Ekim Devrimi 100 Yaşında tartışılıyor

Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nde Felsefe Sanat ve Bilim Derneği "Ekim Devrimi 100 Yaşında" başlıklı bir etkinlik gerçekleştirdi. "Kaldığı yerden devam ediyoruz" altbaşlığıyla duyurulan etkinlikte çok sayıda yazar, akademisyen ve siyasetçi Ekim Devrimi'ni farklı yönleriyle ele aldı.

soL Haber - İstanbul

Ekim Devrimi'nin 100. Yılı dolayısıyla Felsefe Sanat Bilim Derneği (FSBD) tarafından Kadıköy Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nde (NHKM) "Ekim Devrimi 100 Yaşında - Kaldığı yerden devam ediyoruz" başlıklı bir etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe Prof. Dr. Örsan Öymen, Prof. Dr. Taner Timur, Dr. Barış Zeren, Prof. Dr. Türker Armaner ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) Merkez Komite üyesi Aydemir Güler katıldı.

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Örsan Öymen üretim ilişkilerinin ve Marx’tan önceki düşüncelerin tarihsel gelişim sürecinden bahsederek, “Marx Fransız İhtilaline öncülük eden düşüncelerin devrim tarafından terk edilmesinin ardından 'daha ileri toplum için bu düşüncelerin aşılması gerektiği' fikriyle yola çıkmıştır” dedi. Öymen, “İnsanlığın başında iki bela bulunmaktadır. Bunlar, emperyalizm yani kapitalist ekonomi ve dinciliktir” diye konuştu.

ASIL LİBERALİZM EKONOMİK DETERMİNİSTTİR

Daha sonra sözü alan Prof. Dr. Taner Timur konuşmasına FSBD ve NHKM'ye teşekkür ederek başladı. Taner Timur “19. yüzyıla damgasını vuran Marx ve Engels'in tarihsel maddeciliği, en özet ifadesiyle üretici güçler ve üretim ilişkileri arasındaki mücadeledir" dedi. Ekonomik determinizm eleştirisine karşılık Timur, “Marksizm, liberaller tarafından her şeyi ekonomiye bağlamakla eleştirilmiştir. Ama asıl ekonomik determinizm, 'piyasanın görünmez eli' liberalizme aittir” ifadelerini kullandı. Timur “En güzel teorileri yazabilirsiniz; ama Marx'ın dediği gibi pratik ile teori maddi güce dönüştüğü ölçüde dönüştürme gücüne sahiptir” dedi.

Diğer bir konuşmacı olan Dr. Barış Zeren “Ekim Devrimi 90'larda genç olmuş birisi için olmuş-bitmiş bir olay olarak düşünülür; hatta bazı sol çevreler bunu bir yük olarak görür” diye konuya girdi.

Birinci Dünya Savaşı atmosferi ve dünyadaki toplumsal hareketlenmelerden bahseden Zeren, “Çarlık Rusya'sındaki siyasal hareketler burjuva devrimi çerçevesinde kalıyordu. Lenin sürgünden geldiğinde Nisan Tezleri'yle Bolşevik Partiyi, Sosyalist Devrime geçilmesi gerektiğine ikna etmeye çalışıyordu” dedi. Sözlerine devam eden Zeren “Rusya’nın içinde bulunduğu çalkantıda siyasal hareketlerin önünde bir program yoktu. Çarlık iktidarına alternatif olarak güçlenen Sovyetler aracılığıyla Bolşevikler iktidarı ele almıştır” dedi.

Zeren, "Rusya’daki devrimcilerin başından beri en çok uğraştıkları şey, yeni bir toplum oluşturma sorunudur. Endüstrileşme yeni toplumun oluşturulmasında önemli bir etki yaratmıştır. Yeni oluşturulmakta olan için gereken enerjiyi bulmada endüstrileşmeye önem verilmiştir. Rusya’daki tarım toplumu kader kabul edilmemiştir" dedi.

MARX'IN BURJUVAZİYE YANITI KOMÜNİZMDİR

Bir diğer konuşmacı olan Türker Armaner, Baudelaire’in eserlerinde Modernite Avrupası’nın “geçici” olduğuna dair izlerin görülebildiğini belirtirken “Marksizmin içine doğduğu dünya da böyle bir dünyada yer alıyor. Marx’ın yaptığı bulunduğu dünyanın eleştirisidir” dedi. Armaner “Yaşadığı dönemi iktisat tarihinin en karmaşık dönemi olarak tanımlayan Marx, burjuvazinin önceki üretim ilişkilerinden radikal bir kopuş sergilediğini söylemiştir. Marx’ın buna yanıtı komünizmin mülkiyet tasarımı olmuştur” ifadelerini kullandı.

Armaner, Marx’ın, Feuerbach’ın Hegel felsefesinin eleştirilerinde durduğu “Burjuva İnsan” noktasından yükseldiğini söyleyerek, “Manifesto’da burjuvazinin kendi suretindeki dünyanın gerçek dünya değil, emek süreciyle bütünleşen insanın, insana ait olanı bulması anlatılmıştır” dedi.

TARİHE ANI DONDURUP BAKAMAZSINIZ

Etkinlikte son sözü alan Aydemir Güler konuşmasında, 100. yılındaki Ekim Devrimi'ne nasıl bakılması gerektiğini konu edindi. “Tarihe bir anı dondurup bakarak kendi sınırları içerisinde incelemek doğru olmaz. Ekim Devrimi, üzerine inşa edilen Sovyetler Birliği'ne bugünden bakarak, anatomisi çıkartılarak değerlendirilmeli” dedi.

Sovyetler Birliği deneyiminde Merkezi Planlama ve Proletarya Diktatörlüğü gibi başlıkları birbirinden ayrı düşünmenin yanlış olacağını söyleyen Güler, “Bu başlıklardan biri olmasa, geri bir tarım toplumundan ileri bir sanayi ülkesi çıkmazdı. İkinci Dünya Savaşı'na sebep olan faşizmin yenilmesi bu iki başlığın birliği sayesinde olmuştur. Çok etnisiteli bir coğrafyaya sahip Sovyetler'de etnik kültürlerin asimile olmadığı bir toplum mümkün kılınmıştır” ifadelerini kullandı.

Güler sözlerini bitirirken “Merkezi planlamanın iktisadi deneyimini kapitalizme ait ölçütlerle yargılarsanız bu çöküş demektir. Sosyalizm kendi kriterlerine göre değerlendirmeli, yoksa Gorbaçov döneminde olduğu gibi ekonomiyi kapitalist artı değere göre düzenlemeye çalışmak; işsizliği, eşitsiz gelişimi peşinden getirir. Kapitalizmde yoksul insanların eşit ve özgür olabileceği fikri yalnızca demagojiden ibarettir. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği, Batı Bloğunun ideolojik saldırılarına karşı utangaç davranmıştır” dedi.