Fethullah Gülen Cemaati’nin hikayesi: Hepiniz oradaydınız! (1)

Darbe girişiminin ardından kamuoyunda öyle bir algı yaratıldı ki, dışarıdan gören gözler, “Fethullah Gülen Cemaati birkaç ay önce kimsenin haberi yokken gizlice kuruldu, geçen hafta da darbeye kalkıştı” sanabilir. Oysa işin aslı ne? Fethullah Gülen hareketi yarım asırdır kimlerin desteğiyle büyüdü ve bugünlere geldi… İşte o gerici, karanlık ağın hikayesi ve yakından tanıdığınız destekçileri…

Ahmet Çınar

Bugün televizyonlar, gazeteler, yorumcular “Fethullahçı Terör Örgütü” anlamına gelen “FETÖ” kısaltmasını kullanıyor olabilir ve AKP iktidarı “FETÖ”ye karşı amansız bir savaş açmış olabilir. 

İyi de, “FETÖ” denilen yapının, birkaç ay önce ortaya çıkmadığı herkesin bildiği bir gerçek.

Geçen ay kurulan, bu ay da darbe yapmaya kalkan bir yapıdan ya da gökten zembille inmiş, tarih, zaman ve mekanlar üstü metafizik bir oluşumdan da söz etmiyoruz.

Fethullah Gülen hareketi, yaklaşık yarım asırdır merkez sağ ve merkez sol iktidarlar tarafından, bu iktidarların destekçisi patronlar sınıfı tarafından, 12 Eylül faşist darbesini yapan generaller tarafından, NATO ve bilumum emperyalist kurumlar tarafından desteklenmiş, büyütülmüş, güçlendirilmiş bir karanlık ağ. 2002’de iktidara getirilen AKP’nin yanına fiili “koalisyon ortağı” olarak verilmiş, 12 yıl boyunca AKP’yle birlikte Türkiye’yi yönetmiş bir gerici örgütlenme.

“VAY BE NASIL DA SIZMIŞLAR” KOMİKLİĞİ

Fethullah Gülen cemaatine ya da tarikatına ya da teşkilatına şu veya bu şekilde destek vermiş kesimlerin, 15 Temmuz darbe girişimi akşamından beri “Vay beee nasıl da sızmışlar”, “Vay beee nasıl da örgütlenmişler”, “Vay beee amma da yerleşmişler” diye şaşırması son derece tuhaf ve anlamsız, üstelik hiç de inandırıcı değil!

Soğuk Savaş’ın başlamasından kısa bir süre önce Erzurum’un Pasinler İlçesi’nde bir imamın oğlu olarak doğmuş, medrese eğitimlerinden sonra Diyanet teşkilatında imam ve vaiz olarak göreve başlamış sıradan bir devlet memurunun; bir cemaat lideri, devlet kademelerinde örgütlenmiş karanlık ilişkiler ağının bir numarası haline gelmesi elbette tesadüfle açıklanamaz. Ve kendiliğinden olacak bir iş değildir.

ÇIKIŞ NOKTASI: KOMÜNİZMLE MÜCADELE DERNEĞİ

Fethullah Gülen’in hayatının hangi yönde ilerleyeceği, ileriki yıllarda hangi misyonlarla donatılacağının ilk işareti 1963’te Erzurum’da kuruluşunda bizzat yer aldığı bir dernekle başlar: Komünizmle Mücadele Derneği’dir o derneğin adı.

Fethullah Gülen, Komünizmle Mücadele Derneği'ni kurduğu yıllarda...

Soğuk Savaş yılları olanca hızıyla devam ederken, emperyalizmin Türkiye üzerindeki hesapları ve tasarrufları acımasızlığıyla sürerken, Komünizmle Mücadele Dernekleri teşkilatlanmaya başlar Türkiye’de. Fethullah Gülen’in, kamuoyu sahnesine çıkışı işte tam da bu yıllara rastlar. Edirne, Kırklareli, İzmir, Edremit, Manisa, Bornova’da devlet katındaki resmi görevleri sürerken; diğer yandan da “gayriresmi görevleri”ni icra etmektedir Fethullah Gülen. İşte “Hocaefendi” ünvanını da bu yıllarda kazanmaya başlar. 1975-76’da Anadolu’nun çeşitli kentlerinde “turneye” çıkarak “Kuran ve İlim”, “Altın Nesil”, “İçtimai Adalet ve Nübüvvet”, “Darwinizm” başlıklı konferanslar verir ve taraftar toplamaya başlar.

GÜLEN’E “DEVLETLÜ” DESTEĞİ: HER DAİM

Fethullah Gülen’in bu örgütlenme çalışmaları, Genelkurmayıyla, hükümetiyle, patronlar sınıfıyla bütün bir devlet yönetiminin benimsediği “anti-komünist” yönelimle uyum içindedir. “Soğuk Savaş”ın NATO-ABD cephesinde yerini alan Türkiye, Anadolu’da “Altın Nesil” yaratmaya çalışan bu kendinden menkul “Hocaefendi”den rahatsız olmamakta, bilakis Fethullah Gülen’i alttan alta desteklemekte, büyütmektedir.

12 Mart darbesinden sonra adet olduğu üzere tutuklansa da “beraat ettirilmiş”; 12 Eylül darbesinden sonra adet olduğu üzere hakkında “yakalanma emri” çıksa da adım adım Anadolu’yu gezdiği halde bir türlü “yakalanamamış”tır. Arkasındaki “devletlü” desteğini en somut olarak hissettiği yıllar 12 Eylül yıllarıdır Fethullah Gülen’in.

KENAN EVREN CUNTASINA SELAM 

12 Eylül darbesinden bir ay sonra, Sızıntı dergisinin “Ekim 1980” sayısında “Son Karakol” başlıklı bir yazı kaleme alan Fethullah Gülen, Kenan Evren ve cuntasına selam çakmaktadır. Şöyle yazmıştır Gülen: “Ve, işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tuluû saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz.”

O günden sonra Kenan Evren elinde Kuran’la kent kent gezip ayetler okurken, diğer yandan Fethullah Gülen de Anadolu’yu adım adım gezmekte, darbenin, NATO’nun, ABD’nin, “ulul emre itaat”in  faziletlerini anlatmaktadır lisan-ı hâl ile…

Fethullah Gülen, 80’li yıllardaki “fiili” mesai arkadaşı Kenan Evren’i yıllar sonra “cennetlik” ilan etmiş, 31 Ocak 2005’te Milliyet’e verdiği demeçte, “Evren Paşa, seçmeli din derslerini mecburi yapmakla yararlı bir iş yapmıştır. Gençlerin çoğu onun bu icraatı vesilesiyle din eğitiminden nasiplerini almışlardır. Bu iş kanaatimce öyle büyüktür ki doğrusunu Allah bilir hiçbir sevabı olmasa bile bu icraatı ona yetebilir, ahirette kurtuluşuna vesile olabilir, cennete de gidebilir” demiştir.

Fethullah Gülen’in devlet yönetimindekilerle, siyasi aktörlerle daha yakın ilişkisi 1980’lerde giderek daha da artmış, “kanaat önderi” sıfatıyla açılışlarda, toplantılarda, törenlerde boy göstermeye başlamıştır.

Özal hükümetine doğrudan, açık ve tam destek veren cemaat üyeleri, eğitimden sağlığa, ordudan polise kadar kamu teşkilatlarında “önemli mevkilere” gelmeye, getirilmeye başlanmıştır.

“SIZDILAR” MASALI: SIZMADILAR YERLEŞTİRİLDİLER!

Görüldüğü üzere, 15 Temmuz’dan bu yana devam edegelen “sızdılar” söylemi, sadece bir lafazanlıktan ve boş sözden ibarettir. Fethullah Gülen cemaati hiçbir yere sızmamış, genel bir devlet politikası olarak bulundukları mevkilere, makamlara yerleştirilmişlerdir.

Bunda dönemin siyasi iktidarlarının vebali saymakla bitmez.

1980’ler ve 90’larda Özal, Demirel, Çiller, Yılmaz, Ecevit hükümetleri döneminde tüm kamu kuruluşlarına yerleşmekle kalmamışlar, kendi sermayelerini, finansal güçlerini oluşturmuşlar, işadamlarını yaratmışlardır.

Yine bu dönemde Abraham Foxman, Morton Abramowitz, Papa II. John Paul gibi tanınmış din ve devlet adamları ile temasa geçen Fethullah Gülen, donatıldığı misyon ve vizyonları hakkıyla yerine getirmeye çalışıyordu.

Merkezi ABD'de bulunan, Yahudilerin kurduğu İftira ve İnkârla Mücadele Birliği'nin Başkanı ABD'li avukat Abraham Foxman ile Gülen'in samimiyeti...

Fethullah Gülen’in gönüllü PR çalışmasını yapan emperyalist kurum, kuruluş ve yayınlar da az değildi. ABD'den Foreign Policy ve Birleşik Krallık'tan Prospect dergilerinin oluşturduğu “Dünya'nın ilk 100 entellektüeli” listesinde Gülen de yer alıyor, Time dergisi tarafından “dünyanın en etkili 100 kişisinden biri” olarak gösteriliyordu.

Türkiye’de de kimi liberal, postmodern “akademisyenler” Fethullah Gülen üzerine “sosyolojik(!)”, “bilimsel(!)” kanaatler oluşturup, kamuoyuna “toplumsal rıza”lar pompalamakta geri kalmıyorlardı.

GÜLEN’İN BERAAT ETTİRİLDİĞİ DAVA

Fethullah Gülen’in korunup kollanması ve de himayesi meselesine bir kez daha bakmakta yarar var:

Yıl 2000, Fethullah Gülen hakkında Ankara DGM Başsavcılığı tarafından bir iddianame hazırlanır.

İddianamede Fethullah Gülen cemaatinin amacı “Devletin tüm sistemlerinde İslam hükümlerini egemen kılarak teokratik bir İslam diktatörlüğünü kurmak” olarak açıklanır.

İddianamede şu satırlar dikkat çekicidir:

“Fethullah Gülen laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni sona erdirip, yerine şer'i yasaların hakim olduğu İslam devletini kurmak için okullarında beyinlerini yıkadığı gençlik ile oluşturacağı toplumu kullanmayı planladığı tespit edilmiştir.

Fethullah Gülen, demokratik usuller ile ılımlı İslam görüntüsü ile kamufle edilmiş yöntemi,
Toplumun önemli bir kısmı tarafından kabul görmesine neden olan yurt içi ve yurt dışındaki okulları vasıta olarak kullanması,
Papa ile görüşerek sadece Türkiye'de değil, dünyadaki müslümanları yönetmeyi amaçlayan ruhani liderliğe olan ilgisi,
Siyasi parti, kişi ve bazı devlet kadroları tarafından kabul görmesi nedeniyle hedefine ulaşmada devlet rejimini istismar etmesi,
Dini ve siyasi yapısını sürekli canlı tutan kaynağı belirsiz finans desteği ile,

Ülkemizdeki en güçlü ve etkin irticai yapılanma olarak değerlendirilmiştir.”

DGM İDDİANAMESİNDEN: İŞTE CEMAATİN STRATEJİSİ

Aynı iddianamede Fethullah Gülen örgütünün stratejisi şöyle açıklanmaktadır:

"Fethullah Gülen, İslamcı ideolojik bir yaklaşımla, bulunduğu legal yolu muhafaza ederek, sahibi olduğu etkin mali gücü ile;

A- Bünyesinde bulunan vakıf, okul ve dersaneleri kullanarak eğitilmiş gençlerden oluşan bir taban oluşturmak,

B- Devletin bütün kadrolarında, bütün bürokraside, Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Teşkilatında kadrolaşmak,

C- Yurt dışında Türkiye’de kurulacak siyasal islama sempati ile bakacak bir gençlik oluşturmak istemektedir.

Çizilen hoşgörü ve barış tabloları ile bazı devlet çevrelerini etkileyen Fethullah Gülen, hedefine ulaşıncaya kadar kamuoyu faaliyetlerine destek verdiği imajını yaratarak, toplumun gerçeği görmesinin önünü, ılımlı görünüşü ve demokrasi şemsiyesine sığınarak kesmektedir.

Cumhuriyet düzenine ‘Kafirler düzeni’ diyen bu şahıs, bugün bu düzeni ister görünerek, bazı kesimleri bu davranışına inandırabilmektedir.

Fethullah Gülen oluşturduğu öğrenci seçme ekipleri ile köy ve semtleri dolaşarak zeki ve becerikli öğrencileri seçmekte, sağladığı imkanlar ile kendisine bağlamaktadır. Fethullah Gülen’in düşünceleri öğrencilere evlerde, okullarda, kamplarda beyin yıkama metotları ile öğretilmektedir. Bu toplantılarda Atatürk, devrimleri ile toplumun İslam’dan ve inançtan uzaklaştırıldığı için Deccal (Ahir zamanda ortaya çıkacak fitnenin başı) olarak tanıtılmaktadır.

Fethullah Gülen sahip olduğu imkanlar ile semavi dinlerin temsilcileri ile başlattığı diyalog vasıtası ile ‘Dünya Dinler Birliği’ adı altında bir oluşuma zemin hazırlamış ve bu oluşum yönünde İslam Dini’nin temsilcisi olma yönünde uluslararası alanda izlenen ve karşılıklı çıkarlara dayanan bir stratejinin ilk sayfalarını da açmıştır.

Fethullah Gülen faaliyetlerinde gösterdiği gizlilik, taraftarlarının kendisine bağlılığı, etkili, kararlı ve merkeziyetçi yönetimi ile ülkemizin en güçlü irticai yapılanmasıdır.

Fethullah Gülen şeriat düzeni hedefine ulaşmak için özellikle gençlik kesimini sabırlı bir yöntem ile kendisine bağlamayı hedefleyen bir strateji takip ederek, bunlar vasıtasıyla toplumun bütününe hakim olmayı ve diğer yönden yürütme ve yasama erklerini hedefi doğrultusunda kullanmayı amaçlayan bir politika izlemektedir."

CEMAATİN TEŞKİLAT YAPISI İDDİANAMEDE AYRINTILI BİÇİMDE YER ALMIŞ

İddianamede Gülen cemaatinin teşkilatı ise şu sözlerle anlatılmaktadır:

"Zirvede Fethullah Gülen olmak üzere, silsile yolu ile bir yere kadar inen bir yapılanmayı kapsamaktadır.

Tarikatın başı: Fethullah Gülen, danışman kadrosu, şehir imamları, esnafı organize eden imamlar, semtlerden sorumlu imamlar, ev düzeyinde görevli imamlar, bireyleri kontrol eden imamlar. Fethullah Gülen öğrencilerin örgütlenmesine özel bir önem vermektedir. Fethullah Gülen yapılanmasının özünü teşkil eden Işık evlerinde tecrübesiz öğrenciler, kendilerini Fethullah Gülen’e tam bir teslimiyete götürecek eğitimden geçmektedirler.

Fethullah Gülen grubunun faaliyetleri bütün yurt sathında yaygın bir görünüm arz etmekte ise de, özellikle Samsun-Adana hattının batısında kalan illerde, üniversite çevrelerinde ve Doğu’da Erzurum İli’nde yoğunlaşmıştır.

Fethullah Gülen Grubu yurt sathına yaygın 88 vakıf, 20 dernek, 128 özel okul, 218 şirket, 129 dershane ve yaklaşık 500 öğrenci yurdunun yanı sıra biri İngilizce olmak üzere 17 yayın organı, ortalama 250 bin tirajlı gazete, TV İstasyonu, ulusal düzeyde yayın yapan 2 radyo istasyonu, faizsiz finans kurumu, bir sigorta şirketini denetimi altında bulundurmaktadır."

Tabii bu rakamlar 16 sene öncesine ait!

CEMAATİN TSK MESAİSİ 16 YIL ÖNCEKİ İDDİANAMEDE TEK TEK ANLATILMIŞ

İddianamede şu satırlar ise hayli çarpıcı... Gülen cemaatinin Türk Silahlı Kuvvetleri içinde nasıl örgütlendiği, 2000 tarihini taşıyan bu iddianamede şu satırlarla anlatılıyor: 

"Fethullah Gülen Grubunun özellikle eğitim alanında zaman zaman devletten de ileri imkanlara sahip olduğu gözlenmektedir. Fethullah Gülen Grubu, planlı, programlı, sinsi çalışmalarının önünde tek engel olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini görmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı uyguladığı politika, hoş görünme, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bazı politikacılardan alınmış tavizlerle polisi güçlendirme, böylece denge sağlama, etkinleştiği polis camiasını gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı kullanma şeklindedir.

Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirme amacıyla sızma politikasını sessiz ve derinden devam ettirmektedir."

'CEMAAT 10 YIL İÇİNDE TSK İÇİNDE SÖZ SAHİBİ OLACAK'

"Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları arasına sızma çalışmalarının yanı sıra subay ve astsubay çocuklarını kendi okullarına ve dershanelerine kaydettirmeye, yetiştirilen bu çocukları askeri okullara sokmaya çalışmaktadır.

Fethullah Gülen tarafından, silahlı kuvvetler içinde yapılanabilmek ve ileride etkinliğe kavuşabilmek amacıyla yeni projeler üretilmeye başlanmış, bu çerçevede askeri okullarda okuyan öğrenciler önce fiili hedef olarak belirlenmiş, kültür düzeyi yüksek, kendine bağlı, türban takmayan bayanların askeri öğrenciler ile tanışmaları ve evlenmelerinin sağlanabilmesi için gerekli vasatı sağlayacak bir yapılanmaya gitmiştir. Fethullah Gülen, bu yöntem ile 10 yıl içinde Türk Silahlı Kuvvetleri içinde söz sahibi olacağı bir konuma gelmeyi planlamaktadır.”

VE BERAAT ETTİRİLDİ…

Nasıl… İlginç değil mi?

Ankara DGM tarafından açılan bu dava, Mart 2007'de Fethullah Gülen'in beraatiyle sonuçlanmış, Haziran 2008'de Yargıtay Genel Kurulu Fethullah Gülen'in beraatini oybirliğiyle onamıştır.

Fethullah Gülen hareketinin büyütülmesinde Tayyip Erdoğan’dan Abdullah Gül’e, Bülent Arınç’dan Melih Gökçek’e, Özal’dan Çiller’re, Ecevit’den Baykal’a, ANAP’dan DYP’ye, SHP’den CHP’ye kadar bütün bir düzen siyasetinin vebali var.

CEMAATİN TSK’YA “SIZMASI” 1986’DA NOKTA DERGİSİNDE

Dönemin ünlü haber-yorum dergisi Nokta (sonraki yıllarda cemaat tarafından satın alınacaktır) bir sayısını Fethullahçılara ayırır.

Derginin 28 Aralık 1986’da yayınlanan sayısının kapağında ifade “Orduya sızan dinci grup: Fethullahçılar” şeklindedir.

Can San ve Ruşen Çakır tarafından hazırlanan habere göz atmakta yarar var:

“Üç askeri lisede yapılan soruşturmalarda Fethullahçı oldukları saptanan 66 öğrenci okuldan atıldı. Dinci grubun hazırladığı kurslarla öğrencileri sınavlara hazırladığı ve onlar aracılığıyla okullarda örgütlenme faaliyetine girdiği saptandı.

Bursa’da bir evde toplanan bir grup Işıklar Askeri Lisesi öğrencisi, büyük bir dikkatle ‘abilerini’ dinliyorlardı. ”Kurmay oluncaya kadar dişinizi sıkın, kendinizi belli etmeyin. Gözünüzle namaz kılın. 2000’li yıllarda Türkiye’yi kavrayacağız.” Yaşları 14 ila 16 arasında değişen askeri okul öğrencilerine ‘güç bir görev’ verilmişti. Türkiye’de yıllardır laikliğin kalesi olarak bilinen Silahlı Kuvvetler’e sızmak.

Aynı günlerde İstanbul’un Pendik, Çengelköy, Beşiktaş, Ortaköy gibi semtlerindeki bazı evlerde de Kuleli Askeri Lisesi’nin öğrencileri hafta sonlarında benzer direktifler alıyorlar. İzmir Maltepe Askeri Lisesi’nden bazı öğrenciler de aynı amaçla hummalı bir faaliyeti kendi kentlerinde sürdürüyorlardı. Alınan direktifler saflara yeni öğrenciler katmak yolundaydı. Kimi öğrencilerin kendilerine gösterdikleri yakınlık bu genç örgütçüleri oldukça umutlandırıyordu. Kısacası Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Üruğ’un uyarılarına kadar her şey yolunda gidiyordu. Genelkurmay Başkanı'nın ”İrtica faaliyetlerine katıldıkları hakkında kesin kanaat uyandıran Silahlı Kuvvetler mensuplarının bildirildiğinden 24 saat içerisinde sicilen ve resen emekliye çıkartılmasını” emretmesiyle harekete geçiliyor, İstanbul Kuleli, Bursa Işıklar ve İzmir Maltepe Askeri Liseleri'nde önceden tespit edilen dinci sızma faaliyetleri ile ilgili çalışmalar böylece hız kazanıyordu.

İlk olarak Kuleli’de büyük bir soruşturma başlatıyordu. İstihbarat Subayları’nın tespit ettiği bazı öğrencilerin ifadelerinin alınmasıyla soruşturma derinleştirilince, olayın tahmin edilenden de önemli boyutlarda olduğu gerçeğiyle karşılaşılacaktı. İfadeler ışığında öğrencilerin hafta sonları toplantı yaptıkları evler tespit ediliyor, kendilerini yönlendiren siviller belirleniyor, kısacası tüm ilişki ağı çorap söküğü gibi ortaya çıkartılıyordu. Sonuçta dinci faaliyetlere katıldıkları kanıtlanan 100’e yakın öğrencinin ifadesi alınıyor, bunların içerisinde yönlendirici konumda olan 33 tanesinin okulla ilişiği kesiliyordu. Okuldan atılmayanlara ise ihtar cezası veriliyor, yakın denetime alınıyorlardı.

Soruşturmanın kuşkusuz en önemli bulgusu Kuleli’deki şeriatçı örgütlenmenin ardında tek bir grup vardı: Fethullahçılar…”


YARIN:

Fethullah Gülen’in arkadaşları: Düzen siyasetinin tüm aktörleri... Özal, Çiller, Ecevit, Baykal, Erdoğan, Gül, TÜSİAD, Şerif Mardin…