"Sporu paranın saltanatı mı temsil edecek?"

Spor sahalarında "Spartaküslere de rastlandığını" söyleyen Metin Kurt, hemen ekliyor: "Spartaküslere seyirciler sahip çıktığından yöneticiler hemen uyduruk öykülerle bu tip sporcuları sporseverlerin gözünden düşürmeye çalışır. Spartaküsler örgütlü olmadıkları takdirde uzun süre Arenalarda kalamaz."

Spor Emekçileri Sendikası Kurucu Genel Başkanı Metin Kurt seçimlerdeki Türkiye Komünist Partisi (TKP) milletvekili adaylığı sürecini, spor emekçilerinin Türkiye’deki profilini ve ünlü futbolcuların neden AKP’den milletvekili adaylığı için “kuyruğa” girdiğini spor emekçilerinin cephesinden konuştuk.

Metin Kurt neden TKP'den milletvekili adayı oldu?
Başbakan Tayyip Erdoğan ve spordan sorumlu devlet bakanı Faruk Özak spor geçmişleri olan ve büyük ölçüde sporu kullanarak siyasete sıçrayan kişilerdir. Sporun kitleler için önemini çok iyi bilirler. Kuşkusuz spor emekçilerinin acı ve ızdıraplarını da çok iyi bilirler. Durum böyleyken dokuz yıllık iktidarları döneminde sporu ve spor emekçilerini sadece kullanmışlar, spor emekçilerinin ihtiyaçları ve talepleri karşısında ise sürekli sağır sultan rolünü oynamışlardır. Başbakan’ın seçim dönemi yaklaşırken, sporu ve spor emekçilerini kullanma iştahı iyice kabarmış, Erdoğan, spor emekçilerini siyaset arenasında da kullanmak için harekete geçmiştir.

"ERDOĞAN'IN ÖNE GEÇME HESAPLARINA KARŞI"

Özellikle spor yaşamları boyunca iktidara yaranmak için her tür taklayı attığı bilinen isimleri AKP’den aday göstererek, siyaset arenasında öne geçme hesapları yapan Tayyip Erdoğan’a karşı, bu alanın eskisi kadar boş olmadığını göstermek için, Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası (Spor Emek-Sen) Kurucu Başkanı olarak, tüm emekçilerin ve boyun eğmeyenlerin tek adresi Türkiye Komünist Partisi'nden aday oldum. Bu görev ve sorumluluğu var gücümle yerine getirmeye çalışacağım.

Türkiye’deki sporcu profilini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sporcu kimdir? Önce bu sorunun yanıtını arayalım. Genellikle sporcular emekçi aile çocuklarıdır. Yoksul geçen çocukluk döneminin kompleks dolu özlemlerini yıldızlaştıklarından sonra da üzerlerinden atamazlar. Bu komplekslerini gidermek için sosyal ilişkilerinde yaşadıkları uç durumlar, kimi örneklerde görüldüğü gibi spor yaşamlarını dahi zora sokmaktadır. Sporcuların büyük çoğunluğu geldikleri yeri unutamamakta, egemenlerin mevcut spor ortamında geliştirdikleri geri bilinç düzeyinin esaretinde, geldikleri yere geri dönmemenin yolu olarak spor batakhanesiyle iç içe yaşamayı ve onun kurallarına göre davranmayı tek seçenek görmektedirler.

"EGEMENLERİN BİR DE YARAMAZ ÇOCUKLARI VAR"

Egemenler tarafından gerek saha içi, gerek saha dışı yaşantısı bütünüyle kontrol altında tutulan sporcular, kendilerine çizilen sınırlar içerisinde hareket etmek zorunda bırakılmaktadır. Genelde egemenlerin baş tacı sporcu tipi, formasına, milletine, dinine ve paranın gücüne sadık ve kendisi için çizilen sınırların dışına çıkmamaya özen gösteren sporcudur. Muhabirlere demeç verirken klişe sözler sarf eden, alınteri dökerek kazandığı parayı bile patron ağabeylerinin kendisine bahşettiğini düşünen ve ne kulübüne ne de yöneticilerine laf ettirmeyen, bu nedenle sahibinin sesi formasını üzerinden hiç çıkarmayan bu tip sporcular, spor yaşantıları bittiğinde de jübileyle, spor yorumculuğuyla, menajerlikle ve hatta zaman zaman milletvekilliği ile ödüllendirilir. Bu tip sporcuların somut örneği Hakan Şükür’dür.

Egemenlerin bir de yaramaz çocukları vardır. Bunlar da onların kullandığı ikinci tip sporculardır. Bu kategoriye girenler, asi, derbeder, renkli sinemaskop yaşantıları ile magazin medyasının vitrinlerini süsleyen ve kullanım değeri bitinceye kadar tepe tepe kullanılan sporculardır. Bu tip sporcular genelde üst düzeyde yetenekli sporculardır. Yetenekleri ile hareket alanlarını genişletmiş olsalar da, kaderlerinin yönetici “ağabeylerinin” iki dudağı arasında olduğunu bildiklerinden, sadakatte ve hizmette kusur etmemek için çaba gösterirler. Bunlar ne yaparlarsa yapsınlar, topluma yansıyan olumsuz yönleri unutturulur ve kendilerini yıldız yapan yetenekleri ile topluma yeni baştan sunulurlar. Örneğin Tanju Çolak bu tip sporculara örnek gösterilebilir.

"ARENALARIN BİR DE SPARTAKÜSLERİ VAR"

Sonuçta bu iki sporcu tipi de arenaların modern gladyatörleri olarak tanımlanabilir.
Arenalarda bazen ömürleri uzun sürmese de Spartaküs’lere de rastlanır. Spartaküsler ailelerinde yaşanan zorlukları, güçlükleri unutmayan ve kendisine sunulan bu şaşaalı yaşantıyı benimsemeyip egemenlerin tuzağına düşmeyen, alınterine kıymet verip emeğe saygı duyan, mesleki ahlâkını emeğe yakınlığı ile pekiştiren ve mesleğinin patronu olarak egemenleri değil, seyirciyi gören, bu nedenle çoğu zaman yöneticilerle çelişkiye düşen ve tavır almak zorunda kalan sporculardır. Spartaküslere seyirciler sahip çıktığından yöneticiler hemen uyduruk öykülerle bu tip sporcuları sporseverlerin gözünden düşürmeye çalışır. Spartaküsler örgütlü olmadıkları takdirde uzun süre Arenalarda kalamaz. Örgütlü olamadığı için arenalarda uzun süre kalamayan bu tip sporcuların örneklerinden biri de benim.

AKP kendini halk iktidarı ya da halkın temsilcisi olarak değerlendiriyor ancak milletvekili adaylarına dikkat edildiğinde bunun aslında doğru olmadığı ortaya çıkıyor. AKP milletvekilliği adayları arasında spor emekçilerinin yer almaması sizce tesadüf mü?
Bu sorunuz aynı zamanda vereceğim yanıtı da yansıtıyor. AKP’nin milletvekilleri hakkında bulunan onlarca yolsuzluk ve usulsüzlük dosyasına rağmen nasıl dokunulmazlık zırhıyla yargı önünden kaçırılmışsa, yeni adayların büyük çoğunluğunun da aynı gerekçe ön planda tutularak saptandığını düşünüyorum. Örneğin sağlık durumu netleşmeden, başbakanın 'adaylık başvurusunu bizzat hastanede aldım' dediği İbrahim Tatlıses’in sauna çetesinden davasının bulunduğunu hepimiz biliyoruz. Tanju Çolak’ın kaçak Mercedes davasından mahkûm olduğunu da unutmamamız gerekiyor. Ayrıca Hakan Şükür’ün cemaatle ilişkileri nedeniyle sorgulandığını da hatırlayalım.

AKP’nin aday seçimi kriterleri doğrultusunda spor emekçilerinin ne adı olabilir, ne yeri olabilir. Ama farz edelim ki konu mankeni olarak gerçek spor emekçilerine AKP öneri getirse, alacağı yanıtın “git işine” olacağını da Başbakan Tayyip çok iyi bilmektedir.

"SOL BİTTİ DEMAGOJİSİNE YANIT VERMEK GEREK"

TKP'nin 3 Nisan mitinginde yaptığınız konuşmada siyasetin tek kale maç olmadığından bahsettiniz. Eğer siyaset "arenasındaki" oyun çift kaleyse siz emekçilerin kalesini mi koruyorsunuz?
12 Eylül faşist darbesinden bugüne değin, tek sesli burjuva korosu sürekli solun bittiği propagandasını yapıyor. Düzene tepkili insanlar ise aynı koro tarafından alternatif gösterilen sözde sosyal demokrat partilere yönlendiriliyor. Kuşkusuz 12 Eylül faşizmi sol potansiyele darbe vurmuş, solun örgütlülüğünü bir ölçüde dağıtmıştır. Bunun bilincinde olan ve sistemi dönüştürme mücadelesi veren Türkiye Komünist Partisi ülke genelinde yarattığı umut ve sempati ile geniş kesimler tarfından haklı ve doğru bulunmasına rağmen, kitleler yaygın sermaye propagandasının etkisinde kaldığından, düzenin değişebilirliğini savunan iradeyi, yani TKP’nin gerçek gücünü bugüne kadar sandığa yansıtamamıştır. Aynı propaganda bu seçim öncesi de tekrarlanmakta, paranın iktidarlarını sürdürebilmek için egemenler, CHP’yi düzene itirazı olan milyonlar için AKP’ye karşı tek seçenek olarak sunmaktadır. Oysa ki ha AKP ha CHP, yok birbirlerinden farkları. İkisi de sömürü düzeninin devamı için kitleleri avutup uyutmaktadırlar.

Bu oyuna gelmemek bu seçimde sol için hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle kendini solda tanımlayan tüm kesimlerin sandıkta, TKP’nin temel sloganlarından biri olan “paranın saltanatı varsa halkın TKP’si var” sloganı doğrultusunda oy kullanmaları, solun gerçek gücünü ortaya koyacağı gibi burjuva korosunun sol bitti demogojisine de verilmiş en anlamlı yanıt olacaktır.

Kurucu Genel Başkanı olduğum Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası bir sınıf sendikasıdır ve kurulduğu günden bugüne sermayenin spordaki oyunlarının da farkındadır. Spor emekçileri sosyal demokrat iktidarların spor yönetimlerini geçmişte görmüştür. Sosyal demokrat geçinen iktidarların spor politikalarının, AKP politikalarından bir farkı olmadığını, spor emekçilerine de en ufak kazanım sağlamadığını yaşayarak öğrenmiştir.

Spor arenalarında da paranın saltanatına karşı mücadele verilmesi gerekiyor. Bugün spor arenalarında tek kale maç yaparak sağ siyasetin borusunu öttürenler, siyaset arenasında da sporun tek temsilcisi olarak kendilerini ifade ediyorlar. Spor arenalarını bugüne değin nasıl sağ siyasete terketmediysek, siyasi alanı da onlara bırakmayacağız. Ve bu alanı TKP ile birlikte mücadele vererek dolduracağız.

Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası milletvekili adaylığınızı nasıl değerlendiriyor?
Bu görevi bana Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası verdi. Sendikamızın görüşünü siyasi arenada temsil etmek için bu sorumluluğu üstlendim. Spor emekçileriyle birlikte var gücümüzle TKP’nin boyun eğmeyen 500 bin kişi aranıyor çağrısına oylarımızla katkı vereceğiz.

Ülkemizde işsizlik oranı yüzde yirmilere tırmanırken spor emekçilerinin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir ülkede işler iyi gitmiyorsa o ülkede futbolcuların, sanatçıların aldıkları astronomik ücretler hep ön plana gelir. Bugün bilindiği gibi sporun tavanındaki futbolcuların aldıkları ücretler de, şöhretleri de hollywood yıldızlarını bile geride bırakmıştır. Bu astronomik ücretler elbette karşılıksız verilmiyor. Sadece forma terlettikleri için değil, gençlere de düzene isyan etmek yerine, biat etmek gerektiğini gösteren rol model oldukları için de bu paraları alıyorlar. Sporun tabanında ise durum bambaşka. Yüz binlerce genç spor emekçisi sağlıksız ve güvencesiz koşullarda spor batakhanesinin havasını soluyor ve genç yaşlarında sararıp, tükeniyor. Bu ülke genelinde olduğu gibi spor arenalarında da işlerin iyi gitmediğini gösteriyor. Kuşkusuz bu ortamın oluşmasınının sorumluluğu spor emekçilerine yüklenemez. Seçimlerde spor emekçilerinin devrimci tavrı aynı zamanda kendilerini bu alanda vazgeçilmez gören yönetim ağalarına da ders olacaktır.

(Emrah Kartal - soL)