Karayolu işçisinden AKP’ye oy çıkmaz!

Onların adı “taşeron işçisi”. Oysa Karayolları Genel Müdürlüğü işçisi oldukları Yargıtay kararlarıyla kesinleşti. 8 bin işçinin 2 yıldır beklediği kadro bir türlü verilmedi. Çeşitli bölgelerden soL’a konuşan işçiler, “AKP bu seçimde bizden oy beklemesin” diyor.

Yıldız Koç - soL

Seçimler yaklaştıkça iktidarın “reklam” malzemesi haline getirdiği taşeronluk konusu da yeniden gündeme gelmeye başladı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, gün aşırı verdiği demeçlerle, konuyla ilgili düzenlemelerin seçim sonrası Meclis gündemine geleceğini propaganda ederken, yandaş medya da bu açıklamaları “1 milyon işçiye müjde” başlığıyla duyurmaktan geri kalmıyor. Hükümetin elindeki taslakta neler yazdığı henüz açıklanmasa da 11 Kasım 2013 tarihli Üçlü Danışma Kurulu’nda yapılan sunumda yer alan düzenlemelerin taşeron işçilerinin sorunlarını gidermeye yönelik olmadığı hatırlanacaktır. Hükümetin işçi ve patron örgütlerine yaptığı sunumda, taşeronluğu yaygınlaştırmayı ve meşrulaştırmayı hedefleyen, işçilerin muvazaalı durumda asıl işverenin işçisi sayılmasını engelleyen düzenlemeler yer alıyordu.

Uzun yıllar boyunca taşeron işçisi kabul edilmesine karşın, asıl işverenin işçisi olduğu Yargıtay kararlarıyla netleşen en geniş işçi toplamı ise Karayolları Genel Müdürlüğü’nde çalışıyor. 29 aydır kadro bekleyen işçiler, “AKP iktidarından umudu kestik” diyor. Karayolları Genel Müdürlüğü’ne bağlı bölge müdürlükleri ve şube şefliklerinde 10 yılı aşkın süredir “hizmet alımı” adı altında işçi temini yapılıyordu. Son yıllardaki girişimler, açılan davalar ve çıkan Yargıtay kararları, 8 bine yakın taşeron işçisinin, aslında Karayolları Genel Müdürlüğü’nün işçisi olduğunu gösterdi. Yargıtay kararlarına karşın AKP iktidarı işçilere kadro vermedi, “bugün, yarın” diyerek işçileri oyalamaya çalıştı.

Kadro beklerken sorunları gün geçtikçe büyüyen, çoğu icralık olan, çocuklarına mama dahi alamadıklarını söyleyen işçilerle görüştük. soL’un çeşitli bölgelerden konuştuğu işçilerin ortak sözü ise çok net: “Bu seçimde AKP’ye oy yok!”

"Bebeğine mama alamadı"
Yaşanan sürece ilişkin soL’a bilgi veren Yol-İş Sendikası Ankara 1 No’lu Şube Teşkilatlandırma Sekreteri Şaban Çekil, “Biz çocuklarımıza doğruluğu, dürüstlüğü, yasalara uymayı öğretiyoruz, iktidar yasaları uygulamıyor. Arkadaşlarımız davaları kazandı, ortada Yargıtay kararı var ama bu kararlar görmezden geliniyor. Toplu sözleşme sürecinde, mahkeme ‘bunlar karayolu işçisidir’ dedi ve toplu sözleşmeye dahil etti ama yine de 1 senedir arkadaşlarımız toplu sözleşmeden yararlanamıyor” dedi.

"Bir işçi intihar etti"
Taşeron işçilerinin yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle sağlıklarının bozulduğunu, hayatlarının alt üst olduğunu belirten Çekil, yaşananları şu sözlerle anlattı: “Bir arkadaşımız 35 günlük bebeğine mama alamadı parasızlıktan. Annesinden aldığı tarhana çorbasını içirmek zorunda kaldı küçücük bebeğe. Kömür alamıyorlar, odun alamıyorlar evlerine. Eşleriyle araları bozuluyor, çocuklarına bir simit parası dahi veremiyorlar. Evlerin elektriği, suyu kesik. Aldıkları para 800-900 lira, onu da müteahhit 2-3 ay geç veriyor. Bize gelen bilgilere göre Şubat ayında Ankara’da yaptığımız eylemden sonra, eve dönen bir taşeron işçisi intihar etti. Hastanede çalışan bir işçiymiş. Tüm taşeron işçilerinin psikolojisini bozdular.”

Yol-İş Sendikası olarak AİHM dahil her yere başvurmaya kararlı olduklarını söyleyen Çekil, sözlerini “AKP verdiği sözleri tutmuyor. Bu seçimde AKP’ye verilecek oyumuz yok” şeklinde bitirdi.

"Kadro yoksa oy yok"
Yaşanan baskılar nedeniyle ismini vermek istemeyen, Karayolları 6. Bölge’den bir taşeron işçisi, sendikanın daha fazla mücadele etmesi gerektiğini vurguladı. “Sendikalar TEKEL sürecinde dik dursaydı işçiye daha fazla sahip çıksaydı, bugün işçi sınıfı olarak bu durumda olmazdık” diyen işçi, karayollarındaki çalışma koşullarını ise şu sözlerle anlattı: “Kadrolu arkadaşlarımız arasında 2.500 lira, 3.000 lira ücret alanlar var, biz asgari ücretle çalışıyoruz. Kadrolulara yaptıramadıklarını bize yaptırıyorlar. 3-4 gün evimize gidemediğimiz oluyor. İkinci sınıf insan yerine dahi koyulmuyoruz.” Ocak ayında Ankara’da yapılan “Bu Pisliği Halk Temizler” eylemine katılıp, Ankara ayazında çıplak ayakla yürüyüş yaptıklarını, ardından Şubat ayında Türk-İş tarafından yine Ankara’da düzenlenen mitinge katıldıklarını anlatan işçi, şunları söyledi: “Ankara mitinginin ardından meydanı terk edip dönmemeliydik. Orada kalmalıydık. Biz orada ‘kadro yoksa, oy da yok’ dedik. Bizlere bunca oyalayanlar, yolsuzluk yapanlar karayolu işçisinden oy beklemesinler. Kaldı ki, bize kadro verseler de mücadeleyi bırakmayacağız. Bu ülkede taşeronluk bitene kadar mücadele devam edecek.”

Bolu/Çaydurt işçilerinden İbrahim de tepkisini şu sözlerle gösterdi: “Kadro vereceğiz dediler, ağzımıza bir parmak bal sürdüler. Keşke demeselerdi. 2-3 senedir bekliyoruz. Ümit bağlamıştık, şimdi önümüzü göremiyoruz.”

"Çocuğumun yüzüne bakamıyorum"
Karayolları 9. Bölge Müdürlü-ğü’nde 2005 yılında işi başlayan Güney de o dönemde Diyarbakır’da duble yolların 3 ayrı kurum tarafından yapıldığını anlattı. “Kadrolular alıyordu 2.500 lira, biz alıyorduk 470 lira” diyen taşeron işçisi, o dönemde servisleri kullanmalarının, şantiyede kalmalarının, çıkan yemeği yemelerinin bile sorun olduğunu söyledi. “Sonra örgütlendik. Davalar açıldı, Yargıtay kararları çıktı” diyen işçi, buna karşın kadro verilmediğini belirterek, “2-3 ay boyunca ücret alamadığımız oluyor. İcralık olduk çoğumuz. Hükümet sürekli bizleri oyalıyor” dedi. Karayolu işçilerinin kesinlikle AKP’ye oy vermeyeceğini anlatan taşeron işçisi, sözlerine şöyle devam etti: “Hangi bölgede, hangi parti AKP’nin karşısındaysa ona oy vereceğiz. Tüm arkadaşlarımızın tepkisi bu yönde. Bizim müteahhit ihaleyi ilk aldığında halk otobüsüyle geliyordu. Şimdi altında BMW var. Devlet 1 kişiyi zengin ediyor, binlercesini yoksullaştırıyor.”

"Açız, icralık olduk"
Diyarbakır’dan bir başka işçi ise tepkisini şu sözlerle ifade etti: “3 aydır buradayız. ‘Maaş’ diyoruz, ‘yok’ diyor. Hepimiz açız. İcralık olduk. Benim Yargıtay’dan kazanılmış davam var. Hani hukuk devletiydi? Hukuk devletiyse uygula yasaları. Elektrikten dolayı icralığım, sudan dolayı icralığım. Sabahları çocuğum beni görmesin diye erkenden çıkıyorum evden, akşam karşılaşmayalım diye geç geliyorum eve. Yüzüne bakamıyorum. Öldürülen köpekler tüm kanallarda ana haber bültenlerinde dakikalarca yayımlanıyor, onbinlerce işçinin eylemlerini görmezden geliyorlar. Bir köpek kadar değerimiz yok mu? Ne yapalım? Gündeme gelmek için kendimizi mi yakalım, ortalığı mı yakıp yıkalım?”

"Yol-İş Sendikası daha aktif olmalı"
Yaşanan sürece ilişkin gazetemize bilgi veren Muğla Yol-İş İşyeri Baştemsilcisi Hüsamettin Kaya ise “Taşeron işçilerine anayasa mahkemeleri yüksek yargısının ‘İşe girdikleri günden beri Karayolları Genel Müdürlüğü’nün işçileridir’ ibaresini verdiği günden bu güne 27 ay geçti. İşçiler, 27 aydır hakları olan kadroyu alamıyor” dedi. Maliye Bakanlığı’nın kadro tahsisini görmezden geldiğini vurgulayan Kaya, karayolu işçilerinin eylemlerinin kamuoyunda görünür olmadığını söyledi. “Örneğin Muğla’da çok az kişiyiz. Yanıbaşımızdaki Yatağan işçileri gibi sesimizi sağlam biçimde duyuramıyoruz. Bu soruna Yol-İş’in genel merkezinden çözüm üretilmesi gerekiyor” diyen Kaya, seçimlere ilişkin ise şöyle konuştu: “Bizler, karayolları işçileri olarak, işçilerin haklarına saygı duymayan, işçileri demokrasi olan bir ülkede köle durumuna düşürenlere 30 Mart günü saygı duymayacağımızı buradan bir kez daha duyuruyoruz.”

Yol-İş İşyeri Temsilcisi Namık Kemal Karaca ise iktidara tepkisini şu sözlerle anlattı: “Bizler kadro talebiyle dava açan ve bu davayı kazanan işçi arkadaşlarımızı oyalamaya çalışan mevcut sisteme çok hırslıyız. Günlerdir ülkenin çeşitli illerin de işçiler gece gündüz dert anlatmaya çalışıyor. Yanıbaşımızda olan ve tüm ülkenin gündemine giren Yatağan işçileri de bunlardan biri. Bir gece koca yasaları değiştiren, bir kararla kurum açma kudretine sahip olan hükümetin, taşeron işçileriyle ilgili yargı kararına saygı göstermesini beklemenin, bir yurttaş olarak hakkımız olduğunu düşünüyorum.” Sendikanın bu konuda pasif kaldığına dikkat çeken Karaca, “Yol-İş yöneticilerinin, işçilerin hakkı olan kadro için elini taşların altına sokması gerekiyor” dedi.