KKE: Ekim Devrimi ve Lenin'in çizgisi, burjuva iktidarını yıkma çizgisidir

KKE, Ekim Devriminin değerli deneyimi ışığında, işçi sınıfının iktidarının politik hedefinin nesnel olarak zamanın karakterine bağlı olduğunu, yani hareketin öncüsünün hangi sınıf olduğunun belirleyici olduğunu benimsemiştir. Devrimin karakterini bu belirler; yoksa kimi komünist partilerin saptadığı gibi güç dengeleri değil.

Çeviri: Athanasius Angelopolus - Doğan Yılmaz

soL'un notu: Yunanistan Komünist Partisi (KKE) Merkez Komitesi Sekreteri Dmitris Kuçubas'ın Brüksel'de düzenlenen Avrupa Komünistleri Konferansında yaptığı konuşmayı yayımlıyoruz.


EKİM DEVRİMİNİN YÜZÜNCÜ YIL DÖNÜMÜNDE KAPİTALİZMİN VE TEKELLERİN AVRUPA BİRLİĞİ

SAVAŞ, YOKSULLUK VE KRİZLERLE GEÇEN BUGÜNLERDE SOSYALİZM DAHA DA GÜNCEL VE DAHA DA GEREKLİ

Değerli yoldaşlar, bu yıl 1917'de Rusya'da gerçekleşen ve onyıllarca tarihe damga vurmuş Büyük Ekim Devrimi'nin 100. yıldönümünü yerkürenin her köşesinde kutlayacağımız bir yıl.

Ekim devrimi devrimci tek sınıf olan işçi sınıfının sınıfsız toplumun ilk aşaması olan sosyalizm yolundaki tarihi misyonunu gerçekleştirebilme yetisinin kanıtıdır.

Ekim Devrimi aynı zamanda komünist partilerin sosyalist devrimde yüklenmesi gereken vazgeçilemez öncü rolü ve proleter enternasyonalizmin dayanılmaz gücünü de gösterir.

Bugün, arkada bıraktığımız tüm olumsuzluklara rağmen daha da eminiz ki sosyalizm ve komünizm hedefi günceldir ve gereklidir.

'21. YÜZYIL SOSYALİST DEVRİMLERE GEBEDİR'

Karşı devrim ve yıkımlar çağın karakterini değiştirmez. 21. yüzyıl da küresel devrimci hareketin yeniden çıkışa geçeceği ve bir dizi sosyalist devrimlere gebe bir çağ olacaktır. Bireysel ve nokta atış kazanımlar gerekli ve yararlıdır ancak uzun vadeli ve kalıcı çözümleri beraberinde getirmez. Asıl hedef ve çıkış yolu sosyalizmdir.

Sosyalizmin gerekliliğinin bir başka göstergesi de modern kapitalist sistem içindeki rekabetin gittikçe artması ve uluslararası emperyalist sistemin çelişkilerinin daha da su yüzüne çıkmasıdır. Sosyalizmin işgücü ve üretim araçları gibi maddi şartları kapitalist sistem içinde oluşmuştur. Kapitalizm iş ve üretim ilişkilerini bugüne kadar görülmemiş oranda sosyalize etti. İşçi sınıfı artık ekonomik aktif toplumun en büyük kitlesini oluşturuyor ancak üretim araçları ve toplumsal üretimin kazancı kapitalist azınlığın elinde bulunuyor.

Bu da gündemimize modern kapitalist toplumların çevre katli, uyuşturucu bağımlılığı gibi kriz belirtilerinin ve yüksek üretkenliğe rağmen ve işsizliğe paralel olarak artan günlük çalışma saatleri, işsizlik ve sömürünün yoğunlaşması gibi ekonomik krizlerin ana rahmi olan sistem içi çelişkileri getiriyor.

Bu durum kendisi üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete son verilmesi, bunların kamulaştırılması ve ekonominin toplumun refahı için işçi sınıfı tarafından planlanması gerekliliğini gündemimize sokuyor.

Değerli yoldaşlar,

Ekim Devrimi'nin ondan sonraki sosyalist devrimlerin katkısıyla yoğrulan teorik mirası çok değerlidir.

Devrimin tarihsel süreçte yoğrulup karmaşık bazı nesnel ve öznel şartlar oluştuğunda gerçekleşeceğini, yaptığı emperyalizm analizinde öngören Marksist-Leninist devrim teorisi pratikte doğrulanmıştır.

Burjuva sınıfı ve her tür sömürgeci güç merkezlerinin Ekim Devrimi'nin anlam ve önemini çarpıtmaya çalışmasının nedeni hem Ekim Devrimi zaferinin marksizmin teorik ve bilimsel gücünün hem de bu devrim sonucu işçi sınıfının hakimiyetinde oluşan insanlık tarihinde eşi görülmemiş toplumsal demokrasi deneyiminin dünya çapında emekçi milyonlar tarafından sermaye sınıfına karşı mücadeleye kazandığı ivmedir.

Sosyalizmi yok sayan, sosyalizmin -bu kez yenildiği için- hep yenilgiye mahkum bir sistem olduğunu vurgulayan söylem hem tarihsel hem de bilimsel açıdan yanlıştır ve bizi bir yere götürmez. Sosyalizm kuruldu, geliştirildi ve derin ekonomik ve toplumsal sorunlara çözümler üretilebileceğini gösterdi. Ancak kapitalizmle mücadele sürecinde sosyalist sistem içinde bulundurduğu sürekli gelişim ve iyileştirme potansiyelini çeşitli nedenlerle kullanamadı.

'SOSYALİST DENEYİM 20. YÜZYILA DAMGASINI VURDU'

Ancak bu asla sosyalist sistemin kazanımlarının ve 20. yüzyılın gelişmesine yaptığı katkıyı önemsizleştiremez. Tüm hatalarına, yetersizliklerine ve yokluklarına rağmen sosyalist deneyim bu yüzyıla damgasını vurdu.

Ekim Devrimi emperyalist zincirin halkalarındaki yumuşak karnını gören leninist tezleri pratikte doğrulamıştır. Enternasyonal mücadele bu deneyim ile uluslararası ilişki ve rekabetin sonucunda emperyalist sistem içindeki bazı ülkelerde devrim sürecinin başlayabileceğini sosyalist devrimin gerçekleşebileceğini o güne dek olmayan bir açıklıkla görmüştür.

Tabii ki farklı ekonomik ve politik gelişmişlik nedeniyle bazı az gelişmiş ülkelerde bu şartların oluşması ve devrim sürecinin olgunlaşması mümkün olmakla beraber buradan sosyalist bir sisteme geçmek oldukça zordur. Lenin yoldaşın bu konudaki çalışmaları genel olarak marksizmin ve özel olarak bolşevik stratejinin gelişmesini sağlamıştır.

Lenin ve Bolşevik Parti'nin bu konudaki en belirleyici katkısı, İkinci Enternasyonal'in kararlarını hiçe sayan, kendi ülkelerinin burjuvazisi ile işbirlikçi, hatta 'barış sürecine katkı' uydurmalarıyla savaş kredilerini parlamentolarda kabul eden, dahası emperyalist barışı koruma uğruna halkları cephelere sürükleyen sosyal demokrasi ile mücadelede olmuştur. Bu, emperyalist devletlerin ve onların iç çelişkileri ve uzlaşmazlıkların yoğunlaşması sonucu çıkan emperyalist savaşa karşı kazışmış derin bir çizgi idi.

'LENİN'İN ÇİZGİSİ, BURJUVA İKTİDARINI YIKMA ÇİZGİSİDİR'

Lenin'in takip ettiği stratejik çizgi, amacı devrim ve işçi sınıfının iktidarı olan işçi sınıfının devrimci hareketinin bakış açısından sorunun basit bir savaşa karşı 'pasifist' bir mücadeleden çok, emperyalist kampın içinde beliren nesnel çatlakları, ülkelerin burjuvazilerinin düştüğü çıkmazı, bu emperyalist savaşın getirdiği yıkımı tüm ülkelerde burjuvaziyi ve onun emekçi halklara ve çocuklarına katliam ve yoksulluk getiren iktidarını yıkmak için kullanmasıdır.

Lenin, Ekim deneyimlerine de dayalı olarak özellikle yeni işçi devleti iktidarının kalıcılığı üzerine kafa yordu. İktidarın ve organlarının biçimlenmesinda bu incelemelerin büyük katkısı olmuştur. Bu deneyim ve teoriler günümüze dek hareketlerimizin organizasyon yapılarına ışık tutmaktadır.

Bu günümüze ışık tutan işçi sınıfının ve halk savaşının örgütlenmesi deneyim ve öğretileri sınıf savaşının yoğunlaştığı devrim süreçlerinde öncü sınıf olan işçi sınıfı ile müttefiki toplumun yoksul kesimleri, köylüler ve serbest meslek sahiplerinin egemen sermaye sınıfına karşı mücadelesine de değer katmaktadır ve devrim sonrası oluşacak işçi sınıfı örgütlenmesine emsal olacaktır.

'SINIFIN ÖNCÜLÜĞÜ VE İKTİDAR HEDEFİ ESASTIR'

KKE, Ekim Devriminin değerli deneyimi ışığında, işçi sınıfının iktidarının politik hedefinin nesnel olarak zamanın karakterine bağlı olduğunu, yani hareketin öncüsünün hangi sınıf olduğunun belirleyici olduğunu benimsemiştir. Devrimin karakterini bu belirler yoksa kimi komünist partilerin sağtadığı gibi güç dengeleri değil.

Tabii ki, iki rakip sınıf olan burjuva ve işçi sınıfı arasındaki güç dengesi, bir de orta sınıfın tutumu, sosyalist devrimin patlak vermesinde önemli bir faktördür. Bu anlamda bir Komünist Parti güç dengelerini gözlemek zorundadır, ancak bu sınıfların Leninist anlamda 'iktidar hedefine' ilişkin gözlem olmalıdır.

Komünist parti aynı zamanda emek hareketi içindeki ilişkileri ve toplumsal müttefiklerinin hareketlerini gözlemlemek, iktidar hedefine uygun manevra ve parolaların saptanmasında bu kitlelerin deneyimlerinden de yaralanarak hareket etmek zorundadır.

Ama bu işçi sınıfının ve komünist partinin burjuva iktidarına ortak olma, kapitalizm sınırları içinde ona tolerans gösterme ya da reformist katılım hedeflerine kılıf olmamalıdır.

Yunanistan'da son yıllardaki kriz döneminde burjuva ve oportünist ideologlara geniş alanlar açıldı. O dönem ve hatta hâlâ bir 'sol' oluşumu için ihtiyaç olduğu, 'ilerici', 'antifaşist', 'cunta karşıtı', 'demokratik', 'vatansever', 'ulusal', 'ekümenik' hükümet (ki bunlar tüm bu tür hükümetler için kullanılmış olan isimlerdir) modelinin ekonomik krize ve halk düşmanı politikalara deva olacağı iddiası dolaşıyor.

Bu öneriler hem siyasi yelpazenin 'sol' yanını kapsayan partilerden hem de geleneksel burjuva ve diğer yeni oluşturulan burjuva partilerden geliyor. İşçi hareketi ve çalışan insanların mücadelesinin manipülasyonunu engellemek için tüm bu tuzakları ve hareketin entegrasyonunu reddetmek gerekir.

Tarihsel deneyim ilk 'işçi' ve 'sol' hükümetlerin sosyal demokrat partiler ya da diğer eski burjuva partileriyle sosyal demokratların koalisyonu sonucu kurulduğunu gösteriyor.

Uluslararası işçi hareketinin tarihinde ve özellikle Birinci Paylaşım Savaşı sonrası dönemde tek bir olgu yoktur ki, burjuva sınıfının manevrası olarak değerlendirilebilecek bu hükümetler ilk hedef olarak işçilerin hoşnutsuzluğunu ve yükselen sınıf mücadelesini engellemek ve savaş öncesi ve sonrasındaki ekonomik krizlerin geniş toplum kesimlerindeki tepkisini konsolide etmek için kullanılmış olmasın.

REFORM ARAYIŞLARI İŞÇİ SINIFI HAREKETİNE ZARAR VERMİŞTİR

Bu tür kapitalist iktidara adapte, devrim ve iktidar hedefi olmayan, parlamenter sistemle sistemi reforme etme hedefli 'sol', 'işçi' hükümetleri modeli bazı KP'ler tarafından bir geçiş modeli, sosyalist iktidar yolunda bir ara hedef olarak kabul gördü.

Ancak deneyimlerimiz gösteriyor ki KP'ler tüm iyi niyetlerine rağmen bu süreçte sosyalizm yolunda sadece bir kapıyı bile aralayamamakla kalmamış, sonunda halk hareketinin kazanımlarını bile koruyamamışlardır. İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasından bugüne dek. Komünist partiler bazı ülkelerde politik ve ideolojik düzlemde devre dışı kalmaya mahkum oldular.

Tarihsel deneyim ve Büyük Ekim'in önemi eşsizdir. Emperyalist savaş koşullarında, kapitalizmin ekonomik ve siyasi kriz koşullarında işçi sınıfının ve halkın diğer katmanlarının, kurtuluşunun sadece kapitalist gücü ve mülkiyeti devirmek yoluyla mümkün olduğunun kanıtlanmış olması reformist 'sol' sürümlerin ve Yunanistanda SYRIZA ile ifade edilen 'sol Iktidar' oportünizminin de iflasının gerekliliğini göstermektedir.

Şimdi Avrupa Parlamentosu'nda olduğumuz için bizim KKE olarak 20. Kongre'mizde sunduğumuz tezlere bir bakalım: 2008'den 2009'a uluslararası krizin patlak vermesinden sonraki gelişmelerin gösterdiği, AB ve Avro bölgesinin uygulanır, kararlı, kalıcı bir sistem olmadığıdır. AB politikaları Avro bölgesi ülkeleri arasındaki eşitsizliklere çözüm getirmekten ziyade üye ülkeler arasındaki makası daha da açmaktadır.

'AVRUPA BİRLEŞİK DEVLETLERİ YALNIZCA İŞÇİ SINIFI İKTİDARLARINDA MÜMKÜNDÜR'

Bu bağlamda Avrupa Birleşik Devletleri sadece işçi sınıfının iktidarda olduğu sosyalist bir devlet olabilir ve başka bir şekilde yürüyemeyeceği, halkların menfaatlerine hitap etmeyi hayalen bile gerçekleştiremeyeceği şeklindeki leninist bakış açısı teyit edilmiştir.

Değerli yoldaşlar,

Partimiz Mart ayı sonunda 20. Kongre'sini topluyor. Partimizin sosyalist devrim hedefinde çok yönlü ideolojik-politik-örgütsel duruşunu güçlendirmek partimizin ve gençlik örgütlenmemizin ana hedefi olacak. Bu güçlenme işçi sınıfı iktidarı hedefinde işçi hareketinin yeniden düzenlenmesi, emperyalist savaşa karşı mücadelede anti-kapitalist, anti-tekel yönde toplumsal ittifakın kurulması gibi bir dizi karmaşık görevlerimizi yerine getirme amacıyla gerekli bir koşuldur.

Partimizin gücüne güç katmamız halkı kapitalist sisteme karşı hazırlamak, yukarıdaki görevleri için insanları mobilize etmek ve kapitalist sistemi devirmek için gereklidir. Hatta bu işçilerin ve halkın savunma gücünün azaldığı, yavaşladığı dönemlerde daha da önem kazanmaktadır.

Partimiz Ekim Devrimi'nin bir sonucu olarak elde edilmiş olan kazanımların sosyalizmin inşası için kapitalist reçeteler kullanılması sonucu yanlış yöne gittiği ve bunun sonucu zarara uğradığını tespit etmiştir. Bu yol 1956 yılında SBKP'nin 20. Kongresi kararları ile başlayıp 1985 yılında perestroika ve sonuçta 1991 yılındaki karşı-devrimci ayaklanmalar ile doruğa ulaşmıştır.

Ama tüm bun olgular 1917 Büyük Ekim Devrimi'nin hayati önemini, sosyalizmi inşasının iç dinamiklerini ne yok edebilir ne de değiştirebilir.

Küresel güç dengeleri oluşurken uluslararası komünist hareketteki gelişmeler, onun bölünmesi, iç sorunları kendi stratejisi için önemli bir rol oynamıştır.

Partimiz SSCB'de karşı devrim ile sonuçlanan zayıflıkları değerlendirmek üzere teorik ve politik isteğe ve bu hatalardan doğru sonuçları çıkaracak iradeye sahiptir.

'ULUSLARARASI DÜZEYDE OPOTÜNİZME KARŞI DERSLER ÇIKARILMALIDIR'

Biz uluslararası düzeyde, oportünizme karşı dersler çıkarmanın, sosyalizmin insaşı sürecini değerlendirmek üzere, sosyalizmin sınıf güçleri, uluslararası mücadele için, toplumsal hareket ve geliştirme, aksiliklere bilimsel ve sınıf ile ilgili bir açıklama hazırlayan teorik konuları incelemenin her KP'nin sorumluluğu ve hakkı olduğuna inanıyoruz. Bu enternasyonalist ve komünist ruhla Çin, Vietnam, Küba gibi ve diğer ülkelerdeki güncel gelişmeleri takip etmeye çalışıyoruz.

20. yüzyıldaki sosyalizmin bilimsel açıklaması ve savunulması komünist hareketin devrimci stratejisine bir yardım niteliğindedir.

Bütün tarihsel hareketin öznel hatalarının, zıtlık ve çelişkilerin etüdü ve bu çalışma sonucu geliştirilen sosyalizm-komünizm teorisi yeni bir saldırı ve nihai zafer için ortaya çıkacak ideolojik ve politik gençleştirme ve komünist hareketin nihai zafer sürecidir.

Bizim güncel görevimiz 20. yüzyılın sosyalizmi hakkındaki gerçeği karşı-devrimin getirdiği felaketle ve burjuvazinin iftiraları ile donanmış yanlış bilgilerden arındırmak, basit idealleştirmeler olmadan, emekçi halkın gözünde hak ettiği yeri geri almaktır.

'20. YÜZYIL İŞÇİ SINIFININ ATAĞI İLE BAŞLADI, GEÇİCİ YENİLGİSİ İLE KAPANDI. 21. YÜZYILDA YOLUMUZ AÇIKTIR'

Kapitalizm bugün hâlâ güçlü olabilir, ama o her şeye gücü yeten değildir. Kapitalist kriz kapitalist sistemin de tarihsel sınırlarını göstermiştir. Kapitalist 'bölge' ve tekellerin çıkarlarını savunmak için oluşturulan AB ve NATO gibi emperyalist birlikler, emperyalist uzlaşmazlıklardan arındırılmış değildir.

Özellikle bu iç uzlaşmazlıklara daha da dikkat etmemiz gereken bugünkü aşamada tüm Avrupa ülkelerinde gerici yönde yükselen popülist, sağ hareketlerin, Avrupa-karşıtı güçlerin ortaya çıkması ve özellikle ABD'de Trump'ın seçilmesi sonrası gelişmeler bunu gösteriyor. ABD politikasının resmi yönetim değişikliği sonrası seçim kampanyalarının popülist söylemlerinden ne kadar etkileneceğini beklemek gerekir doğal olarak. Hâlâ bir numaralı ekonomik ve askeri güç olan Amerika Birleşik Devletleri, kendi küresel emperyalist politikalarını devam ettirecektir mutlaka.

Ama ekonomik olarak dünya çapında ikinci sırada yer alan Çin'i nereye yerleştireceği konusunda endişeliler ve aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'nin bir numaralı alacaklısı olan Çin'e -ki ticaret dengesi Çin lehine- olan borcu yaklaşık 1,5 trilyon dolar. Yani ABD dünyanın ikinci askeri gücü olan Rusya ile iyi ilişkiler içinde olan Çin'i bir numaralı rakibi olarak görüyor.

Yoldaşlar,

Komünist hareketler olarak görevimiz tüm bu gelişmeleri yakından gözlemlemek, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmak ve halklarımızı tehdit eden bütün uluslararası duruma karşı ortak tavır tutmaktır. Günümüz ve gelecek nesil işçi sınıfının hareketine ışık tutmak için diyoruz ki:

20. yüzyıl işçi sınıfının büyük atağı ile başladı ve geçici yenilgi ile sona erdi. 21. yüzyıl kaçınılmaz olarak kapitalizminin devrilmesini ve sosyalist-komünist sistemin nihai inşasını getirecektir.

Ne olursa olsun, buzlar çözüldü, yolumuz açık, hedefimiz belli! Büyük Ekim Devrimi'nin 100. yıldönümü kutlu olsun!