Sporda şiddet ve taraftarlık tartışıldı

İstanbul Teknik Üniversitesi Gümüşsuyu Kampüsü'nde Fenerbahçe taraftar dernekleri tarafından düzenlenen panelde sporda şiddet yasası ve taraftarlık tartışıldı. Panelde Spor Emek-Sen tarafından çağrısı yapılan Taksim'de AKP'yi ıslıklama eyleminin duyurusu da yapıldı.

Fenerbahçeli taraftar dernekleri 1907 ÜNİFEB (Üniversiteli Fenerbahçeliler Derneği), Grup CK (Cefakar Kanaryalar), FEDER (Fenerbahçeliler Derneği) ve Vamos Bien’in ortaklaşa düzenlediği "Yeni yasa ve taraftarlar" tartışıldı. Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun, taraftar penceresinden değerlendirildiği panel, İTÜ Gümüşsuyu Kampüsü’nde yapıldı.

"Suçlu taraftarmış gibi gösteriliyor"
Oldukça yoğun ilgi gören panelin açılış konuşmasını yapan Av. İlyas Bulcay, taraftarların bugün suçlu ilan edildiklerini belirterek, taraftarları eli ayağı bağlı olarak maça çıkan oyuncuya benzetti. Taraftarların bu maçın gerçek bir tarafı olduğunu vurgulayan Bulcay, hazırlanan yasa tasarısında taraftar haklarına hiç yer verilmediğini belirterek, sporda gerçekten barış ortamının ancak tüm tarafların katılımıyla gerçekleştirilecek bir consensus neticesi çıkacak bir yasa ile mümkün olabileceğini ifade etti.

"Yeni yasa sıkıyönetim getiriyor"
Panelin ''Sporda Şiddet Yasası ve Taraftar Hakları'' konulu ilk oturumunun konuşmacılarından Yrd. Doç.Dr. İlker Aktükün, yeni yasa tasarısının eski yasadaki muğlak kavramları gidermesii beklenirken, bu muğlaklığın devam ettiğine dair eleştirilerini söyledikten sonra, yeni yasanın sporda şiddeti önlemek için bir tür sıkıyönetim getirdiğini belirtti. İdari para cezalarının adli para cezasına çevrilmesinin, taraftar ile emniyet kuvvetlerinin karşı karşıya getirilmesinin önemli problemler yaratacağına dikkat çeken İlker Aktükün, Spor İhtisas Mahkemeleri kurulmadan, yargı cezalarının getirilmesini doğru bulmadığını da ekledi.

"Asgari ücretle çalışan işçinin stadyuma gitmesi imkansızlaştırıldı"
Taraf Gazetesi spor yazarlarından Dağhan Irak, yasa taslağının İngiltere’den alındığını ve 1990’lardan beri Türkiye’de yaşanan süreci 1970’lerde İngiltere’de yaşanan sürece benzetti. "1970’lerin İngiltere’sinde düşük gelirli taraftarların stadyum dışına sürüldüğü bir dönem yaşanmıştı, bugün de Türkiye’de asgari ücretle çalışan bir işçinin stadyumda maç izlemesi imkansız hale gelmiştir. Adaletin olmadığı yerde, çıkan yasa, o yasayı yapanların lehine işler" diyen Dağhan Irak, futbol yöneticilerinin, devletin, sermayenin, Türkiye’deki futbolu "istenmeyen" öğelerden temizlemeye çalıştığını belirtti. Taraftara dayatılan dikey yapılanmada taraftarın yerinin en dipte olduğunu, federasyonun ve kulüplerin, adeta kimin taraftar olup olmadığını belirlemeye başladığını belirtti. Yasa tasarısı ile ilgili tribünün sosyal gerçeklerini göz ardı eden, taraftarla muhatap olmayan bir yasa olduğu değerlendirmesini yapan Irak, sorunun futbolu yönetenler ile futbolu popülerleştirenlerin aynı hayatı yaşamaması olduğunu yani sorunun sınıfsallığı olduğunu belirterek, buna dur demeyen taraftarın hükmen yenik olacağını söyledi. Çözüm olarak, taraftarların kulüp milliyetçiliğini bir tarafa bırakarak bir araya gelmeleri ve örgütlenmeleri gerektiğini belirtti.

"Tribünlerin durumu Türkiye'deki dönüşüm ile paralel"
Radikal Gazetesi spor yazarı Bağış Erten ise 1960-70’li yıllarda sporun bir alt kültür olduğunu, 1980’li yıllarda futbolun popüler kültür haline gelmesiyle, hayatın her alanına girdiğini, bundan sonra da mevcut gündemden ayrı düşünülemeyecek hale geldiğini anlatttı. 1990’larda milliyetçilik yükselirken bunun tribünlere de yansıdığını, dolayısıyla Türkiye’nin genelinde yükselen şiddetin spora da yansıdığını bu nedenle sporda şiddetin gündeme geldiğini belirtti. Spordaki şiddettin artmasında medyanın rolünün çok olduğunu da ifade eden Erten, bunlara, futbolun ciddi anlamda kapitalize olmasını, Türkiye’deki futbolun keyif almaktan çok kazanmaya odaklı hale geldiğini ve ayrı bir spor kültürü yaratamamış olmamızı da ekledi.

Panelin ''Sporda Şiddet Yasası'nın Hukuki Değerlendirilmesi'' adlı ikinci oturumunda konuşan Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) hakemi ve Spor Hukuku Enstitüsü Başkanı Av. Kısmet Erkiner, aslında yeni yasanın aceleye gelmediğini, bu konuda 2002'den beri çalışmalar yapıldığını, bu bilindiği halde spor çevrelerinin ilgi göstermediğini anlattı.

İngiltere'de holiganizmin çok kuvvetli sosyolojik araştırmalarla giderildiğini vurgulayan Erkiner, ''73 milyonluk Türkiye'de 'sporda şiddet var' deniyor. 5149 sayılı kanun yürürlüğe girdikten sonra 2 bin 723 işlem yapılmış. 73 milyonda binlerde, 10 binlerde bir. Türkiye'de bir yılda kaç karşılaşma yapılıyor, kaç yüz bin kişi statlara gidiyor. Siz taraftarlar olarak kendinizi yeterince tanıtmıyorsunuz, savunmuyorsunuz'' diye konuştu ve stadları tamamen pasifize etmenin şiddeti önlemeyeceğini de belirtti.

Kısmet Erkiner, Anayasa Mahkemesi'nin federasyonların özerkliği ile ilgili maddeyi ve Tahkim Kurulu kararlarının kesinliğiyle ilgili maddeyi iptal ettiğiini hatırlatarak 19 Mart 2011 tarihinde Türk sporununda boşluk olacağını, buna dair hazırlık yapmak gerektiğini belirtti.

"Taraftar hakları yasada yer almıyor"
Fenerbahçe Kulübü Asbaşkanı ve Spor Hukuku Enstitüsü Başkan Yardımcısı Şekip Mosturoğlu, bu yasanın Türkiye'de ilk kez tartışıldığı bir ortamda bulunduğunu belirterek, "Her kesimin görüşü alınmazsa o yasayı düzeltmek için de yasa çıkarılmalıdır'' dedi. Yasanın genel gerekçesinde amaçlarından bir tanesinin taraftarların haklarının korunması ve ortaya çıkan şiddet olaylarının giderilmesi olduğunu vurgulayan Mosturoğlu, buna rağmen taraftarların haklarının korunmasından yasanın genel gerekçe dışında bahsedilmediğini, yasada aslolanın müsabaka güvenliğini sağlamaktan ibaret olduğunu belirtti.

Yasanın birinci sıkıntısının uygulanma şekli olduğu ifade ederek taraftardan ve onların güvenliğinin sağlanmasından bahsedilmediğini söyleyen Mosturoğlu, amacın sadece müsabaka güvenliğinin sağlanması olduğu bu durumda cezalarda bir orantısızlık olmasını yadırgamamak gerektiğini söyledi. UEFA Emniyet ve Güvenlik Talimatı'nın yarısının taraftar haklarıyla ilgili olmasını örnek verdi. Sporda şiddetin önlenmesi için yasa çıkarmanın yetmediğini, yasayı besleyen yan unsurları da hayata geçirmenin önemli olduğunu vurgulayan Mosturoğlu, stadyumların standartize edilmesi gerektiğini belirtti.

"Yasadaki muğlaklık çok tehlikeli"
Mosturoğlu, konuşmasının devamında yasa tasarısındaki 14, 15, 17 ve 18. maddelerin çok önemli olduğunu belirterek maddelerle ilgili örnekler verdi. Mosturoğlu, 14. maddede duyanın rencide olacağı söz ve davranışların 6 aydan 3 yıla kadar cezalandırıldığına dikkati çekerek, ''Küfür değil, hakaret değil... Mesela 'itaat et' demek bir kesim için rencide edici olabilir. Ben bunu mümkün görmüyorum. Bu muğlaklığı çok tehlikeli buluyorum'' dedi.

"Taraftarlar da örgütlenmeli"
Oturumun son konuşmasını aynı zamanda UEFA Taraftar Eksperi olan Prof. Dr. Seyhan Hasırcı yaptı. Hasırcı sporun toplumsal, ekonomik ve sosyal boyutları olan bir konu olarak tanımladı. 2 tür taraftar örneği olduğunu, birincisinin futbolu seven, holigan olmayan, şiddetten uzak taraftar, ikincisinin ise futbola ölürcesine tutkusu olan, ödediği bilet parası karşısında takımının kazandığını görmek isteyen, aksi durumda öfkeye kapılan şiddet eğilimli taraftar olduğunu belirtti. Sporda şiddetin önlenmesi için Avrupa’daki tüm ülkelerde olan Taraftar Koordinasyon Merkezinin Türkiye’de de kurulması önerisini getirdi. Avrupa’daki bu merkezlerin Fan Porjelerinin çatı örgütü olduğunu, uzmanlardan oluştuğunu, proje içeriklerini hazrılayarak kamuoyunu bilgilendirdiklerini, proje çalışanlarına sürekli mesleki eğitim verdiklerini anlattı.

Kapanış konuşmasını yapan Av. İlyas Bulcay, taraftar gruplarının artık farklılıklarını bir tarafa bırakarak, bir araya gelmeleri ve örgütlenmeleri gerektiğini belirtti.

(soL - İstanbul)