Sosyalist cenahta 'Arap Baharı' bazı kafaları karıştırmış

Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin düzenlediği tartışma toplantılarından ilki dün gerçekleştirildi. Toplantıya katılan kimi konuşmacıların, "devrim oldu" denilen her ülke şeriata ve emperyalist savaşa sürüklenmişken halen "devrim"den söz etmesi, sosyalist cenahta bazı kafa karışıklıklarının sürdüğünü gösterdi.

Özgürlük ve Dayanışma Partisi, yaklaşan 7. kongresi öncesi dost kurumlar ve aydınlarla tartışma toplantıları başlattı. Tartışma toplantılarından ilki dün gerçekleştirildi.

"Sol sosyal hareketler içinden kitleselleşebilir”
Tartışmaların ilk kısmında “Günümüz Dünyası ve Sosyalizm Mücadelesi” konulu sempozyum düzenlenirken, konuşmacı olarak EMEP GYK üyesi Mustafa Yalçıner, Halkevleri üyesi Çiğdem Çidamlı, ÖDP Parti Meclisi üyesi Hayri Kozanoğlu, BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, TKP MK üyesi Mehmet Kuzulugil ve ESP Genel Başkan Danışmanı İbrahim Çiçek katıldı.

Toplantıda ilk sözü alan Mustafa Yalçıner, öncelikli olarak sosyalizmi sosyal bir hareket olarak tanımladı. Günümüz dünyasında kapitalizmin kriz koşullarında olduğunu belirten Yalçıner, bu kriz koşullarına karşı ABD’de, İngiltere’de, Latin Amerika’da ve Arap Coğrafyasında önemli tepkilerin olduğunu söyledi.

Tunus ve Mısır’da "devrimlerin" yaşandığını savunan Yalçıner, solun günümüzde sosyal hareketler içinde kitleselleşme olanağı olacağını dile getirdi.

“Sosyalizm sosyal hareketlerin ürünü”
Yalçıner’in ardından söz alan Halkevleri üyesi, Çiğdem Çidamlı, kapitalizmin yıkıcılığının arttığını belirtirken, bu yıkıcılığı yaşayan kadınların, çevrecilerin, ulusal hareketlerin ve güvencesiz çalışanların kapitalizme karşı bir özne olmaya doğru ilerlediğini ve özne olma potansiyeli taşıdığını söyledi.

Latin Amerika ve Arap coğrafyasında da benzer bir sancının çekildiğine değinen Çidamlı, 21. yüzyıl sosyalizminin nasıl olacağının ipuçlarının ortaya çıkan bu hareketlerin bütününün sonucu olacağını ifade etti.

Çidamlı’nın ardından söz alan ÖDP Parti Meclisi üyesi Hayri Kozanoğlu, kapitalizmin ciddi bir kriz içinde olduğuna değinirken, bu krizin devrimci şekilde aşılmadığı sürece sürekli olarak tekrarlayacağını söyledi.

Arap coğrafyasında yaşanan sürece de değinen Kozanoğlu, neoliberal politikalara karşı mücadelenin ve özgürlük isteğinin hareketlerin başlangıcı olduğunu ancak emperyalizmin müdahalesi ile bunların kontrol altına alındığını dile getirdi.

21. yüzyıl sosyalizminin dünya ölçeğinde ABD, Arap Coğrafyası, Latin Amerika ve Avrupa’da ortaya çıkan eylemlerde ipuçlarını taşıdığını belirten Kozanoğlu, bu eylemlerin sosyalizmin tarihsel kanallarıyla bağ kurmasının önemli olduğunu ifade etti.

“Proletarya Diktatörlüğü kavramı bırakılmalı”
BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ise yaptığı konuşmada, sosyalizmin insanlığın kurtuluş yolu olarak hep önemli olduğunu söyledi.

İçinde bulunduğumuz sistemi "kapitalist modernite" olarak tanımladıklarını belirten Tuncel, sınıf hareketlerinin değil, Avrupa Sosyal Forumu, Mezopotamya Sosyal Forumu gibi yeni hareketlerin güçlendiğini, sosyalist hareketlerin yeni şeyler üretemediği için güç kazanamadığını dile getirdi.

Türkiye sol hareketinin Kürt hareketini sosyalist olarak tanımlamadığını vurgulayan Tuncel, bunun doğru olmadığını belirterek, Kürt hareketinin öncülüğünü sosyalistlerin yaptığını söyledi.

Kendilerinin sosyalizmi sosyalizm demeden, demokratik modernite diyerek hayata geçirdiğini belirten Tuncel şöyle konuştu: “Sınıfsız toplum isteyen solcular, proleterya diktatörlüğü istiyor. Bu doğru değil. Proleterya Diktatörlü başka bir sınıfı öne çıkarıyor. Marksizm-Leninizm dendiğinde Türkiye’de devrim çıkmıyor. Biz bir Ortadoğu ülkesiyiz burada durum farklı.”

“Arap coğrafyasında örgütlü bir süreç yaşandı”
Tuncel’in ardından söz alan TKP MK üyesi Mehmet Kuzulugil, bugünkü dünyanın "sosyalizmden arta kalan bir dünya" tanımlamasıyla değerlendirilmesinin açıklayıcı olacağını söyledi. Marksizmin, işçi sınıfının ideolojisi olarak geliştiği 150 yıllık sürecin sonrasında, bu birikimin yenilgisinden kalan bir dünyada yaşadığımıza dikkat çeken Kuzulugil, “Yenilginin ardından bu birikimde bir kopukluk ortaya çıktı. Burada kimi hareketler bir reddi mirasa gitti” dedi.

“21. yüzyılda sosyalizmin bugünün verileri ile ortaya çıkan kimi toplumsal hareketlerin üzerinde ayağa kalkabileceğini düşünmüyorum” diyen Kuzulugil şöyle konuştu: “Bunlar önemli veriler olsa da Marksizmin deneyimler açısından birikimini muhakkak öne almak durumundayız, çünkü biz tarihselci bir bakışa sahibiz.”

Kuzulugil, Türkiye’de toplumu mevcut durumdan memnun olmayan, değişim isteyen ancak buna karşın değişimden de korkan karakteri ile değerlendirmek gerektiğini söyledi.

Sosyalizmin toplumsal hareketlerle ilişkisinin bunların bir toplamı olarak tanımlanamayacağını belirten Kuzulugil, “sosyalistler kendi durumundan memnun olmayan halkın karşısına kendi tarihsel birikimi koymalıdır” dedi.

Arap coğrafyasında ortaya çıkan dinanizm ile ilgili, “önce bir halk hareketi ortaya çıktı sonra emperyalizmin müdahalesine maruz kaldı” şeklinde bir tarif yapılamayacağını vurgulayan Kuzulugil, "halk dinamikleri ve hoşnutsuzluk hep vardı. Yaşananın bu dinamiklerin o coğrafyalardaki verili durumun kontrol edilmesiyle birlikte serbest bırakılması olarak görülebileceğini söyleyen Kuzulugil, "birikimi küçümsemek değil bu. Sadece bu süreçte belirleyici olan toplumsal huzursuzluğun birikmesi değil, birilerinin baraj kapaklarını açmasıdır" diye konuştu.

Bu anlamda Müslüman Kardeşlerin “sonradan ortaya çıktı”ğının söylenemeyeceğini belirten Kuzulugil, ortada örgütlü bir süreç olduğunu dile getirdi ve "Emperyalizmin organize müdahalesinden, islamcı gericiliğin örgütlü müdahalesinden söz ediyoruz." dedi.

“Bölgesel devrimci durumlar var”
ESP Genel Başkan Danışmanı İbrahim Çiçek ise, 21. yüzyılda Arap coğrafyasında, Latin Amerika’da yaşananların bölgesel devrimlerin habercisi olduğunu söyledi.

Türkiye’de de önemli bir devrimci ittifak olarak Kürt hareketinin var olduğunu vurgulayan Çiçek: “Ancak biz işçi sınıfına bu müttefiki anlatamadık. Bölgesel bir devrim söz konusu. Kendimize şu soruyu sormalıyız: Biz Fırat'ın batısındakiler, bölgesel devrimde bize düşen görev nedir? İstanbul'dan bakınca durum kasvetli görülebilir ama Fırat'ın doğusu ve Ortadoğu coğrafyasında muazzam bir devrimci süreç var” dedi.

"Mirasa sahip çıkmak gerekiyor"
Soru cevap kısmında konuşan Mustafa Yalçıner, Arap coğrafyasındaki sürecin örgütsüz olduğunu belirtirken, Mehmet Kuzulugil’in Müslüman Kardeşler nereden çıktı sorusuna, "başta Tunus’taki Komünist Parti daha güçlüydü ama süreç içinde Müslüman Kardeşlerin istediği koşullar ortaya çıktı" dedi.

21. yüzyıl sosyalizmi kavramının kullanılmaması gerektiğine dair Kuzulugil’e katıldığını belirten Yalçıner, “bizim bir tarihsel birikimimiz var Marksizm-Leninizm” dedi.

Son olarak söz alan Kuzulugil ise, kendilerinin Marksizm mirasına sahip çıktığını belirtirken, tüm sorunların çözümünün bu mirasa sahip çıkmaktan geçtiğini söyledi.

“Bu mirasa ve emanete sarılmadığımız sürece, emperyalizmin güdümündeki gericilerin yaptıklarına devrim deriz” diyen Kuzulugil, “Böylece Libya’daki azgın uşakların ve AKP’nin uğursuz politikalarının meşrulaştırılmasına neden oluruz” dedi.

Arap coğrafyasında yaşanan ne?
“Arap coğrafyasında yaşanan ne?” başlıklı ikinci oturumda ise, Faik Bulut, Mustafa Kemal Erdemol, İbrahim Varlı, Helin Sarı Erten, Kenan Kalyon ve Masis Kürkçügil konuşmacı olarak katıldı.

“Halk neoliberalizmin tahribatına karşı sokakta”
Ortadoğu’da neoliberal tahribata karşı halkın sokağa çıktığını belirten ve tarih yapmaya başladıklarından söz eden Masis Kürkçügil, Arap coğrafyasının Türkiye’de çok da iyi bilinmediğini söyledi.

Suriye’de yaşanan olayların başlangıcının yıldönümünde Fransa’daki sol partilerin yapacağı yürüyüşle selamlanacağını belirten Kürkçügil, “Bununla ilgili halkın haklı taleplerini öne çıkaran benzer bir işi ÖDP de gündeme almalı” dedi.

“Arap devrimi denilmeli”
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Helin Sarı Ertem ise, Arap baharı değil, Arap devrimi denilmesinin daha önemli olacağını söyledi. Dış güçlerin de bölgede etki sahibi olmaya çalıştığını belirten Ertem, buna karşın komplocu bir şekilde her şeyde ABD demenin açıklayıcı olmadığını dile getirdi.

“Devrim de değil emperyalizm de”
BirGün Gazetesi Dış Politika Editörü İbrahim Varlı, “Arap coğrafyasında yaşananları 'devrim' olarak tanımlamak ne kadar yanlışsa, yaşananları emperyalizmin bir oyunu olarak tanımlamak da bir o kadar eksik olacaktır” dedi.

İslamcılarla Arap milliyetçilerinin bir rekabet halinde olduğunu belirten Varlı, Arap coğrafyasındaki sürecin sürükleyici güçlerinin emperyalizmle doğrudan ilişkili olduğunu dile getirdi.

Ahmet Davutoğlu’nun BOP ile ilgili bir soru önergesine, “bölgede iç muhalefet kullanılarak hareket edilecek” cevabını verdiğini hatırlatan Varlı, bu durumda “her hareket desteklenecek mi” sorusunu sordu. Allende devrilirken kamyoncuların grevinin kullanıldığına değinen Varlı, “benzer şekilde Chavez için de halk gösterileri bahane edilmişti” dedi.

“Suriye düştükten sonra İran yolu açılacak”
Araştırmacı-yazar Faik Bulut ise, sürece devrim denilebileceğini ve bunun eski rejimin devrilmesiyle alakalı olduğunu söyledi. Devrimlerin her zaman ilerici olmadığını belirten Bulut, Suriye üzerinde izlenen politikaları “Suriye sadece Suriye değildir” diyerek değerlendirdi.

Suriye düştükten sonra ABD’nin İran’a, oradan da Pasifik'e ilerlemesinin yolunun açılacağını belirten Bulut, Sünnilerin öne çıkarıldığı coğrafyada Türkiye’nin de Yeni Osmanlıcı bir şekilde pay almak istediğini ifade etti.

“Sürecin dış müdahale olmaksızın değerlendirilmesi saflık olur”
Cumhuriyet Gazetesi ve soL Portal yazarı Mustafa Kemal Erdemol, “Arap baharı tanımlaması, bu sürece yaratanların değil, emperyalist merkezlerin ürettiği bir tanımdır” dedi.

İç dinamiklerin ürünü denilebilecek tek sürecin Tunus’ta yaşandığını, ancak onun da nefesinin yetmediğini belirten Erdemol, sürecin dış müdahale olmaksızın tanımlanamayacağını, bunun saflık olacağını dile getirdi. Emperyalistlerin bölgede Sünni iktidarları tercih ettiğini belirten Erdemol, Suriye’nin ise İran’ı durdurma istasyonu olarak konumlandırıldığını söyledi.

“Arap coğrafyasında devrim var”
Yazar Kenan Kalyon ise, sürecin dış müdahale olarak tanımlanamayacağını söylerken, Arap coğrafyasında yaşanan devrimleri Çarlık Rusyası'nda Bolşevik Devrimi öncesi yaşanan süreçlerle kıyasladı. Arap coğrafyasında proletaryanın kurucu pratiği olduğunu belirten Kalyon, Mısır’daki halkın öz örgütlenmelerinin Komün olarak tanımlanabileceğini söyledi.

(soL - İstanbul)