Akdeniz Üniversitesi de AKP ve YÖK'e karşı yürüdü

AKP ve YÖK Antalya Akdeniz Üniversitesi'nde de akademisyenler, öğrenciler ve emekçiler tarafından protesto edildi.

YÖK kuruluşunun 29. yılında ülkenin dört bir yanında protesto ediliyor. Bugün Antalya Akdeniz Üniversitesi'nde akademisyenler ve öğrenciler AKP'ye ve YÖK'e karşı kampüs içerisinde yürüyüş düzenledi.

Saat 12:00'da üniversite kampüsünde Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği, Eğitim-Sen, SES ve Dev-Sağlık İş tarafından bir basın açıklaması yapıldı. Çok sayıda öğrenci de akademisyen ve emekçilerin eylemine destek verdi.

Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği adına basın metnini okuyan Prof. Dr. Necati Dedeoğlu, AKP hükümetinin üniversitelere yönelik dönüştürme politikalarına değinerek, gericileğe ve piyasacılığa işaret etti. YÖK'ün kurulduğu günden beri üniversiteler üzerindeki baskıcı tutumunun AKP döneminde giderek arttığını belirten Dedeoğlu, YÖK'ün üniversitelere türban ve polisin girmesiyle ilgili son genelgesinin de bunun kanıtı olduğunu söyledi.

Bu basın açıklamasının hemen ardından yürüyüşe geçen öğrenciler ve öğretim üyeleri lise öğrencilerinin de katılımı ile ikinci bir basın açıklaması yaptılar. Gençlik Muhalefeti, Öğrenci Kolektifleri, Emek Gençliği ve TKP'li Öğrenciler'in kendi bayrak ve dövizleri ile katıldıkları eylemde okunan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

"Basına ve kamuoyuna,
8 yıllık iktidarı boyunca gerici ve piyasacı uygulamalarıyla ülkeyi emekçiler ve öğrenciler için cehenneme çeviren AKP, darbe ürünü YÖK'ün
kuruluşunun 29. yılına girdiğimiz şu günlerde iktidara geldiği ilk günden beri gözünü diktiği üniversitelere öldürücü darbeyi indirmek icin kolları sıvadı. Üniversiteler yeni öğretim yılına biri kampuslerde sivil polis sayısını artıran diğeri türbanın serbestlik kazanmasinin önünü açan 2 jet genelgeyle girdi.

Son günlerde Yıldız Teknik Üniversitesi'ndeki saldırı, Mersin Üniversitesi'nde polisin bir öğrenciye silah çekmesi gibi olaylar durumun ciddiyetini önümüze bir kez daha tüm çıplaklığıyla sermistir. Üniversitelerdeki ilerici ve aydınlanmacı unsurları baskı altına almak isteyen bu tavır, bilimsel
ve özgür düşünceyi bastırmakta ve üniversiteleri piyasanın ve takunyalı yandaşlarının insafına terk etmek konusunda artık sınır tanımamaktadır.

Üniversiteler üzerinde artan bu piyasacı, gerici, sahte özgürlükçü baskı yılların ürünü olan sistematik bir müdahalenin parçasıdır. Sık sık 12 Eylül'le hesaplaşmaktan bahseden AKP yalan söylemekte, 6 Kasım 1981'de üniversitelerde dikensiz gül bahçesi yaratmak amacıyla kurulmuş YÖKün bu karanlık misyonunu sürdürmektedir. Yusuf Ziya Özcan'ın YÖK Başkanı olarak atanmasıyla hızlanan süreç sonrasında Abdullah Gül iki oy alan adayları dahi rektör olarak atamaktan çekinmemiş, üniversitelerdeki kadroları kendi yandaşı cemaatçi piyasacı akademisyenlerle doldurmuştur.

YÖK üniversitelerde piyasanın hakimiyetini istemektedir. Piyasacı mantık üniversitelerdeki bilimsel üretimin içeriğini patronların taleplerine göre şekillendirmekte, öğrencileri ise müşteri gibi gören zihniyeti dayatmaktadır. AKP'nin üniversitelerinde öğrencileri bekleyen daha fazla harç parasıdır, katkı paylarıdır, yurt parasıdır, yemekhane parasıdır. Kontenjanlar artırılırken öğrencilerin barınma çözüm bulunmamakta, bu alan cemaat yurtlarına bırakılmaktadır. Parasız eğitim diyen öğrenciler ise yaka paça gözaltına alınıp hapisle yargılanmaktadır.

YÖK gerici uygulamalarıyla üniversiteleri karanlığa boğmak istemektedir. Özgür ve bilimsel düşüncenin yeri olması gereken üniversitelerde evrim tartışmak artık bir cesaret konusu haline gelmiştir. Cemaat örgütlenmelerinin varlığı toplumun genelinde olduğu gibi üniversitelerin her kademesinde hissedilmekte hatta üniversiteler toplumda artan bu gerici baskı üzerinden özel olark hedef seçilmektedir. Son türban genelgesi de bu gerici dönüşümün bir sonucudur. Türban cemaatlerin ve bu gerici örgütlenmelerin elindeki bir siyasi simgedir ve üniversiteler üzerinde dinsel dogmaların, cemaatlerin bilimsel düşüncenin merkezi olması beklenen üniversitelere müdahalesinin bir aracıdır.

Üniversitemiz özelinde bakarsak, AKP eliyle üniversitelerde yapılmak istenen dönüşümün pek çok örneğiyle karşılaşabilmekteyiz. Öğrencilerden çeşitli isimler altında keyfi bir şekilde toplanan paralar, öğrenci sayısının çok altındaki yurt kontenjanları, üniversite etrafında sayıları her geçen gün artan cemaat yurtları, üniversitenin her tarafına yerleştirilen kameralar, yurt girişlerinde parmak izi alınması uygulamaları, üniversitenin dört bir yanında cirit atan sivil polisler, soruşturmalar ilk akla gelenler. Ayrıca Akdeniz Üniversitesi'ne müdahale ve ilerici birikimine yönelik bir saldırı niteliğinde kabul edilebilecek şekilde İlahiyat Fakültesi'nin temelleri atılmıştır

Sermayenin pratik ihtiyaçlarının karşılanmasına bilim, Cumhurbaşkanı tarafından yapılan atamalara demokrasi, taleplerini savunan
öğrencilere üniversitenin huzurunu bozanlar, iş bulmak icin çabalayan üniversite mezunlarina 'her universite mezunu is bulacak diye bir
kaide yok' diyorlar. Yalan söylüyorlar!

Tüm bunlar nedeniyle 6 Kasım takvimsel bir başlıktan öte bir mücadele günü olarak bir kere daha önümüzde durmaktadır. Tüm bu uygulamaları ve son genelgeler ışığında YÖK'ün meşruiyeti bir kere daha sorgulanır hale gelmiştir. Gerçekleştirilmek istenen bu dönüşüme karşı akademinin tüm bileşenleriyle hocasıyla öğrencisiyle çalışanıyla birlikte mücadele edilmelidir.

Yaşasın parasız bilimsel demokratik anadilde eğitim mücadelemiz!
Yaşasın devrimci dayanışma!
Emek Gençliği, Gençlik Muhalefeti, Öğrenci Kolektifleri, TKP'li Öğrenciler"

Basın açıklaması 'Müşteri değil öğrenciyiz', 'AKP defol üniversiteler bizimdir', 'YÖK polis medya bu abluka dağıtılacak', 'Fermanları yırt at ayağa kalk', Üniversiteler bizimdir yobaza liboşa bırakmayız', 'YÖK'e hayır', 'AKP'nin türbanı Amerikan bayrağı' sloganları ile son buldu.

(soL - Antalya)