TKP'nin tekrar siyaset sahnesine çıkışının 10'uncu yılı

10 yıl önce Sosyalist İktidar Partisi, Türkiye Komünist Partisi adını aldı. Geride kalan on seneyi, bu süreçte partinin genel başkanlığını yapmış iki isme sorduk.

Bundan 10 sene önce, 11 Kasım 2001'de Sosyalist İktidar Partisi'nin 6. Olağanüstü Kongresi'nde parti, Türkiye Komünist Partisi adını aldı. Türkiye'nin en eski partisi olan ve 1920'den itibaren illegalite koşullarında mücadele veren, ancak 90'lara gelindiğinde likide edilen parti, 10 sene önce tekrar Türkiye siyaset sahnesine çıktı.

Geride kalan 10 seneyi, TKP'nin bu dönemde genel başkanlığını yapan iki isme, Aydemir Güler ve Erkan Baş'a sorduk.

Aydemir Güler: TKP Türkiye'de solun en önemli kazanımıdır
2001 Kasım'ında TKP adını siyasal yaşama yeniden kazandığımızda meselenin bir isimle başlayıp bitmediğini biliyor ve söylüyorduk. Her biçimsel boyut için olduğu gibi, bu da sosyalizm mücadelesinde bir hamle yapma amacımızla ilgiliydi.

On yılda alınan yola, TKP açısından değil Türkiye'deki siyasal dengeler açısından bakarsak olumlu konuşabilmenin sınırı vardır. Türkiye'nin on yıl öncesine bir ekonomik siyasal kriz damga vuruyordu. O krizden filizlenen dinamikler ülkemizi on yılda geri götürmüş, eski rejim yerine çok daha berbatı kurulmak üzere yıkılmış bulunuyor. Sol ve onun bugün en önemli bileşeni olarak partimiz bu yıkımı önleyemedi, önleyemedik.

Aynı süreçte TKP adı, kimliği, örgütü ve bunlarla bütünleşen siyasal hattı ise Türkiye'de solun en önemli kazanımıdır. Bundan hiç kuşku duymuyorum. 2001 sonbaharında siyasal yaşama geri dönen "Komünist parti" adı, bu on yıl boyunca işçi sınıfı kimliğiyle, anti-emperyalist konumlanışla, yurtseverlikle, enternasyonalizmle, dinselleşmeye gösterilen dirençle, insanlığın ilerici değerlerinin, halkın vicdanının savunulmasıyla bütünleşti.

Bunun yapılmadığı bir Türkiye'de sola ve işçi sınıfına elveda haykırışları geniş kitleler nezdinde inandırıcı olur, kâh Ortadoğu'daki kanlı Amerikan işgaline, kâh içerdeki AKP gericiliğine yedeklenen çizgiler "çağdaş solculuk" diye yutturulurdu. TKP var olmuştur ve solculuk bu hale getirilememiştir.

Bu kazanım yalnızca bir onur kavgası olarak bile anlamlıdır. Ancak TKP bugün Türkiye toplumunun geleceğe açılan biricik insanlık kanalıdır. Soyut bir şeyden söz etmiyorum. Türkiye'de geçen on yıl içinde İkinci Cumhuriyet gericiliğinin olası bütün düzen içi alternatifleri tasfiye edildiler. Sol kemalizm, liberal demokrasi, kapitalist sosyal-devlet, sosyal-demokrasi... Sosyalizm bu seçeneklere göre tartışılmaz biçimde çok daha gerçekçi bir yoldur. TKP'nin bu sonuçtaki katkısı belirleyici olmuştur.

Yıldönümlerinde geçmişe değil geleceğe bakar komünistler. 2011'in 11 Kasım'ında da geleceğe aklımız açık, başımız dik bakabiliyoruz.

Erkan Baş: AKP'nin solu teslim alamamasında TKP'nin küçümsenemeyecek bir payı olmuştur
Aradan 10 yıl geçince ve TKP’nin Türkiye siyasetinde yerinin gelip geçici olmadığı kanıtlanınca bazı şeyler unutulmuş olabilir. Örneğin 10 yıl öncesini düşündüğümde, kararımızı paylaştığımız veya adım attıktan sonra öğrenmiş kimi dostlarımızın ve hatta bazı partili arkadaşlarımızın kaygıları geliyor aklıma. Son derece iyi niyetli bir biçimde “iyi gidiyordunuz neden gerek duydunuz ki böyle riskli bir adıma” minvalinde kimi soruları ve kaygılarını dile getiriyorlardı. Bugün bunları hatırlayan pek kalmadı sanırım ama madem 10 sene dolmuş, ciddi bir riski göze alarak, gereken budur ve yapmalıyız kararlılığıyla attığımız adımda kesinlikle başarılı olduğumuzu düşündüğümü söyleyerek başlayayım.

Bugün TKP üyesi olmayan, hatta bize pek dostça bakmayan pek çok insanın kendisini komünist olarak tanıtmaya başladığını, bu güzel sözcüğü çok daha rahat kullanmaya başladığını görmekten de mutlu oluyoruz. Sadece Komünist gazetesinin ilk sokak satışları ile bugünkü arasındaki fark bile önemlidir. Mesela TKP imzalı dağıttığımız ilk bildiri dağıtımlarında karşılaştığımız tepkileri şimdi düşününce biz bile gülümsüyoruz. Bunun önemli bir başarı olduğunu görmemiz gerekiyor, Türkiye’de bundan 10 yıl öncesine göre komünistler çok daha geniş kesimler tarafından (burjuvazinin kara propagandası sonucu edinilmiş yalan yanlış fikirleri bilgi saymazsak) bilinir, tanınır olmuştur. Bu küçümsenmeyecek bir başarıdır ve elbette bizden önceki kuşakların da büyük payı vardır ama 10 yıldır gün gün, saat saat yürütülen bir mücadelenin eseridir, bunu da hatırlamamız gerekiyor.

10 yıl önce ülkemiz siyasi tarihi açısından önemli bir adım attığımızı biliyorduk, ancak tarihi olmaktan öte geleceğe dair iddialarımızla ilgili boyutu bizim için daha önemliydi. Türkiye’li komünistlerin müstear isimle siyaset döneminin bittiğini ilan ederken bir ileri çıkışı amaçlamıştık. Bugün ne kadar doğru bir adım attığımız çok daha iyi görünüyor olmalı. Daha eski yıllar bir yana şu on yıl içerisinde ülkemizin içinden geçtiği siyasal süreç düşünüldüğünde sermaye diktatörlüğüne karşı işçi sınıfı cephesinden devrimci bir siyasal tutum alan, anti-emperyalist, yurtsever, gericilik karşısında taviz vermeyen bir Komünist Partisi’nin varlığı çok anlamlı olmuştur.

Kuşkusuz durumu gerçekçi bir biçimde ele alacaksak saptanması gereken bir olumsuzlukla da karşı karşıyayız. Genel olarak Türkiye sosyalist solu, özel olarak TKP, AKP eliyle sürdürülen büyük dönüşüme karşı istenilen etkinlikte bir karşı saldırı örgütleyememiş ve sürecin gidişatını köklü biçimde değiştirecek bir müdahalede bulunamamıştır. Daha önemli olansa içinden geçtiğimiz bu karanlık döneme rağmen hala umudumuz varsa bunu da AKP’nin teslim alma girişimlerine boyun eğmeyen sosyalist güçlere borçluyuz. AKP pek çok şeyi başardığı bir dönemde ülkemiz solunu teslim alamadı ve istediği solu yaratamadıysa bunda TKP’nin küçümsenemeyecek bir payı olmuştur.

Daha önce başka bir vesile ile kullandığım (bir miktar de revize ettiğim) bir cümleyi tekrar etmek isterim. Biz bu karanlık gidişi durduramadık, bu bize ders oldu, egemenler de bütün çabalarına rağmen solu teslim alamadı bu da onlara önümüzdeki dönem çok büyük dert olacak.

(soL - Haber Merkezi)