Kadın işsizliğinin nedeni: Kriz, üretimden vazgeçme ve toplumsal cinsiyet rolleri

İstanbul Barosu Bağlı Çalışan Avukatlar Kurulu, Türkiye’de krizin kadın istihdamına etkisi, kadınların iş yaşamında karşılaştırdıkları zorluklar, işyerinde mobing, cinsel taciz ve şiddeti değerlendiren bir röportaj serisi başlattı. Kurulun yürütme kurulu başkanlığını sürdüren Av. Özge Demir, sorularımızı yanıtladı.

soL - Haber Merkezi

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü yaklaşırken, İstanbul Barosu Bağlı Çalışan Avukatlar Kurulu, Türkiye’de krizin kadın istihdamına etkisi, kadınların iş yaşamında karşılaştırdıkları zorluklar, işyerinde mobing, cinsel taciz ve şiddeti değerlendiren bir röportaj serisi başlattı.

Üç gün sürecek olan röportaj dizisindeki ilk konuğumuz, kurulun yürütme kurulu başkanlığı sürdüren Avukat Özge Demir.

Kriz emekçilerin yaşamını nasıl etkiledi?

Krizin faturası tabii ki işçilere kesiliyor. Ancak krizin kadın işçilere etkisinin daha ağır olduğunu da belirtmek gerekir.

Krizin en önemli göstergesi enflasyon. 2018’in enflasyon oranı 20,30 oldu. Sadece devletin açıkladığı enflasyon oranına bakarsak bile beşte bir oranında fakirleştik.

Bununla birlikte, biliyorsunuz Yeni Ekonomik Program açıklandı geçtiğimiz aylarda. Buna göre dış borç açığının kapatmak için, devletin vergi gelirlerinde bu sene yüzde 20, sonraki yıl yüzde 17 ve 2021'de ise yüzde 13 artış yapılacak. Toplamda dört yıl sonra yılda 381 milyar lira daha fazla vergi toplamış olacak devlet.

Yani sabit gelirli işçinin hayatında her şey eskisi gibi devam etse bile, cebine giren para vergiler ve enflasyon sebebiyle de oldukça düştü.

İşsizlik sürekli artıyor. Bunun yarattığı sonuçlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ücretlerin ödemelerinin tam olarak ve zamanında yapılmaması, fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi, yemek ve yol paralarından kısma gibi uygulamalarla çok sık karşılaşıyoruz. Bunun yanında elbette işten çıkarmalar gündemde ve işsizlik tırmanıyor.

TÜİK’e göre Eylül 2018’de dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 11,4. Bir önceki yıla göre 330 bin kişi daha işsiz kaldı. Toplam işsiz sayısı 3 milyon 750 bin oldu. Doğru işsizlik değerlendirmesi bence geniş tanımlı işsizlik… Yani, iş bulma ümidini kaybeden ya da iş aramayan ancak çalışmaya hazır olan işsizleri, mevsimlik ve zamana bağlı eksik çalışanları kapsayan alternatif işsizlik tanımı. Geniş tanımlı işsizlik oranı 18,2 olarak hesaplandı. Bu da yaklaşık 6,4 milyon kişinin işsiz olması anlamına geliyor. TKP Emek Merkezi geçtiğimiz haftalarda Şubat ayı sendika istatistiklerini değerlendirdiği bir rapor yayımladı. Bu rapora göre, son altı ay içinde 16 işkolunda işten çıkarılan işçi sayısı bir milyona yaklaştı. Bunun anlamı, işsiz sayısının yedi milyona dayanmış olduğudur. 

Yine DİSK, kadın işsizliğini yüzde 15, tarım dışı kadın işsizliğini yüzde 18,4 olarak açıklıyor.

Kadın işsizliğini konuştuk. Peki çalışmakta olan kadınların durumu nedir?

Yine TUİK’in verilerine baktığımızda tablonun vahim olduğunu söylemek mümkün.Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), “İstatistiklerle Kadın 2018 Türkiye'de 41 milyon 139 bin erkek nüfus ve 40 milyon 863 bin kadın bulunuyor. 2018 yılı Kasım ayında erkeklerin istihdam oranı yüzde 64.3 iken, kadınların oranı yüzde 29,1. Kadınların %70'i 2000 -TL'nin altında ücrete çalışıyor. Yine her 10 kadından 4'ü kayıt dışı çalışıtırılıyor.

Çoğunlukla güvencesiz, düşük ücretli olarak istihdam ediliyor kadınlar. Ve çoğunlukla “eve ek gelir getiren kişi” olarak tanımlanıp, daha kolay gözden çıkarılıyor. Kısa süreli işlere, esnek istihdama yönlendiriliyor.

Kadınların istihdam oranı neden düşük sizce?

İşgücüne dahil olamayanların sayısı  kadınlarda 20 milyon iken, erkeklerde 8 milyon civarında.DİSK hazırladığı Mart 2019 tarihli Kadın Emeği Raporuna göre 20 milyon kadının 11 milyondan fazlası ev işleri nedeniyle iş gücüne dahil olamıyor. Kadınların iş gücüne katılımında belirleyici olan şey toplumsal cinsiyet rolleridir. Kadın ev işleri ile uğraştığı için iş gücüne katılamıyor.

Şöyle bir algı da var zaten: Evi geçindiren erkek… Kadın ise çalışırsa haneye ek gelir getirmiş olur. Kadın ek gelir getirecekse güvencesiz kısa süreli, düşük ücretli, kayıt dışı çalıştırılabilir, esnek istihdam edilebilir. Böyle görüyorlar…

Yani bu düzende, kadın en iyi ihtimalle 8 saat çalışıyorsa, eve geldikten sonra da yaklaşık 3-4 saatini ev işlerine ayırıyor. Günde 12 saat çalışan, düşük ücret alan ve çoğunlukla kayıt dışı çalıştırılan bir kadın işçi karşımıza çıkıyor.

Çocuğun bakımını da kadın üstleniyor değil mi?

Çoğunlukla öyle oluyor. Bahçeşehir Üniversitesi'nden Gökçe Uysal ve Hande Paker “Çocuklara Kim Bakıyor? Kadının İşgücüne Katılımı ve Toplumsal Cinsiyet” başlıklı bir araştırma yaptı. Bu araştırma, çalışan kadınların yüzde 80’inin çocuğun altını değiştirme işini tek başına üstlendiğini, çalışmayan kadınlarda bu oranın yüzde 90’a çıktığını söylüyor. Benzer oranlar, çocuğun yemek ihtiyacını karşılamak ve çocukla oyun oynamak için de geçerli.

Kadın zaten güvencesiz çalışacak, düşük ücret alacak, esnek istihdam edilecek ve eve gelince ev işleri yapacak ve çocuğuna bakacak. Asgari ücretle çalışıyorsanız zaten çocuğun bakımı ve ev işleri için birine para vermeniz de imkansız. Kadın bu halde neden ve nasıl çalışsın ki? Olsa olsa ev işlerini ve çocuk bakımını aksatmayacak işlerde çalışabilir. Bu durumda kadını esnek istihdama itiyor.

Yine de İş Kanunu’na göre patronların işyerlerinde kreş açma zorunluluğu yok mu?

Yürürlükteki yasal düzenlemelere göre 100’den fazla kadın işçi çalıştıran işyerlerinde emzirme odası açılmalıdır, 150’den fazla kadın işçi olduğu durumda ise 0- 66 aylık çocuklar için kreş açma zorunluluğu bulunmaktadır. Ancak işyerlerinin çoğunluğunun küçük ölçekli olduğu Türkiye’de bu düzenlemelerin anlamlı bir karşılığı olmadığı açık... Kadınların yoğun olarak istihdam edildiği bir sektörden örnek vereyim. Giyim eşyası üreten işyerlerinin yüzde 90’ında, deri sanayi işyerlerinin ise yüzde 94’ünde işçi sayısı 30’un altındadır. Üstüne üstlük, kreş açmamanın cezası da sadece 2 bin 317 liradır. 

Kamuda da durum farklı değil. Kamu kurum kreşlerinin sayıları inanılmaz biçimde düştü. Örneğin 2007/2008 döneminde kamuda 492 kreş varken, 2015/2016 döneminde 56 kreş tespit edildi.

Yani devlet bir politika olarak kadına zaten “çalışma” diyor.

Türkiye'de cinsiyet eşitsizliğinin durumu korkutucu düzeyde. Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) 2018 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’nda 149 ülke değerlendirildi. Türkiye sıralamada 130'uncu oldu.

İktidar söyleminde de zaten çalışan kadın değil, üç çocuk doğuran ve ev işleri ile uğraşan ev hanımı istediğini dile getiriyor. Kadın erkek eşitliğine inanmadığını söyleyen, iffetli kadın tarifi yapan, kızlarla erkeklerin bir arada bulunmamasını emreden bir iktidar var karşımızda. Bu koşullarda kadın hem gericilikle hem de piyasanın onu fazladan ezmesi ile mücadele ediyor. Bunların bir bütün olduğunu görmek gerekli.

Adalet kavramını, eşitlik kavramı yerine koyuyorlar. Kadını erkeğin tamamlayıcısı olarak görüyorlar. Halbuki kadınlar fabrikalarda mücadeleye başlarken de bugün de “eşit işe, eşit ücret” diyorlar. Biz ilk günden bugüne eşitlik mücadelesi veriyoruz.

Kadın avukatların çalışma yaşamındaki durumu için neler söylersiniz?

Avukatların ne kadarı işsiz, kadın avukatların ne kadarı işsiz elimizde bir veri bulunmuyor ama kadın avukatların, erkeklerden çok daha düşük ücrete çalıştıklarını biliyoruz.

Bir de ilanlarda da cinsiyetçi yaklaşımı görüyorsunuz. “Askerlik ve seyahat engeli olmayan” erkek aranırken, “güler yüzlü, prezantabl” kadın avukat aranıyor.

İcra işlerinde ise özellikle erkek avukat aranır çünkü orada hukuk değil erkek egemenlik yoluyla paranın borçludan alınmasını, hukuku da fırsat verdiği ölçüde kullanması bekleniyor. Yine genel olarak kadın işçilerin maruz kaldığı her türlü hak gaspını ve toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı sorunları işçi kadın avukatlar da yaşıyor.

Kadın avukat sayısının en düşük olduğu barolar şöyle: Hakkari Barosu’nun yüzde 12,1’i kadın. Şırnak Barosu’nda yüzde 15,5, Gümüşhane Barosu’nda yüzde 19,7 kadın avukat var. Büyük barolarda bu oran daha yüksek. Ankara Barosu’nun yüzde 46,4’ü, İzmir Barosu’nun yüzde 48,4’i, İstanbul Barosu’nun yüzde 48,4’ü kadın avukat var. Tabi bu TBB ve barolar tarafından kaç kişinin işçi avukat kaç kişinin patron avukat olduğu veya kendi hesabına çalıştığı bilinmiyor.

İstanbul Barosu Bağlı Çalışan Avukatlar Kurulu işçi kadın avukatların hakları konusunda neler yapıyor?

Bizim Türkiye’deki işsizliği veya avukat işsizliğini çözmemiz mümkün değil. Bunun için daha büyük ölçekli örgütlenmeler gerekli. Ancak biz, işçi avukatların, kadın işçi avukatların uğramış oldukları hak gasplarını yakından takip ediyoruz, duruşmalarına katılıyoruz, duyurularını yapıyoruz. Dayanışma ile mücadelemizi büyütüyoruz. Bu mücadelenin bir parçası olarak söyleşiler de düzenliyoruz. Daha önce Arabuluculuk, Kıdem Tazminatı, Zorunlu Bireysel Emeklilik gibi konularda söyleşi yapmıştık.

7 Mart 2019 Perşembe günü saat 20.00-22.00 arasında da İstanbul Barosu Konferans Salonu'nda "Ekonomik Krizde Kadın Emeği: Kriz, İstihdam ve Haklarımız" başlıklı söyleşi düzenliyoruz. Herkesi bekliyoruz.