Erdoğan: Pek çok Avrupa ülkesinde kral ve kraliçelerin olduğunu görüyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan SETA'nın düzenlediği Cumhurbaşkanlığı sistemi sempozyumunda konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul'da Cumhurbaşkanlığı sistemi sempozyumuna katılıyor

Erdoğan'ın konuşması şu şekilde:

Değerli kardeşlerim, Türkiye'nin tam da cumhurbaşkanlığı sistemine geçmek için tarihi karar arifesinde olduğu bir dönemde tertip edilen bu sempozyum için SETA yöneticilerini tebrik ediyorum. Bugün dünyada BM üyesi 200'e yakın ülke bulunuyor. Bunların her birinin yönetim sistemi kendi tarihi, sosyal, kültürel özelliklerine göre farklılık gösteriyor. Yönetim sistemleri konusunda yapılan çeşitli tasnifler varsa da bunlar sadece genel bir fikir edinmeye yarıyor.

PEK ÇOK ÜLKEDE KRAL VE KRALİÇELERİN OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ

Örneğin parlamenter sistemle yönetilen ülkeler sistemini incelediğinizde pratikte birbirinden çok farklı idare tarzıyla yönetilen ülkelerin aynı başlık altında toplandığını görüyoruz. Devlet başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı sistemi ile yönetilen ülkelerde de benzer bir manzara ile karşılaşıyoruz. Gençler teoride parlementer sistem monarşiye karşı verilen mücadelenin ürünüdür. Avrupa ülkelerine baktığımızda pek çoğunda kral ve kraliçelerin olduğunu görüyoruz. "Efendim bunlar sembolik orada parlementolar var" denecektir, devlet yönetim sisteminde birileri varsa bu asla sembolik kalmaz. Bir ülkede kral ve kraliçe varsa, kral ve kraliçedir. Bu taç sahipleri ülke yönetiminde hak ve söz sahibidir. Adı cumhuriyet olup makamların babadan oğula geçtiği ülkeler de mevcuttur.

Ülkemize baktığımızda son 200 yılda çok farklı tecrübeleri yaşadık. 18. yüzyıl boyunca kesintisiz süren aranışlar, Tanzimant'tan Meşrutiyet'e kadar pek çok denemeyi birlikte getirmiştir. Kardeşlerim bu süreçte ülkemiz savaşlar ve krizlerle sürekli erimiş, ağır bedeller ödemiştir. Çanakkale Zaferi, bıçağın kemiğe dayandığı noktayı ifade eder. Bu ilham ve güçle Kurtuluş Savaşımızı verdik. Her mücadele gücü elinde bulunduran ekibin yönelimlerinin önünü açar. Cumhuriyetin ilanı böyle bir tercihin ürünüdür. Avrupa ülkeleri monarşi ile demokrasiyi bir arada yaşatmaya çabalarken biz hanedanı ülke dışına sürdük. Ana muhalefet sana sesleniyorum, önce tek partili, daha sonra çok partili bir döneme geçildi.

1921 Anayasası ile 1924 Anayasası arasında çok ciddi farklar vardı. 61 ve 82 anayasaları da keskin farklar içerir. Gazi Musata Kemal'in cumhurbaşkanlığı ve parti başkanlığı dönemi ile İnönü dönemi arasında ciddi farklar vardır. Çok partili yaşamda demokrasimizi darbeler ve vesayet altında ayakta tutmaya çabaladık. son 14 yılda biz de bunları yaşadık. Milletimizden aldığımız güç temelde yaşanan çarpıklıkları ortadan kaldırmıyor. Siyasi istikrarsızlık beraberinde ekonomik ve siyasi sorunları da getirir. Şu anda 65 hükümet iş başındadır. Bir başka ifade ile hükümetlerimizin ömrü 16 ay bile değildir. Türkiye böylesine kısa ömürlü hükümetlerle yönetilirken benzer şartlarda büyüme yarışına girdiği ülkeler tarafından geçilmiştir. 25 gün ömrü olan hükümetler oldu bu ülkede, böyle devlet yönetilir mi ya?

Şayet şu 14 aylık dönemde ülkedeki sıçrama, bizim siyasi harekatımız tarafından olmasaydı biz hala nal toplamaya devam ediyorduk. Özellikle son yıllarda, şayet ülke ve millet olarak hedefleri güçlü etkin yetki ve sorumluluk sahibinin tam olarak belli olduğu bir yönetimi ihtiyacımız vardır. Üzerinde konuştuğumuz cumhurbaşkanlığı sistemi konusu bir günde ortaya çıkmadı. Gerisinde böyle derin ve düşündürücü bir arka plan vardır. Bu mesele kesinlikle bir cumhuriyet, demokrasi, özgürlük meselesi değildir. Tartıştığımız sistem Türkiye'nin asırlardır süren beka sorununun en doğru çözüm yoludur mesele budur. Cumhuriyetin ilanından 1952'deki çok partili döneme kadar demokrasi diyen ya kendini kandırıyor ya bizi kandırmaya çalışıyor, bu dönemin adı tek parti yönetimidir. Ey ana muhalefet, önce kendini bir sineye çek. 1952'de sık sık darbeler ve muhtıralarlar kesintiye uğramasının gerisinde belli bir kesimin tek parti dönemine olan özleminin bulunduğunu ifade etmek herhalde yanlış olmaz bunu burada açıklıyorum.

Bunlar tamamen anamuhalefetin geçmişine ait, CHP'nin il başkanları aynı zamanda valilik yapmıştır. Onlar bunu yaptılar. Şu anda bunu asla gündeme getirmek de istemiyorlar. Onlar için demokrasi tarihine sürülmüş çok ciddi bir lekedir. Mesele ülke ve millet olarak geçmişte yaşadığımız tecrübelerle, çok daha dirençli bir yönetim sistemi kurma çabası. Cumhurbaşkanlığı sisteminin en büyük güvencesi gerçek anlamda demokratik olması. Bu sistemde milletimizin yarısından fazlasının teveccühüne mahzar olmayan kimsenin yönetmeye hakkı yoktur. Milletin size gösterdiği yolu terk ederseniz anında millet tarafından al aşağı edilirseniz. Bunun için sisteme karşı çıkanların özellikle güvensizliği cumhurbaşkanlığı seçilecek kişiye değil, millete karşıdır. Bu gerçeği ifade edemediklerinden olsa gerek, şahıslar üzerinden yalan üretiyorlar. Tayyip Erdoğan baki değil ya, fani ya. Benim 16 Nisan'a çıkacağıma dair bir garanti var mı? Haşa. Olay bir sistem mücadelesidir. Erdoğan'dan sonrası ne olacak? Millet ne derse o olacak, Allah ne derse o olacak.

Daha da önemlisi, Türkiye bu sisteme doğru ilk adımlarını atmış ve başarıyla neticelendirmiştir. 2007'deki değişiklikten bahsediyorum. Bu işleri bilen herkes cumhurbaşkanını halkın seçmesi ile nisan oylamasındaki sistemin başladığını kabul edecektir. Daha da ileri giderek, çifte başlı bir sistemle yönetildiğimizi de görmek lazım. Sorun yaşanmadıysa, şahsımla, Başbakanlarımızla uyumdan kaynaklı, sistemden değil. Dolayısıyla anayasa değişikliği ile konuyu şahsileştirmiyor, tam aksine yönetimi bir sisteme bağlıyoruz. Ülkemizde her şeye karşı çıkmayı muhalefet zannedenler yüzünden tartışamıyoruz. Şüphesiz bu sempozyum boyunca tartışılacaktır. Bunun için tek tek maddelere girmiyor, sadece sistemin ruhu üzerine duruyorum.

Tabi kardeşlerim, ruh olmayınca, beden cesettir. Bu konuda da milletimize işin ruhu anlatmazsak tek başına hükümler kuru ifadelere dönüşür. Bu anlayışla 16 Nisan'a kadar, CB sistemine evet diyenler olarak, ülkemizi karış karış gezip, tüm iletişim imkanlarını kullanıp yeni sistemi anlatmalıyız. Dün Aksaray'da tabi ki evet dedik. Niye? Tek millet için evet. Tek bayrak için evet. Tek vatan için evet. Tek devlet için evet. Bundan daha başkası olabilir mi? 80 milyon tek millet, bunun için evet. Ve şehidimizin kanıyla rengini almış bağımsızlığını hilalle taçlandırmış her yıldızın bir şehidi temsil ettiğimiz bayrağımız için evet. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğruna ölen varsa vatandır bunun için evet. 7800 km kare tek vatan onun için evet. Tek devlet Türkiye devleti onun için evet.

Kardeşlerim insan bilmediğinin düşmanıdır. Şu anda cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkanların işin ruhunu öğrendiklerinde fikir değiştireceklerinin farkındayız. Bugün hayır diyenler neye hayır dediklerinin farkında mı? Kim hayır diyor? PKK, Kandil, bu ülkeyi bölmek parçalamak isteyenler, bayrağımıza karşı çıkanlar, ne yazık ki bu ülkede milli ve yerli olanlara karşı çıkanlar hayır diyor. Bunlarla beraber ana muhalefet de hayır diyor mu? Diyor. Temenni ediyorum ki 16 Nisan'a kadar onlar da kendilerini iyice "check eder".

Bu dönüşüm sıradan olmayacak. Cumhurbaşkanlığı sisteminin özü yönetimin doğrudan millete veriliyor olmasıdır. Yürütmeyi ifa eden cumhurbaşkanlığı millete karşı sorumlu olduğu için gözü kamuoyunda olmalıdır. Utanmadan parlemento, yasama organı olmayacak diyorlar. Böyle bir şey var mı? Yok. Ama tabi yalan ve yalanla yürümek, anlayış bu. Her şey açık ve net. Bugün başkanlık sisteminin uygulandığı ülkelerde yasama organı yok mu? Var. Onlar çift kamaralı, bizimki tek olacak. Bizimki Türk tipi başkanlık sistemi olacak. İki yürütme? Var. Cumhurbaşkanı, yani başkan, yürütmeyi o temsil edecek. Kabinesini kuracak, yeri geldiğinde atamasını yapacak. Hesabını da millete verecek. Bazıları gensorunun kalkmasından rahatsız oluyor. Hayırlı olsun. Bu gensorudan hükümetler çok çekti, biz de çok çektik. Gensoru mekanizması hükümetleri çalıştırmama mekanizmasıdır. Hızla yürüyen bir hükümet göreceksiniz böylece. Asıl gensoru mekanizması 5 senede bir milletin karşısında çalışacak. Bundan daha iyi gensoru olur mu? İyi mi çalışmadın, millet ne yapar, hesabı sorar. Seni kenara koyuyoruz, yeni bir ekibi, şahsı başa koyuyoruz der.

Parlementonun içindekiler herhalde vicdanının sesini dinleyerek 339'u verdiler. Onlar adil değil de sizler mi adilsiniz? Oradaki tüm parlementerler milletin vekilidir, kararlarını vermişlerdir. 16 Nisan'da millet beşer planında kararını verecek demişlerdir. Bu sistemde kimsenin kerameti kendinden menkul davranışlara girmesi mümkün değil. Cumhurbaşkanı ve başbakan tek isimde birleşiyor. Milletimiz gerektiğinde kimden hesap soracağını başından biliyor. Yeni sistemde vekiller sadece asli işlerine odaklanacaktır. Hepimiz biliyoruz ki vekiller yasama vazifesini iş takibi yapmaktan göremiyor. Mecliste 2-3 dönem görev alıp tek kanun teklifi yapmamış vekiller var. Yürütme ile yasamayı kesin hatları ile ayıran tüm vekiller meclis çalışmalarına odaklanacaktır. Cumhurbaşkanlığı bütçe dışında kanun teklifi getiremez. Yasama faaliyetleri artık tamamen vekillerin uhtesine geçiyor. 

Yürütme ile fazla iç içe geçmiş olması vekillerin itibarını elinden alıyordu. Devlet ve millet hayatının en kritik kurumu olan yargı çok yıprandı. Darbe ve vesayet dönemlerinde demokrasi yanında duramayan yargı ile ilgili hafızamızda hoş olmayan görüntüler var. 28 şubatta cübbe ile brifinge giren millet adına yetkisini bir terör örgütü adına kullanan hakim ve savcılar gördük. Bağımsızlığı ile birlikte tarafsızlığı yargıya ekleyeceğiz. Anayasal güvence altına alınan HSYK'nın da milletimizin gönlünde hakettiği konuma ulaşacağını düşünüyorum. Böylece yasama yürütme ve yargı kendi işlerini yapacak, güçlü ve büyük tc inşa edilecek. Kim bu inşada en iyi hizmeti yapacağım derse cb o olur. Halka hakaret ederek halkçılık yaptığını iddia edenlerin devri artık tamamen kapanıyor. Milleti müyeyyiz görmeyenlerin tarihi kapanıyor. Bu ülkede öyle liderler geldi ki sıfatı lider, taksim meydanına dört ayaklı merkep koysam onu vekil seçtirirm diyenler çıkmıştır. Bunlar tarih oldu.

30 yaşı 25'e indirmiştik, 25'i de nereye indiriyoruz 18'e. Zor olan seçilmek değildir. Zor olan seçmektir. Şimdi biz seçme ve seçilmeyi 18'e indirerek tarihi yeniden dile getiriyoruz. Bu millet 21 yaşında bir çağı açıp kapatan Fatihlerin torunlarıdır. Gençliğin önünü açacağız, ufuk vereceğiz, bu yarışın içine gençlik de girecek. "Askerlik ne olacak" diyorlar, parlementoya girebiliyorsa askerlikten muaf olacak bu kadar basit. Polislerimiz askerlik yapardı biliyorsunuz, başbakanlık dönemimde bunu kaldırdık. Parlemento gibi önemli bir yerde görev yapıyorsa bir genç, muaf tutarız olur biter. Bunlar önemli adımlardır. Bir şeylerle ön tıkamanın anlamı yok. Hakikaten engelleri aşmak istiyorsanız bunlar kolay aşılır. Ülkeyi bir anonim şirket gibi yönetmek derdindeyim, anlayışım budur. Koca dev şirketlere CEO aşar yaş 30. Birilerine sorsan 30 yaşında adama şirket teslim edilir mi, işin bilincinde olduktan sonra bal gibi de teslim edilir. Mesele güven meselesidir. Bunlarda küçük olsun bizim olsun diyerek bu ülkenin ayağına pranga vurarak devam etmek istediler. Artık büyük olsun hepimizin olsun anlayışı zamanıdır.

Anayasa değişikliği bu anlayışla büyük türkiye'nin önünü açıyor. Bu sisteme şahsım için değil ülkemizin ihtyiacı var. Şahsım için değil, desteğimle cb sistemine geçiyoruz. Böyle bir sisteme evet denmez de ne denir, tabi ki evet diyoruz.

Bu duygularla Cumhurbaşkanlığı sempozyumunun başarılı geçmesini diliyorum.