Bilim ve Aydınlanma Akademisi'nden 'aşı' tepkisi

Bilim ve Aydınlanma Akademisi Toplum Sağlığının Geliştirilmesi ve Korunması Bilim Alanı, aşı karşıtlığının artmasına ilişkin yaptığı açıklamada, "Aşı karşıtlığının yükselmesinde Anayasa Mahkemesi ve Sağlık Bakanlığı doğrudan sorumludur!" dedi.

Haber Merkezi

Türkiye'de çocuklarına aşı yaptırmayan aile sayısı 10 bine yükselirken, Bilim ve Aydınlanma Akademisi Toplum Sağlığının Geliştirilmesi ve Korunması Bilim Alanı, konuya ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

"Aşı karşıtlığının yükselmesinde Anayasa Mahkemesi ve Sağlık Bakanlığı doğrudan sorumludur!" denilen açıklamada, "Anayasa Mahkemesi gerek aşılar gerekse topuk kanı alınmasıyla ilgili kararlarını biçimsel yönden verdi ve aşı karşıtlığı sonucunda aşılanmamış çocuk oranındaki artışın hem aşılanmamış çocuklarının sağlığına hem de halkın sağlığına vereceği büyük zararları göz ardı etmiş oldu" ifadeleri kullanıldı.

Açıklamanın tam metni şöyle:

Aşı karşıtlığının yükselmesinde Anayasa Mahkemesi ve Sağlık Bakanlığı doğrudan sorumludur!

Ülkemizde aşı karşıtlığı, akademisyenlerin de desteğini alarak yeni bir halk sağlığı sorunu olarak ortaya çıkmış durumda. 2017’de 10 binden fazla aile çocuklarını aşılatmadı. Bundan 5 yıl önce böyle bir sorun neredeyse yoktu.

Aşı karşıtlığının ortaya çıkmasında ve hızla yayılmasında Anayasa Mahkemesinin konuyla ilgili verdiği iki karar belirleyici oldu. Hatırlanacağı gibi Uşak ve Mersin’de iki ailenin çocuklarını aşılatmak istememeleri ve konuyu yargıya taşımaları üzerine gelişen süreçte Anayasa Mahkemesi 2015 ve 2016 yıllarında bağlayıcı nitelikte iki karara imza attı.

Anayasa Mahkemesi bu kararlarında Anayasa’nın 17. maddesinin 2. fıkrasını dayanak olarak kullanarak aşı uygulamasını vücut bütünlüğünün bozulmasına neden olacak müdahale kapsamına soktu, bunun da ancak bireyin ya da ailesinin rızası ile mümkün olabileceğine ve aşıyı zorunlu tutan bir mevzuat olmadığı takdirde ailelerin aşıyı reddetme haklarının bulunduğuna hükmetti.

Böylece 1939 tarihli Umumi Hıfzıssıhha Kanununda adı geçen çiçek aşısı bir mevzuatta özel olarak anılmış olduğu için vücut bütünlüğünü bozmak ve anayasayı ihlal etmek anlamına gelmezken, 1930 tarihinden sonra geliştirilen aşılar doğal olarak bu kapsama girmiş oldu.

Öte yandan Anayasa Mahkemesi 2016 tarihli kararında yeni doğan bebeklerden topuk kanı alınmasının ise yine Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile düzenlenmiş olduğuna işaret ederek bu konuda kanunilik şartının yetine getirilmiş olduğuna karar verdi.

Böylece Anayasa Mahkemesi gerek aşılar gerekse topuk kanı alınmasıyla ilgili kararlarını biçimsel yönden verdi ve aşı karşıtlığı sonucunda aşılanmamış çocuk oranındaki artışın hem aşılanmamış çocuklarının sağlığına hem de halkın sağlığına vereceği büyük zararları göz ardı etmiş oldu.

Tam bu noktada Sağlık Bakanlığının devreye girerek, Anayasa Mahkemesinin sözünü ettiği mevzuat eksikliğini gidermesi, sorunu kökünden çözecek bir adım olabilirdi. Ancak Bakanlık, Mahkemenin ilk kararından hemen sonra “konuyla ilgili mevzuat çalışması başlatılmıştır” demekten başka hiçbir şey yapmadı. O çalışma ise tamamlanmadı. 

Böylece bilinçli bir biçimde aşı karşıtlığının geliştirilmesine ve örgütlü bir gericilik olarak ortaya çıkmasına olanak tanıyacak bir boşluğun yaratılması konusunda Anayasa Mahkemesi süreci başlatmış, Sağlık Bakanlığı ise desteklemiş oldu.

Bilim ve Aydınlanma Akademisi Toplum Sağlığının Geliştirilmesi ve Korunması Bilim Alanı olarak halk sağlığını tehdit eden bilim dışı yaklaşımların takipçisi olacağımızı ilan eder ve sağlık alanındaki gelişmelerle ilgili bilgilendirici faaliyetleri sürdüreceğimizi kamuoyuna bildiririz.