Reyhanlı’dan Rojava’ya hesap sormak için (Özkan Öztaş)

Kaç zamandır ölüm haberleri ile başlıyoruz güne. Bir gün Humus’ta Alevilere diğer gün Rojava’da Kürtlere yapılan saldırıların görüntülerini seyrediyoruz. Artık öyle gizli kapaklı değil. Haber servislerinin kaçak göçek bilgi sızdırdığı bir dönemden söz etmiyorum. Cinayeti işleyen canilerin hatıra pozları verdiği ve kendi videolarını paylaştıkları bir süreçten bahsediyorum.

İslamcı çeteler, öldürdükleri insanların ciğerini yedikleri görüntüleri paylaşırken, ciğersiz AKP hükümeti ise açık seçik ÖSO’ya yaptığı katliam sponsorluklarıyla övünüyor. İstanbul’da ve Antep’te yapılan İslamcı örgütlerin toplantılarında Kürtlere ve Alevilere gönderilen nefret ve intikam mesajları, medya sponsorlukları ile basına servis ediliyordu.

Reyhanlı’yı tekrar hatırlamakta fayda var. Daha da netleştirmek için hafızalarımızı ve sadeleştirmek için akıllarımızı, şöyle bir anımsayalım yeniden. Reyhanlı’daki patlamanın sorumlusu olarak akla ilk gelen ÖSO, ne oldu da AKP’nin imajını sarsacak bir işe yol açmıştı? AKP kendi kuyusunu kazarken artık ÖSO ile beraber yeni Suriye denkleminde bir sürece giriyordu. AKP, işin sorumlusu olarak kimi sol örgütlere işi yıkmaya çalışırken, istihbarat servisleri işin sorumlusu olarak İslamcı çeteleri işaret ediyordu. Geriye onlarca ölü yüzlerce yaralı kalmışken, Selahattin Demirtaş çıkılan yeni yoldan mesajlar verip hükümetin yanındayız diyordu. Bunu hangi bağlamda ve nasıl dediği bir yana dursun bu söylemin söylendiği şekli ile tarihsel bir hata olduğu ve bilinçsizce ifade edilmediğinin altını çizmekte fayda var.

Bir de katliamların Rojava tarafı var. Tabii öncesi de…

Mesele yeni yeni alevleniyordu. Meselede Kürt ne yana düşer diye düşünürken Kürtlerin tarafını İslamcı çeteler tek taraflı netleştirmiş oldu. Sıra sıra dizdikleri Kürt gençlerini koyunları birbirine koşan çoban gibi vuran İslamcı-gerici çeteler, Kürtler ile ÖSO ve El-Kaide’nin arasına ciddi bir sınır çiziyordu. Kürt halkına nefret ve ölüm saçan bu güruhun AKP eliyle beslendiğini ve namusu saydıkları topraklarında cirit attığını gören Kürtler onurluca çarpışarak ÖSO ve yandaşlarını Rojava’dan temizlemeye başlamıştı. Bir çok çevre de o süreçte Kürt halkının bu duruşunu selamlayıp, AKP ve ÖSO’ya karşı şekillenen tavrından umut bulup heyecan duymuştuk.

Sürecin ilerlemesi ile birlikte Türkiye Kürdistan’ından şekillenen PYD de barış sürecinin bir parçası olarak bu süreçte rol almaya başladı. Yine bu sürece denk düşen, Kürdistan coğrafyasının diğer parçalarında gerçekleştirilen Ulusal Kongrelerle Kürt Siyasi Hareketi barış sürecini tüm yerelliklerde aynı momentten yürütmeye çalışıyordu.

Ve yine bu süreçte yer yer ÖSO ile PYD arasında Rovaja sınırında anlaşmalar yapılırken, Esat’a karşı da ortak açıklamalar yapılıyordu. Kimse de kalkıp ne olacak o öldürülen Kürtlerin hesabı diye sormuyordu.

Kürt Siyasi Hareketinin kimi öncüleri Gezi olaylarında güçlü Türkiye’ye engel olmaya çalışanlar var diye açıklama yaparken, güçlü Türkiye ise ÖSO’ya destek olmaya devam ediyordu.

Ardından Salih Müslim’in Türkiye’ye gelişi ve AKP ile direkt muhataplığının akabinde yapılan açıklamalarda Esat’a karşı Türkiye ile aynı cepheden bir tavırla karşılaşıyorduk.

Bir şeyi açık seçik ifade etmek gerekiyor. Bu da AKP’nin işi bittiği zaman ÖSO ile ne yapacağı konusunda sıkıntılarının olduğudur. Yer yer ÖSO da bu konuda kimi tehditkar mesajlar vermektedir. Kendi Frankeştayn’ını yaratan AKP de ÖSO’yu ne Türkiye’de barındırmanın ne de Suriye’de yaşatmanın pek mümkün olmadığının farkındadır. ÖSO hem Türkiye’ye barınamayacak kadar tehditkâr hem de Suriye’de kalamayacak dışsal bir olgudur. Tüm bunlarla birlikte ÖSO ile çarpışıp hesabını görecek bir PYD ise bir o kadar yerel ve gerçek olgudur.

Akla gelen ilk soru gelecek dönemde Esat ile devam edecek bir Suriye denkleminde ÖSO kamburundan kurtulmak isteyen AKP’nin PYD ve Kürt Siyasi Hareketi ile bu konuda bir mutabakat sağlayıp sağlamadıklarıdır. AKP, gelecek vadede ÖSO’yu gözden çıkarmış mıdır? Veyahut Kürt Siyasi Hareketi’nin Reyhanlı, Humus ve Rojava katliamlarına dair açıklamaları farklılaşırken, katliamların sorumlularının aynileşmesi nasıl izah edilmelidir?

Bugün Rojava’nın hesabını sormak için Reyhanlı’nın da hesabının sorulduğu bir tavır gelişmelidir. AKP karşıtlığı büyütülmeden, gericilikle kavga edilmeden Rojava’nın hesabını sormak gerçekçi görünmemektedir. Camilerden Kürtlerin malını, canını ve namusunu helal kılan zihniyet yıkılmalıdır. Kürtler katliam çağrısı yapanların AKP ile el sıkıştığını ve Antep toplantılarından tertiplendiklerini bilmek gerekir. Somut olarak çarpışan Kürt gençlerinin aynı zamanda şeriat düşkünü, şeref yoksunu insanlara karşı savaşmakta olduklarını bilmek gerekir. PYD’nin bir yandan AKP ile görüşüp bir yandan da ÖSO ile savaşması bölge halklarında kuşku yarattığı unutulmamalıdır.

Tüm bunlarla birlikte Rojava’da gerici, İslamcı çetelere karşı çarpışarak düşen Kürtlerin ve köyleleri bombalanan halkla birlikte öldürülen Alevilerin hesabı elbette sorulacaktır. Bu süreçte toprağa düşen insanların, insanlıktan çıkmış ÖSO tarafından katledilenlerin emeklerini boşa çıkarmayacak günler gelecektir.

Hesaba katmadıkları gerçek, kinle bilenmiş ve kurtuluşun mücadelesiyle bugününü örmüş Kürt halkının varlığıdır.

Rojava’daki abluka dağıtılmalı ve insani yardımlara engeller kaldırılmalıdır. Mavi Marmara olayında esip gürleyen AKP, söz konusu Aleviler ve Kürtler olunca meseleye kayıtsız kalmaktadır.

Bu bayram acı, ölüm ve yoklukla geldi.

Ama Stalin’in dediği gibi “Bayram bir gün bizim de sokağımıza gelecek”

Diren Rojava, Diren İnsanlık Onuru!

[email protected]