Barış Terkoğlu ile İstanbul'un tarikat haritasını konuştuk

Barış Terkoğlu tarikatlerin 23 Haziran'da nasıl hareket ettikleri yolundaki sorumuza şöyle yanıt verdi: Oy kayması oldu mu oldu. En tipik kısmı Süleymancılar. Genel eğilimi merkez sağı desteklemek olan bu Cemaat son dönemde AKP ile pamuk ipliğine bağlı ilişkiler kurmuştu. 24 Haziran’da millet ittifakını desteklediklerini biliyorduk. Ama bu seçimde açıkça Ekrem İmamoğlu tarafında kaldılar.…

soL - Mehmet Kuzulugil

Gazeteci yazar Barış Terkoğlu ile İstanbul'un tarikat haritasını, tarikat ve cemaatlerin politik tercihlerini, seçimlere etkilerini ve siyasette tuttukları yeri konuştuk. Terkoğlu, cemaatlerin kontrol ettikleri oy büyüklüğünün abartılmaması gerektiğini, asıl etkilerinin bundan kaynaklanmadığını vurgularken de "toplasan yüzde 10'u geçmez" diyor ki aslında bu da küçümsenebilir bir sayı değil. 

Terkoğlu, siyasal islamla tarikatler arasında bir örtüşmenin AKP ile birlikte gerçekleştiğinin altını çiziyor ve bunu pragmatist olmalarına, "devleti yöneten tarafa yakın durma" ilkelerine bağlıyor.

İstanbul'un tarikat haritasıyla başlamak istiyorum. Kimler var İstanbul'da? Bir de İstanbul'da etkili olan bir tarikatin merkezinin de İstanbul'da olması gibi bir kural var mı?

İstanbul’da hangi tarikat var derseniz, ben “hepsi var” derim. Tarikat ve Cemaat dediğimiz oluşumlar kuşkusuz dini bir programa sahipler, dünyanın her yerinden üye kabul ediyorlar. Ancak asıl güçlerini siyasete, ekonomiye, güç odaklarına hükmetmelerinden alıyorlar. Haliyle hemen hepsinin odaklandığı yer İstanbul. Nakşibendiliğin tüm kolları İstanbul’da etkin faaliyet yürütüyor. İstanbul’da etkili olan tarikatların merkezinin de İstanbul’da etkili olması gerekmez. Buna en önemli örnek Menzilciler. Adıyaman’ın bir köyündeki yapılanma İstanbul’da ciddi bir sermayeyi ve örgütlenmeyi kontrol ediyor.

TARİKAT VE CEMAATLERİN ASIL GÜCÜ KİTLESELLİKTEN GELMİYOR

Bunun ölçüsü çok değişgen olmalı ama etki alanları hakkında bir şey söyleyebilir misin? Mesela seçimlerde oylarını belirleyebildikleri bir cemaate sahip olduklarını varsayabiliyor muyuz? 

Cemaatler siyasette blok oy kullanma eğilimi gösteriyor. Bu da bugüne kadar sağ partiler için onları bir çekim merkezi haline getirdi. Nihayetinde binlerce kişi bir şeyhin, hocanın sözüyle aynı oyu veriyor. Ama ben İstanbul gibi bir yerde seçimleri ne kadar belirliyorlar sorusuna “hepsini toplasanız yüzde 10 olur mu emin değilim” yanıtını veririm. Bunların asıl gücü kitlesellikten değil. FETÖ bile Cemaat olarak seçime girse baraj altı kalacağını bildiği için başka partilere tutunarak yaşadı. Bu eğilim tüm cemaatlerde var. Mesela İsmailağa, Menzil gibi kalabalık Cemaatler tavırlarını AKP’den yana koydu. Ama bu kaybı engelleyemedi.

Tarikat ya da cemaat denildiğinde biz çoğunlukla bir şeyhin liderliğinde toplanmış bir topluluk olarak düşünüyoruz. Hep böyle mi? Yani bir tür dinsel monark mı belirleyici yoksa heyetlerden, belki bir tarikat oligarşisinden mi söz etmek doğru olur?

İkisi de var. Yani mesela İsmailağa’nın bugün lideri Mahmut Ustaosmanoğlu. Mahmut Hoca oldukça hasta. Bu konuda Cemaat içinde yaşlı hocaların oluşturduğu bir kurul var. Bunlar istişare ile tutum belirliyor. Ama buna rağmen aralarında çatlak sesler çıkabiliyor. Öte yandan genel Cemaat kültüründe lider bir tür “seçilmiş kişi” olduğu ve kararlarını bir anlamda “Allah için” verdiği için çoğunlukla tek kişilik yönetim söz konusu. 

Tarikat - cemaat ayrımı ne kadar önemli? Büyük harfle Cemaat'ten söz etmiyoruz tabii! Yani bu sunni islam topluluklarını kesin bir biçimde tarikatler ve cemaatler olarak ayırabiliyor muyuz? 

Bu iki kavram birbirine çok karıştırılıyor. Aslında Nakşibendilik ana bir nehir gibi. Buna tarikat deniyor. Mesela Erenköy Grubu bir Cemaat. Bu nehrin bir kolu gibi. Ama iki kavram artık birbirinin yerine kullanılıyor. Ben bu ayrımı o kadar önemli görmüyorum. Nihayetinde 5 hem bir rakamdır hem de tek basamaklı sayıdır. Devamında şunu söyleyeyim, tarikat ve cemaatler İslam nüfusun içinde azınlığı temsil ediyor olsalar dahi aralarında kategorize edilebilecek kadar kalın çizgiler var. Hatta birçoğu birbirini hiç sevmez. Kendi grubunu en rafine İslam yorumu olarak tanıtır. Ayrımları ise dini yorumlayışlarından kılık kıyafetlere hatta zikir çekme usullerine kadar pek çok şey belirler. Sakal traşı olup olmayacağınız dahi mensup olduğunuz Cemaate göre değişir.

TARİKAT VE CEMAATLER OLDUKÇA PRAGMATİSTTİR

İstanbul seçimlerine gelmek istiyorum. Öncelikle bu seçimlerde tarikatlar cephesinde de bir "kesimsel oy kayması" oldu mu sence? Bunu somut olarak gözleyebiliyor muyuz? Ya da gözlenen, açıklanan tavırlara bakarak ne söyleyebiliriz?

Burada bence en kritik şey şu. Bakın AKP’den önce siyasal İslamı Erbakan’ın geleneği temsil ediyordu. Ama Erbakan’ın siyasi ömrü tarikat ve Cemaatleri kendisinde toplamaya yetmedi. Zira bu gruplar tercihlerini öncelikle devleti yönetme konusunda süreklilik arzeden merkez sağdan yana kullanıyorlardı. Siyasal İslamcılığın tarikatlarla asıl buluşması AKP döneminde oldu. Çünkü AKP devlet olmuştu ya da devlet AKP olmuştu. Bu anlamda tarikat ve Cemaatlar oldukça pragmatisttir.

Oy kayması oldu mu oldu. En tipik kısmı Süleymancılar. Genel eğilimi merkez sağı desteklemek olan bu Cemaat son dönemde AKP ile pamuk ipliğine bağlı ilişkiler kurmuştu. 24 Haziran’da millet ittifakını desteklediklerini biliyorduk. Ama bu seçimde açıkça Ekrem İmamoğlu tarafında kaldılar. Bunun en bilinen nedeni İmamoğlu’nun da Süleymancıların içinden yetişmiş olması. Süleymancıların İmamoğlu’nu desteklediğine ilişkin birçok emare sızdı. Bunu açıkça söylemeseler de biliyoruz ki son seçimde CHP’ye oy verdiler. Bunun dışında Mustafa İslamoğlu’nu lideri kabul eden Akabe Vakfı, Nurcu Yeni Asya, Furkancılar gibi iktidar ile sorunlu olan Cemaatler çoğunlukla İmamoğlu’na oy verdiler.

Tarikat ve cemaatlerde siyasal tercihler, en azından seçmen tavrı konusunda bir serbestlik söz konusu olabiliyor mu? Yani birden çok partiye dağılmak gibi şeyler dışında, bireysel olarak da bir cemaat mensubu, cemaatin belirlenmiş kararı dışında hareket edebiliyor mu sence?

Bu konuda zamana ve tercihlere bağlı derim. Örneğin İsmailağa’da en çok etkili olan 3 parti var: AKP, Saadet, BBP. Ama İsmailağa Hocaları yayınladıkları bildiriyle Binali Yıldırım’a oy verme çağrısı yaptı. Yetmedi, Cübbeli Ahmet gibi hocalar neredeyse AKP dışındaki adaylara oy vermeyi İslami açıdan sakıncalı saydı.

AKP ÇÖZÜLÜRSE BU GRUPLAR DA YENİ SEÇİMLER YAPMAYA ZORLANIR

Sonuçta tuvaletinizi nasıl yapacağınızı bile katı kurallara bağlayan bir oluşumdan söz ediyoruz. Şuna oy ver dediğinde tüm müridlerine bunu kesin olarak vaaz ediyor. Kimi zaman önünde birden fazla joker görürse çok ata oynuyor ya da mensuplarını serbest bırakıyor. Bunun örneğine Refah, ANAP, DYP, BBP aynı anda seçime girdiğinde rastladık. Ama bu grupların zaten albenisi iktidara kazanacakları ayrıcalık karşılığında kitlelerinin oylarını vaad etmeleri. Bu nedenle eğer bir grubu destekleme kararı verdilerse pek de esnek davranmıyorlar. Hele bazı mensupları bu partilerden aday gösterilmişse.

Gelecek adına sorarsanız, AKP çözülürse emin olun bu gruplar da yeni seçimler yapmaya zorlanacak. Hem 23 Haziran hem AKP içindeki kırılmalar bunun sinyallerini veriyor.