Şike olmaması mümkün mü?

Ülke futbolu “şike ve bahis” gözaltıları ile sarsılıyor. Çok büyük paraların ve ihalelerin döndüğü, primlerin dudak uçuklattığı ve bahis şirketlerinin oyuna sponsor olabildiği bir ülkede ise şike olmaması pek mümkün görünmüyor.

Türkiye futbolu, dün başlayan ve aralarında Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın aralarında bulunduğu 40’ı aşkın kişinin gözaltına alınmasını tartışıyor. Anaakım medyada, Aziz Yıldırım’ın eski Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’le çektirdiği fotoğrafına, soruşturmanın Fenerbahçe’ye yapılan bir komplo olup olmadığına, gözalına alınanların sansasyonel kimliğine vurgu yapılıyor. AKP Milletvekili eski futbolcu Hakan Şükür’e göre ise, bu vesileyle “Türk futbolu biraz daha resmiyet ve ciddiyet” kazanacak.

Soruşturma kapsamında gözaltına alınan isimlerin gerçekten şike yaptıkları veya teşvik primi ödedikleri henüz bilinmiyor. Fakat futbolun bugünkü yapısına bakıldığı zaman, adı geçen isimlerin şike skandalına karışmış olmaları ve ceza almaları, bundan sonra şike yapılmasını engelleyici bir yan barındırmıyor.

Ligin sponsoru Spor Toto: ‘Bahis konuşur!’
Türkiye’de çok büyük bir pazarı olan ve sürekli genişleme potansiyeline sahip bahis sektörü, geçtiğimiz sezonun başında Spor Toto tarafından Türkiye Futbol Süper Ligi’nin isim haklarının satın alınmasıyla birlikte yeni bir boyut kazanmıştı. Spor Toto tarafından yapılan açıklamada, amaçlarının “yabancı bahis şirketlerinin Türkiye’deki etkinliklerini kırkmak olduğu” söylenmişti.

Daha önceleri yasak olan bahis oyunları pazarına el atan Spor Toto, sezon başında soL’da da değinildiği üzere, yılda 8 milyar dolarla dünyanın 3. büyük bahis şirketi halinde geldi. Spor Toto’nun “İddaa” şirketi 2004 yılında kuruldu, 2008 yılına gelindiği ise kanuni düzenlemelerle sporda bahis oynamanın önü iyice açıldı. İddaa şirketi, ayrıca futbol kulüplerine yıllık ücret ödüyor. Bu ücretin toplam gelir içindeki payının yüzde 16’ya tekabül ettiği tahmin ediliyor.

Spor Toto’nun bayilik verdiği şirketler de, Doğan Holding’e, Doğuş Grubu’na, Saran’lara ait. Televizyon yorumcusu olarak bilinen Şansal Büyüka’nın oğlunun sahip olduğu bir şirket de bahis işinde. Bunların yanı sıra, Rıdvan Dilmen ve Sergen Yalçın gibi eski futbolcular da bahis oyunlarına “tüyo”lar veriyorlar. Bu isimlerden Rıdvan Dilmen, geçtiğimiz Şubat ayında başka bir yasadışı bahis ve şike soruşturması kapsamında ifade vermeye çağırılmıştı. Adı geçen iddiaların ise Alman resmi kaynaklarına dayandığı belirtilmişti. Bununla birlikte, skandalın Türkiye ayağında ülkedeki maçlara dönük teşvik primleri ve şike iddiaları gündeme gelmişti.

Federasyon artık bir ‘endüstri’
Futbolun yapısını düzenleyen bir başka etmen, Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) kendisinin de bir tür şirket haline dönüşmesi. Şu anda yaklaşık 208 milyon dolarlık bir bütçeye sahip olduğu tahmin edilen TFF’nin, 2007-2008 sezonundaki bütçesi 124 milyon liraydı. Bu gelir artışının nedeni olarak lige giren sponsorların sayısının artması ve milli takım yayın haklarının daha iyi pazarlanması gösteriliyor.

Bununla birlikte, TFF’nin en büyük gelir kalemini naklen yayın ihaleleri oluşturuyor. 2009-2010 sezonunda naklen yayın ihalesi 140 milyon dolara verilirken, 2010-2011 sezonunda bu fiyat 321 milyon dolara fırladı. TFF, yayın haklarından elde edilen gelirin yaklaşık yüzde 10’una kasasına koyuyor.

Yayın ihale gelirlerinin takımlar arasındaki paylaştırılma yöntemi de sistemi besliyor. Oranlar değişmekle birlikte, gelirlerin yaklaşık yüzde 10’u ligde bu zamana kadar şampiyon olmuş takımlara, şampiyonluk sayılarına göre veriliyor. Ligde uzun süre “dört büyükler egemenliği” olarak bilinen sistemin devam etmesi, bu kulüplerin maddi olarak da işine geliyordu. Gelirlerin yüzde 30 civarındaki bir bölümü tüm takımlara eşit olarak dağıtılıyor. Yüzde 40 civarı puan performansına göre, yüzde 10 civarı da ilk altı sıradaki takımlara prim olarak veriliyor.

Transfer piyasasındaki yolsuzluklar da sıkça dillendirilen bir mesele. Geçtiğimiz sene, teknik direktör Bülent Uygun'un da adının karıştığı bir transfer yolsuzluğu patlak vermişti. İlgili soL haberleri: Bülent Uygun bu defa duvara tosladı! Türkiye futbol piyasası ya da Bülent Uygun’dan özetler…

Formalara alınan sırt ve kol sponsorluklardan elde edilen gelir 50 milyon doları aştı. Özellikle TFF’nin Türkiye Kupası’nı yeniden düzenlemesi ile artan maç trafiği dolayısıyla tribün gelirleri de artış gösterdi. Bütün bunların dışında, büyük ve orta boy kulüplerin başkanları ve yöneticileri, futbola da “yatırım” yapan büyük patronlar. Türkiye'de 2010'da üç büyük futbol kulübünün toplam gelirleri 600 milyon TL'yi geçmiş durumdaydı. Gelirlerin yüzde 32'sini yayın hakları oluşturuyordu.

Yasal önlemler çözüm mü?
Futboldaki şike ve yasadışı bahis skandallarını önlemek için ne yapılması gerektiği, özellikle son yıllarda daha fazla konuşulur oldu. FIFA ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların soruna temel yaklaşımları, kulüplerin temel gelir kaynaklarının güvence altına alınması ve menajerlik mesleğinin kurumsallaştırılması ile birlikte futboldaki bahis ve şike iddialarının azalacağı yönünde.

Futboldaki bahis oyunlarıyla, spor faaliyetlerinde maç sonuçlarının ayarlanabildiği, bunun ise daha çok kazanç amacıyla, para akışını artırırken, kontrolün de sağlanamadığı vurgulanırken, bunun önüne geçmek için önerilenler ise şunlar: İnternet ortamındaki bahislerin daha etkin denetlenmesi, daha profesyonel ve kurumsal hale gelmelerinin teşvik edilmesi, en iyi ülke uygulamalarının örnek alınması, iyi yönetişim sisteminin sağlanması, uluslararası işbirliğinin sağlanması ve yaptırımlarda uluslararası standartlara uyulması.

Fakat bahis sektörünün parasal olarak futbolun kendisini bu kadar belirleyebildiği bir yapıda, alınan yasal önlemlerin “şike”nin önüne geçip geçemeyeceği bir hayli şüpheli.

Erman Çete (soL)