Seçim öncesi Türkiye solcusuna tavsiyeler (Faysal Göktaş)

Türkiye şu süreçte artık iyiden iyiye açık hava tımarhanesine dönmüş durumda.

Gezi isyanı’nın patlak verdiği günlerde hepimizin içinde umut fidanları filizlenmişti, lâkin 30 Mart ve sonrasında, gezinin yıl dönümünde bu umut fidanının büyüyemediğini, büyütülemediğini gördük, hepimiz bu konuda da üzerimize düşen özeleştiriyi vermeliyiz kuşkusuz.

Malûmun ilanı olan bu resim aslında şaşırtıcı değildi, zira Gezi her ne kadar yüzü sola dönük olsa da solun en temel kavramlarını içermiyordu,

Misal örgütlülük yoktu, sınıf kavramı ön plana çıkarılmadı. Gezi sürecinde burjuva medyalarının pespayeliği, devlet ve polis terörü ayan beyan ortaya çıkmışken kitleler gereği kadar politize edilemedi ve devamlılığı sağlanamadı. Bunun cezasını Gezi’nin yıldönümünde yine polis terörüyle, Uğur Kurt’un polis kurşunuyla, Mehmet İstif’in biber gazı sonucu kanser olup yaşamını kaybetmesiyle ve en son 14 yaşındaki Berkin Elvan’ımızın acısı henüz tazeyken, Adana’da 15 yaşındaki İbrahim Aras’ın polis tarafından katledilmesiyle ödedik.

Halen yurt içinde dikta rejiminin baskısını, yurt dışında şizofrenik dış politikanın bizi giderek batağa çekmesiyle bunun bedelini ödüyoruz.

Tüm bunlar olurken, seçimden ikinci olarak çıkan, anamuhalefet CHP’nin 30 Mart öncesinden itibaren giderek daha da sağcılaşması, egemen güçlerce gözden çıkarıldığı düşünülen AKP’nin alternatifi olma hayalleri herkesin malumu.

30 Mart öncesi cemaatle dirsek temasına girilmesi, başta Ankara olmak üzere bir çok yerde sağcı ve bilhassa sol düşmanı adayların gösterilmesi CHP’nin düştüğü durumu gözler önüne seriyor.

Ülke Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken, kamuoyonun da merakla beklediği: muhalefetin”çatı” adayı kim olacak sorusu yanıt bulduğunda durumun vehameti iyice ayyuka çıktı.

Yeterince sağcı ve İslamcı olmadığını düşünen CHP babası hilafetin kaldırılmasına içerleyip Mısır’a göç eden, kendisi El-Ezher üniversitesinde çalışmış, İslam ordusu kurulması fikrini dile getiren, gezi isyanı için: “ gösteri yapıyoruz diye dükkan ve arabaların yakılmasını, terörizmi hoş göremeyiz” diyen eski İslam İşbirliği Teşkilatı(Hani şu Irak ve Afganistan işgallerine ses çıkaramayan, egemenlerin işbirlikçisi ve Suudi dostu “İslamcıların” örgütü) başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanlığına aday gösterdi.

CHP anlaşılan ne Gezi’den ne de 30 Mart’tan ders almış. “Aynısının laciverti” taktiğinin işe yaramadığını, insanların taklidini değil aslını seçeceğini anlaması için yine bir seçim olması ve hezimet yaşaması gerekiyor galiba.

****

Son olarak, başlıkta da yazdığımız gibi tüm bu gerçeklerden sonra Türkiye solcusuna naçizane tavsiyelere geçebiliriz:

Ülkeye geçirilmeye çalışılan yeni Osmanlıcı gömleği sakın ola çıkarmaya çalışma aksine sahiplen!

Aydınlanma, Lâiklik, emek, özgürlük, kamuculuk gibi değerleri yadsıyabildiğin kadar yadsı,

Bir Cumhurbaşkanı seçiminden ziyade hangisi daha İslamcı ya da halifeniz kim olsun çekişmesine benzeyen bu seçimde CHP-MHP’nin çatı adayını destekle. Öyle ya ülkeyi RTE’den sadece o kurtarabilir.

Tanısanız gerçekten seversiniz diyen CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözüne kulak verip tanımaya ve sevmeye çalış,

Bu durumda seçimin galiba belli olmasına rağmen yine de sağcı ve İslamcı ideolojiye bel bağla, ne de olsa ülke sosyo-politiği bu kavramlar üzerinden şekilleniyor.

Öte yandan CHP-MHP koalisyonuyla belirlenen adaya “prensipler gereği” destek vermeyeceğini açıklayan ancak Erdoğan’a destek verecek misiniz sorusuna kaçamak yanıtlar veren, çözüm süreci sekteye uğramasın diye kazandığı belediyeyi bile vermeyi göze alacak kadar “sağduyulu” olmayı başarabilen, anayasa referandumunda yaptıkları hala unutulmamış olan solcu hevallerimiz de var, o başka bir tavsiye yazısının konusu olsun.