Doğum kontrol yöntemlerinin uzun ve tuhaf hikayesi

Günümüzde gericiliğin hedefi olan doğum kontrol yöntemlerinin tarihi oldukça eskiye dayanıyor. Konuya ilişkin Time'da yer alan Megan Gibson makalesinin bir bölümünü; soL Portal okurları için yayınlıyoruz.

30 Ocak'ta ölen Carl Djarassi, doğum kontrol haplarının mucidi olarak, gebeliği önleme çalışmalarının tarihinde önemli bir yerde duruyordu.

Geçtiğimiz yıl New York Review of Books'ta yazan Djeraasi; doğum kontrol haplarının icadı ile seks ve üreme sonuçlarının birbirinden ayrıldığını, insanın üreme gerçekliğinin değiştiğini söylüyordu. 91 yaşında karaciğer kanseri nedeniyle yaşamını yitiren kimyager, oral kontraseptiflerin etken maddesini buluşu nedeniyle ironik bir biçimde; "doğum kontrol hapının babası" olarak biliniyordu.

Djerassi'nin keşfinin ve ardından pek çok bilim insanının bu alandaki çalışmalarının önemi göz ardı edilemez. Bugün doğurganlık çağındaki ABD'li kadınların %99.9'u yaşamları boyunca en az bir kez doğum kontrol hapını kullanıyor.

Djerassi'nin keşfinin etkin ve güvenli doğum kontrolü sağladığı açık ancak gebeliği önleme çabalarının insanlık tarihinde uzun ve kararlı bir geçmişi var. Jonathan Eig, "The Birth of the Pill" adlı kitabında şöyle diyor; "Erkekler ve kadınlar bebek yaptıkları süreler boyunca, yapmamaya çalışıyorlardı."

DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERİNİN TARİHİ

Tarihteki her çaba bu alanda etkili olmuş değil. Bazı metodlar halen kullanılırken; -"geri çekme yöntemi" gibi deneyimler Eski Ahit'te bile yer alıyor ancak bu yöntem güvenli sayılmıyor ve sonuç her zaman başarılı değil- bazıları bugün bakıldığında oldukça tuhaf görülüyor.

M.Ö 1500'lü yıllarda Antik Mısır'da, kadınlar bal, sodyum bikarbonat ve timsah gübresini karıştırarak cinsel ilişki öncesinde vajinaya bir halka yerleştiriyor. (Daha sonra yapılan çalışmalarda timsah gübresi vajinal PH üzerindeki etkileri nedeniyle, gebeliği tetikleyici bulunmuş)

Antik Çin'de ise, cariyeler gebeliği önlemek için kurşun ve civa karışımı bir içki kullanıyorlar; bunun olası yan etkileri ise zehirlenme, böbrek yetmezliği, beyin hasarı hatta ölüm.

200 yılında Yunan jinekolog Soranos, kadınlara gebeliğin bu dönemde daha mümkün hale geldiğini düşündüğü için menstruasyon döneminde cinsel ilişkiye girmemeleri tavsiyesinde bulunmuş (bu yaklaşım doğru değil). Ayrıca cinsel ilişki sırasında nefeslerini tutup hapşırmalarını böylece spermi dışarı atabileceklerini öğütlemiş.

10. YY'da Persler, spermle karşı karşıya kalındığı anda kadınlara 7-9 kez ters takla atmalarını önermiş; çünkü bu sayıların sihirli olduğuna inanılıyormuş.

Orta Çağ Avrupası'nda ise bir korunma yöntemi olarak kadınlara; cinsel ilişki sırasında boyunlarına ya da uyluklarına "gelincik testisi" bağlamaları öneriliyormuş.

Tüm bu yöntemlerin yine de bütünüyle bir karanlığı tasvir etmediği düşünülüyor. Araştırmacılar, yer yer öldürücü de olsa bir dizi yöntemin tamamen saçmalık olmadığını ve kadınlar arasında aktarılarak yaygınlaştığını iddia ediyor.

Örneğin Antik Mısır'da vajinaya yerleştirilen başlıklarda kullanılan "akasya sakızı"nın sahiden de spermisit (spermi hareketsiz kılıcı, öldürücü) etkisi olduğu belirtiliyor öyle ki günümüzde yapılan çalışmalarla antik dönemde kullanılan pek çok bitkinin kontraseptif nitelikleri olduğu bulunmuş.

Yalnızca bitkiler de değil. Fransa'da 15 bin yıllık olduğu tahmin edilen bir mağara resminde, resimdeki adamın giydiği şeyin kondoma benzediği düşünülmüş. Zeus ve Europa'nın oğlu Girit Kralı Minos'un keçi mesanesini de kondom amaçlı olarak kullandığı, efsanelere konu olmuş.

Daha sonra, Avrupalı doktor Gabriel Fallopius (Fallopi tüplerinin isim babası), kıtaya yayılmış Sifiliz hastalığı nedeniyle kondomun keten kullanımıyla üretilen versiyonunu öneriyor. 18. YY'da ise Giacomo Casanova'nın anılarında, servikal başlığın bir ilkel versiyonu olarak sıkılmış limon yarılarının kullanıldığını görüyoruz. (Casanova'nın gebelikten ziyade cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için limon yarılarını kullandığı da iddialar arasında)

1844 yılında ise kondom bir başka teknolojik virajı alıyor ve ABD'li imalat mühendisi Charles Goodyear tarafından kauçuk formunun patenti alınıyor. Bu buluş, kauçuk prezervatifin kitlesel olarak üretimi ve kauçuk servikal kapların ortaya çıkmasına yol açıyor. Bugün diyafram olarak tanıdığımız servikal kaplar, o yıllarda "rahim peçesi" olarak anılıyor.

Kondom, çok hızlı bir şekilde yaygınlaşıyor ve ilk kez 1861'de The New York Times'da; "onu kullananlar, onsuz yapamayacak" sloganıyla kondom reklamı yayınlanıyor.

MÜSTEHCENLİK YASASI

Kontraseptiflerin güvenli ve etkin olduğu bilgisinin yaygınlaşmasıyla ABD'li Anthony Comstock müstehcenlik karşıtı bir Haçlı savaşı başlatıyor. Yürüttüğü kampanya ile 1873'de Comstock Yasası çıkıyor ve hekimler arasında dahi doğum kontrolü bilgilerinin yaygınlaşması yasaklanıyor.

20. YY doğum kontrolü alanındaki en parlak ve devrimci gelişmelere sahne oluyor ancak yüzyılın başında henüz "doğum kontrol" terimi pek kullanılmıyor.

Margaret Sanger (ABD'li hemşire, doğum kontrolünün yaygınlaşması için mücadele eden bir aktivist), "Asi Kadın" adlı bir bültende 1914 yılında "doğum kontrol" ifadesini ilk kez kullanıyor. Bülten, doğum kontrolü hakkında bilgiler içeriyor ve ABD'nin müstehcenlik yasalarına karşı bir meydan okuma oluyor. Sanger, müstehcenlik yasalarını ihlal etmekten suçlanıyor ve ülkeyi terk ediyor.

1916 yılında ABD'ye geri dönen Sanger, ülkedeki ilk aile planlaması kliniğini açıyor. Klinik 1,5 hafta içinde kapatılıyor ancak Sanger 5 yıl sonra Amerikan Doğum Kontrol Derneği'ni (sonraki ismiyle Amerikan Planlı Ebeveynlik Federasyonu) kuruyor.

1930'lar boyunca ne yasal kısıtlamalar, ne Papa 11. Pius'un doğum kontrolü "Büyük günah" olarak niteleyişi, kadınların gebeliği önleme girişimlerini durduruyor. 1935 yılında Time dergisi; "Kontraseptif ticareti büyük bir pazar haline geldi. 300'den fazla üretici bu alanda çalışıyor" diye yazıyor.

Öte yandan, kimi ürünlerin reklamlarında, ürünün kontraseptif olarak kullanılabilirliğine dair bariz çarpıtmalar yer alıyor. 1920'ler boyunca, bir dizi korkunç reklam aracılığıyla Lysol isimli ev temizleyicisi; "mutlu evliliği koruma", umutsuz kadınların aile armonisini tasvir etme ürünü olarak pazarlanıyor. Lysol'un herhangi bir kontraseptif niteliği yok, vücuda temas ettiğinde önemli derecede zararlı olabiliyor ancak şirketin reklam kampanyasında buna ilişkin bir veri bulunmuyor. Gebeliği önlediğine inanılan bir diğer ürün ise Coca-Cola. (Coca Cola'nın yavaş şekilde de olsa spermisit etkisinin ise sonraki çalışmalarda görüldüğü bildiriliyor)

1937'de ise Amerikan Tıp Birliği, Sanger'ın öncül mücadelesinin sonucu olarak, doğum kontrolünü hekimlerin meşru uygulama alanı olarak yasallaştırıyor ve 1 yıl sonra federal müstehcenlik yasası pek çok eyalette kitaplarda kalıyor. 1930'da ABD'de 55 olan doğum kontrol kliniklerinin sayısı, 1942'de 800'e çıkıyor.

DJERASSI SAHNEYE ÇIKIYOR

1950'lerde Sanger, ABD'li Gregory Pincus'a doğum kontrolü için hormon kullanımının mümkün olup olmadığı hakkında bir çalışmanın yapılabilirliğini soruyor. Sanger ve Pincus'un haberi olmasa da o tarihlerde Mexico City'de bir araştırmacı yaban patatesiyle yaptığı çalışmalarla ovulasyonu baskılayan progesteron haplarını buluyor. Henüz yirmili yaşlarda olan bu bilim insanı Carl Djerassi'den başkası değil.

Pincus ise Katherine McCormick isimli bir feministin ekonomik desteğiyle, ovulasyonu baskılama üzerindeki çalışmalarını sürdürüyor. Pincus'un hayvan deneylerini takiben, jinekolog John Rock kadınlar üzerinde bu hormon haplarını deniyor ve 1956'da ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) bu ilaçların menstruasyonun düzenlenmesi amacıyla kullanımına izin veriyor. Doğum kontrolün halen pek çok eyalette yasak olduğu ABD'de 1950'lerde aniden bir "menstrual düzensizlik salgını" başlıyor.

1960'da FDA, oral yolla alınan kontraseptif Enovid'in kullanımını onaylıyor, 1965 itibariyle 6.5 milyon kadının bu ilacı kullanmaya başlamış olduğu düşünülüyor. Aynı yıl yalnızca evli kadınların bu ilaca ulaşması yasallaşıyor, evli olmayan kadınlar 1972'ye dek oral kontraseptif kullanım hakkına sahip değil.

1966'da ABD'de hapın kullanımının etkilerinin yaygın olduğu,1973'e gelindiğinde 15-44 yaş arasındaki evli kadınların %70'inin oral kontraseptif kullandığı bildiriliyor.

DOĞUM KONTROLÜNE ULAŞAMAYAN YÜZ MİLYONLARCA KADIN

Bugün dünya çapında 100 milyondan fazla kadının oral kontraseptif kullandığı bildiriliyor. Rahim içi araçlar ve diğer doğum kontrol yöntemlerinin ise hangi yoğunlukta kullandığı net olarak bilinmiyor. Ne yazık ki doğum kontrol yöntemlerine ulaşmak tüm kadınlar için mümkün değil. 2012'de Guttmacher Enstitüsü'nün raporu dünya çapında yaklaşık 222 milyon kadının doğum kontrol yöntemlerine ulaşmak istediği halde ulaşamadığını gösteriyor. ABD'de dahil olmak üzere, politik yönelimlerin bir bölümü bu erişimi kısıtlamaya çalışıyor. "Vicdani hükümler"in yükselişi, hastane çalışanlarının, eczacıların dinsel yaklaşımları nedeniyle doğum kontrol haplarını reçete etmemeleri tablosuna yol açıyor.

Tarih; -hem eski hem de yakın tarih- kadınların etkili bir doğum kontrol yöntemi için yaşamlarını riske atabildiğini gösteriyor. 

Sanger gibi inatçı aktivistler, Djerassi gibi bilim insanları sayesinde ise etkili ve güvenli yöntemlerin gelişebileceği gerçeğinin yanı sıra; tüm kadınların doğum kontrol hakkına ulaşımı için de toplumcu ve ilerici bir sağlık sistemine ihtiyaç duyuluyor.