Avukatlar Özgürlük Mücadelesi ve Hukuk Sempozyumu’nda Buluştu

Halkın Hukuk Bürosu tarafından Av. Fuat Erdoğan anısına düzenlenen “Özgürlük Mücadelesi ve Hukuk” başlıklı uluslararası sempozyum 26-27 Eylül tarihlerinde İTÜ Taşkışla Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi.

Sempozyuma dünyanın dört bir yanından gelen hukukçular ile Türkiyeli hukukçular katıldı. Sempozyumda sırası ile anti terör yasaları, ulusların kendi kaderini tayin hakkı, özgün mücadele ve deneyimler, kara listeler, hapishaneler ve tecrit ve ortak mücadele-örgütlenme konularında sunumlar yapıldı. Organizasyonu ÇHD, İTO ve TMMOB tarafından ortak olarak yapılan sempozyuma Venezuela, Kolombiya, Arjantin, İtalya, Yunanistan, İtalya, Almanya, Bask, Lübnan, Filistin, Irak, Mısır ve Türkiye’den hukukçular katıldı.

2 gün süren sempozyumda, anti-terör yasaları başlığında söz alan Dr. Kerem Altıparmak anti terör yasaları ile devasa bir hukuksal yapının inşa edildiğini ancak bunun kendisinin bir hukuksuzluk olduğunu, bu yapılanmanın olağanüstü halin olağan hale getirilmesi sonucunu doğurarak devamlılık kazandığını dile getirdi. Aynı başlıkta söz alan Yunanistanlı hukukçu Yorgos Karamulidis insan haklarının ihlali halinde mağdurların haklarını mutlaka kanun önünde aramalarını ve baroların , avukartların bu sürecin takipçisi olmakla yükümlü olduklarını söyledi. Sempozyuma Mısır’dan katılan Av. Waleed Sayed Khairy ise, özellikle Camp David antlaşmasının altını çizerek, bu antlaşma ile tüm Mısır halkının doğrudan kuşatıldığını söyledi. Khairy, antlaşma sayesinde sadece İsrail’e karşı çıkmanın devletin yüksek menfaatlerine aykırı davranmak sebebiyle uzun yıllar hapisle cezalandırıldığına dikkat çekti.

Özgün Mücadele ve Deneyimler başlığında konuşma yapan, Arjantin Hakikatleri Araştırma Komisyonu başkanı Av. Eduardo Nestor Soares ise Arjantin’in yoksul, doğal kaynakları yoğun biçimde sömürülen ve ABD emperyalizminin etkinlik kazanmış bir ülke olduğunu söyleyerek, bu sefalet koşullarının mücadele ve örgütlenme kültürünü de beraberinde getirdiğini dile getirdi. Arjantin’de 30.000 insanın kaybedildiğini, bu facianın ülkede sadece insani değil, ekonomik,kültürel ve sosyal anlamda da derin bir kayba yol açtığını söyleyen Soares, avukat örgütlenmelerinin daima halk hareketinin içinde olduğunu ve en ön saflarda mücadele ettiğini belirtti. Soares konuşmasının sonunda anti-terör yasalarının ülkelerinde, tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi yankilerin parası ile kanunlaştırıldığını söyleyerek, emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadelenin önemini vurguladı.

Hapishaneler ve tecrit başlığında söz alan Filistinli Av. Hasan Mahmud Filistin’deki tecrit koşullarını anlatarak bu koşulların dünyada bir benzerine daha rastlanmayacak kadar ağır olduğunu vurguladı. Ve tüm dünyada tecrit mağdurlarının ortak mücadele vermeleri gerektiğini dile getirdi. Aynı başlıkta söz alan Lübnanlı Av. Muhammed Safa ise tecrit politikasının tüm dünyada tek olduğunuve hiçbir biçiminin insan hakalrı ile bağdaşmadığını, kabul edilemez olduğunu söyleyerek, İsrail hapishanelerinde bulunan Filistinli tutsaklar için de uluslararası bir konferans düzenlenemsi çağrısında bulundu.

Sempozyum sonunda bir konuşma yapan ÇHD Genel Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı ise ezilenlerin, yoksulların ve direnenlerin avukatlarının dünya çapında ortak hareket etmeleri gerektiği vurgusunu yaptı.

Sempozyum sonrasında katılımcı avukatlar tarafından, 29 Eylül Pazartesi günü İstanbul Barosu Orhan Adli apaydın Salonu’nda bir deklarasyon yayınlandı. Deklarasyonda aşağıdaki ifadeler yer aldı:

*Dünyanın her bir yanındaki hapishanelerde izolasyon koşullarında tutulan politik tutsakları selamlıyor ve özgürlüklerinin derhal geri verilmesi gerektiğini bildiriyoruz. Salıverildikleri güne kadar tüm politik tutsakların isimlerini ve mücadelelerini duyurmaya ve yalnız olmadıklarını hatırlatmaya kararlıyız.

*Kişilerin, örgütlerin ve ülkelerin hedef gösterildiği “Kara Listeler”i reddediyoruz. Dünya halkları için gerçek tehdit, bu “sözde listeleri” hazırlayanlar ve bunlara dayanarak halklara saldıranlardır. Hukuk ancak özgürlük vaat eder ve özgürlükleri güvence altına alırsa saygındır. Sıradan bir egemen ideolojisine, sömürü ve tehdit aracına dönüştürdüğünüz listeleri, kararları, yasaları tanımıyor ve meşru kabul etmiyoruz.

*Avukatları, tıpkı aileleri, dostları ve yoldaşları gibi, bu mücadelede katledilmiş olan direnişçileri unutmayacak ve unutturmayacaktır. Bizler onları sadece anmayı değil, özgürlük, bağımsızlık ve emek mücadelesinde izleyerek yaşatmayı vaat ediyoruz.

*Hakları ve özgürlükleri için mücadele edenlerin avukatları, mahkemeler, cezaevleri ve karakollar ile sınırlanamaz. Bizler kendi yaşamlarımızın “seyircisi” olmayacağız. Enternasyonal bir bilinçle örgütlenmeye, aynı çatı altında deneyim ve mücadelemizi paylaşmaya karar verdik. Ezilenlerin avukatları bu bildirge ile en kısa zamanda, en geniş ve en güçle uluslararası dayanışma örgütünü yaşama geçirmeye karar vermiştir. Bu aynı zamanda dünyanın dört bir yanında bizimle aynı kavgayı veren meslektaşlarımıza da bir çağrı olarak okunmalıdır.
(soL - Haber Merkezi)