Ya Tayyip, Ya Liberaller, Men Dakka Dukka (Onur AKSOY)

Biz var gücümüzle AKP faşizmine karşı sesimizi yükseltirken, boyun eğmezken, muhafazakar ‘’liberaller ve liberal ‘’solcular’’ iktidarı savunmak adına ne diyorlardı?

Mesela, biz 10 yıldır iktidarda olan AKP’de bir Erdoğan diktasının oluştuğunu, buna bağlı olarak bu diktanın AKP eli ile ülkede her geçen gün faşizmi yaydığını söylediğimizde ‘’arkadaşlar’’ buna ‘’ileri demokrasi’’ demiyorlar mıydı?

Mesela, işçi ve emekçinin her türlü yasal hakkı tırpalanırken, muhalif olan herkesin hangi kademe ve mevkide olursa olsun baskı altında olduğunu söylediğimizde ‘’arkadaşlar’’ bize ‘’nankör’’ demiyor muydu?

Mesela, henüz ana rahmindeyken doğmamış bebekleri bile tekmeleyerek öldüren, yasal hakkını kullanarak protestolar yapan işçi-emekçi, genç her kesimden insanlara baskı ve işkence uygulayan, yasa dışı dinlemelerde bulunan polise dikkat çekip Türkiye’de cemaat öncülüğünde bir polis devletinin oluştuğunu söylediğimizde ‘’arkadaşlar’’ bize ‘’ergenekoncu, statükocu’’ şeklinde saldırmıyor muydu?

Mesela, iktidar kuvvetler ayrılığını hiçe sayarak yargıyı kendine bağlayıp kafasında tasarladığı modeli daha hızlı bir şekilde yayıyor, bu uğurda referandumlar düzenleyip amaçlarını da ‘’darbecilerle hesaplaşmak’’ gibi göstererek maskeliyor dediğimizde ‘’arkadaşlar’’ bize ‘’Bunlar ülkenin bağırsaklarının temizlenmesini istemeyen İttihatçı zihniyetler’’demiyor muydu?

Biz, bir pankart açana, bir kitap yazana, bir miting düzenleyene, gazeteciden yayıncıya, öğrenciden rektöre muhalif her sese, gizli tanıklarla yada yasa dışı dinlemelerle yıllarca hapis cezası uygulayan yandaş yargının bumerang gibi olduğunu, bir gün piyangonun kendilerine de vuracağını söylediğimizde ‘’değişime karşı çıkan, tek parti döneminden kalma kırıntılar’’ olmakla suçlanmadık mı?

Mesela, özel yetkili mahkemelerin artık yaydan çıkmış bir oka benzediğini, bu mahkemelerin kapısına dayanıp içeri atamayacağı kimsenin kalmadığını, dolaysı ile kimsenin güvende olmadığını, kapatılması gerektiğini söylediğimizde ‘’arkadaşlar’ bize ‘’ Artık üstünlerin hukuku yok, hukukun üstünlüğü var’’ demiyor muydu?

Ne Demiştik?
Tüm bu suçlamalara rağmen her zaman bir noktaya dikkat çektik ve dedik ki

"Bugün AKP kanatları altında Solculuk yaparak özgürlükten ve demokrasiden bahseden, Erdoğan’ın yemeklerinde önünde eğilip bükülen liberal, Soros’yalist Solculara gelince ilk değildir kendilerini görüşümüz. 80 sonrası yeniden şekillenmeye başlayan sol hareket içinde her zaman kendini göstererek sağ partilerin bir yedeği, küçük de olsa en kıymetli destekçileri olmuşlardır.

Onları, liberal seslerin odak noktası haline gelmiş Doğan yayın gurubunun köşe yazılarında, AKP yemeklerinde başbakanla kol kola, ya da mecliste referandum için AKP milletvekilleri ile yan yana oy atarken poz verir bir şekilde görebilirsiniz. Türbana özgürlük diye bağırırken Mazlum-Der’in mitinglerinde görebilirsiniz. Halktan, emekçiden bahsederken mecliste tek yaptığı, bir daha seçilemeyeceğini anlayınca, üniversiteye tekrar geri dönmek için yasa tasarısı verirken görebilirsiniz.

Şimdi de F tipi yapılanma ile, sivil faşizm ile kol kola girip,Cumhuriyet’e ‘statüko’ söylemi arkasından saldırıyor ve “İleri Demokrasiden” yana olduklarını söylüyorlar. Ne için? Emperyalizmin emrindeki yeri daha da sağlamlaşmış 2.Cumhuriyet için!

Onlara tek sözümüz var: 2.Cumhuriyetçileri “ilerici” ilan eden siz, AKP’nin “İleri” demokrasisi ile elbet bir gün tanışacaksınız. Ergenekon ile Kemalistlerin, Devrimci Karargah ile sosyalistlerin, KCK ile Kürtlerin kökü kazınsın sıra size de gelecek! Artık size yapılacak operasyonun adını bilemem. Sonra bol bol dinlersiniz:

Son pişmanlık neye yarar,
Her şeyin bedeli var,
Buraya kadar!"

Eden Bulur!
Ve öyle bir zaman geldi, AKP-Cemaat diktasının devletin ve toplumun her kademesine ektiği tohumlar öyle bir yeşerdi, öyle bir evrildi ve kontrolden çıktı ki artık kendi "şakşakçılarına" da vurur oldu! ‘’İleri demokrasinin’’ meyvelerinden fazlaca yararlanan liberaller bunun aslında ‘’ileri faşizm’’ olduğunu anladığında neler ‘’yumurtladılar’’ görüyoruz.

Kimisi ‘’yağlı-ballı’’ köşelerinden, gazetelerinden kovuluyor, ‘’bunun adı özgür basına saldırıdır’’ diyor. Günaydın!

Kimisi MİT tarafından dinlendiğini, takip edildiğini öğrenince aniden ‘’Taraf’’ değiştiriyor ve zalimin yanındayken birden ‘’mağdur’’ oluveriyor, kızıyor. Günaydın!

Kimisi de her türlü yetkilerle donattığı savcıların kendi ‘’piyonlarını’’ sorgulayabilecek seviyeye geldiğini görünce ‘’Bunu akılla açıklamakta zorlandığını’’ söylüyor. Günaydın! Eden bulur!

Ne Yapacaklar?
Son günlerde MİT müsteşarının Oslo görüşmesi ve KCK yapılanması ile ilgili ifadeye çağrılması kamuoyunda AKP ve cemaat arasında bir çekişmenin başlangıcı olarak adlandırıldı. AKP tarafından cemaat mensuplarının eline bırakılan yargı şimdi namluyu iktidara çevirmiş durumda deniyor. Çekişmenin bir tarafına iktidar yanlısı MİT, diğer tarafına ise cemaat yanlısı polis ve yargı konuluyor. Özel yetkili savcıların MİT müsteşarını ifadeye çağırmasına misilleme olarak iktidar cemaate yakın polisleri görevden aldı. Ardından da Hakan Fidan’ı ifadeye çağıran savcı ''etkisiz'' hale getirilerek MİT yetkililerine ait sorgulamaları başbakanın iznine bağlayan yasa teklifi meclisten geçti. Demek ki durum sandığımızdan da vahim! Görünen, bu zamana kadar devletin tüm hücrelerine kadar nüfus ederken yani gücü ele geçirirken kol kola olan cemaat ve AKP, iş ele geçirilmiş gücü kullanmaya gelince paylaşım savaşına girmiş durumda.

Bu saatten sonra olacakları tahmin etmek zor değil. AKP her zamanki gibi mazlum rolüne yatacak. Tüm bu olanları kendine yapılan bir komplo, darbe olarak yayıp topu ‘’ergenekon’’ ya da ‘’statükocu yargıya’’ atabilir. Üstelik tüm yargı organları cemaatin elinde olmasına rağmen! Yandaş liberallere gelince, onlar her zamanki gibi maskeli baloda kendine düşen rolleri oynayacaklar! Köşelerinden atılsalar da, yasa dışı yollarla dinlenseler de, yani ‘’ileri demokrasiden’’ ne kadar nasiplerini alsalar da yine ona biat etmeye devam edecek, tüm bu yaşananları Erdoğan’a ve AKP’ye yapılan komplolar olarak değerlendirmeye devam edecekler!