Fakülte hastanelerini nasıl batırdılar?

Bu sorunun sorumlusu sağlıkta dönüşüm, onun “yönetilen rekabet” diye isimlendirilen ayağı. Zaten bu nedenle artık sağlık bakanlığı hastaneleri de aynı durumda... Kamucu sağlık örgütlenmesi hastane sağlığı için de kurtuluştur.



İlker Belek

Çapa’dan Prof Dr Erbuğ Keskin hocanın çığlığı

Şöyle diyor hoca sosyal medyada:

“Çapa zor durumda.. 
Borç batağında.. 
Borçlarını 36 ay geriden zar zor ödeyebiliyor.. 
İşin en acısı ne biliyor musunuz? 
Çalışmadığımız için değil.. Çalıştığımız için batıyoruz. 
Bir safra kesesi ameliyatı yaptığımızda devletin hastaneye ödediği para 1100 TL.. Ama o ameliyat bize en iyimser şartlarda 1800 TL’ye mal oluyor.. Yani derdinden kurtardığımız her hastada 700TL zarar ediyoruz.”

Piyasanın yarattığı kısır döngü

Siz hiç böyle bir şey duydunuz mu? Çalıştığı için batan kurum.

Piyasanın kuralı sözde nedir? Daha kaliteli üret, rekabet et, müşteri çek, kazan.

Buradaki durum ne? Tıp fakültelerinin “müşterisi” zaten bol. Sağlık sisteminin en kritik hizmetini fakülteler sunuyor. Daha ne? Ama zarar ediyorlar. Özellikle cerrahi hizmetlerde ve tetkiklerde.

Tıp fakültelerini sağlıkta dönüşüm batırıyor

Yalnızca Çapa değil. Bütün tıp fakültesi hastaneleri borçlu. Hatta hastane ne kadar büyükse o derecede de borçlu.

Borç kime, piyasaya.

Bu sorunun sorumlusu sağlıkta dönüşüm, onun “yönetilen rekabet” diye isimlendirilen ayağı. Zaten bu nedenle artık sağlık bakanlığı hastaneleri de aynı durumda.

Yönetilen rekabet özellikle hastane sistemini ilgilendiren piyasacı bir operasyon.

Şöyle:

Her hastane bir işletmedir. Piyasa kurallarına tabidir. Yatırım ve istihdam stratejilerine kendisi karar verir. Hizmet üretimi için gereken bütün cihazları ve tüketim malzemelerini (ilaç ve ameliyatlarda kullanılan her tür malzemeden, pirince kadar) kendi geliriyle piyasadan kendisi tedarik eder.

Hastanenin gelirini de sigortalı hastalara sunduğu hizmet karşılığında SGK’dan aldığı para oluşturur.

Bu sistemdeki sorun şudur ki, hastane piyasa kurallarına terk edilirken, hastaneye ödenecek paranın miktarını paket olarak (örneğin küçük, orta, büyük karın ameliyatları diye) SGK belirler.

Nasıl piyasa? SGK hem hizmeti alan, ama hem de hizmetin fiyatını belirleyen kurum. Hem “müşteri” ama hem de piyasanın tekelci aktörü.

Yönetilen rekabet yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada bu mantıkla işliyor.

Yönetilen rekabet denilen modelin bu iç tutarsızlığı bile aslında sağlıkta piyasacı ilişkilerin olamayacağını kanıtlıyor.

Yönetilen rekabette herkes birbirinin rakibi, ama rakipler arasında sıklet farkı var

Bu modelde hastaneler birbirlerinin, SGK hastanelerin rakibi.

Hastaneler para kazanmaya, SGK ise para kaptırmamaya çalışıyor. Güç SGK’da olunca zarar eden hastaneler oluyor.

SGK açık vermemek için Erbuğ Keskin hocanın yakındığı taktikle sahaya çıkıyor: Hizmet fiyatını maliyetin altında belirliyor.

Aynı noktadayız: Mesele kötü yönetim, AKP, vb meselesi değil. Sorun piyasanın kendisinde.

Kamucu sağlık örgütlenmesi hastane sağlığı için de kurtuluştur.