Kartal'da bugün emekçiler toplanıyor

İşçi sınıfının yükselen örgütlülüğünü zayıflatmak için sermaye iktidarının yaptığı hamleye karşı 15-16 Haziran 1970'de işçilerin gerçekleştirdiği Büyük Yürüyüş'ün 40. yılında, işçiler emek düşmanı politikalara karşı ve özelleştirmecilerden hesap sormak için alanlara çıkıyor.

AKP hükümetinin emeğe yeni saldırılara hazırlandığı bir dönemde, TEKEL direnişi ile ölü toprağını üzerinden atmış olan işçi sınıfı alanlara çıkıyor.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Türkiye Komünist Partisi (TKP), emek düşmanı politikalara karşı işçileri Kartal Meydanı'na çağırıyorlar. TKP, 13 Haziran Pazar (bugün), DİSK ise 16 Haziran'da Kartal Meydanı'nda işçi mitingleri düzenleyecekler.

TKP'nin "Halkın İşini ve Ekmeğini Çalanlardan Hesap Sorma Zamanı" başlığıyla düzenleyeceği mitinge, eğitim, sağlık, metal, deri, maden gibi birçok sektörden emekçi katılacak. DİSK ise 16 Haziran'da düzenleyeceği mitinge örgütlü örgütsüz tüm emekçileri ve ezilenleri davet ediyor. TEKEL işçileri ise miting meydanlarında kitlesel bir şekilde yerlerini alacaklar.

DİSK'ten büyük işçi buluşması
15-16 Haziran'ın 40. yılında, bu iki günün Türkiye işçi sınıfı için bir direniş ve zafer günü olduğuna dikkat çeken DİSK 16 Haziran günü saat 20:00'de Kartal Meydanı'nda büyük bir işçi buluşması organize edecek. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan DİSK Başkanı Süleymen Çelebi, düzenleyecekleri mitinge sadece DİSK'e bağlı sendikaların üyelerini değil, tüm ezilen ötekileştirilenleri davet ettiklerini söyledi.

Ülkenin çeşitli bölgelerinde direnişlerini sürdüren işçileri de Kartal Meydanı'ndaki buluşmaya getirmeyi amaçlayan DİSK, işçi buluşması için "Kriz bahane edilerek veya sendikal faaliyetlerinden dolayı, demokratik haklarını aradıkları ve yasal haklarını kullandıkları için işten atılan, sendikaları kapatılan, sendikal faaliyetleri durdurulan, işyerleri önünde direnen, mahkeme kapılarında iş davalarının sonuçlanmasını bekleyen binlerce emekçiyle yapacağımız bu buluşmaya ülkemizin değerli sanatçıları da katılacaktır" açıklaması yaparak çağrıda bulundu.

Kartal'da "Hesap Sorma Zamanı"
TKP ise 13 Haziran Pazar günü (bugün) Kartal'da "Halkın İşini ve Ekmeğini Çalanlardan Hesap Sorma Zamanı" başlığıyla bir işçi mitingi düzenleyecek. Yurtsever Cephe İşçi Birliği şubelerinin de destekleyeceği ve saat 17:00'de başlayacak olan miting Erdal Erzincan, Sabahat Akkiraz, Metin Coşkun, Orhan Aydın'ın da katılımlarıyla gerçekleşecek.

TKP'nin Nisan ayı ortasında başlattığı "Halkın İşini ve Ekmeğini Çalanlardan Hesap Sorma Zamanı" kampanyası kapsamındaki çalışmalar yoğun bir şekilde sürdürülüyor. Kampanyanın başlatıldığı gün özelleştirme ve yağma politikalarının sorumlusu olan yönetici, siyasetçi ve bürokratlar aleyhinde bir suç duyurusunda bulunulmuştu.

Kampanyaya ilişkin çeşitli illerde bugüne kadar imza masaları açılıp, bildiriler, broşürler dağıtılırken, düzenlenen salon toplantıları da yoğun katılımlarla gerçekleşti.

TKP "Halkın İşini ve Ekmeğini Çalanlardan Hesap Sorma Zamanı" çalışmasını yarın Kartal'da düzenleyeceği bir işçi mitingiyle sürdürecek. Mitingin öncesinde saat 16:00'da ise Cevizli TEKEL fabrikasının önünden Kartal Meydanı'na kadar bir yürüyüş gerçekleştirilecek.

15-16 Haziran Büyük İşçi Yürüyüşü'nün 40. yılında gerçekleştirilen mitinge özelleştirme politikalarının büyük bir yıkım yarattığı ve kriz gerekçesiyle emekçilere yoğun bir saldırının gerçekleştirildiği eğitim, sağlık, metal, deri, hizmet, inşaat, maden ve havacılık sektörlerinden emekçilerin yoğun bir şekilde katılması bekleniyor. Mitingde bu sektörlerden emekçilerin yanısıra, TEKEL işçileri ve TKP Genel Başkanı Erkan Baş birer konuşma yapacaklar. Miting programının Erdal Erzincan'ın konseriyle sona ereceği bildirildi.

İşçileri 15-16 Haziran'ın 40. yılında meydanlara çıkaran emek düşmanı politikalar, kriz gerekçesiyle giderek derinleştiriliyor. 20 yıla yayılan özelleştirme uygulamaları ile işsizliğin ve yoksulluğun arttığı ülkemizde, metalden, eğitim ve sağlığa, TEKEL'den madenlere büyük bir yıkım yaratıldı.

Metal işçileri yine ön saflarda olacak
İmalat sanayinin en önemli sektörü olan metalde, gerçekleştirilen özelleştirmelerle sektör bütünüyle yerli ve yabancı sermayeye bırakıldı. Erdemir ve Seydişehir Alüminyum'un özelleştirilmesiyle, sektörde bağımlılık derinleşti. Sektörde borusunu rahatça öttüren patronlar, rekabet gücünü artırmak adına işçileri daha fazla ve yoğun çalıştırmaya mecbur ediyorlar. Haftalık ortalama çalışma süresinin 50 saati aştığı sektörde, kriz MESS çatısında örgütlü işverenler tarafından yeni saldırıların bahanesi haline getirildi.

Başta otomotiv olmak üzere kârlılığın kriz sürecinde alabildiğine artmış olması ise patronların ikiyüzlülüğünü gözler önüne seriyor. 2010-2012 dönemini kapsayacak grup toplu iş sözleşmesi sürecinde kazanımlarını koruyup artırmaya çalışacak olan metal işçileri, 40 yıl önce Gebze-İstanbul hattındaki büyük yürüyüşte olduğu gibi, meydanlarda özelleştirme politikalarından ve patronlardan hesap sormak için en önde yerlerini alacaklar.

Eğitim ve sağlık emekçileri tasfiyeye karşı çıkıyor
Artan işsizlik ile günbegün emekçi halkın yoksulluğu yoğunlaşırken, eğitim ve sağlık gibi aslında birer hak olan en temel hizmetler, artık parayla satın alınmaya başlandı. AKP hükümeti, özellikle sağlık alanında başlattığı bir dizi reform ile sağlık hizmetini piyasanın emrine verdi.

Hükümetin bu konuda attığı en büyük adım, IMF ve Dünya Bankası'nın dayatmasıyla gündeme getirilen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasası oldu. 2008'de yürürlüğe giren yasa ile halkın emeklilik güvencesi ortadan kaldırılırken ve sağlık hizmeti paralı hale getirildi.

SSGSS'nin yürürlüğe girmesinden 1 yıl geçmeden, sistemin iflas ettiği bizzat hükümet yetkilileri tarafından açıklandı. Halk sağlık hizmetinden daha zor ve pahalı yararlanmaya başlarken, hükümetin sağlık harcamaları adeta patlama yaptı. Sağlıkta harcamalar, insanca sağlık hizmeti almak isteyen halka değil, özel hastane patronlarına, ilaç tekellerine, tıbbi cihaz şirketlerine yaradı. AKP hükümeti şimdi, sağlık bütçesindeki deliğin kapatılması için de, halkın cebine göz dikmiş durumda. Sağlık emekçilerine ise taşeronlaştırma dayatılıyor.

Eğitimde ise ilköğretimden üniversiteye her kademede farklı yollar ve araçlarla piyasalaştırma operasyonu yürütüldü. Eğitimde artan dershaneler ve paralı uygulamalar ile fırsat eşitsizliği giderek büyüdü. Eğitim alanında piyasalaştırmada iş öyle bir noktaya taşındı ki, bugün rant yaratmak için okulların satışı dahi gündemde. Öte yandan, onbinlerce öğretmenin ise ataması yapılmayarak, eğitimde eşitsizliklerin artmasına göz yumulurken, eğitim emekçileri de işsiz bırakılıyor.

Madenciler "kaderine" razı değil
Türkiye'de madenler, işçiler açısından birer ölüm çukuruna dönüşmüş durumda. Madenlerde neredeyse gün aşırı ölümlü iş kazaları yaşanmaya başladı. Ülkemizde giderek daha fazla sayıda maden ruhsatı özel sektöre devrediliyor. Madenlerin özel sektöre devredilmesi dışında, kamu işletmesi Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) mevcut madenlerinde de giderek daha fazla faaliyet taşeron firmalara verilerek özelleştiriliyor. Madencilik sektöründe taşeronlaşma ise facialara davetiye çıkarıyor. Son olarak, Zonguldak'ta TTK'ya ait Karadon maden ocağında grizu patlaması sonucu 30 maden işçisi hayatını kaybetti. Madencilerden 2'sinin cesedine hâlâ ulaşılamadı.

İş cinayetlerine yol açan, özelleştirme ve taşeronlaştırmanın en açık kanıtını, TTK'nın yeraltı işçisi sayısının 1990'da 21 bin düzeyinden 2009'da 8.754'e, yerüstü işçisi sayısının ise 13.325'ten 2 bin 225'e kadar gerilemesi oluşturuyor.

Özel sektörün işlettiği madenlerde ise tablo çok daha vahim. Karadon faciasından birkaç ay önce 2010 yılı Şubat'ında Balıkesir Dursunbey'de 13 işçi ölmüş, madende göçük sonrası yapılan incelemelerde ihmal ve eksiklikler tespit edilmişti. Aralık 2009'da ise bu kez Bursa Mustafakemalpaşa'da 19 işçi hayatını yitirmişti.

Dursunbey'deki faciadan sonra Çalışma Bakanı Ömer Dinçer "İş kazası, toplumsal bir kültür meselesidir" saptamasını yaparken, Başbakan Tayyip Erdoğan ise Karadon'daki göçükten sonra gittiği Zonguldak'ta madendecilerin acılı ailelerine "madencinin kaderinde bu var" sözlerini etmiş ve AKP hükümetinin bu yaklaşımı acıların öfkeye dönüşmesine neden olmuştu.

Deri sektöründe direniş var
Rusya ve Çin'in devreye girmesiyle, 2000'li yıllarda "rekabet gücü"nü yitiren deri sektöründe patronlar, işçilik maliyetlerini düşürmeye çalışarak sömürüyü artırmaya çalışıyorlar. Deri sektöründe patronlar, işçilerin örgütlenmesine tahammül edemezken, son dönemde bu nedenle, çok sayıda işçi kapı önüne kondu. Sendikasızlaştırma ve işten çıkarmalara karşı irili ufaklı birçok direnişe imza atan deri işçileri, DESA'da mücadelelerini kazanımla sonuçlandırdılar. Son olarak Yeşil Kundura'da sendikalı oldukları gerekçesiyle işten atılan Deri-İş Sendikası'na üye işçiler 27 Mayıs'ta direnişe başladılar.

TEKEL'de işçiler "yağma yok" diyor
Özal’ın başlattığı TEKEL’in özelleştirme sürecini ülkeyi bir borç ve bağımlılık batağına sürükleyen AKP hükümeti ve Başbakanı Tayyip Erdoğan tamamladı.

AKP’nin hemen öncesinde iktidarda olan DSP-MHP-ANAP hükümeti ve hükümetin Ekonomi Bakanı Kemal Derviş, 4733 Sayılı Kanunu çıkararak TEKEL’in ölüm fermanını imzalamıştı.

Bu yasaya uygun hareket eden AKP hükümeti, TEKEL’i önce 3’e böldü. Alkollü içkiler bölümü 2003 yılında 292 milyon dolara Limak-Nurol-Özaltın-Tütsab Girişim Grubu’na satıldı. Satın alan grup yaklaşık üç yıl sonra bu şirketi üç katından fazla bir meblağa, 950 milyon dolara Amerikan Texas Pacific Group’a sattı. TEKEL fabrikalarının bu satışında büyük bir vurgun gerçekleştirildi.

TEKEL’in sigara fabrikaları ve markaları ise 2008 yılında yıl 1 milyar 720 milyon dolara British American Tobacco (BAT)’ya satıldı. Bu satış yapılırken çalışanlara Yaprak Tütün İşletmelerinin satılmayacağı/kapatılmayacağı sözü verildi. Ancak, TEKEL’in son birimi Yaprak Tütün İşletmeleri bir süre önce Özelleştirme İdaresi tarafından kapatıldı. Bu işletmelerde çalışan 12 bin işçi ise işsiz bırakılmak tehdidi ile karşı karşıya kaldılar. Ankara'da Aralık 2009'da en temel hakları için ve kendilerine dayatılan 4-C statüsüne karşı direnişe başlayan TEKEL işçileri, 78 gün süren direnişleriyle hem özelleştirme politikalarına en sert yanıtı verirlerken hem de sınıf mücadelesine ivme kazandırdılar.

TEKEL işçileri, 15-16 Haziran'ın 40. yılında yapılacak mitinglerde en ön safta yer tutacaklar.

(soL-Haber Merkezi)