Türbanın Güncelliği ve Normalleşme (Can Semercioğlu)

Bazı reklâmlar vardır ki bir anda ünlü olur ve markayı yüceltir, ona değer katar ve markanın kazandığı bu değer inmeyecek bir şekilde markanın yoluna devam etmesini sağlar. Türban da biraz böyle. Bir dönemler lâiklik tartışmasının omurgasını oluşturuyordu, günümüzde ise çok konuşulmuyor, konuşulsa da kimse tarafından ilgi görmüyor. Ancak her yerde “pop” olarak varlığını sürdürüyor, tepki görmüyor. Durum belki de Hanefi Avcı’nın Haliç benzetmesiyle açıklanabilir ya da ısıtılan kurbağa örneğiyle. İnsanlar gördükçe, alıştıkça tepki göstermiyor ve normalleşiyor.

Normalleşmek demişken, bir parantezle ilerlemek uygun olacaktır. Normal ne demektir? TDK’ye göre “aşırılığı, eksikliği ve taşkınlığı olmama, ortalama durum” demektir. Dolayısıyla normalleşme kavramı da normal olma durumunu, ortalama olma durumunu açıklamaktadır. Parça parça ilerleyelim. Peki, bu kavramı en çok kim kullanır? Eski solcu-yeni liberaller tarafından ve birçok AKP yandaşı tarafından.

Nedir bu normalleşmenin kriterleri? Özgürlükçülük ve barış ortamı adına işçi eylemlerine ve sokağa çıkan halk kitlelerine karşı çıkmak. Demokrasi adına iktidar yandaşlarının sermayesi tekelinde işçilerin ve emekçilerin sömürülmesine göz yummak. İnanç özgürlüğü adına cemaatleşmeye yeşil ışık yakmak. Demokratikleşme adına Kürt halkının emeğinin ve kültürünün meta haline getirilmesine, bir fetiş objesi haline getirilmesine göz yummaktır. Sanata saldırılmasını destekliyorsan normalsindir. Eşcinsellerin sırf dine karşı gelmelerinden ötürü öldürülmesini, saçları uzun veya küpe takıyor diye erkeklerin öldürülmesini, kadınların dayak yemesini, çocukların dedeleri yaşında adamlar tarafından istismara uğramasını olağan ve olması gereken bir şey olarak karşılıyorsan normalsindir.

Kısacası, AKP zihniyetinin getirdiği ekonomik ve kültürel neoliberalizme uyum sağlamak, normalleşmenin ölçütlerini göstermektedir. Parantezi burada kapayıp türbana dönebiliriz.

Aynı şekilde türbana artık tepki göstermemek de günümüzde “normal” bir davranış sayılıyor. Çünkü insanlar inandırılmış türbana tepki göstermediklerinde dinini yaşamak isteyen insanların özgürlüğüne destek olduklarına. Oysa türbanın ideolojik bir araç olarak kullanılması, cemaatlerin bir “silahı” haline gelmesi, türban kavramının halka empoze ediliş şeklinin yüzeyselliğini ortaya koyuyor. Bunun bir güncel Türkiye (ya da AKP) politikası olduğu da son kertede savunulabilir. Zira TEKEL direnişinde AKP’nin işçilere aldığı tavır ile halka bunu aktarım şekli, Kürt Açılımında nesnel eylemlerle söylemin birbirinin zıt kovalanıyor olması bu yüzeysel anlatımı ve hatalı bir tümevarımı apaçık kanıtlamış oluyor.

Türban ve Özgürlük
Türbanın bir cemaat “silahı” olarak kullanıldığını ve ideolojik bir hareketin günümüzde ayrılmaz bir parçası haline geldiğini yukarıda söyledik. Biraz daha açalım. Türban, özgürlük simgesi olarak kullanılarak gericiliğin her alanda daha çok yaygınlaşmasını, daha çok örgütlenmesini tetikliyor. Ancak özgürlüğün simgesi sadece türban mıdır? Ya da özgürlüğün en başında türban mı geliyor?

Türbanı özgürleştirmek Türkiye’ye gerçekten bir özgürlük havası getirebilir mi? Bunun önizlemesini yaparak yukarıdaki iki sorunun da cevabını bulabiliriz.

Baktığımızda, YÖK “şapka” diyerek türbanı üniversitelere soktu. Benzer zamanlarda sivil polisleri de üniversitelere soktu. İdeolojik olarak türbanlılarla ya da cemaat mensuplarıyla polislerin benzer niteliklerini göz önünde bulundurduğumuzda ve okullarda esas baskı altında olanların türban karşıtları olduğu düşünüldüğünde, yapılanın bir kuşatma olduğu apaçık ortadadır.

Sosyal devlet veya halkçı devlet ilkesinden yola çıkarak özgürlük kavramına devam edelim. Türkiye’deki herkesin seyahat, sağlık, eğitim gibi hakları varken bu hakları burjuvazinin kullanıp emekçi halkın kullanamaması özgürlüğün sadece belirli bir sosyal sınıfa hususi olarak atandığını göstermez mi?

Peki, solcular, sosyalistler, muhalifler okullarda, sokakta sürekli baskılanırken köşe yazarları istediklerini yazamazken ve yazsalar dahi başbakan tarafından tehdit edilirken düşüncelerini dile getirenler, kitap yazanlar, bilimle uğraşanlar örgütçülükle suçlanıp tutuklanırken, ilerici aydınların üstü kapalı bir şekilde medya tarafından boykot edilirken… En önemli özgürlüğün türban olması ne derece normal?

* * *

Bu örnekler uzatılabilir. Ancak şu ortadadır: AKP, kendi hegemonyasını türban adı altında her türlü devlet, eğitim kurumlarında özel kuruluşlarda artırmaktadır. Türban bu noktada bir özgürlük simgesi olarak anılamaz. Gerçek özgürlük düşünmektir, mücadeledir. Normal olmama zamanıdır. Türbana karşı, onun babası cemaatçiliğe sermayeye ve gericiliğe karşı mücadelenin tam da zamanıdır!

[email protected]