Döviz krizinin nedeni: Deutsche Bank'a değil AKP'ye bak

Yeni Şafak gazetesi Deutsche Bank'ın Türkiye'yi döviz kuru üzerinden vurmak istediğini söyleyedursun, ülkenin döviz açısından girdiği krizin nedeni büyüme ve istihdam gibi birçok başlıkta sağladığı göreli iyileşmeleri yurt dışından sağladığı döviz girişlerine dayandırmış olan AKP'nin kendisi.

Seçkin Dinçer

Geçtiğimiz günlerde Yeni Şafak gazetesi Deutsche Bank ile ilgili Türkiye'yi döviz kuru üzerinden vurmak istediğine ilişkin haber yaptı.

Deutche Bank'tan bugün yapılan açıklamada ise; "12 Ocak'ta yayınlanan 'Deutsche Bank Operasyonu' başlığı ile yayımlanan haberle ilgili olarak 'Haberde adı geçen "kredilerin vadesinden önce geri çağrılması" ve başka kurumlarla işbirliği içerisinde “operasyon' yürütülmesi gibi iddialar tamamen asılsızdır. Söz konusu asılsız iddiaların yayımlanmasından önce Deutsche Bank ile irtibata geçilmemiş ve kendisinden bu konuda bir bilgi de talep edilmemiştir. Bankamızın adının terörizm ile beraber anılması kabul edilemez. Haberde geçen bu ve buna benzer asılsız suçlamaların herhangi bir olumsuzluğa yol açmamasını içtenlikle temenni ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamanın devamında ise, Türkiye’nin önemli yatırımlarının finansmanındaki paylarına işaret edilirken, “Deutsche Bank A.Ş., Türkiye'nin önemli altyapı yatırımlarına finansman sağlayarak, müşterilerinin ihtiyaçlarını, döviz, bono ve hisse senedi alım satımı işlemlerinde aracılık hizmetleri vermek suretiyle karşılayarak ve bu yolla Türk finansal piyasalarına likidite kazandırarak Türkiye'nin finansal piyasalarının gelişimine katkıda bulunmaya devam edecektir. Bu hizmetleri; profesyonel bir yaklaşımla, en yüksek ahlaki standartlara ve yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere bağlı kalarak vermeye devam edeceğiz” denildi.

Yukarıda yer alan tabloda, özel kesimin yurt dışından sağladığı kredi borçlarının alacaklılara göre dağılımı yer alıyor. Kasım 2016 tarihli olarak yayımlanan bu veriye göre, özel sektörün yurt dışından sağladığı kısa vadeli kredi borcunun yabancı ticari bankalara ait olan kısmının 16,3 milyar dolar civarında olduğu görülüyor. Bu 16,3 milyar dolarlık devasa yükümlülüğün ise, 3,2 milyar dolarının finansal olmayan (reel kesim) sektörlere ait olduğu TCMB tarafından açıklanan bu verinin bir diğer tablosundan görülebilir.

Öte yandan, Ekim 2016 itibariyle açıklanan Finansal Kesim Dışındaki Firmaların Döviz Varlık Ve Yükümlülükleri verilerine göre ise, reel kesimin kısa vadeli olarak net döviz pozisyonu ( net döviz borcu) 1,5 milyar dolar olarak açıklandı.

Sonuç olarak, reel kesimin yurt dışından sağladığı 3,2 milyar dolarlık kredi borcunun 1,5 milyar dolarına yakınının, özel sektörün yurt dışından sağladığı krediler verisi ticari kredileri içermediğinden, kısa vadeli yükümlülüklerden oluştuğu anlaşılıyor.

Dolayısıyla, Yeni Şafak konspiratif hamlelerle, Türkiye’nin döviz yönüyle sıkıştırılmaya çalışıldığını savlayadursun, Türkiye’nin döviz açısından girdiği bu krizin nedeni, bizatihi iktidarı boyunca, büyüme ve istihdam gibi birçok başlıkta sağladığı göreli iyileşmeleri yurt dışından sağladığı bu döviz girişlerine dayandırmış olan AKP iktidarının kendisidir. Sistem aslında, yıllar öncesinden farklı olarak hareket etmiyor. Türkiye, içeride katma değeri düşük sektörler üzerinden döviz girişlerine bağlı olarak büyüme kaydederken, döviz girişlerinin (sıcak paranın) yavaşladığı dönemlerde ise tıkanma noktasına geliyor.

Şu an yaşanan durum ise, döviz girişlerinin yavaşlamasına bağlı olarak fiyatların genel düzeyinde bir artış (enflasyon) ve ekonomik aktivitede yavaşlama (küçülme) olarak tanımlanır ve iktisatta stagflasyon olarak anılır.