Böyle olur gericiliğin özgürlük mücadelesi: Türkiye’de yükselen aşı karşıtlığı

Gericilerin uzun süredir devam eden aşı karşıtlığına AYM'den destek geldi.

İlker Belek

Anayasa Mahkemesi 26 Ekim 2016'da aşıyla ilgili çok kritik bir karar daha aldı. Bu kez Mersin'den çocuğunu aşılatmak istemeyen bir ailenin başvurusu üzerine başlayan hukuksal sürecin sonunda, çocuk felci aşısı dışındaki aşıların zorunlu tutulamayacağını belirtti.

Çocuk felci aşısı 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nda zorunlu sayıldığı için kapsam dışı bırakılıyor. Mahkeme 2015 Aralık ayında da Sivaslı bir ailenin başvurusu üzerine aynı kararı bildirmişti.

AYM aşıyla ilgili kararını ilgili bir yasanın olmaması gerekçesine dayandırıyor olsa da, aynı zamanda zorla aşı uygulamasının Anayasanın 17. maddesinin çiğnenmesi ve hak ihlali yapılması anlamına geldiğini belirtmekten de geri durmuyor.

Anlaşılan aşı karşıtları hukuksal süreç üzerinden aşı karşıtı tutumlarının zeminini güçlendirmeye çalışıyorlar, AYM ise aldığı kararlar ve sunduğu hukuksal gerekçelerle buna destek sunuyor.

SAĞLIK BAKANLIĞININ KARARSIZ TUTUMU

Sağlık Bakanlığı Aralık 2015’teki karar üzerine, Nisan 2016'da, aşının koruyucu sağlık hizmetlerinin temeli olduğunu, bütün çocuklara zorunlu uygulanması gerektiğini belirterek, AYM'nin kararı üzerine aşıyı zorunlu tutan bir özel yasal düzenleme yapacağını açıklamıştı. Ancak aradan geçen bunca zaman içinde herhangi bir adım atmadı.

AŞI YALNIZCA YAPILANI DEĞİL, AŞILANMAMIŞLARI DA KORUR

Ebeveynlerin çocuklarına aşı yaptırmaması yalnızca kendilerini ilgilendiren bir karar değil. Toplumsal bağışıklık diye bilinen bir kavram var. Çocuklarımızı aşılattığımızda yalnızca onları korumakla kalmayız, aynı zamanda toplumdaki aşılanmış çocuk oranının, kritik seviye olan %90'ın üzerine çıkmasına katkı sunarak, değişik nedenlerle aşılanamamış çocukların da aynı hastalıktan korunmasını sağlamış oluruz. 

Dolayısıyla çocukların aşılatılmaması toplumsal bağışıklık oranının düşmesine, bu da salgınların ortaya çıkmasına neden olur. Salgınlar özellikle bağışıklık sistemi yetersiz olan çocuklarda ölümcül hastalıklara yol açar.

Bütün bunlar nedeniyle aşı karşıtlığının bireysel hak kapsamına alınması, bir mücadele yöntemi olarak kodlanması akla tamamen aykırı.

AŞI KARŞITLARININ AKIL DIŞI GEREKÇELERİ

Aşı karşıtları tutumlarını değişik gerekçelerle açıklamaya çalışıyorlar. Aşıların yan etkilerinden ve söz konusu edilen hastalıklara karşı herhangi bir koruyuculuğunun olmadığından dem vuruyorlar. Bu iddialar gerici bir spekülasyon niteliği taşıyor.

Aşıların yan etkisi konusundaki en önemli iddia Kızamık-Kabakulak-Kızamıkçık aşısının çocuklarda otizme neden olduğu yönündeydi. Bu tartışma 1998’de Dr Wakefield’ın Lancet’te yayınlanan ve bu aşının otizme neden olduğunu savunan bir makalesiyle başlamıştı. Ancak makale bilimsel bakımdan hatalıydı. Makalenin savını sınamak için sonraki yıllarda pek çok uzunlamasına araştırma yapıldı ve otizmle aşı arasında herhangi bir ilişki olmadığı kanıtlandı.

Buna rağmen kuyuya atılan taşı çıkarmak mümkün olamadı. Bu yalan gericiler tarafından aşı karşıtı inançlarını desteklemek için tekrar tekrar gündeme getirilmeye devam ediliyor.

AŞI KORUR

Şurası kesin olarak biliniyor ki aşı ilgili hastalıklardan korunmak bakımından insanlığın elindeki en güçlü silah.

Örneğin, ABD’de bebeklerin %76’sının kızamığa karşı aşılanmış olduğu 2000 yılında kızamığa bağlı ölüm sayısı 562 iken, aşılama oranının %84’e yükseldiği 2012’de 122’ye düştü. Amerika’da dini inançları nedeniyle çocuklarına aşı yaptırmayan değişik topluluklarda defalarca salgın yaşandı. ABD’de 1960’ta 150 bin olan boğmaca sayısı yaygın aşılamayla 1970’lerde 5000’e, 1980’lerde 2900’e düşürüldü. Yeni bir çalışma Amerika’da 2010’da yaşanan boğmaca salgınının nedeninin aşı yaptırmayı reddedenler olduğunu gösterdi.

Türkiye’de de durum böyle. Çocuk felci vaka sayısı 1985’te 90 iken, aşıyla eradikasyon programının başlatılmasından (1989) hemen sonra, 1990 yılında 20’ye indi. 1998 yılında ise hastalık eradike edildi.

Benzer durum kızamık hastalığı için de geçerli. Vaka sayısı 1998-2001 döneminde 25-30 bin aralığında dalgalanıyordu. Kızamık aşılama günlerinin başlatıldığı 2003’de 9000’e indi ve 2005’ten itibaren de yılda 10’un altına düştü.

AŞILAMANIN ÖNCÜSÜ KÜBA

Aşıların başarısını kanıtlayan esas örnek Küba’dır. Küba bütün aşılarını kendisi üretir, başka ülkelere de bu aşılarını verir. Küba’nın bulaşıcı hastalıkların ortadan kaldırılmasıyla ilgili temel stratejisi yaygın aşılamadır. Aşılama oranları %100 oranındadır.

Bu stratejiyle çocuk felci 1963’te, difteri 1971’de, vereme bağlı menenjit ve yeni doğan tetanozu 1970’lerin başında, kızamık ve kabakulak 1996’da eradike edilmiştir.

Sonuç olarak yükselen aşı karşıtlığının iddialarının tamamı gerçek dışıdır ve bu “mücadele” aslında modernliğe karşı çıkmanın bir aracı olarak halindedir.

Kaynaklar

Belek İ (2009) Küba’da Sağlık, Yazılama Yayınları.

http://www.halkinsagligi.org/asilar-ise-yariyor-murat-civaner-ceviri/

http://www.asisempozyumu.org/3asisempozyumu/pdf/M_Ali_Torunoglu.pdf

http://www.upworthy.com/16-years-ago-a-doctor-published-a-study-it-was-c...