"Muğla'da Kürtlere dönen silah AKP'nin elindedir"

Muğla'da yaşananlara ilişkin Gençlik Muhalefeti tarafından yapılan açıklamada, "Muğla’daki iki günün özeti devletin Kürt sorununa bakışını yansıtan vahşi bir örnektir" denildi.

Gençlik Muhalefeti'nin Muğla'da yaşananlara ilişkin açıklamasında, "11 ve 12 Mayıs’ta Muğla’da yaşananlar, Kürt öğrencilere yönelik taciz, tahrik ve sonrasında polislerin Şerzan Kurt isimli Kürt öğrenciye ateş ederek öldürücü şekilde yaralaması, ardından dün gece faşistlerin sokaklarda savaş çığlıkları atarak gövde gösterisi yapmasına dönüştü. Muğla’daki iki günün özeti devletin Kürt sorununa bakışını yansıtan vahşi bir örnektir" denildi.

"AKP valisiyle, emniyet müdürüyle, rektörüyle Şerzan Kurt’a ateş eden eldir"

Yaşananların polis, faşist ve idare işbirliğinin sonucu olduğu vurgulanan açıklama şöyle denildi:

"Yıllarca Kürt sorununu asayiş anlayışı çerçevesinde çözmeye çalışanlar, Kürt halkını ekonomik ve kültürel baskı ve izolasyon yöntemleriyle ötekileştirenler, üniversitelerde faşist çetelerin yuvalanmasına zemin hazırlayanlar Muğla’da yaşanan olayın da birincil sorumlularıdır. 8 yıllık iktidarı boyunca Kürt halkının sorunlarına geleneksel faşizan yöntemlerin dışında bir şey vaat etmeyen, açılım adı altında Kürt halkının demokratik siyasete katılımına darbeler vuran AKP valisiyle, emniyet müdürüyle, rektörüyle Şerzan Kurt’a ateş eden eldir.

"Yaşananlar polis-faşist-idare işbirliğidir. Faşistleri yıllardır üniversitelerde ilerici, devrimci, demokrat öğrencilerin üzerine salan, kollayan ve teşvik eden zihniyet Muğla’da da tekrar açığa çıkmıştır. Dün olduğu gibi, Muğla’da da üniversite yönetimi faşistlerin önünü açmış, polisler de yaşanan terörü derinleştirmiş ve desteklemiştir. Polis, saldırı esnasında faşistleri arkasına alarak Kürt öğrencilere ateş açmış, faşist saldırganları gözaltına almayan polis Kurt’u ziyarete gelen öğrencilere saldırıp gözaltına almıştır.

"Faşist-karanlık tezgahların üstü örtülmeye devam etmektedir"
"Bugün ülkemiz büyük bir karanlığa, gerici ve faşist ablukaya alınmak istenmektedir. Bu anlamda gerçekleşen saldırılar da son dönemlerde büyük bir yoğunluk kazanmıştır. Dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle insanlar öldürülmüş, farklı etnik kimliklerin yoğunluklu yaşadığı bölgeler saldırılara maruz kalmış, demokrasi ve eşitlik taleplerini dile getirenlerin sesleri her yolla boğulmaya çalışılmış, cezaevlerindeki hasta tutuklular ölüme terk edilmiştir. Hrant Dink davasında, Uğur Kaymaz davalarında da görüldüğü üzere faşist-karanlık tezgahların üstü örtülmeye devam etmektedir.

"‘Demokrasi havarisi’ AKP’nin bugün demokratik açılım dediği süreç kendinden olmayanı ‘ehlileştirme’ ve iktidarını derinleştirerek devletleşme çabasından başka bir şey ifade etmemektedir. Bugün AKP ‘ehlileştiremediği’ tüm kesimlere büyük bir öfke kusmaktadır. Bu kesimler AKP’nin yandaş medyası tarafından hedef gösterilmektedir. AKP ülkedeki tüm toplumsal yaşamı kendi yeni düzeninin parçası haline getirmeye çalışmaktadır ve bunu sağlayamadığı yerlerde baskı ve zor’a başvurmaktadır. Demokrasiden bahseden AKP geçmişte Kürt halkının siyasal temsiline kelepçe vurmaktadır, hakkı olanı isteyen emekçileri işsizlikle tehdit etmektedir.

"Bizler ülkemizi karanlığa sürüklemek isteyen, ilericileri, devrimcileri, demokratları hedef alarak bu saldırıları tezgahlayan, farklı seslere tahammülü olmayan, bizleri kendi karanlıklarında baskı ve zor yoluyla susturmaya çalışan, savaştan nemalanan bu kirli güçlere boyun eğmeyeceğiz. Yaratılmaya çalışılan gerici ve faşist ablukaya karşı bulunduğumuz her yerde Eşit, Özgür, Demokratik Türkiye mücadelesini sürdüreceğiz."