Barış Derneği: 'Barışçılık anti-emperyalizmle başlar'

Barış Derneği 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle bir bildiri yayımladı. "Barışçılık antiemperyalizmle başlar" başlığını taşıyan bildiride, çağımızda savaşların başlıca sorumlusunun emperyalizm olduğu vurgulandı.

Barış Derneği 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle "Barışçılık antiemperyalizmle başlar" başlıklı bir bildiri yayımladı. Çağımızda savaşların başlıca sorumlusunun emperyalizm olduğunun vurgulandığı bildiride, Kaddafi rejiminin "eski düzenin sahiplerinden hiç aşağı kalmayan gerici güçler tarafından tasfiyesinin" emperyalist müdahaleyi haklı çıkartmayacağı belirtildi. Dernek, AKP hükümetinin bu operasyona destek sunmasını şiddetli bir dille eleştirdi.

Suriye'ye yönelik provokasyonların da eleştirildiği bildiride, "Barış Derneği Cumhurbaşkanı Gül'ün son olarak 'Esad'dan ümidimizi kestik' biçimindeki açıklamasını, medyada her gün yeni örnekleri ortaya çıkan tek yanlı karalama kampanyasını, Suriye hükümetinin bir cinayet şebekesi olarak gösterilme çabalarını, giderek Kürt sorununun arkasındaki gizli güç olarak yine bu ülkenin resmedilmesi veya ima edilmesi girişimlerini şiddetle protesto etmekte, bunların tamamını savaş kırşkırtıcılığı olarak mahkum etmektedir" denildi.

Türkiye'nin Dünya Barış Günü'ne yeniden bir iç savaş kasveti altında girdiğinin saptandığı bildiride, Kürt sorunuyla bağlantılı can kayıplarındaki artışta AKP'nin seçim zaferinin belirleyici rolüne işaret edildi.

Bildiride ayrıca Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye barış örgütlerinin 24 Eylül'de İstanbul'da ortak bir toplantı düzenleyecekleri haberi verilerek, üçlü toplantının Dünya Barış Konseyi çerçevesinde mücadele eden barış örgütlerinin temsilcileri tarafından gerçekleştirileceği ifade edildi.

Barış Derneği bildirisinin tam metnini okurlarımızla paylaşıyoruz:

Barışçılık anti-emperyalizmle başlar!

Barış Derneği, Türkiye ve dünya halklarının Barış Günü’nü, çağımızda savaşların başlıca sorumlusunun emperyalizm olduğunun altını kuvvetle çizerek kutlamaktadır.

Bu 1 Eylül'e emperyalizmin Libya'ya yönelik saldırısının amacına aşağı yukarı ulaştığı koşullarda giriyoruz. Kaddafi rejiminin eşine az rastlanır bir gericilik örneği oluşturması, bu rejimin emperyalist devletler tarafından bombalanarak, yine bunlar tarafından silahlandırılan ve beslenen, eski düzenin sahiplerinden hiç aşağı kalmayan gerici güçler tarafından tasfiyesini haklı çıkartmaz. Barış Derneği egemen bir devlete yönelik dış müdahaleleri kategorik olarak mahkum etmektedir. Libya halkı iktidara tırmanan ve baskın karakteri şeriatçılık, emperyalizm yandaşlığı, aşiretçilik ve siyah Libyalılara karşı tutumda kendini gösterdiği gibi ırkçılık olarak gözlemlenen güçler eliyle özgürleşmemekte, tersine yeni bir karanlık boyunduruğa sürüklenmiş olmaktadır. Libya'da devrilmekte olan Kaddafi rejimi yüzünden değil, iktidarı almakta olan güçler tarafından sivil katliamların düzenlenmesi gündemdedir. Emperyalist ülkeler ve onların başlıca kurumu olarak NATO ise, bombalarıyla ve verdiği destekle yarattığı kan gölünü, Libya'yı doğrudan işgal etmenin gerekçesi haline getirmeye hazırlanmaktadır.

Barış Derneği bu alçakça operasyona lojistik ve politik destek sunan ülkeler arasında Türkiye Cumhuriyeti'nin bulunmasından, bütün ülke adına utanç duymakta, AKP hükümetini şiddetle protesto etmektedir. Libya, Tunus ve Mısır’ı da içine alan Kuzey Afrika'nın bu yöresinde barışa giden biricik yol, emperyalist güçlerin bölgeden defedilmesinden geçmektedir.

***

Dünya Barış Günü’nde uluslararası emperyalist ve gerici militarizm tarafından hedef tahtasına oturtulan diğer bir ülke ise komşumuz Suriye'dir. Suriye ile Libya'nın ortak paydası, her iki ülkede geçmişten gelen rejimlerin emperyalizmin güncel açılımlarına, ABD’nin ifadesiyle “Büyük Orta Doğu Projesi”ne bir dizi açıdan uyumsuzluk göstermeleridir. Suriye'nin Baas iktidarı son yıllarda ekonomisinde neo-liberal dayatmalara rıza göstererek emekçi kitlelerin sıkıntılarının derinleşmesine neden olmuş öte yandan emperyalist-kapitalist sistemin Truva atı rolündeki Türkiye'ye kapılarını açmak suretiyle dış müdahaleler karşısında gardını düşürmüştür. Krizin etkisi, ekonomik ve sosyal sıkıntılar nedeniyle kitlelerin huzursuzluk sergilemesi ve bir dizi taleple hareketlenmeleri ne kadar meşruysa, bu nesnelliğin emperyalist ve gerici güçler tarafından istismar edilerek ülkenin bir iç savaşa sürüklenmesi de o kadar gayrımeşrudur. Suriye'nin bir yandan neo-liberal uygulamalardan geri dönerek, halk kitlelerinin lehine ekonomik ve demokratik reformlara yönelmesi, öte yandan da emekçi halkla birlikte gerici-emperyalist provokasyonu boşa çıkartması gerekmektedir.

Türkiye'de ise devlet ve medya eliyle Suriye'ye karşı cadı kazanı kaynatılmaktadır. Barış Derneği Cumhurbaşkanı Gül'ün son olarak “Esad'dan ümidimizi kestik” biçimindeki açıklamasını, medyada her gün yeni örnekleri ortaya çıkan tek yanlı karalama kampanyasını, Suriye hükümetinin bir cinayet şebekesi olarak gösterilme çabalarını, giderek Kürt sorununun arkasındaki gizli güç olarak yine bu ülkenin resmedilmesi veya ima edilmesi girişimlerini şiddetle protesto etmekte, bunların tamamını savaş kırşkırtıcılığı olarak mahkum etmektedir.

Barış Derneği, Suriye konusunda ilerici ve muhalif kesimlere sıçrayan kafa karışıklığını da kaygıyla izlemektedir. Bu kesimler bütünüyle -veya en azından- egemen ana akım medyanın etkisi altında, Suriye'de yaşanan olayları demokrasi ve insan hakları ihlalleri gündemine sıkıştırma eğilimi içindedirler. Oysa Suriye, başta ABD olmak üzere Orta Doğu'ya emperyalizmin yeni bir tasarım dayatmasının örneği olarak bugünkü tabloya sürüklenmiş durumdadır. İnsan haklarının dış destekli gerici provokasyonların yaratacakları iç savaş veya bunu fırsat olarak kullanan dış müdahale üstünden tesis edildiği ise görülmüş şey değildir. Suriye'yle dayanışmadan söz edenlerin emperyalist müdahaleye ve onun bir parçası olmaktan başka bir anlam taşımayan AKP hükümetinin komplolarına karşı çıkmaları gerekir.

Diğer yandan Türkiye'nin Suriye'ye yönelik müdahalelere karışması bütün bölgede belirsiz ve tehlikeli süreçlerin fitilini ateşleyecektir. Bu ülkenin tarihsel olarak Filistin direnişini besleyen ve İsrail saldırganlığını dizginleyen bir rol üstlendiğini unutmamalı, Eylül ayında Birleşmiş Milletler'in Bağımsız Filistin Devleti başlığını ele almak üzere toplanacağını akılda tutmalıyız. Emperyalizmin Suriye'den sonra İran'ı hedef alacağı gerçeğini de kimsenin görmezden gelemeyeceği açıktır.

Barış Derneği emperyalizme karşı duracağına güvendiğimiz Suriye ilerici, devrimci ve barışçı güçleriyle dayanışma içinde olacağını ilan etmekte, Filistin halkına en sıcak dayanışma duygularını iletmekte ve bölgemizde barış için her şeyden önce anti-emperyalist konum almak gerektiğini bir kez daha vurgulamaktadır.

***

1 Eylül 2011 ülkemizde yeniden bir iç savaş kasveti altında yaşanmaktadır. Yaz aylarında Kürt sorunu bağlantılı can kayıplarının giderek artmasının başlangıç noktasında AKP'nin seçim başarısının yattığı görülmelidir. Yeni bir gerici rejim, bir “İkinci Cumhuriyet” kurmakta olan AKP, kendi yolunda ne denli güçlenir ve mesafe kat ederse, diğer toplumsal ve siyasal dinamikleri o denli baskı altına alma, mümkünse yok etme eğilimine girmektedir. Bunca yıllık iktidar pratiğinin kanıtladığı bu gerçek, ülkemizde barışın başta gelen düşmanının AKP olduğu anlamına gelir. AKP Kürt sorununda da çözümü değil çözümsüzlüğü, savaşı, daha fazla kanı temsil etmekte, insan yaşamı basit ve değersiz bir siyaset aletine indirgenmektedir.

Barış Derneği, süregiden çatışmaların koşulsuz olarak sonlandırılmasını, akan kanın durdurulmasını talep etmekte, çatışmalarda yaşamını yitiren herkes için halkımıza başsağlığı dilemektedir.

***

Barış Derneği olarak, Dünya Barış Günü’yle başlayan Eylül ayında önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapacağız. İlki geçen yıl Midilli adasında gerçekleştirilen Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Barış örgütleri arasındaki Üçlü Toplantıların ikincisi 24 Eylül'de İstanbul'da gerçekleştirilecek. Toplantıya üç örgütün de üyesi olduğu Dünya Barış Konseyi'ni temsil eden bir delegasyon da katılacaktır.

Bu toplantı, Arap ülkelerindeki toplumsal hareketlerin emperyalizm tarafından yönlendirildiği ve bölgemizin savaş rüzgarlarıyla sarsıldığı koşullarda gerçekleştirilecektir. Kıbrıs'ın on yıllar sonra birleşme olasılığının gündeme geldiği konjonktürde adanın güneyindeki ilerici iktidarı aşındırmaya yönelik kampanyalar açılması rastlantı değildir. Yunanistan'da emekçi halk kitleleri ekonomik krizin faturasını ödemeyi reddetmekte ve bu mücadele barış mücadelesinin temel başlığı olan anti-emperyalist yükselişle birleştirilmektedir. Türkiye ise Haziran seçimlerinden sonra rejim değişikliğine tabi tutulmakta ve yeni-osmanlıcı maceralara hazırlanmaktadır.

Barış Derneği, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs barış örgütleriyle Dünya Barış Konseyi'nin ortak toplantısının bölge halklarının anti-emperyalist barış mücadelesine güç katacağına inanmaktadır.

(soL - Haber Merkezi)