Gebze'de 8 Mart buluşması

Gebze'de Eğitim-Sen ve Gebze Kadın Platformunun çağrısıyla Gebze Kent Meydanı'nda 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü basın açıklaması yaparak kutlandı.

soL - Haber Merkezi

Gebze Eğitim-Sen ve Gebze Kadın Platformunun çağrısıyla bugün saat 14.00 te Gebze Kent Meydanı'nda 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü basın açıklaması yaparak kutlandı. Basın açıklaması metni Eğitim-Sen Gebze Şube Kadın Sekreteri Sibel Çellik tarafından okundu. Metinde haklı taleplerini dile getiren kadınlar, çözümün sorunları yaratanlarda değil örgütlü kadın mücadelesinde olduğunu belirtti. Diğer sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla basın açıklamasının ardından etkinlik sona erdi. 
Yapılan basın açıklaması şöyle:

Yağma, talan, aşırı kar hırsı, ekosistemi yok edecek düzeye ulaştı. Eşitsizlik, işsizlik, yoksulluk, açlık, savaş, göç, ölüm akıl almaz boyutlarda. Buna karşın, yoksul halklar, emekçiler, kadınlar, gençler ve doğa “bu böyle gitmez” diyerek haykırıyor. Otoriter ve popülist iktidarlar varlıklarını sürdürmek için bu haykırışları susturmak istiyor ve baskıyı, savaş politikalarını, şiddeti artırıyor. 

Kadınlar baskılara boyun eğmiyor, yeryüzünün her yerinde direniyor, tarih yazıyor, 

Yoksulluğa, işsizliğe, güvencesizliğe, köleliğe, savaşlara, doğa ve yaşam alanlarının talanına karşı yükselen halk isyanlarında en önde yer alıyor. 

Yaşamlarına, emeğine, bedenine, kimliğine sahip çıkıyor, meydanları dolduruyor. 

Şiddete, tacize, tecavüze, cinsiyetçiliğe, eşitsizliğe, ırkçılığa ve kadınların inkârına yönelik politikalara karşı özgün, yeni ve yaratıcı direnişlerini birbiriyle buluşturuyor. 

Şili’de başlayan ve dünyanın her yerinden milyonlarca kadının eşlik ettiği, asıl failin yüzüne “katil, tecavüzcü sensin” diye haykıran Lastesis dansımızda olduğu gibi iktidarlarını sürdürmek isteyenlere büyük korku salıyor. 

Bizler de bugün haklı mücadelemizden aldığımız güçle alanlardayız ve kız kardeşlerimizin sesi oluyoruz. Buradayız çünkü;

Darıca’da 13 Aralık’ta katledilen kız kardeşimiz Aslı Şahin, Çayırova’da katledilen Zübeyde Duran, Gebze’de mobbing ve tehditlerle intihara itilen Serap Yılhan, İzmit’te katledilen Ayşe Acar için buradayız. Gebze de özel bir diş hastanesinde doktor tarafından istismara maruz kalan çocuk için buradayız. Yavuz Selim mahallesinde eşinin babası tarafından şiddete maruz kalan Fatma Selen Ö. için buradayız! Mevlana mahallesinde eşi tarafından ağır şiddet gören Kibariye S. için buradayız.

Rabia Naz’a ne oldu?

Gülistan Doku’ya ne oldu?

Nadira Kadirova’ya ne oldu? Demek için buradayız!

Buradayız çünkü; kadınlara ve çocuklara yönelik her türlü suça tahammülümüz kalmadı, artık yeter diyoruz!

Güvencesizlik, Sömürü, Ekonomik Kriz, Savaş Ve Şiddet Sarmalına Mahkûm Değiliz!  

Bugün ülkemizde, kamudaki istihdam parçalı, performansa dayalı, esnek, güvencesiz bir yapıya dönüştürüldü. Bu dönüşüm beraberinde bize, daha fazla eşitsizlik, yoksulluk, ayrımcılık, cinsiyetçilik, şiddet, taciz ve mobbingi getirdi. Bu kölelik koşulları, baskıyla, örgütlülüğümüz parçalanarak kabul ettirilmek isteniyor. Ucuz ve güvencesiz yedek iş gücü olarak değerlendirilen kadın emeği ancak iş ve aile yaşamı uyumlaştırma anlayışıyla, istihdamda kendine yer bulabiliyor. Kamusal alandan dışlanmanın, istihdam alanından ayrılmak zorunda bırakılmanın nedenlerinin en başında kamusal hizmetlerin yokluğu/özelleştirilmesi ile bakım sorumluluğunun kadınlara yüklenmesi geliyor. Haklarımız bir bir elimizden alınıyor. Hem evde hem iş yerinde çalışan kadınlar, işyerlerinde aynı işi yapan erkeklere oranla daha düşük ücretler alıyor. Sebebi olmadığımız krizin tüm yükü herkesten çok yine kadınların omuzuna yıkılıyor.

Din siyasallaştırılıyor, eşitsizlik fıtratla açıklanıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı her gün intiharlara itilen ailelere “daha ucuz olan akşam pazarlarından alış veriş yapmak” tavsiyesinde bulunuyor. İşten atılmalarda ilk olarak kadınlar hedef alınıyor, bu yüzden kadınlar üretim ilişkilerinin dışına itilerek ev içerisine ve “aileye” hapsediliyor. Savaşın, göçün ve ekonomik krizin en yakıcı sonuçlarını yine kadınlar yaşıyor.

Bize baskı, sömürü ve şiddet dışında bir şey vaat etmeyen ataerkil kapitalist sisteme karşı tarihimizden aldığımız gücümüzle mücadelemizi sürdürüyoruz. Çünkü adil, eşit ve özgür bir yaşamın biz kadınların mücadelesi ile kurulabileceğinin farkında olarak dünden bugüne her biri yaşamsal değerde olan haklı taleplerimizle bugün yine 8 Mart alanlarındayız. 

Bizler, kadın emekçilerin öne çıkardığı dört ana talebinin acilen karşılanması gerektiğini buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz:

Doğum izinleri arttırılmalı, 

8 Mart kadınlar için ücretli izin günü sayılmalı, 

Kapatılan kamu kreşleri açılmalı, 

Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurulmalıdır.

Halkları düşmanlaştıran, kutuplaştırıcı, ayrımcı politikaların ve savaşın gölgesinde yaşamlarımızın yok edilmesine, savaştan, yoksulluktan kaçan mülteci kadınların uğradığı katmerli sömürüye ve şiddete, bizi her geçen gün daha da yoksullaştıran, yaşam koşullarımızı zorlaştıran ekonomik krizdeki sorumluluklarını militarist söylemlerle örtbas etmek isteyenlere ve kendi gibi düşünmeyen herkesi hedef gösterenlere karşı yaşanabilir, özgür, eşit ve sömürüsüz bir dünya, barış içinde bir yaşam hakkımıza sahip çıkıyoruz. Sözümüzle, itirazlarımızla, haklı mücadelemiz ve haklı taleplerimizle sesleniyoruz:  

Eşit işe eşit ücret sağlanmalı, 

İş yerinde şiddeti, ayrımcılığı ve mobbingi önleyen düzenlemeler yapılmalı, 

Şiddet, ayrımcılık, mobbingin gerçekleştiği durumlarda etkili bir soruşturma mekanizması kurulmalı ve caydırıcı cezalar tanımlanmalı, 

Esnek-güvencesiz-kayıt dışı ve taşeron çalışmaya, kiralık işçilik uygulamasına son verilmeli,  güvenceli iş, güvenli yaşam koşulları sağlanmalıdır. 

Kadınlara ve LGBTİ+’ lara yönelik her türlü şiddeti ve ayrımcılığı önleyici yasal düzenlemeler acilen yapılmalı, 

Grevli toplu sözleşme hakkı, sendikal hak ve özgürlüklerimiz önündeki engeller kaldırılmalı, 

Kamu kurumlarının bütçeleri toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle hazırlanmalı, 

OHAL komisyonu derhal lağvedilmeli, KHK’lerle haksız hukuksuz yere işten çıkarılan tüm emekçiler görevlerine iade edilmeli, 

Kadınlar için daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaş politikaları son bulmalı. Eşit ve özgür biçimde barış içinde bir arada yaşamın sağlanacağı demokratik koşulların oluşması sağlanmalı, 

Eğitim ve sağlık alanı başta olmak üzere kamusal alanın tümüne yayılan dinselleştirme politikalarından vazgeçilmeli, 

İstanbul sözleşmesi başta olmak üzere, 6284 sayılı yasa ve kadınlardan yana imza atılan uluslararası sözleşmelerin tamamının gereklikleri yerine getirilmelidir. 

Biz; Darıca’da sendikal hakları için direnen VIP tekstil işçileri,

Tuvalete giderken kart basmak zorunda kalan, kart yanında yoksa tutanak tutulan, ağır koşullarda çalışan Tayaş işçisi kadınlar,

Çayırova’da 6 Haziran 2019 da tekstil fabrikasında bayram günü çalıştırılan ve yanarak can veren tekstil işçisi kadınlar,

‘Ölmek istemiyorum’ diyen Emine Bulut’un çığlığı,

Halkların kardeşliği diyen, eşit, özgür ve barış içinde bir yaşam mücadelesi veren kadınlar

Olarak diyoruz ki;

Çözüm, sorunları yaratan ve artıranlarda değil, örgütlü kadın mücadelesinde, Bizler milyonlarız, haklı olanlarız. Gelin her birimiz haklı taleplerimizi, mücadeleyi sahiplenelim. Kazanalım.

YAŞASIN ÖRGÜTLÜ KADIN MÜCADELESİ! 

YAŞASIN 8 MART!