Diyarbakır'da devrimci öğretmenler, şuraya hazırlıkları tamamladı

Devrimci Eğitim Şurası'na hazırlık için Diyarbakır'da düzenlenen toplantıda kentin eğitim alanındaki sorunları enine boyuna tartışıldı.

Diyarbakır Yol-İş Sendikası'nda hazırlık toplantısını gerçekleştiren Devrimci Eğitim Şurası, çalışmalarını üç başlıkta değerlendirdi. Toplantının açış konuşmasını Devrimci Eğitim Şurası Danışma Kurulu adına Ali Somel yaptı. Devrimci Eğitim Şurası'nın 1968’de toplanma nedenlerine değinen Somel, bugün neden böyle bir şura toplama kararı aldıklarını şöyle ifade etti: “18. Milli Eğitim Şurasında Eğitim Bir Sen gibi AKP yandaşlığı yapan bir sendikanın şuraya sunduğu tavsiye niteliğindeki kararlara baktığımızda bu önerilerin eğitim emekçilerinin ya da öğrencilerin sorunlarına yanıt üretmekten ziyade eğitim sisteminin bütün girdileriyle piyasa insafına terk edilmesine yönelik şuraya telkinde bulunduğunu görüyoruz.”

Kamucu anlayışın yerini liberal zorbalığın aldığı günümüz koşullarında gerici örgütlenmenin özellikle de cemaatçi kadrolaşmanın eğitim sistemini ağ gibi sardığını ifade eden Somel, bölgesel eşitsizliğin diğer tüm alanlarda olduğu gibi eğitime de yansıdığını belirtti. Bu süreci benimsemeyen eğitim emekçileri olarak yeniden Devrimci Eğitim Şurası toplama kararı aldıklarını belirten Ali Somel, sözü komisyon üyelerine bıraktı.

Çalışmalarını 3 komisyon şeklinde örgütleyen Şura bileşenleri, Türkiye genel yoplantısına da üç tebliğ sunacaklarını ifade etti.

"Anadil’de Eğitim Hakkı tüm ilerici eğitim emekçilerinin yıllardan beri en doğal talebidir"
Eğitim programının dönüşümü konusunda anadilde eğitimin önemine işaret eden komisyon üyeleri, özellikle eğitim emekçilerinin ve öğrencilerin iletişim kuramamasından kaynaklı eğitim öğretim faaliyetlerinde aksaklıkların yaşandığını belirttiler.

Ulus-devlet inşa süreçlerinde homojen bir topluluk yaratma politikalarının, kültürel ve dilsel çeşitlilik ve zenginlikler açısından büyük tehlikeler barındırdığına değinilirken bilim çevrelerinin bu tehlikelerin ortadan kalkması ve dilsel zenginliğin korunması için mutlaka anadilde eğitimin sağlanması gerektiğini belirtmelerine karşın hâkim ideolojinin bunun önünde engeller oluşturduğu belirtildi.

Tebliğ sunumundan sonra söz alan katılımcılar kürsüde düşüncelerini belirttiler.

Anadilin, pedagojik, sosyal ve kültürel eğitim olarak ele alınması gerektiğine değinen bir eğitim emekçisi, bilimsel ilkeler doğrultusunda eğitim platformlarında bu konunun tartışılmaya açılması gerektiğini vurguladı.

Bir diğer eğitimci ise Diyarbakır’ın bir köyünde anasınıfı öğretmeni olarak çalışmakta olduğunu belirterek bu konuda yaşadığı sıkıntılardan değindi. Çok basit şarkıların bile anadilde söylenmediği sürece bu yaştaki çocuklar için anlamsız olduğunu belirtirken kendi görev yerinde sözlük kullanarak iletişim kurmaya çalıştığını söyledi.

"Bölgede özellikle Gülen cemaatine büyük olanaklar servis edilmektedir"
Eğitim alanında örgütlenme başlığında bölgede gericiliğin etkilerine değinen 2. komisyon üyeleri Gülen cemaatinin sahibi olduğu Sur dershaneler zinciri, öğrenci yurtları, Fem yayın evleri, Nil koleji, Eflatun Eğitim Köyü gibi kurumlarla büyük bir etki alanına sahip olduğuna değindiler. Bunların dışında İslami motifleriyle bilinen Mustazaflarla Dayanışma Derneği, Ehi-Der gibi derneklerin hemen hemen her cadde başında açtığı okuma salonlarıyla eğitim sisteminin gericileşmesine hizmet ettiklerini belirten eğitim emekçileri, öte yandan sadece Diyarbakır’da 4500 üye sınırına yaklaşan Eğitim Bir-Sen gibi bir sendikanın da eğitim emekçileri üzerinde büyük bir hegemonya kurduğunu ifade ettiler. Eğitimde AKP’nin icraatlarını yapmakla mükellef olan sendikanın badem bıyıklı okul müdürlerinin icraatlarının da detaylı olarak ele alındığı toplantıda bu durumun özellikle eğitim hayatına yeni atanan genç öğretmenlerin, okul müdürlerinin keyfi uygulamaları sonucu bir dizi yaptırımlarla karşı karşıya olduklarını ifade ettiler. Eğitim emekçilerinin, Zaman gazetesine abone olma, Eğitim Bir Sen’e üye olma ya da TOKİ’den ev edinme gibi çeşitli nedenlerle sürekli baskı altında kaldıkları somut örneklerle detaylandırıldı.

Öte yandan üniversiteye 2008 yılında rektör olarak atanan, öncesinde AKP milletvekili adayı olan Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç’la birlikte üniversitenin dokusunun zedelendiğini belirten eğitim emekçileri, üniversitede özellikle eğitim fakültesinde kadroların yandaşlara pay edilmesi, türban serbestîsi, kutlu doğum haftasında fakültelerin bahçelerine ağaç dikilmesi gibi kampanyaların yanı sıra 1. lige bulunan bayan voleybol takımının da aynı zamanda gerici uygulamalar sonucu kapatıldığını belirttiler. Sunumun ardından söz alan katılımcılar kendi yerelliklerinde yaşadıkları sorunlara değinirken cemaat örgütlenmelerine karşı eğitim emekçilerinin güç biriktirmeleri ve alternatif çözümler üretmeleri gerektiğine değindiler.

Eşitsiz gelişim eğitimde de yaşanıyor
3. komisyonda bölgede eğitim emekçileri ve öğrencilerin yaşadığı sıkıntılar yüzünden eğitim öğretim faaliyetlerinin aksadığı dile getirildi. Bölgede yüksek doğurganlığın sonucu olarak nüfusun % 23’ünün 15 ile 24 yaş aralığında olduğu belirtilen komisyon çalışmasında okul çağındaki çocukların büyük bir çoğunluğunun eğitim öğretim faaliyetlerinden yoksun olduğu, maddi sorunlar yüzünden sokaklarda çalışma yaşının alt sınırlara dayandığı bunun yanı sıra anadil konusunda yıllardan beri çözümsüzlük üreten hâkim iktidarların bilinçli tercihleri sonucunda büyük bir kesim arasında ifade sorunu yaşandığına değinildi.

Milli eğitimin bölgede özellikle başvurduğu ücretli öğretmen istihdam etme politikaları yüzünden eğitim faaliyetlerinin aksadığına değinen öğretmenler, özellikle köy okullarının fiziki durumlarının eğitim öğretim etkinlikleri için yetersiz kaldığına değindiler.

Sunumdan sonra söz alan katılımcılar boyası dökülmüş, çatısı akan, tuvaleti, suyu, elektriği olmayan, fiziksel şartları çok kötü olan okulların fiziksel koşullarının iyileştirilmesi için ödenek istendiğinde sürekli bir üst kuruma sevk edildiklerini, en nihayetinde de öğretmenlerin kendi aralarında para biriktirip yapmaları konusunda tavsiyede bulunan il milli eğitim müdürleriyle karşı karşıya kaldıklarını söylediler. Okul çevre ve aile birliklerinin yetersiz ve gereksiz bir uygulama olduğunu dile getiren bir eğitimci: “Bir gsm firmasının reklâmında soba yakmaya çalışan eğitimci, eğitim sisteminin acizliğine bir örnektir. Kırsal kesimdeki öğretmenler öğrencilerden gelecek bir adet oduna muhtaç hale getirilmiştir” diyerek tepkisini dile getirdi.

(soL - Diyarbakır)