Basketbolda ABD hegemonyasını yıkan geri dönüş

42 yıl önce bugün, Soğuk Savaş'ın gerginliğinde, ABD ve Sovyetler arasında oynanan basketbol olimpiyat finali, iki farklı anlayışın kapışmasına ve muhteşem bir geri dönüşe sahne olmuştu. Türkiye'nin bu günlerdeki geri dönüşleri de heyecanlı olsa da, 1972'deki maçın bambaşka bir anlamı vardı.

İsmail Sarp Aykurt

Tarihteki özel anları anlatmak, bilakis bunu yazınsal bir biçimde ifade etmek kimi zorluklar içerir. Bu nedenle, başlamadan küçük bir rezerv koymak gerekli. Hele ki o gece yaşanırken fiziksel olarak henüz bulunmayan biri için daha da irrite edici olabiliyor durum. Bu bağlamda, döneme ait tüm “kıt” kaynakları iyi işlemenin yakıcı derecede önem arz ettiği not edilmeli.

Devam edelim.

1972 senesi birçok başlık için olduğu gibi spor için de kritik derecede mühim bir yıl. Soğuk savaşın tüm “sıcaklığı” ile devam ettiği bir konjonktürde, Sovyetler Birliği ile Birleşik Devletler’in doğrudan karşı karşıya geldiği her buluşmada, tahmin edilebileceği gibi, gerginlik tırmanıyordu. Bu buluşmalardan birisi de 1972 Münih Yaz Olimpiyatları basketbol finalinde gerçekleşti.

6 Eylül 1972’de oynanan yarı finaller sonucunda, İtalya’yı eleyen ABD ile, Küba’yı geçen Sovyetler Birliği final oynamaya hak kazanırlar. O ana dek üst üste altın madalyalar kazanan ve 1936’dan beri düzenlenir olan basketbol organizasyonlarının en önemli takımı görüntüsünü veren ABD, mağrur bir tavır ve özgüven ile geldiği turnuvada en önemli rakibi Sovyetler Birliği’ne karşı favori olarak da görülür. Bazılarına göre bir hesap yanlışı yoktur, ne de olsa ABD daima kazanır!

9 Eylül gecesi tüm dünyanın gözü Batı Almanya’nın parkelerindedir.

Sovyetler büyük oyun kurucusu, set oyunu dahisi Sergei Belov öncülüğünde maça iyi başlar. Genelinde gergin bir havada geçen maç, ikinci yarıda kavgalar ile kesilir. Maç içinde her iki takımdan da diskalifiye edilen oyuncular olur. Ne de olsa maçın anlamı başkadır, soğuk savaş parkelerde de iliklerine kadar hissettirir kendisini…

Oyun ritminin Sovyetler tarafından kontrol edildiği ve sayı farkının 10’a kadar çıktığı maçta, ABD oyunun genelinde “geriden” gelir. Katı ve agresif müdafaa, bolca top çevirme, efektif set oyunları organize eden Sovyet basketbolcular, Amerikan hücumcuları durdurmayı başarırlar.

Sovyetler, kolektivizmin parkelerdeki aynası gibidir. Yarattığı ekolün gerektirdiklerini yapar…

Maçın son anları ise, bir basketbol müsabakasında yaşanabilecek ve izlenebilecek en ilginç olayların pratik edildiği bir zaman dilimini içerir. Zaman dilimi hem kısa hem de uzundur.

En ideolojik, en kaotik ve en tartışmalı 3 saniye…

Farkın 10 sayıya kadar çıktığı evreden sonra, atletik ve çabuk oyuncuları ile maça tutunur ABD… Basketbol tabiri ile geri dönmüştür.

Fark kapanır ve maçın tamamlanmasına 7 saniye kala fark bire iner, Sovyetler 49-48 öndedir. Hücum sırası Sovyet basketbolculardadır. Yalnız, hesapta olmayan bir top kaybı pahalıya patlar ve faul alan ABD’li oyuncu Doug Collins iki serbest atış kullanır.

ABD 1 sayı öne geçer. Sovyet basketbolcular dip çizgiden oyunu başlatır fakat 3 saniye içerisinde kullanması gereken topu kullanamaz. Kısa bir sevinç yaşanır ABD kanadında.

Ancak bir terslik olduğu kısa sürede Sovyet benchinin de itirazı ile anlaşılır. O zamanki kurallar ile, elektronik bir cihaz vasıtasıyla alınan mola gözden kaçırılmıştır. FIBA yetkilileri sahaya inerek kısa bir inceleme yapar ve topu Sovyetlere verir.

Sovyet oyuncular yeniden dip çizgiden başlarlar oyuna süre erir. ABD şampiyondur! Kelimenin tam anlamı ile çılgınca bir sevinç başlar.

Hegemonya devam etmektedir. Tabii henüz kendilerine göre…

Çünkü 3 saniye olması gereken Sovyet hücum süresi, henüz 1. saniyede hatalı bir bitiş sesi ile sonlanır. Sovyet itirazı kabul olur, skorboard yanlış çalışmıştır. Delice sevinen ABD’liler sahadan çıkmak zorunda kalır yeniden…

Sovyetler dip çizgiye yeniden gelir. 3 saniyeyi 3. kez oynamak için…

Top Ivan Edeshko’nun ellerindedir. Ivan, topu olanca gücü ile Sovyet dip çizgisinden Amerikan pota altına doğru atar. Topu alan Sergei Belov’un kardeşi Sovyet pivot Aleksandr Belov sayı yapar!

Şu yazı görünür ekranda… URS:51 USA:50

Aynı anlarda Sovyet spiker “zafer bizim” diye bağırmaktadır. Sovyetler Birliği dünya şampiyonudur!

ABD cephesi madalya törenine çıkmaz, itirazlar edilir, hatta 5 kişilik bir heyet oluşturulması teşvik edilir. Ama sonuç değişmez. 3’e 2 oy ile Sovyetlerin şampiyonluğu tescil edilmiş olur. Kazanılan sadece bir maç değildir, hegemonya tarihe gömülür.

İşte bugün bu tarihi spor zaferinin yıldönümü…

Bu hem ilk şampiyonluk, hem kolektivizmin zaferi hem de sosyalizmin bir insana neler katabileceğinin özel bir tarifi, parkelerdeki uzantısı…