Metin Kurt: Bütünlüklü mücadele şart

Şike skandalı ve tutuklamalar sürerken Devrimci Spor Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Metin Kurt'un görüşlerini aldık. Sporun siyasetten bağımsız değerlendirilemeyeceğini söyleyen Kurt, bu alanda bütünlüklü bir mücadele verilmesi gerektiğini belirtti.

Şike skandalını nasıl yorumluyorsunuz? İlk defa mı yaşanıyor bu olaylar ülkemizde?
Ben biraz daha genelden bakmak istiyorum olaya. Günümüzde spor bir oyun değil sporcular da oyuncu değil. Spora damgasını vuran burjuva rekabeti sporu metalaştırmıştır. Devasa bir futbol endüstrisi ortaya çıkmıştır. Ben 50 yıldır bu işin içindeyim. Kimse bu alanda spor olsun diye bulunmuyor. Şike, doping, siyaset, mafya, ırkçılık, şiddet, küfür zaten düzenin spora yansımalarıdır. Bunlar münferit olaylar değil. Bu bir sistem sorunudur ve düzenin sporu neoliberal politikaların sporudur. Yıllardır sporu yöneten sağ siyaset bugün kumarbazların cirit attığı bir spor batakhanesi yaratmıştır.

Bu işin başı 12 Eylül faşist darbesine dayanır. Politika tatile çıkmış ve futbolcu devri başlamıştır. Şike mi arıyorsunuz? Cuntanın Ankaragücü'nü 2. ligden 1. lige çıkarmasını hatırlayın. Naim Süleymanoğlu'nu örtülü ödenekten 1 trilyon alarak Türkiye'ye getiren Özal şike yapmamış mıdır? Neoliberal politikaların yansıması dediğimiz şey böyle bir şeydir. Spor düzeni, sistemi ayna sadakatiyle yansıtır. Şike, rüşvetin spordaki adıdır. Bir ülkede rüşvet varsa sporda şikenin olmaması mümkün müdür? Böylesine trilyonların döndüğü, kapanın elinde kaldığı bir ortamda mafyanın olmaması mümkün müdür?

Spor politikalarını izleyerek bir ülkenin siyasal ortamı açıklanabilir. İddia kumar değil midir? Gençler okul harçlıklarını iddiaya yatırıyor. Milyonlarca genç temel hakkı olan oyun alanlarından yoksun. Öbür yanda yüz binleri bulan spor emekçileri güvencesiz. Hepsinin geleceği yöneticilerin iki dudağı arasında. İç kanunda bile “sporculara uygulanmaz” maddesi var. Önce bu düzeni sorgulamak gerekiyor. Kişilere değil sisteme yüklenmek gerekiyor. Sporun önyargılardan arınması lazım. Teksesli burjuva korosu yıllardır o kadar çok konuşuyor ki sporun masumiyeti önyargılarla onaylanmış durumda. Esas rahatsız oldukları şey sporun masumiyeti tartışılmaya başlandığında sistemin de tartışılacak olması. Onlar bazı kişileri kurban ederek bu masumiyeti kurtarmaya çalışıyorlar. 3Fyi hatırlayalım, ünlü diktatör Franco'yu alalım ele, Bernabeu stadı yapılırken “Bana yüz bin kişilik bir uyku tulumu yapın” demiştir. Salazar ne demişti? “Kırk yıllık iktidarımı futbola borçluyum.”

12 Eylül'den sonra bizim sözde aydınlarımız bu kervana katıldılar, futbol kültürü, endüstriyel futbol gibi safsataları ortaya attılar. Bizim zamanımızda da vardı bunlar, önüne bir sıfat koyunca yeni bir şey söylemiş oluyorsun. Sanki düzenden soyutlanmış ayrı bir alan tarif ediyorsun. Halbuki yalnızca düzenin sporu ve düzenin spor emekçileri vardır. Spor emekçileri sosyal güvenceye kavuşturulmadan ve bu alan yasal güvenceye kavuşturulmadan bugün sadece ve sadece kişiler değişir, düzen aynı kalır.

Peki madem bu tarz olaylar oldum olası vardı, soruşturma neden bugün patladı? AKP'nin bu davadaki niyeti nedir?
Mesele sadece AKP meselesi değil, sistemin meselesi. Bu sorun tabanda AKP'yi de iktidara getiren neoliberal politikaların eseridir. İleri demokrasi, Demokratik Açılım derken aslında neoliberal politikaların karşısına çıkacak olası muhalif güçleri sindirme operasyonları yürütülüyor. Atılan her gol emekçi kalesine giriyor. Bir devrimci, solcu olarak buna karşı mücadele vermenin gerektiğine inanıyorum. Sol hiçbir zaman için spor arenalarında bir mücadele stratejisi ve taktiği yaratamamıştır. Devrimci Spor Emekçileri Sendikası ve destekçisi TKP sayesinde sol bu alanda da söz söylemeye başlamıştır. Bu alan solcular tarafından doldurulmalıdır. Sözümona bu alanı aklıyorlar. Aslında tam tersi bu alanda kendilerine karşı olabilecek kişileri tasfiye etme söz konusudur. Temizlemek için sistemi sorgulamalılar ama sistemi sorgularlarsa kendilerini sorgulamış olacaklar.

Soruşturmada tutuklananlar arasında futbolcuların olmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
iyi ki yok! Trilyonların döndüğü bir spor pastası var. Kimler kazanıyor kimler kaybediyor bu sorgulanmalı. Türkiye'de spor denince akla futbol, futbol denince de akla 40-50'yi geçmeyecek oyuncu ve dört büyük kulüp geliyor. Halbuki milyonlarca genç ve 500 bini geçen spor emekçileri var. Ama herkes bu 40-50 kişi üzerinde bu işi organize ediyor. Medyada bir sürü spor programı yapılıyor. Hiç spor gerçeğinin tartışıldığını gördünüz mü? Sporcu, posası sıkılıp çöpe atılacak bir meta durumunda. Yapmamız gereken bu ortama müdahaledir.

Juventus-Fenerbahçe kıyaslamalarına nasıl bakıyorsunuz?
Dünyanın her yanında bu işler böyle. Juventus'la kıyaslama yapmak işin aslını örtmeye yönelik girişimlerdir. Olaya sistematik bakmak ve sistem sorunu olarak görmek zorundayız. İtalya'da da dünyanın başka her yerinde olduğu gibi spor neoliberal politikalar tarafından belirlenmektedir.

10 Temmuz'da Kadıköy'de yürüyüş yapan taraftar gruplarına polis saldırısı gerçekleşti. Buna dair söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Öyle ya da böyle toplumsal olaylar karşısında duyarlı olan insanlara sporun düzenden bağımsız düşünülmemesi gerektiğini gösteren öğretici bir olaydır. İktidara yönelik yapılan herhangi bir şey yaratılmak istenen korku imparatorluğunda böyle karşılanacaktır. Gözümüz korkmasın, savunduklarımızın arkasında duralım. Sınıf bilinci içerisinde mücadele etmemiz gerekiyor ve duyarlılık sahibi olan herkesi Devrimci Spor Emekçileri Sendikası'nda mücadele etmeye davet ediyorum.

(soL - Haber Merkezi)