Tükenmişlik sendromu (Osman Ulaş)

Şu anda var olan durumu açıklamak için uygun bir kavram olduğunu düşünüyorum. Tükenmişlik nerede, tükenen kim diye sorulacak olunursa cevabı bir girizgah olarak kullanabilirim. O zaman sorulara cevap vermeye başlayalım.

Sendrom bir süreci anlatan bir kavram. Girilen, girdikçe derinleşen bir evreyi anlatmakta kullanılabilir.

Bu kavramı siyasete angaje edersek, devlet aygıtını yönetenlerin tükenmişliği veya ikinci cumhuriyetin yaşadığı bir sendrom olarak karşımıza çıkabilir. Ben yazımda tükenmişliğin her iki başlıkta da var olduğunu iddia ederek başlamayı tercih ediyorum. O zaman sırayla gelişmelere bir göz atalım. Çok geçmişe gitmeden. 17 Aralık tarihine gitmek yeterli bence.

17 Aralık operasyonu ile birlikte düzen içi siyasette var olan denge darmadağın oldu. İkinci operasyon engellendi. Savcıların, emniyet kadrolarının yerleri değiştirildi. Bilal Erdoğan hakkındaki gözaltı kararı uygulanmadı. HSYK gerilimi, suç duyuruları ve Fethullah Gülen’in bedduası. Bunların toplamı devletin ideolojik aygıtlarında var olan kırılmanın görünür hale geldiğini göstermektedir. Bu kırılmayı görünür hale getiren neden olarak biri iç biri de dış olmak üzere iki neden sayabilirim. 1-haziran direnişi, 2-suriye politikasının çöküşü. AKP Suriye'deki meselede ABD'den bile saldırgan bir politika izleyerek konu komşu herkesi şaşırtmayı başarmıştı. İçeride ise AKP, haziranda kaybetmiş, ecel terleri dökmüştür. İşte devletin ideolojik aygıtlarında meydana gelen kırılmayı bu gelişmeler su yüzüne çıkarmış ve kavgada hizmet hareketi cephesi daha cesaretli bir hale gelmiştir. Yoksa Haziransız bir 17 aralık düşünülemez.

Bu gelişmeler, 2. Cumhuriyet ideolojisini ve AKP’yi tükenmişliğin eşiğine getirmiştir. Çöken sadece bir iktidar partisi değildir. Çöken onun 2. Cumhuriyet rejimidir. Bu proje iflas etmiştir. Yaşanan da sadece budur. Tükenen kim sorusuna böylece cevap vermiş oldum. Aynı zamanda devleti oluşturan kurumların bu kadar kavgalı görünümü açıktan açığa yaşanması, aslında içinde yaşadığımız düzenin de bu sendroma yakalandığını kanıtlamaktadır. Türkiye kapitalizminin restorasyonu bir paçavraya dönmüş AKP dışına çıkıp bütün kurum ve kurumlara bulaşmıştır. Bu durum elbette devrimci bir kriz değildir fakat krizin gölgesi halk nezdinde kendisinden daha büyük hale gelmiştir. Yani tükenmişlik, tıkanma hem emperyalist politikalarda hem de kapitalizmin ta kendisindedir. Böylece ikinci soruma da cevap vermiş oldum.

Bu düzen, bütün organları ile tükenmişlik sendromu yaşamaktadır. Cemaati, AKP'si, 2. Cumhuriyetiyle, saldırgan dış politikası ile iflas etmiştir. Fakat Türkiye kapitalizmi bu krızi de fırsata çevirebilir. Ya da fırsata çevirmek için elinden geleni yapacaktır. Düzeni, bu sendromdam çıkartmak için alternatifler, girişimler çoktan başladı. Güllerle dolu bir siyasi sendrom daha yaşatmak için belki de. Fakat bu halkın bu sendromları kaldıracak omurgası kalmamıştır. Onların sınıfı bu ülkeyi yönetemektedir. Bu ülkeyi eşitlikçi ve özgür bir şekilde yönetecek koskocaman bir halk vardır. O yüzden bırakalım onları, tatlı tatlı tükensinler. Biz tükenen değil kuracağımız yeni bir ülkenin türkülerini şimdiden söylemeye başlayabiliriz.