Trump’la mücadelenin iki yolu: Devrimci siyaset mi, Demokrat Parti mi?

"Trump’ın yemin töreniyle bağlantılı kitlesel protestolarda PSL (Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi) önemli bir rol oynamakta, kitlesel bir gösteriyle “İsyanı Başlatmak” için hazırlık yapmaktadır. Bizim açımızdan bu eylem tek günlük bir şey olarak görülmemeli, kitlesel bir hareketin inşa edileceği yeni bir dönemin ilk günü olarak kabul edilmelidir."

Çeviri: Merve Arkan

soL'un Notu: ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve gelmesi ve sonrasında yaşanan protestolarla birlikte Trump'a dair tartışmalar sürerken, ABD'li Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi'nin (PSL) yayın organı Liberation'da yayımlanan ve PSL'in tutumunu içeren makaleyi sizlerle paylaşıyoruz.


Trump’ın ajandası artık açık. Altı net bölümden oluşuyor: 1) sendikaları ve işçi haklarını savunanları ezmek 2) şirketlere yönelik vergi yükünü azaltmak ve çevresel düzenlemeleri kaldırmak 3) kamusal eğitimden sağlığa, su işlerine, köprülere ve altyapıya kadar kamu sektörünün büyük bölümünü özelleştirmek; tümünü kâr amacıyla Wall Street’teki işletmecilere teslim etmek 4) Belgeleri olmayan göçmenlerin kitlesel olarak sınır dışı edilmesi 5) kadın haklarına kapsamlı saldırı 6) ABD askeri bütçesini hızla artırmak ve askeri sanayideki özel yüklenicileri beslemek.

Trump’ın ajandası sadece Trump’la ilgili değil. Sağ ve iktidardaki sınıf, kendi çıkarları doğrultusunda Trump yönetimini uzun süredir var olan hayallerini gerçekleştirecek bir araç olarak görüyor. Trump’ın ajandası, ABD’nin denetlenemediği, zenginlerin halkı önemsemeden, baskı gören kesimlere koruma sağlamadan ve çevreyi umursamadan istediklerini yaptığı bir döneme geri dönüşü amaçlıyor.

Kongredeki Cumhuriyetçilerin elinde, Trump’ın imzasını bekleyen bir dizi yasa var. Trump’ın kazanması sonrası kısa süreli bir şok yaşayan Wall Street’in keyfi yerinde. Trump’ın “sadece konuştuğu” ve seçilince daha ılımlı bir noktaya geleceği düşüncesi yanlış çıktı. Milyonlarca kişi tek seçeneğin mücadele ve direniş olduğunu artık anladı. Asıl soru bunun nasıl olacağı.

DEMOKRAT LİDERLER KAFA KARIŞTIRIYOR

Trump’ın zaferinden bu yana Demokrat Parti bir çifte oyun oynadı. Clinton ve Obama gibi Wall Street ve kapitalist sınıfın en üst kesimleriyle aynı çizgide olan Demokrat Partili üst düzey isimlerin ilk tepkisi, “birlik” çağrısı yapmak ve “Trump gelirse ülke ilerler” şeklindeki tehlikeli yalanı desteklemek oldu. The Wall Street Journal, Başkan Obama’nın halefini düşmanlaştırmamaya çalıştığını yazdı.

Bu Trump’ı daha da güçlendirdi ve onunla savaşmak isteyenler arasında kafa karışıklığı yarattı. Demokratların kampanya retoriği Trump’ın bağnazlığına karşı olsa da, Trump kazandığı anda onun aşırılıkları içeren ajandasına karşı bir kitlesel direniş çağrısı yapmadılar. Aksine öfkeli kalabalığı sakinleştirmeye çalıştılar. Trump’a dostluk eli uzatıp aşağıda süren protestoları kınadılar.

Trump memnuniyetle Obama’nın elini sıkarken ve kameraların önünde gülümserken, yoksulları ve çalışanları ezme planlarını sürdürdü. Demokratlar daha sonra taktik değiştirerek son iki ayı Trump’ın zaferinin nedeni olduğu söylenen Rusya ile ilgili hackleme iddialarına savaş açarak geçirdi. Demokrat ve bağımsız seçmenin gözünde Clinton’ı güvenilmez hale getiren savaş çığırtkanlığını, Wall Street ile bağlarını ve göçmenlerin kitlesel olarak hapse atılmasından asgari ücrete ve evlilik eşitliğine kadar birçok konudaki yanardöner tavrını görmezden geldiler. Clinton’ın işçi sınıfından seçmenleri ve Demokrat tabanı etkileyememesi, çoğu kişinin küçümsediği bir şovmen karşısında yenilmesine yol açtı.

Holding medyası 2016 seçimlerinin hikayesini yeniden yazdı. Trump’ın her anını Amerikan halkına sunan, her hareketini, sözünü ve tweet’ini yayınlayan, Rus basını değil ABD televizyonları ve gazeteleriydi. WikiLeaks belgelerinde görüldüğü üzere Trump’ı muhalefet edilecek ideal Cumhuriyetçi olarak sunan, Clinton’ın kampanyası ve Demokratik Ulusal Kongre’ydi. Bu stratejiyi daha Trump 2015’te resmi olarak adaylığını duyurmadan önce açıklamışlardı.

Rusya karşıtı kampanya ise basit bir şekilde absürt, kanıtlanmamış suçlamalara ve abartılmış olaylara dayanıyor. Aynı zamanda da McCarthy’nin Soğuk Savaş retoriğini tehlikeli bir şekilde hatırlatıyor. Demokratlar da birilerini günah keçisi gibi gösterme konusunda Cumhuriyetçilerle aynı tutuma sahip, ancak amaçları farklı. Rusya ile tansiyonu azaltmak isteyen herkesi Vladimir Putin’in maşası olarak niteliyorlar.

Rusya’daki birçok kişinin Trump’ın kazanmasından memnun olduğu bir gerçek ancak bunun temel nedeni Clinton’ın Rusya’ya karşı sert bir tavrı temsil etmiş olması. Clinton’ın Ukrayna ile birlikte Rusya sınırlarında keskin bir karşı karşıya gelişi provoke edeceğinden, Suriye’de sert bir politika izleyeceğinden ve hatta Rusya’da bir rejim değişikliği için girişimden bulunmasından endişelilerdi. NATO Rusya sınırlarında büyük çaplı askeri tatbikatlar düzenledi. Rus hükümetinin ayı şeyi ABD sınırlarında yaptığını hayal edin.

Bu Rusya karşıtı kampanya, Trump’a karşı çıkan ve ona karşı çıkmak için yüzlerce iyi nedeni olan birçok insan için kafa karıştırıcı ve rahatsız ediciydi. Her şeyde Rusya’yı suçlamak kamu sektörünü korumaz, yeni iş alanları yaratmaz, polis şiddetine son vermez, sağlık ve ev krizini çözmez, Flint’e temiz su sağlamaz, sözleşmeli okullardaki saldırıyı durdurmaz ve göçmen aileleri korumaz.

SAHTE DİRENİŞ

Liberal Demokrat örgütlerden MoveOn, bu karmaşayı fon toplamak için bir araç olarak kullandı. Televizyon reklamlarıyla büyük bir kampanya başlatarak Seçiciler Kurulu’na Rusya ile var olduğu iddia edilen ilişkileri nedeniyle Donald Trump’ı reddetme çağrısı yaptılar, seçilmesinin meşru olmadığını söylediler. Bu da insanların enerjisini, zamanını ve parasını yanlış yere yönlendirdi, Trump’a karşı yaklaşan mücadelelere hazırlanamamalarına ve sahte bir seçim manevrasına başvurmalarına yol açtı.

Bu “ilerici” örgüt, Rusya ile ilgili CIA raporlarına büyük destek verdi. CIA’in uzun süreli hile, casusluk, hacker’lık, baskı, darbe ve suikastlarla dolu sicili bir anda aklandı. Seçiciler Kurulu’nu, kaldırılması gereken köleliği korumak için kurulmuş antidemokratik bir seçkinler örgütü olduğu için reddetmek yerine, MoveOn kurulun meşruiyetini onayladı ve seçmenleri bulundukları eyaletlerdeki sonuçlara itiraz etmeye çağırdı. MoveOn aslında iç savaşa yol açabilecek bir meşruiyet krizini provoke etmeye mi çalışıyordu? Hayır, buna hazır değillerdi. Sadece para toplamak için hızlı bir gösteri peşindeydiler ve bu durum mücadeleyi gerçekten yükseltmek isteyenlerin gözünde tümüyle değersizdi.

ÇIKIŞ YOLU HANGİSİ?

Trump karşıtı kapsamlı hareket içinde iki yol hızlı bir şekilde belirginleşti. Bunlardan biri, Trump’la beraber onun oligarklardan, bağnazlardan ve militaristlerden oluşan kabinesine karşı mücadele edecek, halk içinde tabanı olan hareket. Bu yolu aydınlatan, sekiz saatlik işgünü için savaşan ve ölen tarihsel işçi hareketi, Jim Crow sistemi ve polis şiddeti ile mücadele eden siyahların özgürlük hareketi, toplumu mücadele ederek yeniden şekillendiren kadın ve LGBT hareketleridir. Trump’a karşı mücadelede bu yol, ister Cumhuriyetçiler ister Demokratlar tarafından yönetilsin, sistemin ne kadar kötü olduğuna dair bilinçli bir değerlendirmeyle başlar.

Obama yönetiminde siyahlar, her 28 saatte bir polisin elinde zaten ölüyordu. NSA (Ulusal Güvenlik Kurumu) herkesi izliyordu, Standing Rock’ta su hattını koruyanlar tazyikli suyla ve askeri silahlarla hedef alınıyordu. Yasadışı savaşlar sürüyordu, ekonomik çöküş yaygındı, bankalar maddi destekle kurtarılıyordu, kitlesel sınır dışılar hayatın bir parçasıydı.

Mücadele yolu, son yıllarda kitlesel hareketleri bir araya getirebildi. Bugünün nefret edilen iki partili sistemine karşı bir alternatif olarak bağımsız sosyalist politikanın yükselebileceği yol budur. Kapitalizmin krizleri, ülkede devrimci bir değişime olan açlığı ortaya koydu ve Donald Trump’ın başkan seçilmesi bu hissiyatı yok etmekten ziyade daha da güçlendirdi.

Trump’a karşı ikinci yol ise çok farklı. İlkine paralel gibi görünse de bu yol aslında bir döngü ve yeniden Demokrat Parti’ye çıkıyor. Memnuniyetsizliği seçim siyasetinin güvenli kanallarına yönlendiriyor; yerel düzeyde, eyaletlerde ve federal anlamda bir sonraki seçimler için Demokrat siyasetçilerden ve iyi para kazanan STK yöneticilerinden oluşan yeni kuşak liderler yaratmak istiyor, halk hareketini Kongre’deki Demokratları desteklemek için bir fotoğraf fırsatı olarak kullanmayı amaçlıyor. Bu düşünceye göre Demokrat siyasetçiler Trump’a karşı direnişin ön hattını oluşturacak, gerçek umudumuz onlar olacak ve bizim görevimiz de sadece onlara güven vermekten ibaret hale gelecek.

Bu yol, halkın kapitalist sistemi istikrarsızlaştırma, her şeyi durdurma, günlük iş akışına son verme, baskıcı ve gerici yöntemleri engelleme konusundaki gerçek gücünün üzerini örtüyor. Tarih, Demokrat Parti’nin halkın mücadeleyle kazanılmış hakları konusunda taviz vereceğini, geri adım atacağını ve pazarlığa gireceğini gösteriyor. Art arda gelen Cumhuriyetçi yönetimlerde yaptıkları da buydu.

Trump’ın yemin töreniyle bağlantılı kitlesel protestolarda PSL (Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi) önemli bir rol oynamakta, kitlesel bir gösteriyle “İsyanı Başlatmak” için hazırlık yapmaktadır. Bizim açımızdan bu eylem tek günlük bir şey olarak görülmemeli, kitlesel bir hareketin inşa edileceği yeni bir dönemin ilk günü olarak kabul edilmelidir.

PSL, Trump’ın ve federal hükümetin olmamızı istemediği alanlarda bulunmamızın önemli olduğuna inanıyor. Burası yemin gününde yemin törenindeki yoldur. Trump’ın programını açıkça reddetmemiz ve tüm yoksullar ile işçilerin ihtiyaçlarını karşılayacak alternatif bir toplumsal ve ekonomik program ortaya koymamız gerektiğini düşünüyoruz

Ayağa kalkmanın, bir araya gelmenin ve ülke çapında topluluklar içinde örgütlenmenin zamanı geldi. Trump’ın kapitalist hükümetinin halkın kazanımlarını yok etmesine karşı koymamızı, direnmemizi ve bu durumu reddetmemizi sağlayacak yol budur. Trump’la işbirliği ya da ona karşı yasalara uygun manevralardan oluşan yanlış umutlar bir çıkış olamaz. Bizi ileriye götürecek tek yol mücadeledir.