Soruşturmanın kendisinde şike yok mu?

"Futbolda Şike İddianamesi" açıklandı ancak daha açıklanmadan önce hemen tüm ayrıntılar basına sızdırıldı. Soruşturmanın başından bu yana gelişen seyri, siyasi bir dava olduğu artık hemen herkes tarafından kabul edilen Ergenekon süreci ile birçok benzerlik taşıyor.

Soruşturmanın başlangıcından 1 yıl, operasyonların ilk dalgasının üzerinden ise 5 ay geçtikten sonra yazımı tamamlanan "Futbolda Şike" İddianamesi, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Son dönemlerin tüm önemli davalarında gözlendiği gibi bu iddianame de henüz mahkeme tarafından kabul edilmeden basına açıklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fikret Seçen, 31'i tutuklu 93 şüpheli hakkındaki 401 sayfalık iddianame hakkında geçtiğimiz gün basına sözlü ve yazılı açıklama yaptı.

Soruşturma kapsamında Süper Lig ve Türkiye Kupası'nda şike iddiaları üzerine Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor başta olmak üzere kimi kulüplerin yöneticileri, teknik direktörleri ve fubolcuları gözaltına alınmış veya tutuklanmıştı. Operasyonun ilk dalgası Fenerbahçe'ye yönelik olmuş, kulüp başkanı Aziz Yıldırım tutuklanarak Metris Cezaevi'ne gönderilmişti. İkinci dalgada ise, Beşiktaş yöneticileri ve teknik direktörü ile çeşitli kulüpler ve TFF'den isimler gözaltına alınmış veya tutuklanmıştı.

Türkiye'de spor alanında daha önce eşine rastlanmayan şike soruşturması sürecinin, geniş taraftar kitlesinde yaşattığı ikilem kadar, siyasi niteliği ve gerçek hedefinin ne olduğu üzerine tartışmalar da uzun süre gündemi belirlemişti. Şike operasyonunun asıl amacının "futbolda temizlik"ten çok AKP iktidarının bu alanda kendi kontrolünü artırmak olduğunu, en yaygın taraftar grubuna sahip Fenerbahçe üzerinden ilerleyen sürecin aslında bir tasfiye operasyonu olarak adlandırılması gerektiği, yaygın bir kanaat idi.

Soruşturma zamanlaması ile de dikkat çekti. Sporda şikenin ve kirli örgütlenmelerinin varlığından şüphe duyulmamakla birlikte, şike operasyonunda düğmeye AKP'nin daha da güçlü çıktığı son genel seçimlerin hemen ardından basılması, Türkiye'de son yıllarda yaşanan siyasi ve toplumsal dönüşümlerde sıranın spor endüstrisine geldiği yönünde görüşlerin dile getirilmesine neden oldu. Soruşturmanın siyasi bir amacının olduğu, arkasında AKP ile Gülen cemaatinin durduğu yönünde bir mutabakat oluştu.

Şike İddianamesi'nde iki ayrı örgüt var
İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Mehmet Berk'in hazırladığı iddianamede, "2 numaralı şüpheli" olan ve 6 kez nitelikli dolandırıcılık, 4 defa şike, 3 sefer de teşvikle itham edilerek 51 yıldan 138 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın "haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulan silahsız örgüt lideri" olduğu öne sürüldü.

Aziz Yıldırım'ın liderliğindeki "silahsız örgüt"ten başka, iddianamede ikinci bir "örgüt" daha yer aldı. İddianamenin "1 numaralı şüpheli"si Giresunspor eski Başkanı Olgun Peker liderliğindeki söz konusu örgütün "silahlı" olduğu belirtilirken, iddianamede yer alan 19 şüphelinin Aziz Yıldırım'a bağlı silahsız suç örgütüne, 13 şüphelinin de Olgun Peker'e bağlı silahlı suç örgütüne üye olduğu iddia edildi. Bazı şüpheliler hakkında da "örgüte yardım ve yataklık suçlaması"ndan ceza isteminde bulunuldu.

Beşiktaş Teknik Direktörü Tayfur Havutçu ile kulübün yöneticilerinden Serdal Adalı ve Ahmet Ateş, Futbol Federasyonu Başkanvekili Göksel Gümüşdağ "şike yapmak", aralarında Trabzonspor Başkanı Sadri Şener ile Asbaşkanı Nevzat Şakar'ın bulunduğu 13 kişi de "şike yapmaya teşvik girişimi"yle suçlandı. İddianamenin geri kalan şüpheliler hakkında "rüşvet, şike, belgede sahtecilik" suçlarından çeşitli hapis cezaları öngörüldü.

Emre Belözoğlu, Melih Gökçek, Ercan Saatçi, Mahmut Özgener, Sinan Engin, Yılmaz Vural ve Semih Şentürk gibi isimlerin de aralarında bulunduğu 83 kişi hakkında ise takipsizlik kararı verildi.

Futbolculara saha yasağı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fikret Seçen'in açıklamasına göre, iddianamede "şüpheli" olarak yer alan 93 kişi hakkında, "müsabakaları seyirden yasaklama" yönünde tedbir kararı alındı. İddianamede "şike girişiminde bulunmak"la suçlanan futbolculardan Fenerbahçeli Sezer Öztürk, Galatasaraylı Sercan Yıldırım, Bursasporlu Gökçek Vederson, Karşıyakalı Mustafa Ulaş Ortakaya, Eskişehirsporlu Mehmet Yıldız ve Eyüpsporlu Murat Şahin, müsabakalara giremeyecek. Savcılığın şüphelilerin yargılanması tamamlanıp suç işledikleri kanıtlanmadan maçlardan men edilmesi eleştirilere neden oldu.

Ergenekon Davası'nın yolundan giden şike operasyonu
Şike iddialarına ilişkin soruşturmayı, dönemin "Ergenekon" savcısı Zekeriya Öz, İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'ne atanması öncesi, Aralık 2010'da başlatmıştı. Soruşturmanın Öz'e gelen bir ihbar mektubu ile başlatıldığı belirtilmişti.

Geçtiğimiz gün basına yansıyan iddianameyle ilgili ilginç bir yön haberlerde öne çıktı. İki gizli tanığın bulunduğu iddianamede Ergenekon Davası'nda da yer aldığı belirtilen "Gizli Tanık-1"in, "Aziz Yıldırım ile suç örgütü lideri Sedat Peker arasındaki bağlantıları anlattığı" ifadesinin bir örneğinin, Ergenekon dosyasından istenilerek iddianameye konulduğu öğrenildi. İddianamede "Gizli Tanık-1"in, "Aziz Yıldırım'ı Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı'na Ergenekon'un seçtirdiği" iddiası yer aldı.

Şike soruşturması ve operasyonları başından beri basında bir biçimde "Ergenekon" ile ilişkilendirilerek ele alındı. Şike operasyonu sırasında oldukça merkezi bir rol oynayan yandaş medyada, Ergenekon soruşturması ile aynı düzlemde ve yöntemlerle ele aldığı şike olayında, "AKP hükümetinin seçimlerin ardından yeni döneme daha güçlü girdiği, şike soruşturmasının bunun en önemli göstergesi olduğu" yazıldı. Zaman gazetesinden Hüseyin Gülerce konu hakkında günlerce yazdığı köşesinde, şike operasyonunu açıkça Ergenekon'a benzeterek soruşturmanın siyasi bir yönü bulunduğunu bizzat açık etti.

Şike soruşturması kapsamında operasyonların başladığı Temmuz ayı başında, şüphelilere ait telefon kayıtları dışında Emniyet ve Savcılığın elinde bulunan, kulüp yöneticileri ile bazı aracıların yer aldığı fotoğraflar da "şikenin belgesi" olarak basına servis edilmişti. "Futboldaki kiri temizlemek" için yapıldığı iddia edilen şike soruşturmasının başından bu yana, gizlilik kararı olmasına rağmen, "belge" ve telefon kayıtlarının basına servis edilmesi ve soruşturma sürecinde en temel hukuk ilkelerine bile uyulmaması, soruşturmanın güvenilirliğini oldukça azaltmış, soruşturmanın gerçek amacı konusundaki soru işaretlerini artırmıştı.

AKP'nin güdümündeki yargı mekanizması bir yana, tıpkı Ergenekon ve benzeri soruşturma süreçlerinde olduğu gibi medyaya "belge" servis edilmesi, şike operasyonunun da "belge" sızdırılan diğer davalarda olduğu gibi AKP iktidarı tarafından yönlendirildiği düşüncesine kaynaklık etti.

(soL - Haber Merkezi)