Erdoğan: Güvenli bölgeye Araplar ve Türkmenler yerleşecek

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Doğuya yönelerek Münbiç ve Rakka'da eğer koalisyon güçleri ile müşterek adımı atarsak, bu müşterek adımla birlikte de terörden arındırılmış bu güvenli bölgeye, özellikle ağırlıklı olarak Arap kardeşlerimiz, Türkmenler yerleşme imkanını bulacaktır" dedi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye'de bulunan mültecilerin durumuna ilişkin olarak, "Şu an 2 milyon 800 bin mülteci bizde. Çadırlarda, konteyner kentlerde yaşıyorlar 300 bin de Iraklı mülteci Türkiye'de. Çadırlarda, konteyner kentlerde, şehirlerde. Şu ana kadar yaptığımız harcama 25 milyar dolar STK'larla birlikte. Peki bize AB'nin verdiği söz neydi? Temmuz başında bize 3 milyar Euro ödeyeceklerdi. Geldi mi? Hayır gelmedi. Bize gelen 725 milyon dolar" dedi. "Şu anda Türkiye olarak biz tabii ki böyle devasa bir bütçeyi karşılamakta zorlanıyoruz" diyen Erdoğan, "Ama durmayacağız, biz kapımızı Batı'nın bu mültecilere kapadığı biz kapamayacağız" ifadesini kullandı.

Erdoğan, Doğuya yönelerek Münbiç ve Rakka'da eğer koalisyon güçleri ile müşterek adımı atarsak, bu müşterek adımla birlikte de terörden arındırılmış bu güvenli bölgeye, özellikle ağırlıklı olarak Arap kardeşlerimiz, Türkmenler yerleşme imkanını bulacaktır" dedi.

Bahreyn'de konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Türkiye olarak Bahreyn'le ilişkilerimize özel bir önem veriyoruz. Terörle mücadelesinde Bahreyn'in yanında olduğumuzu vurgulamak istiyorum. Bahreyn, Türkiye'nin terörle mücadelesinin en büyük destekçisi olmuştur. 15 Temmuz gecesi, milletimizin varlık yokluk mücadelesi verdiği o anlarda, Bahreynli kardeşlerimiz bizi yalnız bırakmamıştır. Darbe tamamen savuşturulana kadar, Bahreyn şehirlerinde halkın bize dua ettiğini ve gözyaşı döktüğünü biliyorum. Bunu bir kader ortaklığının bir gören aziz kardeşim Ebu Selman, Arap dünyasında ziyarete gelen ilk lider oldu. O gece gönlünü ve gözünü ülkemize kitlemiş, Türkiye ve Türk milletinin selameti için dua etmiş tüm kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.

'BU TOPRAKLAR ATEŞ, KAN VE GÖZYAŞI İLE YENİDEN DİZAYN EDİLİYOR'

Bahreyn'e olan desteğimizi savunma sanayi, sağlık, yatırımlar gibi her alanda olmasını sağlayacağız. Küresel bir dönüşüm sürecinde, acıların ve umutların kol kola yürüdüğü bir coğrafyada hep birlikte yaşıyoruz. Başka bir vatanımız olmadığına göre, bu coğrafyada yaşamayı sürdüreceğiz. Bölgede refah ve istikrar için neler yapılması gerektiğini konuşmalıyız. Artık kuru sözlerle geçiştiremeyeceğimiz bir süreçteyiz. Ateş çemberiyle kuşatılan İslam coğrafyası ağır bir imtihandan geçiyor. 6 yıldır Suriye'de çocuklar gökyüzüne baktıklarında, maviliği değil ölüm saçan uçakları görüyor. Binlerce yıllık İslam medeniyetine ev sahipliği yapmış bu topraklar, ateş, kan ve gözyaşı ile yeniden dizayn ediliyor. Etnik köken, kabile ve mezhep temelinde birbirine yabancılaştırılan Müslümanlar kendi kendilerini tüketiyor. İnsalık vicdanının suskun kaldığı bu durum karşısında muktedirler ellerini ovuşturmakta, riyakarlar ise timsah gözyaşları dökmekle meşguldür. Peki bunların karşısında, bizler ne yaptık? Bu kanı, gözyaşını ve zulmü engellemek için ne çaba gösterdik? Maalesef bu sorulara birçoğumuz gönül rahatlığıyla cevap veremiyoruz.

Her birimizin kendi bağımsız devletimizin sınırları içerisinde kafi değildir. Birlikte hareket etme zamanı çoktan gelmiştir. Komşuları zillet içinde yaşarken, aynı kıbleye yöneldiği kardeşleri zulüm görürken, hiçbir toplum sadece kendi geleceğini düşünemez. Bu topraklarda kaderimiz de kederimiz de ortaktır. Suriye'nin, Irak'ın, Libya'nın başına gelenlerin, yarın bizlerin de başına gelmeyeceğinin de garantisi yoktur. Daha sonra değil, hemen hareket geçmek gerekiyor. Bir durum tespiti yapmadan vizyon geliştiremeyiz.

Suriye ile 911 km sınırımız var. En büyük sınırdaş ülke biziz. İlk tehdit bize. Bu tehditleri yaşadık. Ardından Irak, 350 km sınırımız var. Suriye'deki kriz Avrupa'nın derinliklerine kadar uzanan bir bölgede güvenlik tehditlerine yol açıyor. Buna artık bir son verilmesi gerektiği ortadadır. Önümüzdeki süreçte Suriye'de en önemli husus, ateşkesin güçlendirilerek yeniden başlatılması için gerekli zeminin oluşturulmasıdır. Ateşkesin tesisi için büyük fedakarlıklarda bulunduk. Türkiye tüm platformlarda başlattığı aktif çözüm arayışını sürdürecektir. Fırat Kalkanı ile terör örgütü DEAŞ'ı ve PYD'nin bir bölümünü sınırlarımızdan uzaklaştırdık. Şimdi, El Bab'ı da DEAŞ'tan temizlemek suretiyle, işimize devam edeceğiz. Ondan sonra doğuya yönelerek Münbiç ve Rakka'ya yürürsek, terörden arındırılmış bir bölge yaratarak o bölgeye Arap kardeşlerimiz ve Türkmenler yerleşme imkanı bulacaktır. Hedefimiz burada en az 4-5 bin kilometrekarelik bir alanı güvenli bölge haline getirmektir. Bu çalışma şu anda devam ediyor. Şehitlerimiz var, ÖSO'nun şehitleri var. Ama DEAŞ'tan 3bini aşkın etkisiz hale getirilen terörist var. Burada kararlıyız çünkü DEAŞ'ın İslam'la uzaktan yakından alakası yoktur. Ve DEAŞ terör örgütüdür. Bizim dinimiz bir barış dinidir. DEAŞ savunmasız insanları acımasız şekilde öldürmüştür.

KİMSE İSLAM'LA TERÖRÜ YAN YANA GETİRMESİN

Gaziantep'te bir düğünde, çoluk çocuk demeden 56 vatandaşımızı bir canlı bombayla öldürdüler. O andan itibaren artık bitmiştir dedik ve Cerablus'a girdik. DEAŞ Müslümanların yüz karasıdır. Tüm dünyada Müslümanlar, bunlardan dolayı karalanmaktadır. Bizler bir barış dininin mensupları olarak, asırlar boyu güvenin temsilcilsi olduk.

Kimse İslam'la terörü yan yana getirmesin. Radikalizmle İslam'ı da yan yana getirmesin. İslam radikalliği kabul etmez. 'İşlerin en hayırlı olanı orta olanıdır.' İslam bunu söyler. Suriye'nin ve bölgenin geleceğinde eli kanlı katillerin yeri yoktur. Suriye meselesinde insani, vicdani ve demokratik tavır ortaya koyduk. Başından beri atılması gereken adımları dile getirdik. Terörden arındırılmış bir güvenli bölge olması gerektiğini söyledik. Buranın uçuşa yasak bölge olması lazım. Bu olmazsa oranın güvenli bölge olması mümkün değil. Üçüncüsü de eğit donatla oluşturulmuş milli bir orduyu oralara yerleştirmeliyiz.

'AB'DEN BİZE GELEN 725 MİLYON DOLAR'

Körfez ülkelerine bir çağrım var. Lütfen elinizi taşın altına koyun.Biz aylan bebekleri Batı'nın dergilerinin kapaklarında gördüğümüz zaman mı ah vah edeceğiz. Bunlar olmadan istediğimizi almamız lazım. Suriye'de herkes 600 bin falan diyor, Suriye'de bugüne kadar katil Esed 1 milyona yakın insanı öldürmüştür. Uçaklarla, varil bombalarıyla, tanklarla öldürmüştür. Hala da acımasız bir şekilde öldürmeye devam etmektedir. Biz bunlara sabırla bakabilir miyiz? "Zulme rıza zulümdür" diyoruz. Burada bir zulüm var, biz bu zulüme sessiz kalamayız. Ya buna elimizle, ya dilimizle, bu da yetmiyorsa kalbimizden müdahale edeceğiz. Ne yazık ki görüyorum ki İslam dünyasında bu hassasiyet yok. Şu an 2 milyon 800 bin mülteci bizde. Çadırlarda, konteyner kentlerde yaşıyorlar 300 bin de Iraklı mülteci Türkiye'de. Çadırlarda, konteyner kentlerde, şehirlerde. Şu ana kadar yaptığımız harcama 25 milyar dolar STK'larla birlikte. Peki bize AB'nin verdiği söz neydi? Temmuz başında bize 3 milyar Euro ödeyeceklerdi. Geldi mi? Hayır gelmedi. Bize gelen 725 milyon dolar. 

'BÖYLE DEVASA BİR BÜTÇEYİ KARŞILAMAKTA ZORLANIYORUZ'

Şu anda Türkiye olarak biz tabii ki böyle devasa bir bütçeyi karşılamakta zorlanıyoruz. Ama durmayacağız, biz kapımızı Batı'nın bu mültecilere kapadığı biz kapamayacağız.

Az önce ifade ettiğim terörden arındırılmış bölge, uçuşa yasak olmalıdır. Bunu Obama'ya, sonra da Trump'a söyledim. Biz konut inşasında başarılı bir ülkeyiz, biz bu inşaları yaparız ama siz de mali anlamda destek olun dedik. Hatta biz bahçeler içerisinde özgür mimari içerisinde konutları yapalım. Mültecileri, bize iltica etmiş olan Suriyeli kardeşlerimizi buralara gönderelim ve onların her şeyi olsun. Evi ve bahçesi olmak üzere bu alanları verelim, oraları eksinler biçsinler. İşte buradan sesleniyorum, diyorum ki, "Körfez'e de burada önemli bir iş düşüyor. Hep birlikte bu adımı atalım. Kardeşlerimizin mağduriyetini önleyelim. Orada şehirler kurmuş olmamız hem o kardeşlerimizin kendi topraklarından kopmasını engelleyecek, hem de kendi topraklarına dönmek isteyen kardeşlerimiz kendileri için yapılmış olan bu topraklara erişmiş olacak".

Uluslararası toplantılarda herkese anlatıyorum. Ortadoğu'da yaşanmakta olan pek çok sorunun altında yatmakta olan Filistin meselesi kalbimizin derinliklerine işlemiş bir acıdır. Bu tarihi adaletsizlik giderilmediği müddetçe Filistin meselesine adil ve kalıcı bir çözüm bulunması, İslam dünyasının yaşadığı sıkıntıların aşılması mümkün değil. Bu çözümün başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla mümkün olduğunu unutmayalım. Bu konuyu Trump ile de konuştuk, daha da konuşacağız.