Sıkışmışlıktan çıkan sonuç: Savaş (Ali Gezici)

Savaş tamtamları hemen yanı başımızda tekrardan temposunu yükselterek çalmaya başladı. Bir yanda iki yılı aşkın süredir halkın İslamcı çetelere karşı direndiği ülke olan Suriye, diğer yanda kendilerini demokrasi savunucusu olarak sunan (yersen tabi!), hatta işi ileriye götürüp ‘’demokrasi ticareti’’ yapmaya başlayan eli kanlı emperyalist devletler ve kuklaları var.

İddia şu : Kimyasal silah kullanımı.

Bu iddia kulaklarımıza çok tanıdık geliyor. 2003 yılında Irak’a müdahaleden evvel, Amerikan basının ve diğer emperyalist basının manşetlerinden hiç düşürmediği iddia: Saddam’ın elinde kitle imha silahları var. Sonrasında utanmazca bu iddianın, Irak’a müdahale edebilmek için emperyalist devletler tarafından uydurulmuş bir yalan olduğu çıkıyor ortaya. Ama olan oluyor artık. ‘’Demokrasi ticareti’’, Irak’a, bir milyondan fazla ölüm ve yaralanmaya, öz kaynaklarının emperyalist tekeller tarafından yağmalanmasına, halen sürmekte olan iç karışıklığa ve parçalanmaya yüz tutmuş bir ülke haline gelmesine sebebiyet veriyor.

Şimdi aynısını Suriye için istiyorlar. Bizim basınımız dahil tüm dünya basını Suriye’de kimyasal silah kullanıldığını iddia bile etmiyorlar, net olarak kimyasal silah kullanıldı cümlesini dile getiriyorlar! Hatta Türk basınının bazı çevreleri, Fransa’nın Suriye’ye Müdahale ettiğini bile yazabiliyor (Bu yanlış TRT tarafından yapılan bir çeviri hatası olsa bile savaş çığırtkanlığının geldiği noktayı göstermesi açısından çok manidar!). Kimyasal silah kullanımının olduğuna dair iddialara yanıt vermek içimden gelmese bile birkaç önemli noktayı maddeler halinde yazmak gerekiyor:

1- BM’nin bölgeye kimyasal silah kullanımını araştırmak için geldiği bir dönemde Suriye yönetiminin böyle ahmakça bir tutum sergileyeceğini düşünmek ihtimal dışı.
2- Suriye yönetimi çetelerle savaşta epey yol almışken ve askeri olarak başarılarını her geçen gün devam ettiriyorken bu yola başvurması akıl dışı bir tutum olur.
3- Ayrıca bir noktaya daha dikkat çekmekte yarar var: Mayıs ayında Adana’da El Kaide üyelerine yönelik bir operasyon gerçekleştirildi. Bu operasyon da 2 kilo sarin gazı ele geçirilmişti!
4- Ve en önemli nokta ise kanıt olmasa dahi, yukarıda sıralanan durumlar kadar somut olmasa da bizim aşina olduğumuz bir durum: ABD’nin bir yıl önce ‘’bizim kırmızı çizgimiz kimyasal kullanımıdır’’ diye açıklama yapmış olmaları.

******

Arap Baharı sürecinin yarattığı iyimser tablo git gide kırılıyor ve gerçekler su yüzüne çıkmaya başladı. ABD emperyalizminin bölgede daha rahat at koşturabilmesinin önü yaşanan son gelişmeler ışığında görüldüğü üzere zorlaşıyor. Tunus’ta hala belirsizliğin devam etmesi ve halkın memnuniyetsizliği ve en son mısır da yaşanan durum, Arap halklarının direncini az da olsa gösterir nitelikte . Ayrıca Arap halkları bir şeyi daha gösterdi gericilikle uyuşmak istemediğini. Suriye meselesini tekrardan ısıtmalarına buradan bakmak doğru olacaktır.

Olayın bir diğer kritik noktası ise kapitalizmin doğası gereği ürettiği ekonomik kriz. Ekonomik kriz ciddi anlamda sıcaklığını hissettirmeye başladı.Bunu bizzat Amerikan ekonomistleri söylüyor. Yaşanacak ekonomik krizi yeniden bir savaş ile kapatmaya çalışacak olan emperyalizmin, bu savaşı sürdürmek istediği yer Suriye.

Bu iki olgu ışığında bakacak olursak Arap baharı politikasının git gide kendini üretemez duruma gelmesi ve emperyalizmin sınırlarını az da olsa daralmaya doğru götürmesi (buna Suriye’deki iki yıllık direnişi ve Mısır’da yaşanan son olayları da eklersek daha net olacaktır) ve yaklaşmakta olan ekonomik krizi de düşünürsek, savaş, emperyalizm tarafından tekrardan bir kart olarak kullanılmak isteniyor. Ve sarıldıkları bir kurtuluş simidi.

******

ABD’nin kimyasal silah kullanımına dayanarak Suriye’ye müdahaleyi gündemine almasının ardından ülkemizin gelmiş geçmiş en çapsız Dışişleri Bakanı Davutoğlu hiç vakit kaybetmeksizin ‘’küçük enişte’’ rolünü tekrardan oynamaya başladı. Daha ABD’nin bile net olarak karar vermediği bir durumdan bu kadar heyecanlanan bir iktidarın ne kadar savaş düşkünü olduğu ve kan dökmeye olan ilgisi bir kez daha açığa çıkmış oldu. Bu kadar savaş istekçisi role hemen ısınmaları, iç siyasette Haziran direnişiyle beraber yaşadıkları yenilgi ve Mısır olayıyla beraber tescillenen İkinci Cumhuriyet dış politikasının çöküşü olarak, Suriye’ye müdahalenin parçası olup bu sıkışmışlıktan kurtulmak olarak okunabilir. Ancak bu durum karada can çekişen bir balık gibi son çırpınışları AKP’nin
Bu arada ana muhalefet partisi liderinin de aradan sıyrılarak ‘’kimyasal kullanıldıysa Suriye’ye müdahale olabilir’’ gibi, tarihe not düşülecek bir utanç cümlesini söylemekte beis görmediğini unutmamak gerekiyor.

******

Bu kadar çok basına çıkıp demeç vermeleri, konuşmaları sadece ve sadece yapamadıklarının çoğalmasından ve halkın büyük çoğunluğunu ikna edememelerinden kaynaklı olduğu kesin. AKP’nin çöken dış politikası ve iç siyasette Haziran direnişiyle beraber oluşan atmosferi yönetememesi Suriye’ye müdahalenin bir parçası haline gelmek zorunda olduklarının kanıtıdır. Kendilerine bundan başka çıkış yolu görememeleri sarıldıkları son yılan olarak tarihin çöp sepetine gidecekleri günün habercisidir.

Suriye halkıyla savaş istemeyen veya bu savaşın parçası olmak istemeyen Türkiye halkı, AKP’yi bu savaş çığırtkanı siyasetiyle beraber gömerek ve onları iktidardan devirerek tepkisini ortaya koyacaktır.

Kardeş Suriye halkının kanı elimize bulaşırsa, bu kanı temizlemek çok zor olacaktır!