dan Halkbank'taki hesaba geçince, Halkbank bunu Türk lirasına çeviriyor. Çünkü Arap Türk Bankası'na Türk lirası cinsinden yatırılıyor ve uluslararası bir muhabir banka üzerinden gönderilmiyor. Bu yüzden uluslararası filtreler takılmazdı, dikkat çekmezdi. Para Türk lirası cinsinden olduğu için EFT olarak gönderiliyordu. Böylece Halkbank, 'Bizi ilgilendirmez, istediğiniz kişiye parayı göndeririz' diyebiliyordu. Çünkü uluslararası bankacılık düzenlemeleri konusunda bir kaygıları yoktu." 

- Sarraf bu sistem için Arap Türk Bankası'ndan onay aldıktan sonra durumu Süleyman Aslan'a bildirdiğini söyledi. Sarraf, Süleyman Aslan'ın büyük risk aldığını ve içinin rahat olmadığını belirterek, "Aslan bir şekilde geleceğini garanti altına almak istiyordu" dedi.

RECEP TAYYİP ERDOĞAN İSMİ, SALONDA YANKILANDI

- "Aslan'a sürekli uyarı geliyordu. Amerika'dan, ABD'nin İran'la ilgili işlemlerden duyduğu kaygılarla ilgili uyarılardı" diyen Sarraf, "Aslan, para istiyordu" dedi. Zafer Çağlayan'dan onay alarak Aslan'a rüşvet verilebildiğini belirten Sarraf, Aslan'ın "içim rahat değil" sözünü "para istiyor" şeklinde algıladığını ve bankadan çıkıp "sağ kolu" Abdullah Happani'yi aradığını söyledi.

- Sarraf, ''​​Zafer Çağlayan'ın bilgisi olmadan hiçbir şey yapmadık, ondan hiçbir şey saklamadık'' diyerek, Sarraf, savcının "O dönem Türkiye başbakanı kimdi?" sorusuna "Recep Tayyip Erdoğan" cevabını verdi.

- Sarraf, para aktarma sisteminin ters bir yöntemi olarak "Paralar Arap Türk Bankası'na Euro cinsinden yatırılıyor, ardından TL cinsinden Halkbank'a yatırılıyor" dedi.

- Süleyman Aslan'ın söylediği iddia edilen "El eli yıkar, iki el de yüzü" sözünü Sarraf şöyle açıkladı; "Süleyman Aslan, Halkbank'tan Arap Türk Bankası'na para göndererek onlara yardım ettiğimizi, buna karşılık, o bankanın da bize yardım etmesi gerektiğini kastediyor."

- Sarraf tape dökümlerine göre bir yere, "Sayın Başbakan bu ticaretin başlatılması için onay ve talimat verdi" dedi. AÇıklama getiren Sarraf; "Demek istediğim, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hazine Bakanı bu ticareti yapmaya karar vermişti" diyerek, "Dönemin başbakanı Erdoğan ve Babacan, Ziraat Bankası ve Vakıfbank'ın bu işe başlaması için talimat vermişti" diye konuştu.

- Davayı takip eden gazetecilerin aktardıklarına göre, duruşmanın çeviri nedeniyle ağır ilerlediği ve simultane tercüme yapılamadığı belirtiliyor. Savcı sorusunu sorduktan sonra sustuğu, tercümanın da çeviriyi yaptığı öğrenildi. Sarraf'ın da cevabı verdikten sonra aynı şekilde çeviriyi beklediği ve savcılığın soru sormaya devam ettiği belirtildi.

- Sarraf İran'ın doğrudan ödeme yapma talebini, "İranlıların bankaları, ödemeleri doğrudan yapma konusunda ikna ederek kendisini aradan çıkarmasından endişeleniyordu. Böyle bir şeyin olmaması için de Süleyman Aslan ile birlikte çalışıyordu" şeklinde açıkladı.

- Davayı takip eden ABD'li gazeteci Pete Brush'un aktarımına göre, Sarraf'ın ifadesinde bir kaç kez Erdoğan geçiyor ve sistemi onayladığını ima ediyor. Sarraf'ın iddiasına göre, Sermayeh Bank'ın yanı sıra buna benzer bir çok İran bankasının da Halkbank'ta hesapları var. Telefon görüşmelerinin yer aldığı tapelerden birinde Süleyman Aslan'ın "Sayın bakan ve diğerleriyle birlikteydik" deniyor.

- Sarraf, sağ kolu Happani'ye "Yarın Levent'in patronuna iki göndereceğiz. Hazır et" dediğini belirtti. Sarraf, "Levent'in patronu derken Süleyman Aslan'ı kastediyorum'' ifadelerini kullandı.

'ASIL KAPI BEKÇİSİ ASLAN'DI'

- Söz konusu rüşvet üzerine yaptığı telefon görüşmesini Sarraf şöyle açıklıyor; "Süleyman Aslan'a rüşvet vermek, Zafer Çağlayan'a rüşvet vermekten daha önemliydi çünkü asıl kapı bekçisi Aslan'dı."

- ABD'li gazeteci Adam Klasfeld'in mahkeme salonundan aktarımına göre Sarraf'ın ifadesi şöyle; "İranlılar tarafından verilen uluslararası para talimatlarını yerine getiriyordum. İranlılar (benim yerime) Halkbank'ın bunu yerine getirmesini talep ediyordu. Eğer Halkbank buna onay verseydi, o zaman ben tamamen bertaraf edilirdim."

- Mahkemede Sarraf'ın şirketinin iç muhasebe kayıtlarına bakıldı. Bu kayıtlarda İran petrol ticaretinden alınan ve ödenen paralar gözüküyor. Ambargoları delmek öyle kârlı bir iş gibi görünmüyor. Kârın yüzde 50'si Çağlayan'a gidiyor. Sarraf, ''İran'la ticaret üzerinden Zafer Çağlayan'a yüzde 50 ödüyordum ve bu kârın miktarının hesaplanması gerekiyordu'' şeklinde konuştu.

O SAAT YİNE GÜNDEMDE

- (Muhasebe kayıtlarındaki) Ödemelerden biri saat satın alınmasıyla ilgili. Bu konuda bağlam verilmedi. Sarraf çok sayıda saat satın aldığını söyledi ve devam edildi. Bir diğer ödemede de Süleyman Aslan'ın isminin baş harflerinin karşısında 2 milyon Euroluk kayıt görüldü. Sarraf, ''Atilla'ya kesinlikle rüşvet vermedim. Zaten Türk Ekonomi Bakanı'na rüşvet veriyordum. Halk Bankası'nda başka birine rüşvet vermeme gerek yoktu. Ayrıca Atilla da rüşvet istemedi'' dedi.

İKİNCİ OTURUM BAŞLADI, MUAMMER GÜLER'İN OĞLUNUNA DI GEÇTİ

- Duruşma savcısı, ikinci oturuma Sarraf'ın Çin'deki şirketi üzerinden yaptığı işlemleri sorarak başladı. Savcının ''Bu e-mail'deki ifadeler, Çin'deki şirketinle mi bağlantılı?'' sorusuna Sarraf, ''Evet, İran'la ticaret ile ilgili'' şeklinde yanıt verdi.

- Çin'deki şirketi üzerinden yaptığı transferlerin İran’la bağlantısından endişe ettiklerini söyleyen Sarraf, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’den yardım istediğini söyleyerek, Güler'in bir dönem kendi şirketi için çalıştığını ifade etti.

Sarraf, Barış Güler ile Whatsapp üzerinden telefonlaştığını ve mesajlaştığını, aynı zamanda yüz yüze buluştuklarını da sözlerine ekledi.

- Sarrraf'ın ifadesi, Rüçhan Bayar ile yaptığı telefon görüşmesinin kayıtlarıyla devam etti. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanan Rüçhan Bayar daha sonra tahliye edilmişti. Sarraf'ın ifadesine göre, Bayar Çin bankalarındaki bağlantılarının "Halkbank'ta yapılan ticareti Çin'de yapamayacaklarını" söylediğini, Sarraf'a iletti.

- İran'la olan para transferlerinin benzerini Çin'de yapmayı başaramayacaklarını anladıklarında, (Eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan) gibi yönetici pozisyonundaki Çinli bir yetkiliye rüşvet vermenin tek yol olduğuna kanaat getirdiler.

- Sarraf, "Çinlilerin para ticaretinin İran'la ilgili olduğunu anladığındaysa işlemleri durduğunu" belirtti.

- Sarraf, ''Aldığımız paradaki miktara denk altın ihracatını gerçekleştirmeliydik. İsterseniz çizerek gösterebilirim'' dedi ancak yargıç reddetti.

Sarraf'ın ifadesi yeni belge ve telefon kaydı dökümleriyle sürüyor.

Bu sırada, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'nın avukatı, bu belgelerin kanıt olarak dosyaya girmesine itiraz etti.

Duruşmanın seyri yeniden Süleyman Aslan-Sarraf bağlantısına döndü.

İkili arasındaki Whatsapp görüşmelerinin kayıtları, kanıt olarak giriliyor.

- Sarraf, Süleyman Aslan'la neler konuştukları sorulduğunda "Hassas konular, özel konular, önemli meseleler" dedi.

Hakan Atilla'nın avukatı Whatsapp görüşmelerinin delil olarak girmesine itiraz etti.

Savcılar, Sarraf ve sanık Mehmet Hakan Atilla arasında geçen ve İran'la para ticaretinin konuşulduğu belirtilen bir görüşmenin ses kaydını dinletti.

Türkçe dinletilen metnin tercümesine itiraz edildi.

Verilen kısa aranın ardından duruşma Rıza Sarraf'ın ifadeleri ile yeniden başladı.

Gazeteci Katie Zavadski, Sarraf'ın İranlıların ticareti bankalar aracılığı ile direkt transferler yoluyla yürütülüp, kendisinin aradan çıkarılmak isteneceği konusunda endişeli olduğunu, bunun yaşanmaması için de Süleyman Aslan ile çalıştığını açıkladığını paylaştı.

- Sarraf'ın Mehmet Hakan Atilla'yla ilgili; ''Hakan Atilla'ya ulaşmamız gerektiği ya da onun bize ulaşmaya ihtiyaç duyduğu birçok durum oldu" dedi.

- Sarraf'ın ifadesine göre altın ticareti ABD'nin müdahalesiyle sonlandı.

- Sarraf ve Süleyman Aslan "gıda ticareti" gibi yollarla transferleri sürdürmek gibi başka yolları tartışmaya başladı.

- "Peki ondan sonra ne yapmaya karar verdiniz?" sorusuna Sarraf şöyle yanıt verdi: ''Nisan 2013'ten itibaren yeni bir yöntem, yeni bir sistem bulmamız gerekecekti."

Sarraf'ın şirketlerinde çalışan Abdullah Happani'yle telefon görüşmesi kaydı da delil olarak dosyaya konulmak istendi.

Kayıtlara göre Happani Sarraf'a gıda alım satım işlemlerinden şöyle bahsediyor; "İstersen (Sarraf'a ait) şirket üzerinden hemen başlayalım şu işe." Ancak Sarraf, bunu hayata geçirmediğini söyledi.

- Sarraf ile Süleyman Aslan arasında geçen WhatsApp mesajlaşmalarından: "Sevgili müdürüm, gıdayı (gıda ticaretini) bugün başlattım."

Mehmet Hakan Atilla ile telefon görüşmesinin ses kaydı dinletildi.

Sarraf'ın kayıtlarda Atilla'ya "Gıda işi altından biraz farklı" dediği duyuluyor.

Zarrab kayda ilişkin şunları söyledi: ''Hakan Süleyman Bey'le olan görüşmemin sonucunda gıda ticaretinin başlayacağını biliyordu. Ancak burada (Hakan) Atilla'ya gıda ticaretinin çok daha farklı olacağını açıklamaya çalışıyorum. Çünkü altınla Türkiye'den dışarıya ihracat yapılabiliyor. Gıda işindeyse, Dubai'den transit yollarla İran'a gönderiliyor gibi görünecekti."

- Sarraf kuyumcu Ahmet Alacacı'yla rekabete dönüşen ilişkisini anlatıyor: ''İlk başta onun şirketlerini de kullanıyordum, daha sonraları İran'la kendi ticaretine başladı. Alacacı kârdan Zafer Çağlayan'a pay verdiğimi de biliyordu, ücretimin onundan daha çok olduğunu da. [...] Kimseye ödeme yapmadığı için pazara bizimkinden çok daha düşük bir fiyat koyuyordu."

Hakim Berman, yarınki oturumun yarım gün süreceğini açıkladı. TSİ ile 17:30'da başlayacak ve 22:00'da sona erecek