Ya Suriye halkı kazanırsa? (Uğur Kayrak)

Bu soru ilk bakışta bu portalın okuyucuları tarafından kötümser bir soru olarak değerlendirilebilir. “Ne yani kuşku mu duyuyoruz, elbette kazanacak!” şeklinde karşılık bulabilir, böyle şüpheci sorulara yer vermemek gerekir denilebilir. Suriye’nin kazanacağına dair inanacımın Türkiye devrimini kendi gözlerimle göreceğime dair olan inancımdan daha az olmadığını belirterek meramımı anlatayım.

Suriye halkının kazanmasını yürekten isteyen onurlu insanlar olarak soruyu büyük oranda “Ya Suriye halkı kaybederse, ne olur?” şeklinde sorup insanlığın başına daha nasıl felaketler geleceği yanıtının peşine düşüyoruz bazen. Tabi ki gerçekçi olacağız, insanlığın başına gelebilecek her türlü felaketi öngörüp insanlarımızı uyaracağız, ama...

Aması şu, emperyalizmin propaganda yöntemi, ne kadar kötü sonuçlanırsa sonuçlansın, bu “kötümser” soruların yeniden üretildiği bir yaklaşıma dayanır. Bu soruları emperyalizm de sorar, sordurur ve ikna etmeye çalışır. Bu yaklaşım emperyalizmin kendisini motive etme ihtiyacından ziyade, anti-emperyalist cephenin kalkanını düşürme ihtiyacına denk düşer.

Kısa bir süre önce Esad’ın iltica edeceği ülkenin hangileri olduğu tespit edilmişti emperyalizm tarafından, yine çok daha yakın zamanda burjuva medyasının medar-ı iftihari Hürriyet, “Esad ne zaman bırakacağını açıklayacak!” diye bir bomba patlatıvermişti, neyse ki ellerinde patladı. Ama, bu bombanın parça tesirli olduğunu ve bu saldırının ağır bir tahribata yol açtığını kabul etmemiz gerekiyor. Çünkü bu bomba sinir hücrelerini öldürüyor, insan tepkisini en aza indiriyor. Örgütlü insanlar için bu tahribattan korunmak kolay ama herhangi bir kalkanı olmayan insanların bundan etkilenmemesi pek mümkün değil. Bugün Türkiye’de bir çok insan canı gönülden Esad’ın iktidarda kalmasını, Suriye halkının kurtuluşu için istiyor, ama “ya düşerse?” sorusu kurt gibi içini kemirip, bunun tek yolunun bu barbarlğa karşı mücadele etmekten geçtiğini unutturup, harekete geçmesine mani olabiliyor.

Peki bu tahribat engellenebilir mi? Bu tahribatın önüne konabilcek en güzel taş tabi ki siyasi mücadelenin şiddetlendirilmesi, emperyalizmin bütün manüplasyonlarının teşhir edilmesi. Emperyalizmin duvara toslayacağı barajlar örmek siyasi mücadeleyle mümkün. Bu mücadelede kullanılacak araçların ise sınırı yok. Tıpkı emperyalizmin sınır tanımadığı gibi.

Bazen doğru yanıtlara ulaşmak ve o yanıtları ete kemiğe büründürmek için de doğru sorular sormak gerekiyor. Bu yüzden “Ya Suriye halkı kazanırsa?” sorusunun da sanırım daha fazla sorulması, emperyalizme karşı mücadelede de sınır tanımamamızın örneklerinden biri olabilir.

İşimiz manipülasyon olmamalı kabul, ama düş kurmaktan, kurdurmaktan da çekinmemize gerek yok. Bazen spekülasyon yapalım, söyledekilerimiz insanların hayal dünyasını zenginleştirecekse ve Esad sonrası Suriye’yi değil de emperyalizm sonrası Suriye’yi hayal edip, buradan aldığı ilhamla emperyalizme, natoya, AKP’ye karşı direnecekse...

Ya Suriye halkı kazanırsa? Bu soruya bir çok yanıt üretilebilir. Ama bu aranacak yanıtlardan en önemlisi yine başka soruları beraberinde getirmektedir:

• Ya Suriye halkı başına gelen belanın temelinde “kapitalin” olduğunu anlarsa?
• Ya Suriye halkı böyle bir belayı bir daha yaşamamak için, mücadeleye devam etme kararı alırsa?
• Ya Suriye halkı başına gelen bu belayı, diğer ülkerlerden de def etmek için bir savaş başlatırsa?
• Kısaca, ya Suriye halkı emperyalizme karşı verdiği savaştan sonra “Ne Yapmalı?” diye bir soru sorup, bu soruyu lenince cevaplayanların peşine takılırsa?

Bırakalım biraz da onlar düşünsün, felaket tellallığı yapsınlar. Akıllarına düşsün bir kere insanlığa bu kadar saldırmanın bir sınırı olduğunu. Daha önce, bugün yaptıklarının bir benzerini yaptıklarında, üzerilerine Ekim kabusunun nasıl çöktüğünü biraz olsun anımsasınlar. Akılları başlarına gelmesin ama akıllarına gelen başlarına gelsin.