Dünyada, LGBT haklarının tanınması için verdiği mücadeleyle tanıdığı Küba Ulusal Cinsel Eğitim Merkezi (CENESEX) yöneticisi Mariela Castro Espin’in Fransız L’Humanité gazetesinde yayınlanan röportajından önemli gördüğümüz bölümleri soL okurları için çevirdik.
Küba’da eğitim, kültür, sağlık ve spor alanındaki sosyal ilerlemeler çok önemli. Diğer bir yandan toplumsal haklar ve cinsel çeşitliğe saygı için aynı şeyleri pek söyleyemeyiz. Neden?
Toplumsal haklar ve sosyal haklar arasındaki farklı anlamıyorum. Cinsel haklar insan hakkıdır. Biz bunları aynı başlıkta savunuyoruz.
Bu hakların olumlu tepki alması ne zamana dayanıyor?
Devrim 1959’da başladı ve Küba tarihindeki en köklü ve radikal değişimleri kapsadı. İlk on yıl boyunca insanları sömüren ve ezen bir sınıf olduğunu anlatmak için çok yoğun bir şekilde sınıf mücadelesi verildi. Ben araştırmalarıma başladığımda ise devrimin, ücretsiz sağlık hizmeti gibi hala birçok ülkede olmayan temel insan haklarını yavaş yavaş tesis etmeye başladığını gördüm. İdeolojik dönüştürücülüğü olan politik söylemler de, bu haklar (LGBT hakları) için gerekli şartların oluşmasına yardımcı oldu. En başta bu süreç; ütopik, iyimser ve hayalci olarak görüldü. Dönemin devrimcileri acilen halk adına kazanımları sağlamayı umut ediyorlardı. Fakat, yöneticilerin ve halkın Amerikan hükümeti saldırılarına ve Avrupa hükümetlerinin yaptırımlarına odaklandığı bir durumda nasıl ilerlemeyi garanti edebilirdiniz? Bu önemli bir boyut, çünkü o dönem çok muğlaktı. Özellikle 1991 sonrası ilk 10 yıllık özel dönemde, tüm güçler teslim olduğunda, Sovyetler Birliği dahi Küba’ya sırtını döndüğünde hayatta kalabilmek için çalışıyorduk. İddia ediyorum ki biz LGBT haklarının temellerini çok karışık ve çelişkili bir ortamda attık. Çok zor koşullarda eşitlikçi bir sosyal yapı ve dayanışma inşa ettik. İşte bu, insan haklarında başka bir aşamaya geçişimizin temelidir ama henüz nihai amacımıza ulaşmadık.
İlk ilerlemeler nelerdi?
1959’un ilk devrimci yasası, yaptıkları iş, meslekleri ve kapasitelerine göre kadınlar ve erkekler arasında maaş eşitliğini düzenliyordu. Birçok ülkede bu hâlâ gerçekleşmedi. “Hala yanmaya mahkum edilmesi gereken cadılar mıyız?” Bu soru bizi, kadınların yaşadığı genel sorunlarda ilerleme kaydetmek için, erkeklerden kaynaklanan sorunları çözmeye götüren çıkış noktası oldu. Küba Kadınlar Federasyonu agresif bir feminizm kurmadı fakat erkeklerle dayanışma içinde bir çalışma süreci oluşturarak sosyal değişimlerin kadınları da kapsamasını sağladı. Marksist düşünceye göre, sosyal değişim süreçleri, zihinsel değişimi de içermek zorundadır. Aksi halde, Sovyetler Birliği de dahil diğer sosyalist ülkelerde olduğu gibi, kapitalist mekanizmalar yendiden üretilir. Onlar (diğer sosyalist ülkelerden bahsediyor) yeni sosyal, politik ve ekonomik yapıya uygun mekanizmaları uygulamaya koymak yerine, eski iktidar ilişkilerini devam ettiren mekanizmaları yeniden ürettiler. Lezbiyen, gey, biseksüel ve transların hakları üzerine çalışırken bu diskura dayanıyorum.
Hali hazırda maçoluğu içselleştirmiş halde olan bir topluma cinsel kimlik ve yönelimlerle ilgili yeni haklar nasıl benimsetilebilir?
Küba’nın maço kültürü İspanyol atalarımızdan geliyor. Bu kültür kolonicilikle yerleştirildi ve daha sonra ataerkil toplumun çıkış yeri olan Afrika toplumuyla karıştı. Küba’da var olan maçoluk Avrupa’dakinden çok daha zayıf. (…) Küba maçizmi o kadar da dayatmacı değil, çünkü Küba devrimi güç ilişkilerini ekonomik plan üzerinden sorgulamayı bildiği gibi, iktidar alanları üzerinden de sorgulamayı bildi. Politik, ideolojik ve eğitimsel mesajlar, erkeklere kadınlardan üstün olmadıklarını, aile içindeki ve özel alandaki sorumlulukların eşit olarak paylaşılması gerektiğini gösterdi.
LGBT haklarını Küba halkına anlatmak kolay oldu mu?
Hiçbir şey kolay olmadı. Devrimci yoldaşlarımız dahil erkekler kadın haklarına karşı direniş gösterdiler. Direnç gösteriyorlardı çünkü bu kültür içinde şekillenmişlerdi. Kimse bugünden yarına değişmez. Bir değişim sürecinin hazırlanmasına yardımcı olmak gerekiyor. Komünist Parti ve hükümetin desteği ile kadınlar, Kübalı Kadınlar Federasyonu (FMC) çevresinde organize oldular ve tüm toplumun faydalanacağı bir değişim projesi hazırladılar. Parti her zaman toplumun öncüsü değildi. Fakat bu partinin militanları veya CENESEX olarak baskı yapma, yani buna ihtiyacı olan insanları temsil edecek projeler ileri sürme sorumluluğumuz var. Aynı zamanda toplumsal etki yaratacak araçlar da bulmamız gerekiyor, yoksa dünün aynısı olan mesajları yeniden üretiriz.
1993’te Tomas Gutierrez Alea ve Juan Carlos Tabio’nun “Çilek ve Çikolata” filmi bir homoseksüelden şüphe duyan militan bir komünisti sahneye koyuyordu. Bu homofobik ön yargılar hala devam ediyor mu?
Bu harika yönetmenlerin bakış açısı son derece marksist. Devrimci bir söylemden hareketle soruna parmak basmak istediler. Bunu yaparken, halkın sosyal eşitlik ve dayanışma hasreti çektiğini fakat aynı halkın ortodoks dili, egemen toplumun ve hatta bu başlıkta yeterince ilerleyememiş bir komünist partinin dogmalarını da yeniden ürettiğini biliyorlardı. Yönetmenler özellikle, komünist olmak için homofobik olmamak gerektiği mesajını vermek istediler. Çünkü devrim, Küba Komünist Partisi ve genç komünistler, kaynaşma ve kapsama konusundaki adımları geliştirmeliydi.
LGBT haklarının tanınması için yaptığınız çalışmalar somut olarak hangi noktaya geldi?
Anayasa, erkek ve kadın tüm vatandaşların yasalar önünde eşit olduğuna hükmediyor. Fakat herkes için fırsat eşitliğinin olup olmadığını tespit etmek için yaptığım bilimsel araştırmalarıma göre, sonuçlarda aynı eşitliği göremiyoruz. Translar fırsat eşitliğine sahipler ama hâlâ gerekli desteği görmedikleri için bazen okulda güçlüklerle karşılaşıyorlar. Okulu iyi bir seviyeye gelmeden bırakıyorlar ve daha sonra iş bulmakta zorlanıyorlar. Ailede ise kimi zorluklarla veya evden atılmayla karşı karşıya kalabiliyorlar. Küba gibi büyük bir dayanışma ülkesinde bile her zaman şanslı olamıyorlar. CENESEX olarak, bu insanların topluma katılması ve Küba halkını birbirine bağlayan unsurlardan faydalanabilmeleri için Kübalı Kadınlar Federasyonu, Sağlık Bakanlığı ve Eğitim Bakanlığı’yla ilişki içinde bir strateji oluşturduk. (…) Hâlâ gidecek çok yolumuz olsa da, ilerlemeye ve zihniyeti değiştirmeye başladık. Önümüzdeki iki sene boyunca, 1990’dan beri süre gelen bir cinsel eğitim programı olmasına rağmen, eğitime daha fazla kanalize olacağız.
Ekonomik plan üzerinden yapısal reformlar için çalışan Komünist Parti, nasıl cinsel kimlik ve cinsel yönelimlerle ilgili hakları da benimsedi?
Ayrımcılık karşıtlığı 2012 Parti Konferansı raporlarında net bir şekilde yazıldı. Nisan ayındaki son Parti Kongresi’nde ise cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği üzerine çalışma yapmanın ne kadar önemli olduğunun altı çizildi. Parti bundan böyle bu konunun üstünde daha fazla duracak. Toplumu daha ilerici ve devrimci düşünmesi için ilerletmeliyiz.
Bu mücadelede CENESEX’in rolü nedir?
CENESEX ulusal cinsel eğitim programını düzenlemek için kuruldu. Polise, hakimlere, avukatlara, devlet görevlilerine, memurlara, eğitimcilere ve derneklere bu programın bir parçası olmaları ve LGBT haklarıyla ilgili çalışmaları için eğitim verdik. Bu hakları, diğer tüm insan hakları gibi savunuyoruz.
Bu nedenle Anayasa’da da temsil edilmeliler, öyle mi?
Mecliste bu bağlamda öneriler var. Komünist Parti anayasal bir değişiklik önerecek. Hukukçulardan oluşmuş bir komisyon CENESEX ile işbirliği içinde bu konu üzerine çalışacak. Hiçbir dışlama olmadan, herkes için aynı haklardan bahsediyorum. Bu bir kez daha çok devrimci bir anayasa olacak. Senelerdir süren sosyalist deneyimden sonra bunu yapacak ideolojik koşullara, insan kaynağına ve politik netliğe sahibiz.